Evrensel Mesaj Kur'an'ı Kerim Meali
Nebe Süresi النَّبَأِ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

Nebe’ sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 40 âyettir. İsmini, ikinci âyette geçen “mühim haber” mânasına gelen اَلنَّبَأُ (nebe’) kelimesinden alır. عَمَّ (Amme), اَلتَّسَائُلُ (Tesâül) ve اَلْمُعْصِرَاتُ (Mu‘sırât) isimleriyle de anılır. Bu sûreyle başlayan Kur’ân-ı Kerîm’in son cüzü, “Amme cüzü” olarak bilinir. Mushaf tertîbine göre 78, iniş sırasına göre ise 80. sûredir.

Yaygın olanı soruyorlar.
عَمَّ يَتَسَاءَلُونَ ﴿١﴾
Büyük haberden.
عَنِ النَّبَإِ الْعَظِيمِ ﴿٢﴾
O ki onlar, onda ihtilafa düşenlerdir.
الَّذِي هُمْ فِيهِ مُخْتَلِفُونَ ﴿٣﴾
Kesinlikle yakında bilecekler.
كَلَّا سَيَعْلَمُونَ ﴿٤﴾
Ve yine kesinlikle yakında bilecekler.
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ ﴿٥﴾
Yeri düz yapmadık mı! (*6)
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا ﴿٦﴾
Ve dağları da birer kazık.
وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا ﴿٧﴾
Ve sizi çift olarak yarattık.
وَخَلَقْنَاكُمْ أَزْوَاجًا ﴿٨﴾
Uykunuzu dinlenme yaptık. (*9-10)
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا ﴿٩﴾
Ve geceyi bir elbise yaptık.
وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ لِبَاسًا ﴿١٠﴾
Ve gündüzü geçim vasıtası kıldık.
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا ﴿١١﴾
Üstünüzde yedi sağlam bina yaptık. (*12-13)
وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا ﴿١٢﴾
Ve çok parlayan bir lamba yarattık.
وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا ﴿١٣﴾
(Bulutların) sıkışmasından şarıl şarıl akan su indirdik.
وَأَنزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَاءً ثَجَّاجًا ﴿١٤﴾
Onunla dane ve bitki çıkardık.
لِّنُخْرِجَ بِهِ حَبًّا وَنَبَاتًا ﴿١٥﴾
Ve birbirine dolanmış bahçeler.
وَجَنَّاتٍ أَلْفَافًا ﴿١٦﴾
Şüphesiz hüküm günü, belirlenmiş bir vakittir.
إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا ﴿١٧﴾
O gün Sur’a üflenir, sonra grup grup gelirsiniz. (*18)
يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا ﴿١٨﴾
Gök açılmış, bu yüzden kapı kapı olmuştur. (*19-20)
وَفُتِحَتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ أَبْوَابًا ﴿١٩﴾
Dağlar yürütülmüş serap olmuştur. (*20)
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا ﴿٢٠﴾
Şüphesiz cehennem gözetlemektedir. (*21-30)
إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًا ﴿٢١﴾
Haddi aşanlar için varılacak yerdir. (*22-23)
لِّلطَّاغِينَ مَآبًا ﴿٢٢﴾
Orada çağlar boyu (ebediyen) duracaklar. 
لَّابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا ﴿٢٣﴾
Orada bir serinlik ve içecek tatmazlar. (*24-25)
لَّا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا ﴿٢٤﴾
Yalnız kaynar su ve karanlık. (*25-26)
إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا ﴿٢٥﴾
Doğrusu onlar, hesap verileceğini ummuyorlardı.
إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا ﴿٢٧﴾
Ve ayetlerimizi yalanladıkça yalanladılar.
وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا ﴿٢٨﴾
Her şeyi yazarak onu hesap etmiştik.
وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا ﴿٢٩﴾
Şimdi tadın, artık azaptan başkasını artırmayacağız.
فَذُوقُوا فَلَن نَّزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا ﴿٣٠﴾
Şüphesiz muttakiler için başarı vardır. (*31)
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا ﴿٣١﴾
Çevrelenmiş üzüm bağları. (*32-33)
حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا ﴿٣٢﴾
Ve gri renkte, yeni tomurcuklanmış.
وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا ﴿٣٣﴾
İleri gelenlere ödül olarak.
وَكَأْسًا دِهَاقًا ﴿٣٤﴾
Orada boş söz ve yalan işitmezler. (*35)
لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا ﴿٣٥﴾
Rab’lerinden mükâfat olarak yeterince bir lütuftur.
جَزَاءً مِّن رَّبِّكَ عَطَاءً حِسَابًا ﴿٣٦﴾
Göklerin ve yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabb’idir; Rahman’dır, O’na hitap etmeye malik olamazlar. (*37)
رَّبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرَّحْمَـٰنِ ۖ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا ﴿٣٧﴾
O gün Ruh (*38) ve melekler, saflar halinde dururlar; Rahman’ın kendisine izin verdiği kimse dışında konuşamazlar ve (o izin verilen de) doğruyu söyler. (**38)
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَـٰنُ وَقَالَ صَوَابًا ﴿٣٨﴾
İşte o gün Hak’tır; artık dileyen kimse, Rabb’ine dönmeye hazırlanır.
ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ ۖ فَمَن شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ مَآبًا ﴿٣٩﴾
Şüphesiz Biz, yakın bir azapla sizi uyardık; (*40) o gün kişi, önceden takdim ettiği şeylere bakar ve kâfir olan der ki: ‘Ah, keşke toprak olsaydım.’ (**40)
إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا ﴿٤٠﴾
Dipnotlar:
Yer işaretiniz eklendi