Evrensel Mesaj Kur'an'ı Kerim Meali
Rahmân Süresi الرَّحْمٰنِ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

Rahmân sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 78 âyettir. İsmini 1. âyette geçen Allah Teâlâ’nın اَلرَّحْمٰنُ (Rahmân) ism-i şerîfinden alır. Bu isim, sûrenin muhtevasıyla da alakalıdır. Zira sûrede baştan sona kadar Allah’ın rahmeti ve rahmetinin tezahürleri zikredilir. Mushaf tertîbine göre 55, nüzûl sürecine göre 97. sûredir.

Rahman, Kur’an’ı öğretti! (*2)
الرَّحْمَـٰنُ ﴿١﴾
Rahman, Kur’an’ı öğretti! (*2)
عَلَّمَ الْقُرْآنَ ﴿٢﴾
İnsanı yarattı, ona beyanı öğretti.
خَلَقَ الْإِنسَانَ ﴿٣﴾
İnsanı yarattı, ona beyanı öğretti.
عَلَّمَهُ الْبَيَانَ ﴿٤﴾
Güneş ve ay, bir hesap iledir. (*5)
الشَّمْسُ وَالْقَمَرُ بِحُسْبَانٍ ﴿٥﴾
Yıldızlar ve ağaçlar (*6) secde ederler. (**6)
وَالنَّجْمُ وَالشَّجَرُ يَسْجُدَانِ ﴿٦﴾
Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu.
وَالسَّمَاءَ رَفَعَهَا وَوَضَعَ الْمِيزَانَ ﴿٧﴾
Adalet konusunda zulmetmeyin!
أَلَّا تَطْغَوْا فِي الْمِيزَانِ ﴿٨﴾
Adaleti ölçülü ikame edin! (*9) adalete zarar vermeyin. (**9)
وَأَقِيمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْمِيزَانَ ﴿٩﴾
Ve yeryüzüne ise, mahlûkatı ona yerleştirdi.
وَالْأَرْضَ وَضَعَهَا لِلْأَنَامِ ﴿١٠﴾
Orada, meyve ve çokça bulunan hurmalar vardır.
فِيهَا فَاكِهَةٌ وَالنَّخْلُ ذَاتُ الْأَكْمَامِ ﴿١١﴾
Saplı hububat ve kokulu bitkiler.
وَالْحَبُّ ذُو الْعَصْفِ وَالرَّيْحَانُ ﴿١٢﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿١٣﴾
İnsanı, ateşte pişmiş (seramik) gibi kuru balçıktan yarattı. (*14)
خَلَقَ الْإِنسَانَ مِن صَلْصَالٍ كَالْفَخَّارِ ﴿١٤﴾
Ve cini ateşin karışımından yarattı. (*15)
وَخَلَقَ الْجَانَّ مِن مَّارِجٍ مِّن نَّارٍ ﴿١٥﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿١٦﴾
İki Doğu’nun Rabb’i ve iki Batı’nın Rabb’idir! (*17)
رَبُّ الْمَشْرِقَيْنِ وَرَبُّ الْمَغْرِبَيْنِ ﴿١٧﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿١٨﴾
İki denizi salıverdi, birbirine kavuşuyorlar. (*19-20)
مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ ﴿١٩﴾
İkisi arasında bir berzah, sınırı aşmıyorlar.
بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لَّا يَبْغِيَانِ ﴿٢٠﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٢١﴾
İkisinden, inci ve mercan çıkar.
يَخْرُجُ مِنْهُمَا اللُّؤْلُؤُ وَالْمَرْجَانُ ﴿٢٢﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٢٣﴾
Denizde, bir alamet gibi inşa edilmiş (gemiler) akıp gidenler O’nundur.
وَلَهُ الْجَوَارِ الْمُنشَآتُ فِي الْبَحْرِ كَالْأَعْلَامِ ﴿٢٤﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٢٥﴾
Onun üzerindeki kimselerin hepsi fanidir.
كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍ ﴿٢٦﴾
Ve zül Celal ve İkram olan Rabb’inin varlığı Baki’dir.
وَيَبْقَىٰ وَجْهُ رَبِّكَ ذُو الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ ﴿٢٧﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٢٨﴾
Göklerde ve yerde bulunan kimseler, O’ndan isterler; her gün (onları) ona göre değerlendirmektedir. (*29)
يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ ﴿٢٩﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٠﴾
Ey o Sakalani (cin ve insan) sizi bitireceğiz.
سَنَفْرُغُ لَكُمْ أَيُّهَ الثَّقَلَانِ ﴿٣١﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٢﴾
Ey cin ve insan topluluğu, şayet gücünüz yeterse, göklerin ve yerin bölgelerini delip geçin, hemen delip geçin; bir güç olmadan delip geçemezsiniz!
يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ إِنِ اسْتَطَعْتُمْ أَن تَنفُذُوا مِنْ أَقْطَارِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ فَانفُذُوا ۚ لَا تَنفُذُونَ إِلَّا بِسُلْطَانٍ ﴿٣٣﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٤﴾
İkiniz üzerine ateşten bir alev ve bir bela gönderilir, artık birbirinize yardım edemezsiniz. (*35)
يُرْسَلُ عَلَيْكُمَا شُوَاظٌ مِّن نَّارٍ وَنُحَاسٌ فَلَا تَنتَصِرَانِ ﴿٣٥﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٦﴾
Artık gök yarıldığı zaman derken (erimiş) yağ gibi pembeleşir. (*37)
فَإِذَا انشَقَّتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ وَرْدَةً كَالدِّهَانِ ﴿٣٧﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٣٨﴾
İşte o gün, insana günahından sorulmaz, cinden de sorulmaz.
فَيَوْمَئِذٍ لَّا يُسْأَلُ عَن ذَنبِهِ إِنسٌ وَلَا جَانٌّ ﴿٣٩﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٠﴾
Günahkârlar, simalarından tanınırlar, böylece perçem ve ayaklarından yakalanırlar. (*41)
يُعْرَفُ الْمُجْرِمُونَ بِسِيمَاهُمْ فَيُؤْخَذُ بِالنَّوَاصِي وَالْأَقْدَامِ ﴿٤١﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٢﴾
Bu, o cehennemdir ki günahkârlar, onu yalanlıyorlardı.
هَـٰذِهِ جَهَنَّمُ الَّتِي يُكَذِّبُ بِهَا الْمُجْرِمُونَ ﴿٤٣﴾
Onun arasında dolaşırlar ve kaynar su içine girerler.
يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَمِيمٍ آنٍ ﴿٤٤﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٥﴾
Rabb’inin makamından korkan kimse için iki cennet vardır.
وَلِمَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ جَنَّتَانِ ﴿٤٦﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٧﴾
İkisi de çok farklıklara sahiptirler. (*48-58)
ذَوَاتَا أَفْنَانٍ ﴿٤٨﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٤٩﴾
O ikisinde, iki pınar, akarlar.
فِيهِمَا عَيْنَانِ تَجْرِيَانِ ﴿٥٠﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥١﴾
O ikisinde, her meyveden iki kat vardır. (*52)
فِيهِمَا مِن كُلِّ فَاكِهَةٍ زَوْجَانِ ﴿٥٢﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٣﴾
Astarları kalın kumaştan yastıklara yaslanmışlar ve her iki cennetin ürünü yakındır.
مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ فُرُشٍ بَطَائِنُهَا مِنْ إِسْتَبْرَقٍ ۚ وَجَنَى الْجَنَّتَيْنِ دَانٍ ﴿٥٤﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٥﴾
Görülmemiş saraylar içindedirler, onlardan önce insan ve cin onlara dokunmamıştır. (*56)
فِيهِنَّ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ ﴿٥٦﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٧﴾
Onlar, adeta yakut ve mercandandırlar. (*58-77)
كَأَنَّهُنَّ الْيَاقُوتُ وَالْمَرْجَانُ ﴿٥٨﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٥٩﴾
İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir!
هَلْ جَزَاءُ الْإِحْسَانِ إِلَّا الْإِحْسَانُ ﴿٦٠﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦١﴾
İkisinin (o iki cennetin) altında iki cennet daha vardır.
وَمِن دُونِهِمَا جَنَّتَانِ ﴿٦٢﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦٣﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦٥﴾
İkisinde püsküren iki kaynak vardır.
فِيهِمَا عَيْنَانِ نَضَّاخَتَانِ ﴿٦٦﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦٧﴾
İkisinde meyve, hurma ve nar vardır.
فِيهِمَا فَاكِهَةٌ وَنَخْلٌ وَرُمَّانٌ ﴿٦٨﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٦٩﴾
Onlarda mükemmel güzellik vardır. (*70)
فِيهِنَّ خَيْرَاتٌ حِسَانٌ ﴿٧٠﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٧١﴾
Sarayda karşılıklı konuşuyorlar, istirahat ediyorlar.
حُورٌ مَّقْصُورَاتٌ فِي الْخِيَامِ ﴿٧٢﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٧٣﴾
Onlardan önce insan ve cin onlara dokunmamıştır.
لَمْ يَطْمِثْهُنَّ إِنسٌ قَبْلَهُمْ وَلَا جَانٌّ ﴿٧٤﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٧٥﴾
Yeşil renkli ve harikulade güzel yastıklara yaslanmışlar.
مُتَّكِئِينَ عَلَىٰ رَفْرَفٍ خُضْرٍ وَعَبْقَرِيٍّ حِسَانٍ ﴿٧٦﴾
Buna rağmen hangi nedenle Rabb’inizi ihmal edip yalanlıyorsunuz!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ ﴿٧٧﴾
Zül Celal ve İkram olan Rabb’inin ismi mübarektir. (*78)
تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِي الْجَلَالِ وَالْإِكْرَامِ ﴿٧٨﴾
Dipnotlar:
Yer işaretiniz eklendi