Sure Hakkında
Müddessir Süresi
الْمُدَّثِّرِ
Müddessir Süresi
الْمُدَّثِّرِ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Müddessir sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 56 âyettir. İsmini birinci âyette geçen ve “örtüsüne bürünmüş” mânasına gelen اَلْمُدَّثِّرُ (müddessir) kelimesinden alır. Müshaf tertibine göre 74, iniş sırasına göre 4. sûredir.
Peşinden dedi ki: ‘Doğrusu bu, ancak rivayet edilen bir sihirdir.’ (*24)
فَقَالَ إِنْ هَـٰذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ
﴿٢٤﴾
Ateşin refakatçılarını, meleklerden başka yapmadık ve onların sayısını inkâr eden kimseler için imtihan yaptık ki, Kitap verilmiş kimseler yakinen iman etsin ve iman eden kimselerin de imanları artsın. (*31) Kitap verilmiş kimseler ve Mü’minler şüpheye düşmesinler; kalplerinde hastalık bulunan kimseler (**31) ve kâfirler de: ‘Allah, bu misalle ne bildirdi?’ desinler. Böylece Allah, dileyen kimseyi dalalete düşürür, (***31) dileyen kimseyi hidayete erdirir. (****31) Rabb’inin askerlerini O’ndan başkası bilemez; O, insanlar için ancak bir öğüttür. (*****31)
وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَـٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ
﴿٣١﴾
Sizden ileri gitmek yahut geri kalmak isteyen kimseler için.
لِمَن شَاءَ مِنكُمْ أَن يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ
﴿٣٧﴾
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ
﴿٤٣﴾
Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez. (*48)
فَمَا تَنفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ
﴿٤٨﴾
فَمَا لَهُمْ عَنِ التَّذْكِرَةِ مُعْرِضِينَ
﴿٤٩﴾
Bilakis onlardan her kişi istiyor ki, gerçekten açılan sahifeler verilsin. (*52)
بَلْ يُرِيدُ كُلُّ امْرِئٍ مِّنْهُمْ أَن يُؤْتَىٰ صُحُفًا مُّنَشَّرَةً
﴿٥٢﴾
Şüphesiz Allah’ın dilemesi müstesna öğüt alamazlar; O, takvaya ehil kılan ve mağfirete ehil kılandır. (*56)
وَمَا يَذْكُرُونَ إِلَّا أَن يَشَاءَ اللَّهُ ۚ هُوَ أَهْلُ التَّقْوَىٰ وَأَهْلُ الْمَغْفِرَةِ
﴿٥٦﴾
Dipnotlar:
Yer işaretiniz eklendi