Evrensel Mesaj Kur'an'ı Kerim Meali
Münâfikûn Süresi الْمُنَافِقُونَ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

Münâfikûn sûresi Medine’de nâzil olmuştur. 11 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ve münafıklar anlamına gelen اَلْمُنَافِقُونَ (Münafıkûn) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 63, nüzûl sırasına göre ise 103. sûredir.

Münafıklar sana geldiklerinde derler ki: ‘Şehadet ederiz ki şüphesiz sen, Allah’ın Rasulü’sün,’ Allah biliyor ki gerçekten sen, elbette O’nun Rasulü’sün ve Allah münafıkların gerçekten yalancı olduklarına şahitlik eder. (*1)
إِذَا جَاءَكَ الْمُنَافِقُونَ قَالُوا نَشْهَدُ إِنَّكَ لَرَسُولُ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّكَ لَرَسُولُهُ وَاللَّهُ يَشْهَدُ إِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَكَاذِبُونَ ﴿١﴾
Onlar, yeminlerini kalkan edindiler böylece Allah yolundan alıkoydular, şüphesiz onların yapmış oldukları şey kötüdür! (*2)
اتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّهِ ۚ إِنَّهُمْ سَاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ ﴿٢﴾
Bu, şüphesiz onların, iman edip sonra inkâr etmeleri sebebiyledir, bu yüzden kalplerinin üzeri mühürlendi, artık onlar anlamazlar. (*3)
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ آمَنُوا ثُمَّ كَفَرُوا فَطُبِعَ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَفْقَهُونَ ﴿٣﴾
Onları gördüğünde fiziki yapıları hoşuna gider ve şayet konuşsalar sözlerini dinlersin, onlar, dayatılmış kalaslar gibidirler, her bağırtıyı kendileri aleyhinde sanırlar. (*4) Onlar düşmandır, onlardan sakın; Allah onların canını alsın, nasıl da iftira ediyorlar! (**4)
۞ وَإِذَا رَأَيْتَهُمْ تُعْجِبُكَ أَجْسَامُهُمْ ۖ وَإِن يَقُولُوا تَسْمَعْ لِقَوْلِهِمْ ۖ كَأَنَّهُمْ خُشُبٌ مُّسَنَّدَةٌ ۖ يَحْسَبُونَ كُلَّ صَيْحَةٍ عَلَيْهِمْ ۚ هُمُ الْعَدُوُّ فَاحْذَرْهُمْ ۚ قَاتَلَهُمُ اللَّهُ ۖ أَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ ﴿٤﴾
Onlara: ‘Gelin, Allah’ın Rasulü sizin için mağfiret dilesin’ denildiği zaman onların başlarını çevirip uzaklaştıklarını görürsün (*5) ve onlar, büyüklük taslarlar. (**5)
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْا يَسْتَغْفِرْ لَكُمْ رَسُولُ اللَّهِ لَوَّوْا رُءُوسَهُمْ وَرَأَيْتَهُمْ يَصُدُّونَ وَهُم مُّسْتَكْبِرُونَ ﴿٥﴾
Onlar için mağfiret dilesen de onlar için mağfiret dilemesen de onlar için aynıdır, Allah onları bağışlamayacaktır; şüphesiz Allah, fasıklar toplumunu hidayete iletmez. (*6)
سَوَاءٌ عَلَيْهِمْ أَسْتَغْفَرْتَ لَهُمْ أَمْ لَمْ تَسْتَغْفِرْ لَهُمْ لَن يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ ﴿٦﴾
Onlar o kimselerdir ki: ‘Allah’ın Rasulü yanındaki kimselere infak etmeyin ta ki dağılıp gitsinler’ diyorlar; göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır (*7) velakin münafıklar anlamazlar. (**7)
هُمُ الَّذِينَ يَقُولُونَ لَا تُنفِقُوا عَلَىٰ مَنْ عِندَ رَسُولِ اللَّهِ حَتَّىٰ يَنفَضُّوا ۗ وَلِلَّهِ خَزَائِنُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَـٰكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَفْقَهُونَ ﴿٧﴾
Dediler ki: ‘Andolsun şayet Medine’ye dönersek, izzetli olanlar, zelil olanı oradan muhakkak çıkaracaktır.’ İzzet, Allah’a, O’nun Rasulü’ne ve Mü’minlere aittir velakin münafıklar bilmezler. (*8)
يَقُولُونَ لَئِن رَّجَعْنَا إِلَى الْمَدِينَةِ لَيُخْرِجَنَّ الْأَعَزُّ مِنْهَا الْأَذَلَّ ۚ وَلِلَّهِ الْعِزَّةُ وَلِرَسُولِهِ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَلَـٰكِنَّ الْمُنَافِقِينَ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٨﴾
Ey iman eden kimseler, mallarınız ve çocuklarınız, Allah’ın zikrinden uzaklaştırmasın, (*9) kim bunu yaparsa işte onlar, hüsrana uğrayanların kendileridir. (**9)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ عَن ذِكْرِ اللَّهِ ۚ وَمَن يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَأُولَـٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ ﴿٩﴾
Sizi rızıklandırdığımız şeylerden önceden infak edin, gerçekten sizden birine ölüm geldiğinde, hemen dersiniz ki: ‘Rabb’im, keşke yakın bir süreye kadar beni erteleseydi de böylece sadaka verip salihlerden olsaydım.’ (*10)
وَأَنفِقُوا مِن مَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَىٰ أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُن مِّنَ الصَّالِحِينَ ﴿١٠﴾
O ecel geldiği zaman Allah hiçbir nefsi ertelemez; Allah, yapmış olduğunuz şeylerden haberdardır. (*11)
وَلَن يُؤَخِّرَ اللَّهُ نَفْسًا إِذَا جَاءَ أَجَلُهَا ۚ وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿١١﴾
Dipnotlar:
Yer işaretiniz eklendi