Sure Hakkında
Necm Süresi
النَّجْمِ
Necm Süresi
النَّجْمِ
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
Necm sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 62 âyettir. İsmini 1. âyette geçen ve “yıldız” mânasına gelen اَلنَّجْمُ (necm) kelimesinden alır. Mushaf tertîbine göre 53, iniş sırasına göre ise 23. sırada yer alır. İçinde secde ayeti bulunan sûrelerden biridir.
Şimdi kuşku mu duyuyorsunuz onun gördüğü şey hakkında! (*12)
أَفَتُمَارُونَهُ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ
﴿١٢﴾
Andolsun, Rabb’inin ayetlerinden en büyüğünü gördü.
لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ آيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرَىٰ
﴿١٨﴾
إِنْ هِيَ إِلَّا أَسْمَاءٌ سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَاؤُكُم مَّا أَنزَلَ اللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْأَنفُسُ ۖ وَلَقَدْ جَاءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ الْهُدَىٰ
﴿٢٣﴾
۞ وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاءُ وَيَرْضَىٰ
﴿٢٦﴾
Şüphesiz ahirete iman etmeyen kimseler, melekleri dişi isimleri ile isimlendiriyorlar. (*27)
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلَائِكَةَ تَسْمِيَةَ الْأُنثَىٰ
﴿٢٧﴾
Onların onun hakkında bir bilgileri yoktur, doğrusu onlar, sadece zanna tâbi oluyorlar ve şüphesiz zan, Hak’tan bir şey kazandırmaz. (*28)
وَمَا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ ۖ وَإِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا
﴿٢٨﴾
فَأَعْرِضْ عَن مَّن تَوَلَّىٰ عَن ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا
﴿٢٩﴾
İlimden onların ulaşabildikleri budur; şüphesiz Rabb’in O’dur ki, kimin yolundan saptığını en iyi Bilen ve O, hidayette olan kimseyi de en iyi Bilen’dir. (*30)
ذَٰلِكَ مَبْلَغُهُم مِّنَ الْعِلْمِ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدَىٰ
﴿٣٠﴾
وَلِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ لِيَجْزِيَ الَّذِينَ أَسَاءُوا بِمَا عَمِلُوا وَيَجْزِيَ الَّذِينَ أَحْسَنُوا بِالْحُسْنَى
﴿٣١﴾
O kimseler ki, küçük olanlar hariç, günahın büyüğünden ve fuhşiyattan kaçınırlar. (*32) Şüphesiz Rabb’inin mağfireti geniştir. (**32) O, sizi topraktan inşa ettiği zaman ve annelerinizin karınlarında cenin olduğunuz zaman sizi en iyi Bilen’dir, o halde nefislerinizi temize çıkarmayın, O, korunan kimseyi en iyi Bilen’dir. (***32)
الَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَائِرَ الْإِثْمِ وَالْفَوَاحِشَ إِلَّا اللَّمَمَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ وَاسِعُ الْمَغْفِرَةِ ۚ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ الْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌ فِي بُطُونِ أُمَّهَاتِكُمْ ۖ فَلَا تُزَكُّوا أَنفُسَكُمْ ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اتَّقَىٰ
﴿٣٢﴾
Gaybın ilmi onun yanında mı, böylece onu görüyor! (*35)
أَعِندَهُ عِلْمُ الْغَيْبِ فَهُوَ يَرَىٰ
﴿٣٥﴾
Yoksa haber mi verilmedi Musa’nın sahifelerinden ve İbrahim’den. (*36-37)
أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِي صُحُفِ مُوسَىٰ
﴿٣٦﴾
Ve elbette insan için çalışmasından başka bir şey yoktur. (*39-41)
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَىٰ
﴿٣٩﴾
Ve gerçekten O, yarattı iki çifti; erkeği ve dişiyi. (*45)
وَأَنَّهُ خَلَقَ الزَّوْجَيْنِ الذَّكَرَ وَالْأُنثَىٰ
﴿٤٥﴾
وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَىٰ
﴿٥٢﴾
O halde hangi nedenle Rabb’inden kuşku duymaya devam ediyorsun!
فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ
﴿٥٥﴾
هَـٰذَا نَذِيرٌ مِّنَ النُّذُرِ الْأُولَىٰ
﴿٥٦﴾
Dipnotlar:
Yer işaretiniz eklendi