Onların ellerinde bulunanı ve onların geride bıraktıklarını bilir; şefaat edemezler, gerçekten razı olduğu kimseler müstesna ve onlar, O’nun haşyetinden endişelenen kimselerdir. (*28)
يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَىٰ وَهُم مِّنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ
﴿٢٨﴾
Dipnotlar:
Yer işaretiniz eklendi