Neml Suresi (67-93. Ayetler)

Neml Suresi (67-93. Ayetler)

Ağustos 20, 2022 0 Yazar: Ramazan Yılmaz

İnkâr, aklın devredışı bırakılması nedeniyle onulmaz bir hastalıktır

Kâfirler, Ahiret inancına sahip olmadıklarından başıboş bir hayat yaşamakta, yalan üzerine bina ettikleri bir yaşantı içerisinde, Rab’lerinin hükümlerine aykırı şekilde günlerini gün edinmektedirler. Onlar, yeniden dirileceklerine iman etmezler.

67-68- İnkâr eden kimseler dediler ki: ‘Biz ve babalarımız toprak olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mi çıkarılacağız? Andolsun bu, bize ve önceden atalarımıza vadedildi; şüphesiz bu, ancak öncekilerin yazdıklarıdır.’

Akletmekten, düşünmekten yoksun kimseler, hayatlarını günübirlik yaşadıkları gibi düşüncelerini de günübirlik oluşturur, atalarının cahili düşüncesini taşırlar. Onlar, düşünme mekanizmalarını çalıştırmadıkları için ne tarihi bilgilerden ibret alırlar ne de Rab’lerinin Kitabı’ndaki ibret verici olayları düşünürler.

Yüce Allah (cc), kâfirleri, kendilerinden önce yaşamış toplumların akıbetlerini düşünmeleri ve ibret almaları konusunda uyarmaktadır.

69- De ki: ‘Yeryüzünde gezin, bakın görün suçluların akıbetinin nasıl olduğunu.’

Akletmeyenlere, ne anlatılırsa anlatılsın, hiçbir uyarı ve ibret fayda vermez; cahili hayatları, düşünce mekanizmalarını bozmuş, onları duyarsızlaştırıp kör, sağır yapmıştır.

Cahili bir hayat yaşayıp verilen nasihatleri dinlemeyenlerin başlarına gelecek felaketlere aslında hiç üzülmemek gerekir; ancak rahmet elçileri rasuller ve onlara iman eden Müslümanlar, onlar için üzülmekte, bu nedenle onları uyarmaktadırlar.

70- Sen, onlara üzülme ve planladıkları şeylerden de sıkılma.

Kişi ve toplumlar, şirk ve küfür bataklığına saplanmış, cehaleti din edinmiş, karanlığı mesken tutmuşsa, o kişi ve toplum, kendilerini aydınlığa ve kurtuluşa davet edenleri dinlemedikleri gibi üstüne üstlük onlara saldırırlar.

Tevhid şirk mücadele tarihi, karanlığı mesken tutan müşrik ve kâfirlerin, Müslümanlara yaptıkları saldırılarla yaptıkları kötü planlarla doludur. Onlar, kendilerini uyaranlara saldırmışlar, küfürlerinde direnerek Rab’lerine de meydan okumuşlardır.

71- Diyorlar ki: ‘Şayet doğrulardan iseniz bu vadedilen ne zaman?’

72- De ki: ‘Acele ettiğinizin bir kısmı sizin ardınıza belki gerçekten takılmış olabilir.’

Her inkâr ve azgınlığın elbette bir sonu vardır; kâfirler, anlayıp düşünmeseler de o son, er ya da geç onları bulacak, bocaladıkları küfür ve şirk karanlığı içerisinde boğulup gideceklerdir.

Yüce Allah (cc), kullarına karşı lütuf ve merhamet sahibidir

Yüce Allah (cc), insanlara karşı lütuf ve rahmet sahibi olduğundan kullarını, dünyevi helake uğramamaları, Ahiretteki ebedi azaba girmemeleri konusunda uyarmakta, ancak çokları bu uyarıya kulak verip O’na şükretmek yerine küfür ve şirklerinde direnmektedirler.

73- Şüphesiz Rabb’in, insanlara karşı lütuf sâhibidir velakin onların çoğu şükretmiyorlar.

İnsanların küfür, şirk ve nankörlüklerine, zulüm ve isyanlarına rağmen yüce Allah (cc), onlara verdiği her türlü nimetlerini kesmemekte, rahmetiyle onlara lütfetmektedir. Bununla beraber insanlara rasullerini göndererek onları, -bütün yaptıkları kötülüklere rağmen- bağışlayacağını, ancak bunun için onların yaptıklarından pişman olup tevbe etmelerini istemektedir.

“De ki: ‘Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin, şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar; gerçekten O, Ğafur’dur, Rahim’dir.” (Zümer, 53)

Bu rahmet çağrısına rağmen insanlardan birçoğu, hata, isyan, şirk ve küfürlerinde ısrar etmekte, birçoğu da inanmış görünerek, riyakârlıklarını, şirk ve küfürlerini devam ettirerek Rab’lerinin rahmet çağrısını değerlendirmeden küfürlerini sürdürmektedirler.

Rab’lerinin lütuf ve ihsanına, rahmet ve merhametine rağmen O’nun indirdiği ilahi hükümlere teslim olup O’na şükretmeyenler, elbette ki ancak nankör kimselerdir.

Nankörlük, küfürle eş anlamlıdır

Nankörlük, yapılan iyilik ve lütufları hakir görmek, kıymetini bilmemek, görmezlikten gelip inkâr etmek, güzellikleri çirkinleştirmeye çalışmak, fazilet ve erdem gibi değerleri yerlebir etmektir. İster yüce Allah’a, isterse insanlara karşı yapılsın, nankörlük, Hakk’ı gizlemek, gerçekleri örtbas etmek olduğundan küfürle eş anlamlıdır.

Yüce Allah (cc), kâfirlere olduğu gibi nankörlere de doğruyu, yapmaları gerekeni bildirmiş, takip edecekleri yolu göstermiş, neler yapıp nelerden kaçınacakları ile ilgili hükümlerini açıklamış, onları, şükretmeleri konusunda zorlamamıştır.

“Şüphesiz Biz, ona izlenecek yolu gösterdik ya şükredici olur ya da nankör.” (İnsan, 3)

Şükrün esası, yüce Allah’ı hakkıyla tanıyıp O’na iman etmek, gönderdiği Tevhidi esasları kabul edip Kur’an’ı ahlak edinerek yaşamak, yüce Allah’ın belirlediği esaslar dâhilinde Tevhidi esasları insanlara ulaştırmak, O’na kulluk etmektir. Bunları yapmayanlar, yüce Allah’a iman ettiklerini sözel olarak ifade etseler bile nankördürler.

Yüce Allah (cc), göklerde ve yerde bulunan her şeyi insanlara boyun eğdirip onların hizmetine vermiştir.