Kasas Suresi (1-14. Ayetler)

Kasas Suresi (1-14. Ayetler)

Ağustos 27, 2022 0 Yazar: Ramazan Yılmaz

Zalimlerin en büyük destekleyicileri, tefrikaya düşen kimselerdir

Zulüm, insanlık için yüzkızartıcı bir durum, insanlık dışı ve iğrenç bir fiildir. Tarih sayfaları, hemen her dönemde zalimlerin, masum insanlara yaptıkları zulümlerin izleri ile doludur. Tarihin her döneminde, ellerine geçirdikleri makam ve mevkilerini, mali ve askeri güçlerini masum insanlar üzerinde şiddet ve terör aracı olarak kullanan zalim ve despotlar var olmuş, mazlum insanlar üzerine şiddet uygulamış, terör estirmişlerdir
Yüce Allah’a isyan, insanlığa düşman olan, yeryüzünü ifsat eden zulüm, şirk, inkâr, fesat çıkarma, haddi aşma, karanlık, saldırganlık, hak sahibine hakkını vermemek, hakkı gasp etmek, özgürlükleri kısıtlamak, haksızlık etmek, zulmetmek, haksız yere saldırmak, baskı ve zorbalık yapmaktır. Zulüm, değerleri yerli yerine koymamak, cehalet, Hak’tan yüzçevirmek, eksik bırakmak, insani değerleri hiçe saymak, doğruyu tasdik etmemek şeklinde özetlenebilir.
Risalet tarihi boyunca, başta Risalet önderleri ve onların yolunda giden Tevhid erleri olmak üzere, insani özelliklerini kaybetmemiş, insanlığın mutluluğunu, özgürlüğünü isteyen, adaleti ikame etmeye çalışan, barıştan yana olan kimseler, zulme ve zalimlere karşı tavır almayı yaşamlarının temel gayesi olarak kabul etmişlerdir.
Tarihi süreçteki zorbaların temsilcileri durumunda olan günümüz zorbaları, tıpkı ataları gibi ellerine geçirdikleri imkân ve fırsatları, kendi hevalarından oluşturdukları hukuk kurallarının arkasına sığınarak insanlar üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmaktadırlar. Bunlar, insanlıktan nasiplerini almadıkları, vicdani hassasiyetten yoksun bulundukları için çok rahat bir şekilde insanlara zulmedebilmektedirler.
Zulmü ayakta tutan, sömürgecilerin sömürüsüne destek veren, emperyalizmin yayılmasını sağlayan en önemli etkenlerden biri de hiç kuşkusuzdur ki, birliktelik oluşturup zulme, sömürüye, emperyalizme karşı onurlu bir duruş ortaya koymayan kimselerdir. Bunlar, kendi aralarında tefrikaya düşerek zulmün yayılmasına neden olmuş, işlenen zulüm ve sömürüye sessiz kalarak, zalimlerin ve emperyalistlerin işledikleri zulme karşı tepki göstermeyerek destek olmaktadırlar.
Yüce Allah (cc), zulüm ve sömürüye karşı bir şey yapmadan sessiz kalanların, zilleti kabullenmiş kimseler olduklarını ve bunların –tıpkı o zulüm ve sömürüyü yapanlar gibi- suçlu olduklarını ve cehenneme gideceklerini bildirmektedir.
“Şüphesiz nefislerine zulmederlerken melekler vefat ettirdikleri kimselere: ‘Ne durumda idiniz?’ dediler. Dediler ki: ‘Biz yeryüzünde zayıf bırakılanlardan idik.’ (Melekler) dediler ki: ‘Allah’ın arzı geniş değil miydi, o halde onda hicret edeydiniz!’ İşte onlar, cehennem onların barınaklarıdır, ne kötü bir sonuçtur” (Nisa, 97)
Zulüm yapmak ve zulme karşı sessiz kalmak insan onur ve haysiyeti ile bağdaşmayan bir durumdur. İnsanların onurlu olmalarını isteyen İslâm, zalimleri de zulüm karşısında zillet içerisine girmeyi de hiçbir şekilde kabul etmez
Tefrikaya düşerek parçalanmış toplumlar, emperyalizme kolay lokma olmakta, sömürü çarklarının daha rahat ve sorunsuz çalışmasını sağlamaktadır. Yüce Allah (cc), Mü’minlerin, bölünüp parçalanmamalarını, aksi halde zayıf düşüp korkuya kapılacaklarını bildirmiştir.
“Allah’a ve Rasulü’ne itaat edin, çekişmeyin, çünkü cesaretinizi kaybedersiniz, gücünüz gider; sabredin, şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 46)
Yeryüzünden zulmü kaldırmak, Mü’minler için en öncelikli, en önemli görev ve imanî bir sorumluluktur. Mü’minler, bu görev ve sorumluluklarını her zaman ve mekânda hiç aksatmadan ve savsaklamadan yerine getirmekle mükelleftirler. Bu, imanî bir mükellefiyettir! Ancak bunun için öncelikle vahyin belirlediği esaslardan hareketle aralarında sağlam bir birliktelik oluşturmaları gerekmektedir. Bu birliktelik olmadan hiçbir şekilde zulme ve zalimlere karşı onurlu bir duruş sergilenemez
Mü’minler, bu mükellefiyet bilinciyle hareket edip sorumlulukları gereğince görevlerini yerine getirirlerken, mutlak manada iman ettikleri Kur’an doğrultusunda ve Nebevi örnekliğe uygun hareket etmelidirler ki, yüce Allah’ın rahmet ve yardımına mazhar olabilsinler
Tefrika, yeryüzünde zulmün, fitne ve fesadın yayılmasına nedendir
Aralarında bir birliktelik oluşturup zulme karşı onurlu bir duruş sergilemeyenler, tıpkı İsrailoğullarının durumuna düşerler ve her dönemin Fir’avnları karşısında zillet içerisine girerler; zalimler de onları ezerek aşağılarlar
Oniki kabileden oluşan İsrailoğulları, aralarında birliktelik sağlamadıkları için Fir’avn tarafından zulme uğramış, alçaltılmışlardı
“Şüphesiz Fir’avn, yeryüzünde ululandı, halkını gruplara ayırdı; onlardan bir zümreyi zayıflatıyor, onların oğullarını kesiyor, kadınlarını sağ bırakıyordu, doğrusu o, bozgunculardan idi.” (Kasas, 4)
Demokratik sistemlerdeki partileşme, dernek ve vakıflar, halkı parçalara bölen, aynı davaya inanan insanların zayıflatılmasını sağlayan Fir’avni bir düzendir. Bu sistemde insanlar, kendilerini sömüren, ezen zalim sistemle değil birbirleriyle uğraşıyorlar