Hz. Hud (as)’ın Tevhidi Mücadelesi

Hz. Hud (as)’ın Tevhidi Mücadelesi

Ağustos 18, 2023 0 Yazar: Ramazan Yılmaz

Kendilerini güçlü gören inkârcı zorbaların acı akıbetleri
Tarihi süreçte, inkâr, zulüm ve despotluklarında sınır tanımayan nice zorba inkârcı diktatörler var olagelmiştir. Bunlar, kendilerini yoktan var eden Rab’lerinin kendilerine verdiği nimetlerle, Rab’lerine şükredip O’na iman edecek yerde tam aksine hareket ederek azgınlıklarının en dip derekesine düşmüşlerdir.
Tarihi süreçte azgınlıklarında sınır tanımayan tüm zorba inkârcılar, azgınlıklarına orantılı bir helak ile dünyada hüsrana uğramışlar, azgınlıkları içerisinde yok olup gitmişlerdir. İşte bunlardan biri de Hz. Hud (as)’ın gönderildiği Ad Kavmi’dir.
Azgınlık ve kendini beğenmede haddi aşarak sınır tanımayan Ad Kavmi, kendilerine Rasul olarak gönderilen Hz. Hud (as)’ı ve getirdiği ilahi mesajı inkâr etmişler, kendilerini en güçlü olarak görmüşlerdir.
Ad Kavmi, hayatlarını düzene koymaları için yüce Allah’ın gönderdiği ilahi hükümleri reddetmiş, her şeyi yapmaya muktedir olduklarını zannederek yüce Allah’a kulluk yapmayı kabul etmemişlerdir.
Dünya hayatında, insanların yaşam kurallarını yalnızca onları yaratan yüce Allah (cc) belirler. İnsanlar, bu hükümler üzerinde hiçbir değişiklik yapmadan, onlardan hiçbir sıkıntı duymadan, olduğu gibi kabul edip gereğini yapmakla mükelleftirler. İşte bu, yüce Allah’a şirk koşmadan iman etmektir.
Yüce Allah’ın, bütün sıfatlarını kabul etmek, yüce Allah’ı Bir’lemektir, Tevhid’dir. O sıfatlara uygun yaşamak yüce Allah’a kulluk ve teslimiyettir.
Tevhid, Ulûhiyetin yüce Allah’a ait olduğunun, insanlar tarafından kabul ve tasdik edilmesidir. Bunun dışındaki her değişiklik ve sapma, Ulûhiyetin başkalarına verilmesi, Tevhid’den sapılması, yüce Allah’tan başkasının ilah edinilmesi ve şirktir.
İnsanlar, Tevhidi esaslara iman edip hayatlarını bu esaslara göre düzenleyecek yerde bu esaslardan ayrılmışlar, başka hükümlere tâbi olmuşlar, şirk koşarak Rab’lerine isyan etmişlerdir.
İnsanın, yeryüzüne gönderilmesinden sonra başlayan Tevhidi mücadele, hiçbir dönemde durmamış, aksamamış, sürekli bir şekilde devam etmiştir. Risalet önderi rasuller, durup dinlenmeden, başka şeyleri öncelemeden, hayatları pahasına insanları şirk ve küfürden sakındırmaya çalışmışlardır. Gönderilen tüm rasuller ve Tevhid erleri insanlara Tevhidi gerçekleri anlatmışlar, onları şirkten sakındırmaya çalışmışlardır.
İnkârcılar, Tevhidi esasları bilinçli olarak reddetmişlerdir
Risalet önderleri, içerisinde yaşadıkları toplumları, tek İlah olan yüce Allah’ın Ulûhiyetini, Rububiyetini ve Melikliğini kabul etmeye davet etmişlerdir. Bu davete muhatap olanlar, “Allah’a kulluk edin, sizin O’dan başka İlahınız yoktur” hitabını işittiklerinde neye davet edildiklerini çok iyi biliyor, tavırlarını ona göre belirliyorlardı.
Oysa günümüz toplumu, Tevhidi esasları ve neye davet edildiklerini bilmeden, körü körüne reddediyor, kendi yanlarından uydurdukları beşerî sistemlere itaat ve kulluk yapıyorlar.
Günümüzde gelinen süreçte, Kur’anî kavramların anlamları, küfür ve şirk unsurları tarafından bulanıklaştırıldığı, anlamları değiştirildiği için yapılan Tevhidi çağrı, yüce Allah’tan başkalarını ilah edinen insanlar tarafından anlaşılmamakta, doğal olarak da bu Tevhidi çağrıya, istenildiği şekilde icabet edilmemektedir. Tevhidi esasların, insanlar tarafından anlaşılmamasının en önemli nedeni, Kur’anî kavramların, Samiri soylu bel’amlar tarafından değiştirilmesidir.
Müslümanların arasına karışmış küfür ve şirk temsilcileri Samiri soylu bel’amlar, Kur’ani kavramların anlamlarını bulanıklaştırarak Tevhidi gerçekleri gizlemişlerdir. Onlar, Kur’an’ın reddedilmesini, yüce Allah’a iman etmenin esası olarak bildirdiği tağutî sistem tarafından yerleştirildikleri şirk ve küfür yuvalarında, Tevhidi esasların anlaşılmaması için ellerinden geleni yapmakta, insanların, Rab’lerine gereği gibi iman etmelerine engel olmaktadırlar.
Tevhidi esasları gizleyen küfür ve şirk temsilcileri Samiri soylu bel’amlar, puta tapan, Allah’tan başka kanun koyan, insanları kendilerine kulluk ettiren, onlar üzerinde ilahlık taslayan küfür önderlerinin Müslüman olduklarını iddia etmişler, böylece toplumda gerçek Müslümanın kim olduğu ve nasıl Müslüman olunacağı hususu bulanıklaştırılmıştır. Durum böyle olunca da Tevhid erleri tarafından yapılan Tevhidi çağrı, insanlar üzerinde gereken etkiyi yapmamaktadır.
Küfür ve şirk temsilcileri, Kur’ani kavramların anlamlarını değiştirip Tevhidi esasların anlaşılmasını engelleyince toplum, batılı Hak, Hakk’ı batıl görmeye başlamış, bunun sonucunda kendilerine ulaştırılan ilahi mesajı anlamayarak reddetmişlerdir.
İlah, Rab, Ulûhiyet, Rububiyet ve Hâkimiyet kavramlarını bilmeyen günümüz insanı, kendilerine yapılan Tevhidi çağrıyı anlamamakta, bu nedenle de Allah’tan başkalarını ilah edinerek onlara kulluk yapmakta, kendilerini Tevhidi esaslara davet eden Müslümanları da tıpkı önceki putperest önderleri gibi sapıklıkla itham etmektedirler.