Hz. Salih (as), Eşit Paylaşımı Sağlayan bir Nebi!

Hz. Salih (as), Eşit Paylaşımı Sağlayan bir Nebi!

Eylül 1, 2023 0 Yazar: Ramazan Yılmaz

Örgütlenmiş bir azınlık, örgütlenmemiş çoğunluğa daima hükmeder
Toplumlar üzerinde etkili olmanın yegâne yolu, örgütlü, İslâmî ıstılaha göre cemaat olmaktır. Bu, tarihi sürecin her döneminde geçerli olan bir kuraldır. Siyasi literatürde örgütlenmiş bir azınlık, örgütlenmemiş çoğunluğa hükmeder ifadesi her dönemde gerçekleşmiş, örgütlü hareket edenler, her dönemde başarılı olmuşlardır.
Yüce Allah (cc), Kur’an’da, Mü’minlerin birlikte olmaları üzerinde hassasiyetle durmuş, tefrika ve bölünmenin, iman edenleri dünya hayatında zayıf düşürerek zillet içerisinde bırakacağını bildirmiştir.
“Allah’a ve Rasulü’ne itaat edin, çekişmeyin, çünkü cesaretinizi kaybedersiniz, gücünüz gider; sabredin, şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 46)
Tefrikaya düşenler, günümüzde örnekleri görüldüğü üzere dünya hayatında, emperyalizm ve Siyonizm karşısında zillet içerisinde kalmışlar, Ahiret hayatında da içerisinde ebediyen kalmak üzere acıklı cehennem azabına sürükleneceklerdir.
“Ve topluca Allah’ın ipine sarılın, tefrikaya düşmeyin, Allah’ın üzerinizde olan nimetini düşünün; o zaman siz, birbirinize düşman idiniz, nihayet kalplerinizin arasını birleştirdi. Böylece O’nun nimetiyle kardeşler oldunuz ve siz, ateşten bir çukurun kenarında idiniz, sonra sizi ondan kurtardı. İşte Allah size ayetlerini açıklıyor, tâ ki Hidayete eresiniz.” (Al-i İmran, 103)
Tebe-i Tabiin’den sonra Kur’anî bu uyarılara sırt dönülmesi üzerine yüce Allah (cc), Kur’anî esaslara sırt dönen kimselere zillet gömleğini giydirmiştir. İşte bundan sonra kendilerini İslâm ümmetine nispet eden bu fitne grupları, Kur’anî esaslardan uzaklaşmış, birbirleriyle çatışarak parçalanmış, küfrün karşısında zillet içerisinde kalmışlardır.
Hz. Salih (as), birlikteliğe önem vermiştir
Hz. Salih (as), içerisinde yaşadığı toplumun durumunu çok iyi bildiğinden Tevhidi esaslara davetinin hemen başında, toplumda birlikteliği sağlamak için insanları kendisine itaat etmeye davet etmişti.
“Şüphesiz ben, sizin için güvenilir bir Rasul’üm; o halde Allah’tan korkun ve bana itaat edin!” (Şuara, 143-144)
Hz. Salih (as), inkârcı zorbalardan korkmadan insanları yüce Allah’ı Bir’lemeye, O’na iman edip kulluk yapmaya davet etmişti.
Risalet önderleri, Tevhidi esaslara davetlerini her toplum içerisinde açık ve net bir şekilde ortaya koymuşlardı. Bu davetlere tepkiler ve tepki gösterenler farklılık gösterse de davetin ortaya konuluşunda hiçbir farklılık görülmemektedir. Bu nedenle yüce Allah (cc), Sünnetullah’ta hiçbir değişikliğin olmadığını bildirmektedir.
“Önceden geçen kimseler hakkındaki Allah’ın sünnetidir; Allah’ın sünnetinde değişiklik bulamazsın.” (Ahzab, 62)
Tüm Risalet önderleri, Hakk’ı açıkça ortaya koymuşlardı
Tevhidi esaslara karşı çıkan materyalist toplumlarda insanlar, bencil ve hasettirler. Bu nedenle değer yargılarını hep kendi çıkarlarına göre belirlerler. Bencil ve haset olan kimseler, çıkarlarına dokunan her şeyi reddeder, kabul etmezler. Bu materyalist toplumlar, her dönemde çıkarları bozulacak düşüncesi ile Tevhidi esaslara karşı çıkmış, Rab’lerine isyan etmişlerdir
Risalet önderleri ve onların izinde giden Tevhid erleri, içerisinde yaşadıkları toplumların, üzerine titreyip hassasiyet gösterdikleri konulardan hareketle Tevhidi esasları, o toplumların anlayabilecekleri bir üslup ile ortaya koymuşlardır
Hz. İbrahim (as)’ın, putlara karşı tavrı; Hz. Şuayb (as)’ın, tartı ve ölçüyü öncelemesi; Hz. Musa (as)’ın, Fir’avn’ın egemenliğini sarsması; Ashabı Kehf’in, “Göklerin ve yerin Rububiyetinin yalnızca yüce Allah’a ait olduğunu” haykırması; Hz. Muhammed (as)’ın, insanların eşit olduğunu söylemesi ve Hz. Salih (as)’ın, devesinin, insanların mal ve sularına ortak olduğunu bildirmesi, hep o toplumların üzerine titredikleri konulardır
Günümüzde Tevhidi esaslar, egemenliğin yalnızca yüce Allah’a ait olduğu, O’nun hükmüne kimsenin ortak olamayacağı, beşerî sistemlerin insanlara hüküm koyma haklarının bulunamayacağı, tağutun reddedilmesinin yüce Allah’a iman etmenin ilk temel şartı olduğu vurgulanarak açık ve net olarak ortaya konulmalıdır
Tağutu reddetmeyenlerin, onu Allah’tan başka ilah edindikleri, ilah kavramı açıklanarak anlatılmalıdır. İşte ancak bu durumda insanlar, Tevhidin ve şirkin ne olduğunu, gerçekten iman etmenin ancak Tevhidi esasların kabulü ve şirkin reddedilmesi ile mümkün olabileceğini anlayabilirler
Hz. Salih (as) ve Semud Kavmi
Tevhidi esasları tebliğ eden rasuller, davete en yakınlarından başlamışlardır. Risalet önderlerinin tümü, bu esastan hareketle davetlerini, ilk önce en yakınlarına duyurmuşlardır. Bu yakınlar, aile fertlerinden başlayarak akrabalar, içerisinde yaşanılan toplum ve devlettir
Hz. Muhammed (as), kendisine gelen ilahi mesajı ilk önce eşine, en yakın arkadaşına ve giderek kavmine söylerken, Hz. İbrahim (as), önce babasına Tevhidi esasları anlatmış, Hz. Musa (as), yüce Allah’ın emri ile mesajını önce yıllarca sarayında yaşadığı Fir’avn’e ulaştırırken diğer tüm rasuller, içerisinde yaşadıkları toplumları, Tevhidi esaslara davet etmişlerdir