Kur’an, İslâm Devlet Yapısını Zorunlu Kılmaktadır

Kur’an, İslâm Devlet Yapısını Zorunlu Kılmaktadır

Ocak 29, 2023 0 Yazar: Ramazan Yılmaz

Zulmün ortadan kaldırılması, mazlumlara yardım edilmesi devletin görevidir
İslâm, yüce Allah’a kulluğun esaslarını en ince detayına kadar açıklayan bir din; insanlar arasındaki adabı-ı muaşeret ve sosyal ilişkilerinin, ekonomik ve ticari hayatın, siyasal yönetimin nasıl olacağını en iyi şekilde düzenleyen sistem, zekât ve infak gibi sosyal bölüşümün esaslarını, evlenme, boşanma, yargılama biçimlerini, ceza hukuk kurallarını belirleyen, savaş ve barışın esaslarını bildiren bir devlet nizamıdır
Kur’an’da, İslâm’ın bir devlet nizamı olduğu ile ilgili birçok ayetle mevcuttur. Bunlardan bazıları: “Hükmün ancak Allah’a ait olduğunu”(12/40) “Bilen bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm verenin olamayacağını”(5/50) “En güzel hükmü Allah’ın vereceğini”(95/8) “iman edenlerin iktidara getirileceğini”(24/55) “İktidardaki iman sahiplerinin namazı kılıp zekâtı vereceklerini, iyiliği emredip kötülükten alıkoyacaklarını”(22/41) “Mü’minlerin, Allah yolunda savaşacaklarını, mazlumları koruyacaklarını”(4/75-76) “Böylece Mü’min kulların yeryüzüne varis olacaklarını” (22/105) bildiren ve hayattaki uygulamalarla ilgili yüzlerce hükmün bulunması, İslâm’ın bir devlet nizamı olduğunu ortaya koymaktadır
Ulû’l-Emr’in gerekli ve zorunlu olduğu Kur’an’da belirtilmekte, emir sahiplerinin varlığından söz edilmekte, Allah ve Rasulü’nden sonra Ulû’l-Emr’e itaatin zorunlu olduğu bildirilmektedir. Bu, Müslümanların onurlu ve güçlü bir şekilde mücadele etmeleri ve Kıyamet günü herkes, imam edindiği önderi ile hesap meydanına çıkacağı için bir zorunluluktur
“Ey iman eden kimseler, Allah’a itaat edin, Rasul’e itaat edin ve sizden olan emir sahibine de! Ancak şayet bir şey hakkında çekişirseniz artık onu Allah’a ve Rasulü’ne döndürün. Gerçekten Allah’a ve Ahiret gününe iman ediyorsanız bu, daha hayırlı ve esas itibarıyla daha güzeldir” (Nisa, 59)
Rasulullah (as) ümmetini uyarmış, bir Ulû’l-Emr’e itaatin imanî bir zorunluluk olduğunu, aksi halde böyle kimselerin, hiç iman etmeyen cahil kimseler gibi öleceklerini bildirmiştir
“Her kim de (Ulû’l-emr’e) beyat sorumluluğu olmadan ölürse, cahiliye ölümüyle ölür” (Müslim, İmare, 58)
Yüce Allah’ın bildirdiği hükümler doğrultusunda Tevhidi esaslara uygun bir cemaat oluşturup İslâmî hükümlerin hayata uygulanması için çalışmayan, böyle bir cemaat içerisinde yer almayıp ölen bir kimse, yüce Allah’ın hükmüne aykırı hareket ettiğinden cahiliye ölümü ile ölecektir.
Ferdi ve fevri planda yapılan her hareket eksik, yetersiz ve etkisizdir. Oysa bir yapılanma içerisinde yapılan her hareket, söylenen her söz, güven verici ve etkilidir. Bu nedenle Risalet önderleri, cemaatleşmeye önem verdikleri için Tevhidi esasları insanlara duyurmalarının hemen akabinde insanlara şu çağrıda bulunmuşlardır
“O halde Allah’tan korkun ve bana itaat edin!” (Şuara, 108)
Yüce Allah (cc) Mü’minleri, -ancak organize bir bütünlük sağlamaları halinde- yeryüzünde iktidara getireceğini vadetmiştir
“Allah sizden iman edip salih amel işleyen kimselere vadetmiştir; onlardan önceki kimseleri halife yaptığı gibi yeryüzünde onları da halife yapacak, onlar için razı olduğu dinlerini kendilerine sağlamlaştıracak, korkularını sonradan güvene çevirecektir. Onlar, Bana kulluk edecekler, hiçbir şeyi Bana şirk koşmayacaklar ve kim bundan sonra inkâr ederse işte onlar, fasıklardır.” (Nur, 55)
Yeryüzünde yüce Allah’ın hükümlerinin uygulanması, fitne olan beşerî sistemlerin yeryüzünden kaldırılmaları, ancak büyük bir gücün varlığı ile mümkündür. Bu güç ise, topluca Allah’ın ipine sarılıp kardeşlik ve velayet hukukunu oluşturarak cemaatleşen Müslümanlardır.
“Fitne olmayıncaya ve din tamamen Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın! Artık gerçekten son verirlerse, artık şüphesiz Allah, yapmış oldukları şeyleri görendir” (Enfal, 39)
Kur’an’da geçen “Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz, iyiliği emrediyorsunuz, kötülükten men ediyorsunuz ve Allah’a iman ediyorsunuz.” (Al-i İmran, 110) ifadesi, insanlara Hakk’ı anlatıp onları zulümden kurtarmaktır ki bu, ancak güçlü bir yapılanma ile mümkündür. O yapılanma da ancak Kur’anî esaslara uygun oluşan İslâmî bir cemaattir
Zulmün ortadan kaldırılması, mazlumlara yardım edilmesi ancak İslâmî bir yapılanma ile mümkündür
Müslümanların nihai görevleri, yeryüzünde fitne olan, insanlara zulmeden beşerî zulüm sistemlerini kaldırarak yüce Allah’ın dinini egemen kılmalarıdır. Ancak bu durumda insanlar, beşerî sistemlerin baskı ve zulümlerinden kurtularak Rab’lerine gereğince iman ederek Tevhidi esaslara ulaşabilirler. Bu ise, ancak velayet hukukunun Müslümanlar arasında sağlanması, bir yapılanmanın oluşması ile mümkün olabilecektir.
Yeryüzünden fitnenin kaldırılması, zulmün yok edilmesi, ezilen mazlum insanlara yardım yapılması ancak İslâmî bir yapılanma ile mümkündür.
“Ne oldu size ki, Allah yolunda mustazaf erkek, kadın ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz! O kimseler diyorlar ki: ‘Rabb’imiz, o halkı zalim olan bu kentten bizi çıkar, bize yanından bir koruyucu ver, bize yanından bir yardımcı ver” (Nisa, 75)