İsra Suresi (89-104. Ayetler)

İsra Suresi (89-104. Ayetler)

Şubat 10, 2023 0 Yazar: Ramazan Yılmaz

Kur’an, şartlanmış kimseler ve materyalist mantıkla anlaşılmaz
(*) Kur’an’ın anlaşılması konusu için Taha suresi giriş yazısına bakılabilir.
Kur’an, -iman etsin ya da etmesin- her aklı selim tarafından çok kolay anlaşılacak bir kitaptır. Kur’an’da verilen ayetler, normal bir insanın kolayca anlayabileceği bir kolaylıktadır. Önyargılarından sıyrılmış herkes, bu gerçeği apaçık görebilir.
Kur’an, ancak şartlanmış kimseler ve materyalist mantıkça anlaşılmaz, çünkü onlar, içerisinde bulundukları gayri İslâmî durumları ortaya çıkacak korkusu ile Kur’an’ı anlamak için okumuyorlar.
Kur’an, elbette salt Arapça dilini bilmekle ya da onu herhangi bir kitap gibi duyguları tatmin etmek için okumakla anlaşılmaz. Bu tür okumalarla bilgi elde edilebilir, ancak yüce Allah’ın rızasına uygun anlamak ve onu hayata aktarmak mümkün olmaz.
Yüce Allah (cc), gönderdiği Kitab’ı insanların anlamaları, ondan öğüt almaları için gönderdiği rasullerin şahsında ve doğada var olan görünür ayetlerle örnekler vererek mufassal bir şekilde açıklamıştır. Böyle apaçık anlaşılır bir Kitab’ı ise ancak kendi arzularını ölçü edinen, kimi çıkarlarının bozulacağını düşünen materyalist kimseler anlamak istemezler.
89- Andolsun bu Kur’an’da insanlar için her misali etraflıca anlattık, fakat insanların çoğu inkârdan başkasını kabul etmediler.
Her aklıselim insanın anlayabileceği kolaylıkta açıklanan Kur’an, hükümlerinin nasıl yaşanacağı konusunda Risalet önderlerinin yaşantı ve mücadelelerini örnek vermiştir. Bu gerçeklere rağmen iman etmeyenlere kendi yaşantılarından ve sahip oldukları değerlerden örnekler vererek onları uyarmıştır.
“De ki: ‘Düşünüyor musunuz, şayet Allah işitmenizi ve gözlerinizi alsa ve kalplerinizin üstünü mühürlese, Allah’tan başka onu size getirecek ilah kimdir?’ Bak, nasıl ayetleri etraflıca açıklıyoruz, sonra onlar uzaklaşıyorlar!” (En’am, 46)
“De ki: ‘O, Kâdir’dir, Yüce’dir; şüphesiz üzerinize, üstünüzden yahut ayaklarınızın altından bir azap gönderir yahut gruplara ayırıp sizi karıştırır, birbirinize ıstırap tattırırsınız.’ Bak, nasıl ayetleri etraflıca açıklıyoruz, tâ ki anlasınlar!” (En’am, 65)
İnkârın ne mantığı ne de kuralı vardır; inkârı bozuk bir karakter ve yaşantı haline getirenler, bütün bu apaçık örneklere rağmen küfür, şirk ve isyanlarında diretmekte, iman etmemek için olmadık şeyleri ileri sürmektedirler.
90-92- Ve dediler ki: ‘Yerden bir pınarı bize fışkırtıncaya kadar sana iman etmeyeceğiz. Yahut senin hurmalardan ve üzümlerden bir bahçen olmalı, onun arasında ırmaklar fışkırtmalısın. Yahut iddia ettiğin gibi üzerimize gökten parçalar düşürmelisin ya da Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin.
Küfrün değer yargısı hep maddidir, kâfirler, her şeyi ona göre kabul ya da reddeder. Bu durum, geçmişte de günümüzde de böyledir; mal ve makam sahibi olmak, inkârcılar için üstünlük ve doğruluk sebebidir. Her dönemde Tevhidi esasları duyuran rasuller, bu üstünlük duygusu içerisinde bulunan kâfirler tarafından reddedilmişlerdir.
Kendilerine gönderilen ilahi mesajı kabul etmemek için direnen kâfirler, değişik mazeretlerle inkârlarında ısrar ediyor, küfürlerinden vazgeçmiyorlardı.
İnkârcıların, Rasul’ü ve getirdiği ilahi mesajı reddetmelerinin nedeni Rasul’ün, maddi varlık sahibi olmamasıydı.
“Ve dediler ki: ‘Bu Kur’an, iki kentten, büyük bir adama indirilseydi ya!” (Zuhruf, 31)
İnkârcılar, Kur’an’ın toplumda zengin görülen kişilere indirilmesini ya da Rasul’ün de varlık sahibi olmasını istiyorlardı.
İnkârcıların anladıkları dil ya maddi zenginlik ya da güç ve kuvvettir. Bu nedenle Rasul’den, kendilerini fiziki olarak aciz bırakacak şeyler istiyorlardı.
İnkâr, aklın devre dışı bırakıldığı, psikolojik bir hastalıktır, bu nedenle inkârcılara ne söylense söylensin, nasıl bir delil getirilirse getirilsin iman etmezler. İstedikleri şeyler, ellerine tutuşturulsa bile inkârcılar, küfürlerinde diretirler, iman etmezler.
“Şayet sana Kitab’ı kâğıtta (yazılı) indirseydik, böylece elleriyle ona dokunsalardı, inkâr eden kimseler kesinlikle derlerdi ki: ‘Doğrusu bu ancak apaçık bir sihirdir.” (En’am, 7)
“Bilakis onlardan her kişi istiyor ki, gerçekten açılan sahifeler verilsin.” (Müddessir, 52)
İman etmek istemeyen, küfür içerisinde bir hayat sürenlere, ne gösterilirse gösterilsin, iman etmezler. Bu inkâr ve azgınlık, tarihi süreçten günümüze kadar süregelmiş, günümüzde de bütün çirkefliği ile psikolojik bir rahatsızlık olarak devam etmektedir.
Müşrik ve cahil toplumlar, rasulleri olağanüstü bir ilah olarak görürler
İnkâr, bir hastalıktır, hele bu inkâr bilinçli bir şekilde yapılıyorsa işte onun hiçbir tedavisi yoktur. Bu hastalığa yakalananlara maddi, manevi hiçbir ilaç tesir etmez, çünkü onlar, tüm iyileştirici çarelere karşı kendilerini, açılmayacak şekilde kilitlemişlerdir. İnkârı bir yaşam tarzı olarak alanlar, görüp yaşadıkları onca lütuflara rağmen iman etmemek için direnir, küfürlerinde kalabilmek adına olmadık taleplerde bulunurlar.