İsra Suresi (105-111. Ayetler)

İsra Suresi (105-111. Ayetler)

Şubat 24, 2023 0 Yazar: Ramazan Yılmaz

Davetçiler, zorlayıcı değil, müjdeci ve uyarıcıdırlar
Yüce Allah (cc), gerek Kendisinin görevlendirdiği rasullerin gerekse iman etmelerinin gereği olarak daveti üstlenen Tevhid erlerinin, ilahi mesajı insanlara ulaştırırlarken nasıl hareket edeceklerini açıkça belirtmiş, buna uygun hareket edilmesini istemiştir.
Davetçiler, Tevhidi esasları ortaya koyarlarken müjdeci ve uyarıcı oldukları bilincinde hareket etmeli, yalnızca Rab’lerinin mesajını insanlara ulaştırmaya çalışmalı, şahsi görüşlerini beyan etmekten, fevri hareketten, nefislerini tatmin etme duygusundan kaçınmalıdırlar.
105- Ve Hak ile onu indirdik ve Hak ile indi; seni, müjdeci ve uyarıcı olmaktan başka göndermedik.
Müjdeci ve uyarıcı olması gereken kimselerin, taşıdıkları mesajı, farkında olunsun ya da olunmasın, kendi duygularını tatmin edecek şekilde ele almaları, kendilerine yüklenilen müjdeci ve uyarıcı sorumluluklarını terk etmişlerdir ki bu, apaçık bir şekilde sapmadır.
Davetçiler, davetin asıl amacını gölgeleyecek, ilahi mesajın safiyeti bulanıklaşacak söz ve davranışlar sergilememelidirler. Çünkü böyle bir durumda davetçilerin kendileri davetin önüne geçmiş olacaklardır. Bu ise, davetçilere büyük bir sorumluluk getirecek, insanlar, Tevhidi mesajı değil davetçiyi reddetmiş olacaklardır. Unutulmasın ki davetçiler, zorlayıcı değil yalnızca müjdeci ve uyarıcıdırlar.
Hak ile onu indirdik ve Hak ile indi; Hak ile indirilen ilahi mesajın, insanlara ulaştırılması da Hakk’ın belirlediği ölçüler içerisinde olmalıdır. Davetçiler, vahyin taşıyıcısı olduklarını unutmadan, Hakk’ın belirlediği ölçülere uygun hareket etmeli, yüklendikleri ilahi mesajın, üzerlerinde bir emanet olduğunu bilmeli, bu emanet, ulaştırılacak kimselere olduğu gibi ulaştırmalıdırlar.
Taşıdıkları vahyi esasların kendilerine Rab’leri tarafından bir sorumluluk olarak verildiği bilinci ile hareket etmeli, kendi duygu ve düşüncelerini katarak, onu kendi arzularını tatmin etmek, nefislerini önplana çıkarmak için kullanarak ihanet etmemelidirler. Bunun için yapmaları gereken en öncelikli şey, kendilerinin Kur’an’a gereği gibi iman edip teslim olmalarıdır.
Kur’an’a teslimiyet
İlahi mesaj ve bu mesajı içinde taşıyan Kur’an, bir mektup ya da birisinden bir başkasına ulaştırılacak kapalı zarf içerisinde bir haber, davetçiler de yalnızca bu haberi ilgili şahıslara ulaştıran, içeriğinden mesul olmadıkları bir postacı değillerdir. Kur’an, öncelikle taşıyıcısını sorumlu tutmakta, onun taşıdığı mesaja öncelikle teslim olmasını istemektedir
“De ki: ‘Şüphesiz beni, dosdoğru yola Rabb’im Hidayet etti; kıyam dinine, Hanif olan İbrahim’in milletine (dinine); o, müşriklerden değildi.’
De ki: ‘Şüphesiz benim salatım, ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabb’i Allah içindir. O’nun ortağı yoktur ve böyle emrolundum ve ben, Müslümanların ilkiyim.” (En’am, 161-163)
Müslüman birey, bütün düşünce, söz ve davranışları ile hayatını Rabb’inin bildirdiği esaslara göre düzenleyerek Rabb’ine teslim yani Müslüman olmalı, hiçbir gerekçe ile bu teslimiyetine halel getirmemelidir. Aksine hareket etmesi durumunda Rabb’ine isyan etmiş olacaktır ki bu onun, şirke düşmesine ve büyük bir azaba girmesine neden olacaktır
“De ki: ‘Şüphesiz ben, şayet Rabb’ime isyan edersem, büyük bir günün azabından gerçekten korkarım.’
De ki: ‘Dinimi O’na halis kılarak Allah’a kulluk ediyorum.” (Zümer, 13-14)
Dini Allah’a halis kılmak, yüce Allah’ın buyurduğu üzere Kur’an’a, tüm ayetlerin bildirdiği gerçeklere bir bütün olarak teslim olmaktır. Yüce Allah (cc), hiçbir kuluna, gücü üzerinde bir sorumluluk yüklememiş, bireysel ibadet ve teslimiyetlerinde kaldırabilecekleri kadar kullarına sorumluluk yüklemiştir. Yüce Allah (cc), Kur’an’ı birden bir bütün olarak değil, ayetler halinde inzal ederek kullarının fikri ve fiili olarak dönüşümlerini sağlamıştır.
106- Ve insanlara onu okuman için okuma bölümlerine ayırdık, kalıcı olması için onu indirdikçe indirdik
Kendilerinden başlayarak Kur’an’a iman edip teslim olanların, imanları kalıcı ve sürekli olacak, kendilerini unutup insanlara din bilgilerini sloganik olarak taşıyanlar, iman etmedikleri için kendilerinde Kur’anî hiçbir şey kalıcı olmayacak, bugüne kadar birçok örneği görüldüğü üzere, zaman içerisinde topukları üzerinden gerisin geriye küfre döneceklerdir
Kur’an’a iman eden kimse, öncelikle kendisinin ne yapması gerektiğini, kendisine nasıl bir kulluk görev ve sorumluluğunun yüklendiğini öğrenip gereğini yapacak, ondan sonra yapılması gerekenlerin gereğini yerine getirecektir. Yüce Allah (cc), iman edenleri uyararak, yapmadıkları şeyleri söylemelerini yasaklamış, Kur’an’a teslim olmadan başkalarını uyaranları şiddetle kınamıştır
“Ey iman eden kimseler, niçin yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz! Yapmayacağınız şeyi söylemek, elbette Allah katında büyük bir nefrettir!” (Saf, 2-3)
“Namazı kılın, zekâtı verin ve rükû edenlerle beraber rükû edin. İnsanlara Birr’i/Allah’a itaat etmeyi emredip nefislerinizi unutuyor musunuz ve siz, Kitabı okuduğunuz halde hâlâ akletmiyor musunuz!” (Bakara, 43-44)