Kasas Suresi (68-88) Hüküm ve üstünlük, yalnızca yüce Allah’a aittir

Kasas Suresi (68-88) Hüküm ve üstünlük, yalnızca yüce Allah’a aittir

Eylül 30, 2022 0 Yazar: Ramazan Yılmaz

Üstün olmak, insanları baskı altında tutarak onlara boyun eğdirmek ya da çeşitli yalanlarla insanları kandırarak onları itaat ettirmek değildir. Bu tür üstünlük taslamak, zorbalıktan ve azgınlıktan başka bir şey değildir.
Üstün olmak, üzerinde üstünlük taslanan insanları bizzat yaratmak, onların ihtiyaç duydukları hava, su, oksijen gibi temel ihtiyaçları, üzerinde yaşayacakları arzı yaratmak, hayatlarını sürdürecek rızıklarını vermek, onlara karşı merhametli davranmakla mümkündür. Bunları ise ancak âlemlerin Rabb’i yüce Allah yaratabilir.
“Şüphesiz Rabb’iniz Allah O’dur ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arşı düzenledi; geceyi, hızlı olarak onun peşinde olan gündüze örter, güneş, ay ve yıldızlar, O’nun buyruğuna boyun eğmişlerdir. İyi bilin ki yaratma ve emir O’nundur, âlemlerin Rabb’i Allah, yücedir!” (A’raf, 54)
Yüce Allah’ın yarattıkları üzerinde üstünlük taslamak, her şeyden önce yüce Allah’a karşı isyan, azgınlık ve tuğyandır. Kendileri aciz ve zavallı olanların, insanlar üzerine üstünlük taslamaları, haddi aşmak, tuğyan, azgınlık ve tağutlaşmaktır. Yüce Allah (cc), haddi aşıp tuğyan ederek tağutlaşan bu azgınların kesinlikle reddedilmelerini emretmiş, bunları reddetmeyi Kendisine iman etmenin temeli olduğunu bildirmiştir.
Herhangi bir konuda yüce Allah’ın hükmüne uymamak, o konuda yüce Allah’ın üstünlüğünü kabul etmemek, o konudaki hükmü yetersiz görmek, görmezden gelmek yüce Allah’a açık bir şekilde şirk koşmaktır. Yüce Allah (cc), eksikliklerden münezzehtir, yücedir.
68- Ve Rabb’in, dilediğini yaratır ve mükemmel yapar, onların mükemmel olması mümkün değildir; Allah, şirk koştukları şeylerden münezzeh ve yücedir.
Hayatlarında, söz ve davranışlarında üstünlüğü yüce Allah’a vermeyenler, hayatları üzerinde başkalarını söz sahibi görenler, yüce Allah’ın hükümlerini inkâr eden kâfirlerdir. Bunlar, namaz kılıp Tevhidi esasları anlatsalar da bu esaslara tam teslim olmadıklarından yüce Allah’a şirk koşmuşlardır.
69- Rabb’in, onların göğüslerinin ne gizlediğini ve ne açığa vurduklarını bilir.
Yüce Allah’a gereği gibi iman etmek, O’ndan başka hüküm koyucu bir ilah tanımamak, Ulûhiyet, Rububiyet ve Meliklik sıfatlarını yalnızca O’na vermek, hayatı, O’nun bildirdiği hükümlere göre düzenlemek, her konu ve durumda O’na hamdetmek ve O’na dönülecek bilinci ile sürekli O’na yönelmektir.
70- O, Allah’tır, O’ndan başka ilah yoktur; başta da sonda da hamd O’nun içindir ve hüküm de O’nundur ve O’na döndürüleceksiniz.
Dünya ve Ahiret, yalnızca yüce Allah’ındır; bu nedenle iman edenler, dünyada hayatlarını yalnızca O’na hasretmeli, O’ndan başkasına üstünlük vermemeli, kurtuluşun ancak O’nun hükümlerine teslim olmakta, O’na yönelmekte olduğunu bilerek hareket etmelidirler.
Şüphesiz dünya yüce Allah’ındır ve O, kâinattaki her şeyi düzenleyicidir. Oysa yüce Allah’a ortak tutulanların ne dünya hayatını düzenlemeye ne de yüce Allah’ın yarattığı şeylerden herhangi birini değiştirmeye güçleri yeter.
Gerçek üstün olan yüce Allah (cc), kullarını yaratmış, onlar için dünya hayatını yaşanacak bir mekân kılmış, rızıklarını temin etmeleri, dinlenip huzur duymaları için de geceyi ve gündüzü var etmiştir.
71- De ki: ‘Düşündünüz mü, şayet Allah, üzerinize geceyi Kıyamet gününe kadar ebedi kılsa, Allah’tan başka ışığı size getirecek ilah kimdir! Hâlâ işitmeyecek misiniz!’
72- De ki: ‘Düşündünüz mü, şayet Allah, üzerinize gündüzü Kıyamet gününe kadar sürekli kılsa, Allah’tan başka size kendisinde dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir! Hâlâ anlamayacak mısınız!
Hiçbir şeye güç yetirmeyen, yaratmayan, kendileri yaratılmış olan, rızıklandırmayan, üstelik insanlara, Rab’leri tarafından verilen rızıkları ellerinden alıp gasp eden, kendileri aciz ve eksik olan kişilerin, yüce Allah’ın kulları üzerinde üstünlük kurmaya çalışmaları, tuğyan ve azgınlıktır. Onlar, kendileri Rab’lerine isyan edip şirk koştukları gibi, boyun eğdirip kendilerine itaat ettirdikleri kimselerin de Rab’lerine şirk koşmalarına neden olmuşlardır.
İnsanları saptıranlar, kendileri insanlara merhamet etmedikleri gibi o insanların, Rab’leri katında ebedi bir azaba girmelerine de sebep olmuşlardır. Yüce Allah (cc), kullarından yalnızca kendisine nankörlük yapmamalarını, şükretmelerini istemiştir.
73- Rahmetinden geceyi ve gündüzü var etti ki onda, dinlenesiniz ve O’nun fazlından arayasınız, tâ ki şükredesiniz.’
Üstünlük, ancak Ulûhiyet, Rububiyet ve Meliklik sıfatlarının tek elde olması ile mümkündür. Bunların hiçbirine sahip olmayan kimselerin üstünlük iddiaları, bir yalandan başka bir şey değildir.
Ulûhiyet tek oluş ve üstünlüğü, üstünlük egemenliği, egemenlik otoriteyi, otorite hükmetmeyi, hükmetmek ceza ve mükâfat vermeyi ifade eder. Ulûhiyetin sözel ifadesi “La ilahe illallah” kelime-i Tevhiddir. Bu kutlu sözü söyleyenler, yüce Allah’ın Ulûhiyetini kabul etmiş, üstünlüğü, egemenliği O’na vermiş, O’nun tek otorite olduğunu, hükmün yalnızca O’na ait bulunduğunu söylemiş, hayatlarını buna uygun bir şekilde baştanbaşa değiştireceklerine söz vermişler demektir.