Şuara Suresi (1-2. ayetler)

Şuara Suresi (1-2. ayetler)

Mart 25, 2022 0 Yazar: Ramazan Yılmaz

Rasuller, Tevhidi Davet Metodunu en Güzel Şekilde Göstermişlerdir
Şuara suresinde, Tevhidi davetin, bütün yönleri ile insanlara nasıl ulaştırılacağı konusunda rasullerin en güzel örnekliklerini vermektedir. Surenin sonunda da bu örneklikleri alan Mü’minlerin, bir inkılap ile zalimleri devireceklerini vermektedir.
Yüce Allah (cc), Tevhidi esasları, rasulleri vasıtasıyla bildirirken ilahi mesajı yüklenen rasullerin nasıl hareket edeceklerini, vahyi insanlara nasıl ulaştıracaklarını, insanların neye nasıl davet edileceklerini, sorumluluklarını da bildirmiştir.
Yüce Allah (cc), Tevhidi esasların insanlara nasıl ulaştırılacağı konusunda rasullerinin örnekliklerini net ve açık bir şekilde insanlara bildirmiştir.
“Nuh’a, onunla tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya onunla tavsiye ettiği şeyleri, dinde sizin için şeriat yaptı. Muhakkak dini ikame edin ve onda ayrılığa düşmeyin; kendisine onları davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi, Allah, dileyen kimseyi ona seçer ve kim yönelirse ona Hidayet eder.” (Şûra, 13)
İslâm, mesaj olarak olduğu kadar metot olarak da eksiksiz ve mükemmeldir. Bu nedenle İslâm’ın, topluma ulaştırılmasında başka metotlara ihtiyacı yoktur. İslâmî daveti üstlenen Müslümanlar, Rab’lerinin belirlediği esaslardan hareket etmekle mükelleftirler.
İslâm, insanların hayatını düzenleyen en mükemmel sistemdir, beşerî sistemlerin metotlarına ihtiyaç duymayacak kadar yeterli ve kendine özgü bir metoda sahiptir. Bu ilahi nizama iman edenler, İslâmî esasları, Tevhidi ilkeleri, Rab’lerinden bildirildiği şekliyle kabul ederler ve rasullerin örnekliklerinden hareket ederler.
İslâm’ı kabul etmek, onun önerdiği tüm kuralları aynen almakla mümkündür. Bunun dışındaki herhangi bir sapma, insanı inandığını iddia ettiği İslâm’ın dışına atar. Kur’an’da müşrik, münafık, fasık, mürtet ve zalimler gibi sıfatlarla anılan kimseler, İslâm’ı din olarak kabul ettiklerini iddia etmelerine rağmen İslâm’ın belirlediği Tevhidi esasları ve topluma ulaşma metodunu kendilerine göre değiştirip çarpıtan kimselerdir.
Şüphesiz her din, her ideoloji ve sistem, kendine özgü bir metoda sahiptir. Bir din, ideoloji ya da sistemi başarıya ulaştıran asıl unsur, kendine özgü metoduyla insanlara ulaştırılmasıdır. Kendilerine özgü bir metotları bulunmayan ya da kendi metotları ile ortaya konulmayan din ve ideolojilerin başarıya ulaşmaları, insanlar tarafından kabul görmeleri, hayata hâkim olmaları hiçbir şekilde mümkün değildir.
Başka metotlarla ortaya konulan her din ve ideoloji, yıkılmaya mahkûmdur
Gösterdiği hedefle o hedefe ulaşma metodu ayrı özellikler gösteren bir davanın ya da ideolojinin ömrünün çok kısa sürdüğü, yıkılıp yerle bir olduğu, adının tarih sayfalarında bir hatıra olarak kaldığı, tarihi belgelerde ve Kur’an’da ortaya konulmakta, günümüzde birçok örneği bulunmaktadır.
Tarihte ve günümüzde yıkılıp yok olan tüm ideolojiler, hedef-metot çelişkisi içerisinde olmaları, insan fıtratına aykırı bulunmaları, insanlara baskı ve zorbalıkla kabul ettirilmeleridir.
Günümüzde, tarihte kara bir leke olarak adları dışında hiçbir şeyleri kalmayan, yıkılıp giden beşerî sistem ve ideolojiler, insan fıtratına aykırı birer zulüm sistemleriydiler. Bunların yıkıntıları arasından kanla, zulümle bastırılmış, sömürülmüş insani duyguların, fıtratta var olan istek ve arzuların fışkırdığı bugün açık olarak görülmektedir. Bunların başında Faşizm, Komünizm ve benzeri ideolojiler ile Kemalizm gibi uyduruk diktatörlükler gelmektedir.
Faşizmin ve Komünizmin uygulandıkları ülke halkları, bugün bu zorba sistemleri anmaktan utanır duruma gelmişlerdir. Almanya’da Hitler ve faşizm suç olarak görülürken, Rusya’da, Komünizm adını duyan eski hızlı komünistlerin bile mideleri bulanmakta, yüzleri buruşmaktadır. Komünist sözcüğüne bile tahammül edemeyen eskinin hızlı Marksistleri, Komünizmi hatırlatan her türlü eseri ve ismi ortadan kaldırmaktadırlar.
Marksistlerinin kıblesi Moskova’daki Leningrad meydanı, Komünizmi hatırlattığı gerekçesiyle adı, Marksizm’den bir derece daha insancıl kabul edilen Çarlık dönemini hatırlatan Petersburg olarak değiştirilmiştir.
İnsan fıtratı ile taban tabana zıt olan, insanı insanın canavarı haline getiren, insanı yalnızca maddi bir varlık olarak değerlendirip köleleştiren beşerî sistemlerin birçoğu, kısa bir süre içerisinde yıkılıp yerlebir oldular; yıkılmayanlar ise son çırpınışları içerisindedirler.
Türkiye’de baskı ve zorbalıkla dayatılan Kemalist diktatörlük de son çırpınışları içerisinde can çekişmektedir. Yok olmaya yüz tutan Kemalist zorbalığın kurtarılması için Amerikalıların, çocuklarımız dediği Kemalist generaller, ABD ve İsrail’in iktidara oturttuğu Erdoğan’a dört elle sarılmışlar, daha parti başkanı bile olmayan Erdoğan’ı, 30 Ağustos kutlamalarında özel protokol ile ağırlamışlardı.
Erdoğan ve AKP çetesinin tüm uğraşlarına rağmen bu zorba dikta sistemin, -benzeri diktatörlükler gibi- tarihin kirli sayfalarında kara bir leke olarak yerini alacağı günler yakındır inşaAllah.