Fatır Suresi, (1-31. ayetler)

Fatır Suresi, (1-31. ayetler)

Eylül 11, 2021 0 Yazar: Ramazan Yılmaz

Kâinatta en üstün güç yalnızca yüce Allah’tır
Güç sahibi olmak, kolay elde edilebilecek bir şey değildir; güçlü olmak, ortaya bir eser koymak, üstün olmak ise, her şeyin üzerinde bulunmakla mümkündür. Kendisi aciz olan birinin, acziyetini unutup güçlü olduğunu iddia etmesi, örümcek ağından yapılmış, hafif bir rüzgârla yerle bir olacak bir yerde oturan kimsenin, yüksek saraylarda oturduğunu iddia etmesi gibidir.
Kur’an, hiçbir şeye sahip olamadıkları, bir eser ortaya koymadıkları halde kendilerini güçlü zannedenlerin, azgınlık ve böbürlenme içerisinde zulümlerine devam ederlerken Rab’leri tarafından bir belâ ile ansızın nasıl yok edildiklerinin örneklerini verir.
İnsanı, azgınlığa sürükleyen en önemli etken hiç kuşkusuzdur ki cehalettir. Cahil kimseler, kendilerini yaratanı tanımadan, hayatı, Kâinatı ve yaratılışlarını düşünmeden, varlık nedenlerini bilmeden, kendilerini her şeyin üzerinde sanarak böbürlenip azgınlaşırlar. Ancak Rab’lerinden kendilerine bir bela eriştiğinde, ne kadar aciz ve zavallı olduklarını anlarlar, zillet içerisinde kalırlar. Bunun en tipik örneği Fir’avn’dır.
Fir’avn, saltanatına, çevresindeki kalabalıklara güvenerek, azgınlığında sınır tanımamış, bir hiç olduğunu düşünmeden ilah ve rab olduğunu iddia etmiştir.
“Fir’avn kavmine seslenip dedi ki: ‘Ey kavmim, Mısır mülkü ve şu altımdan akıp giden ırmaklar benim değil mi, görmüyor musunuz.” (Zuhruf, 51)
“Ardından dedi ki: ‘Ben, sizin en yüce rabbinizim!” (Naziyat, 24)
“Fir’avn dedi ki: ‘Ey ileri gelenler, sizin için benden başka bir ilah bilmiyorum…” (Kasas, 38)
(Fir’avn): dedi ki: ‘Andolsun, benden başka ilah edinirsen, seni kesinlikle hapse atılanlardan yapacağım.” (Şuara, 29)
Fir’avn’ın, azgınlığında sınır tanımayışı, her dönem diktatörlerinde bir hastalık olarak ortaya çıkmış, onlar, kendilerinin en üstün olduklarını sanarak zulümlerini sürdürmüşlerdir. Günümüzde beşerî tağutî sistemler, Fir’avn’ın rolünü üstlenmiş, yüce Allah’ın hükümlerini bırakıp rablık taslayarak insanlar üzerine kendileri hüküm koymaya kalkışmışlardır.
Beşerî sistemler, hiçbir güce sahip olmadıkları halde tıpkı Fir’avn gibi kendilerini insanlar üzerinde adeta ilah olarak görmekte, her şeyi yapmaya muktedir olduklarını zannetmektedirler. Ancak yine Fir’avn gibi yüce Allah’ın gazabına uğradıkları zaman ne kadar zavallı ve aciz olduklarını anlayacaklar, fakat o zaman iş işten geçmiş olacaktır.
“Bunun üzerine onların üzerine tufan, çekirge, kımıl, kurbağalar ve kanı ayrı ayrı ayetler (mucizeler) olarak gönderdik; fakat büyüklük tasladılar ve suç işleyenler toplumu oldular. Ne zaman ki üzerlerine ceza gerçekleşti, dediler ki: ‘Ey Musa, yanındaki ahid nedeniyle Rabb’ine bizim için dua et; doğrusu şayet bizden cezayı kaldırırsan, mutlaka sana iman edeceğiz ve gerçekten İsrailoğullarını seninle göndereceğiz” (A’raf, 133-134)
En küçük bedeni bir rahatsızlık ya da doğal afetler karşısında ne kadar zavallı ve aciz olduklarını, çaresiz kaldıklarını gören inkârcı zalimler, bu durumlarından ders çıkarmamakta, başlarına gelen sıkıntı ve afetler geçtikten sonra azgınlıklarına devam etmektedirler. Günümüzde de durum aynıdır, meydana gelen afetlerde yüce Allah’a yalvaran insanlar, verilen belalar kaldırılınca azgınlıklarına devam etmektedirler.
“Fakat ne zaman onlardan, erişecekleri bir süreye kadar azabı kaldırsak, o zaman onlar, (sözlerinden) dönüyorlardı.” (A’raf, 135)
Azgınlığı yol edinen zalimler, yüce Allah’ın gücü karşısında bir hiç olduklarını görüp tevbe edip iman edecek yerde rahata kavuştukları anda küfür ve isyanlarını yine sürdürmeye çalışırlar. Bunun üzerine yüce Allah (cc), onlara daha büyük bir azap verir, yine Rab’lerine dönüp yalvarır, iman ettiklerini söylerler. Ancak bunun artık kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır.
“İsrailoğullarını denizden geçirdik, ancak Fir’avn ve askerleri saldırmak isteyerek onların peşi sıra gittiler; nihâyet boğulacağını anladığı zaman dedi ki: ‘Gerçekten O’na iman ettim, İsrailoğullarının kendisine iman ettiği kimseden başka ilah yoktur ve ben de Müslümanlardanım!’
‘Şimdi mi, doğrusu daha önce isyan etmiş, bozgunculardan olmuştun!” (Yunus, 90-91)
“Ne zaman ki şiddetimizi gördüler, dediler ki: ‘O Bir olan Allah’a iman ettik ve O’na şirk koşmakta olduğumuz şeyleri inkâr ettik.’
Fakat şiddetimizi gördükleri zaman, iman etmelerinin onlara bir faydası olmadı; kulları hakkında gelip geçen Allah’ın yasası budur, kâfirler, orada hüsrana uğramışlardır.” (Mü’min, 84-85)