Rasulullah (as)’ı inkâr etmenin diğer bir yolu, hadisleri inkâr etmek

Rasulullah (as)’ı inkâr etmenin diğer bir yolu, hadisleri inkâr etmek

Aralık 24, 2022 0 Yazar: Ramazan Yılmaz

Rasulullah (as)’ın hadislerini inkâr etmek, Kur’an’ı inkâr etmektir
Hz. Muhammed (as)’ın, Rasul olarak gönderildiği dönemde, dünyanın ve insanlığın geldiği korkunç nokta, düşünüp akleden, insanlığın kurtuluşunu, yeryüzünde barışın, huzurun, adalet ve güvenliğin tesis edilmesini isteyen fıtratı bozulmamış insanları derinden sarsıyor, bu zulmün kaldırılması için çare arıyorlardı. Bunlardan biri de Muhammed’ül-Emin olarak bilinen Hz. Muhammed (as) idi.
Yüce Allah (cc), ezilen, sömürülen, köleleştirilen mazlum insanlar ve doğruya talip olan, akleden, yeryüzünde barışın, adaletin, huzurun, güven ve mutluluğun tesis edilmesini isteyen kimseler için, Kıyamete kadar sürecek yaşamı düzenleyen kuralları içeren Kitabı’nı Hz. Muhammed (as) ile göndermiştir. Bu Kitab’ın, hayatta nasıl yaşanacağı, insanlara nasıl duyurulacağı konusunda ise Rasul olarak görevlendirdiği Hz. Muhammed (as)’ı en güzel örnek olarak vermiş, insanların tevbe edip Rab’lerine yönelerek kurtulmaları için onlara son bir şans daha vermiştir. Hz. Muhammed (as), rahmet elçisi olarak insanlık için son bir şanstır.
“Âlemler için rahmetten başka (bir sebeple) seni göndermedik.” (Enbiya, 107)
Yüzyılların getirdiği bir birikim olan, insanın beyninde kronikleşmiş, düşünce dünyasını istila edip karartmış materyalist değer yargılarını, bozuk felsefi inançları ve insanın her şeyin üstünde tuttuğu, ilah edinip peşinden koştuğu arzularını bir anda temizleyip insanı, materyalist felsefeden ve arzularının köleliğinden kurtarmanın öyle kolay bir şey olmadığını bilen Rasulullah (as), davetine çok yumuşak ifadelerle başlamış, insanları kırmadan doğruları kabule çağırmıştı. Çünkü o, bir rahmet elçisiydi.
Maddi değer yargılarının kölesi olan, yaşamları boyunca şiddet ve terör estirmekten başka bir şey bilmeyen zorbalara rahmetle hitap etmek onlara hakaret gibi gelir. Çünkü onların lugatında “rahmet” diye bir kavram yoktur. Zorbaların, tıpkı günümüzde olduğu gibi birbirlerine ve insanlara karşı muameleleri hep şiddetle olmuş, varlıklarını ancak bu şiddet sayesinde sürdürebilmişlerdir. Bu nedenle Hz. Muhammed (as)’ın rahmetle dolu mesajını hiç anlamadan, dinlemeden, anında reddetmişlerdi. Günümüzde de bu azgınlık ve inkâr, hiç değişmeden aynı şekilde devam etmektedir.
Mekkeli zorbaların Rasulullah (as)’ı reddetmelerinin ilk nedeni, kendilerini üstün görmeleriydi. Bu kendini üstün görme psikolojisi, tüm zorba diktatörlerin ve sömürgeci emperyalistlerin tedavisi mümkün olmayan hastalığıdır. Mekkeli zorbalar da aynı psikoloji ile Rasulullah (as)’ı küçümsüyor, onu reddediyorlardı.
Mekkeli zorbaların, rahmet elçisini reddedişlerinin ikinci nedeni, atalarının sömürüye, baskıya ve şiddete dayalı sistemlerini sürdürmeleri isteğiydi. Rasulullah (as), getirdiği mesajla, Tek bir İlah olan yüce Allah’a şirk koşmadan inanmalarını, insanların, sosyal statü, dil, renk, zenginlik, fakirlik ayırımı yapılmaksızın eşit olduklarını, sömürünün, köleliğin, kadın-erkek ayırımının kaldırıldığını, zenginlerin mallarında fakirlerin de haklarının bulunduğunu bildiriyordu.
Zorbalığı tek çıkar yol gören, sömürüyü, düzenlerinin temeli bilen, hayatları boyunca masum insanlara baskı yapıp onları köleleştiren, -tıpkı günümüz zorbalarında olduğu gibi- kan dökmedik günleri bulunmayan, kadını, bir insan olarak bile kabul etmeyen, kadınları, pazarlarda bir mal gibi alıp satan, taştan, betondan, ağaçtan yonttukları put ve heykellerin önünde zillet içinde boyun büküp ibadet eden Mekkeli müşrik zorbalara ağır geliyordu. Bu nedenlerle atalarının tâbi oldukları sömürüye dayalı sistemi bırakmak istemiyorlardı.
“Onlara: ‘Allah’ın indirdiği şeye tâbi olun’ dendiği zaman, derler ki: ‘Bilakis atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye tâbi oluruz,’ ataları bir şey akletmeyenler ve Hidayeti bulamayanlar olsa da mı!” (Bakara, 170)
Rahmet elçileri zorbalara doğruları gösteriyor, ancak onlar her defasında bu doğruları reddediyorlar. İnsan düşünemeyince iyiyi-kötüyü, güzeli-çirkini, Hakk’ı-batılı kolay kolay ayırdedemez.
Rasulullah (as)’ın hayatı mücadele ile geçmiştir
Rasulullah (as), tıpkı kendisinden önce geçen Risalet önderleri gibi hayatı, Tevhidi mücadelesini insanlara duyurmakla geçmiş, bu uğurda birçok sıkıntı ve eziyetlerle karşılaşmış, yurdundan kaçmak zorunda kalmış örnek bir Rasul’dür.
Tarihi süreçte, hemen bütün Risalet önderlerine karşı şirk cephesi düşmanlık yapmış, rasullere, hakaret, iftira ve yalanlayarak psikolojik, fiziksel saldırıda bulunarak, onları tutuklayarak işkence ederek fiziki olarak eziyetler yapmışlardır. Bu durum, Hz. Muhammed (as)’da da aynen vuku bulmuş, ona ve yanında bulunan iman edenlere her türlü eziyetler yapılmıştır.
“Sana söylenen, senden önceki rasullere söylenen gerçek olandan başka değildir; şüphesiz Rabb’in, mağfiret sahibi ve acıklı bir azabın sahibidir.” (Fussilet, 43)
Hz. Muhammed (as), şirk küfür bataklığında çırpınan insanları, şefkat ve merhametle Hakk’a davet etmiş, Tevhidi gerçekleri duyurmaya çalışmıştır.