Furkan Suresi, 52-73. ayetler

Furkan Suresi, 52-73. ayetler

Ağustos 29, 2021 0 Yazar: Ramazan Yılmaz

Küfür, şirk ve nifaka karşı Kur’an ile cihad etmek
Yüce Allah (cc) Kur’an’da, Müslümanların neleri yapıp nelerden kaçınacakları ile ilgili hayat prensiplerini en ince detayına kadar açıkladığı gibi onların, kâfir, müşrik, münafık ve fasıklara karşı nasıl hareket edecekleri ile ilgili kurallarını da çok açık bir şekilde belirtmiş, bunlara uymalarını onlardan istemiştir.
Müslümanlar, tüm düşünce, söz ve davranışları ile Kur’anî esaslara uygun hareket edecek, dünya hayatını gaye edinip yüce Allah’tan başka ilahlar edinenleri, Kur’an ile uyaracak, onların her türlü inkârına karşı onlara karşı Kur’an’la mücadele edecektir.
52- Öyleyse kâfirlere itaat etme ve büyük bir cihad ile onunla (Kur’an’la) onlara (karşı) cihad et.
İnsanları yüce Allah’ın Ulûhiyet, Rububiyet ve Melikliğine yani Tevhidi esaslara davet eden Müslümanların, küfre karşı nasıl mücadele edeceklerini Kur’an, Risalet önderlerinin hayatlarını örnek vererek açıklamaktadır. Onlar, içerisinde bulundukları toplumları, yalnızca vahiyle Tevhidi esaslara, yüce Allah’ı tek İlah olarak kabul etmeye davet edip vahiyle onlarla mücadele etmişlerdir.
Müslümanlar, küfür şirk, nifak ve fısk unsurlarının her türlü sözel ve fiili saldırılarına, baskı ve zulümlerine boyun bükmeden, yılgınlık göstermeden, korku ve endişeye kapılmadan, duygusal hareket etmeden yalnızca Kur’an ile mücadele etmelidirler.
Kaynağını vahiyden almayan, Tevhidi esaslara uymayan bir mücadele ve davet metodu, yüce Allah’ın rızasına muvafık olamayacağı gibi başarılı da olamaz. Beşerî tağutî sistemlerin kuralları, geçmiş ataların söylemleri ölçü alınarak yapılan ya da yapıldığı zannedilen davetin, İslâm ile hiçbir ilgisi yoktur.
Yüce Allah (cc), Kendi rızasına muvafık bir mücadelenin nasıl yapılacağını, Risalet önderlerinin ve onların izlerinden giden Tevhid erlerinin örnek mücadelelerini vererek açıklamış, iman edenlere onları, en güzel örnekler olarak almalarını emretmiştir. Bu örnek davet metotlarında Risalet önderleri ve Tevhid erleri, Rab’lerinin bildirdiği hükümlere uygun hareket ederek kâfir ve münafıklara kesinlikle itaat etmemişler, onlara uymamışlar, vahye tâbi olup onunla hareket etmişlerdir.
“Ey Nebi, Allah’tan sakın, kâfirlere ve münafıklara itaat etme; şüphesiz Allah Bilen’dir, Hâkim’dir. Sana Rabb’inden vahyedilene tâbi ol; şüphesiz Allah, yapmakta olduğunuz şeyleri haber alandır. Allah’a tevekkül et; vekil olarak Allah yeter.” (Ahzab, 1-3)
Yüce Allah’ın hükümleri açık ve nettir; Mü’minler, Kur’anî esaslara sarılarak daveti ortaya koymalı, kâfir, müşrik ve münafıklara karşı, Kur’ani hükümlerden taviz vermeden mücadele etmeli, yalnızca Rab’lerine tevekkül edip güvenmelidirler.
Beşerî tağutî küfür sistem ve yönetici kâfirleri karşısında zillet içerisinde ezilen, yüce Allah’ın reddedilmesini emrettiği küfrün yasaları ile İslâmî davet yaptıklarını zannedenler, yüce Allah’ın hükümlerini inkâr etmiş, tağuta itaat ederek küfür içerisine girmişlerdir.
“Ey Nebi, kâfirler ve münafıklarla cihad et, onlara katı ol; onların barınacakları cehennemdir ve ne kötü bir sonuçtur.” (Tevbe, 73)
Kur’an, Allah’ın dinine savaş açmış, Müslümanlara zulmetmiş, onları yurtlarından çıkarmış kâfirlere, sert davranılmasını istemektedir. İbrahim’i bir tavırla kâfir, müşrik ve münafıklara karşı onurlu davranan Müslümanlar, yüce Allah’ın övgüsüne mazhar olmuşlardır.
Kâfirlere karşı sert davranmak, Mü’minlerin özelliklerinden, küfre karşı zilleti seçen, onların yanında şeref arayanlar ise, dinlerinden dönmüşlerdir. Mü’minler, hiçbir surette kâfir ve müşriklere karşı zillet içerisine girmezler, onlara karşı onurlu bir şekilde hareket ederler.
Kur’an’da, Müslümanlarla kâfir, müşrik, münafık ve fasıklar arasındaki saflar net bir şekilde ayrışmıştır
Kur’an, iman edenlerin nasıl hareket edeceklerini, küfre, şirke karşı nasıl bir tavır takınacaklarını apaçık bir şekilde belirtmiş, buna göre hareket etmelerini istemiştir. Kur’an’ın apaçık hükmüne aykırı hareket edenler, İslâm’dan çıkmış, küfre girmişlerdir.
Yüce Allah (cc), Müslümanlarla kâfir, müşrik, münafık ve fasıklar arasında safların net bir şekilde belirlenmesini Kâfirun suresinde emretmiş, bu konuda tüm rasullerin ve özellikle Hz. İbrahim (as)’ın örnekliğini vermiştir.
De ki: ‘Ey kâfirler! Sizin taptığınız şeylere tapmam! Ve siz de kulluk etmezsiniz benim taptığıma! Ben kulluk etmem sizin kulluk ettiğiniz şeylere! Siz de kulluk etmezsiniz benim kulluk yaptığıma! Sizin dininiz size ve benim dinim banadır!” (Kâfirun, 1-6)
“Gerçekten sizin için İbrahim’de ve onun beraberindeki kimselerde güzel bir örnek vardır; o zaman kavimlerine dediler ki: ‘Şüphesiz biz, sizden ve Allah’tan başka itaat ettiğiniz şeylerden uzağız, sizi tanımıyoruz. O Bir olan Allah’a iman edinceye kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret ortaya çıkmıştır…” (Mümtehine, 4)