A’raf Suresi (159-206. ayetler)

A’raf Suresi (159-206. ayetler)

Mayıs 29, 2021 0 Yazar: Ramazan Yılmaz

Mü’minler, Hakk’ı ortaya koymaktan sorumludurlar
Tevhidi davet, yalnızca Rasullere mahsus değil, iman eden her bireyin üzerine, tıpkı bireysel ibadetler gibi farzdır. Hz. Musa (as)’ın kavminden bir topluluk bu gerçeğin bilincinde olarak davet yapıyor, insanları Hak ile irşad ediyorlardı.
159- Musa kavminden bir topluluk, Hak ile Hidayete iletiyor ve onunla adalet yapıyorlardı.
Her dönemde, rasullerin yolunda giden Tevhid erleri davetçiler olmuştur. İsrailoğullarının, isyankâr ve nankör oluşlarına karşılık, onların içerisinde yüce Allah’a gereği gibi iman eden, Hz. Musa (as)’a tabi olup onun yolunda gidenler de bulunmaktaydı. Onlar, insanları uyarıp Hakk’a götürmekte, Hak ile hükmederek adalet yapmaktaydılar.
“Sizden, bir ümmet/topluluk olsun, hayra çağırsın, iyiliği emretsin ve kötülükten men etsin; işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Al-i İmran, 104)
Mü’minler, aralarında birlik oluşturarak Tevhidi esasları ortaya koymalı, insanları yüce Allah’ı Bir’lemeye davet etmelidirler. Bireysel hareketin, Kur’an’da yeri yoktur, Mü’minler, her halükârda cemaatleşmelidirler ki, ancak böyle kurtuluşa ulaşabilirler.
İman edenler, Rab’lerinin belirlediği esaslar doğrultusunda hareket ederek insanları Hakk’a ulaştıracak daveti ortaya koymalıdırlar. Bu sorumluluk hiçbir gerekçe ile ertelenemez, savsaklanamaz, can, mal, rızık ya da başka korkular, bu kutsal görevin yerine getirilmesine engel teşkil etmemelidir.
Rızkı veren yalnızca yüce Allah’tır; O, İsrailoğullarını, nasıl ki diktatör Fir’avn’dan kurtarmış, yoktan var ederek onları rızıklandırmış ise davetçileri de rızıklandıracaktır.
160- Biz onları, topluluk olarak oniki kabileye ayırdık; kavmi ondan su istediği zaman Musa’ya: ‘Asanla taşa vur!’ diye vahyettik; hemen ondan oniki göze fışkırdı, doğrusu her topluluk içeceği yeri bildi. Onların üzerine bulutu gölge yaptık ve onlara, kudret helvası ve bıldırcın (eti) indirdik: ‘Sizi rızıklandırdığımız şeylerin temizlerinden yiyin’ bize zulmetmediler velakin onlar nefislerine zulmediyorlardı.
Samiri soylu bel’amların, Hakk’ı batılla bulamaları, Cumartesi yasağını delenlerin yaptıklarından çok daha şedid bir küfürdür
Günümüz Samiri soylu bel’amları, Kur’anî kavramların anlamlarını değiştirerek puthaneyi Kâbe’ye, putperestlerin putlara tapınmalarını, Rasulullah (as)’ın Kâbe’deki ibadetine benzetmişler, onların Müslüman olduklarını iddia etmişlerdir. Bunların bu küfürleri, cumartesi yasağını çiğneyenlerin yaptıklarından çok daha şedid bir küfür, yüce Allah’a karşı apaçık bir savaştır. Bel’amlar, yüce Allah’ın verdiği nimetlerle azgınlaşarak Rab’lerine isyan etmektedirler.
161-162- O zaman onlara denildi ki: ‘Bu kentte oturun, ondan dilediğiniz yerden yiyin ve deyin ki: ‘Affet’ ve secde ederek kapıdan girin ki, sizin hatalarınızı bağışlayalım; güzel davrananlara ileride daha da artıracağız.’ Fakat onlardan zulmeden kimseler ki, onlara söyleneni, başka sözle değiştirdiler; böylece -zulmetmiş olmalarından dolayı- üzerlerine gökten bir ceza gönderdik.
Günümüz insanları, tıpkı İsrailoğulları gibi isyanlarında sınır tanımayarak Kur’anî esaslara aykırı hareket edip Rab’lerine nankörlük yapmakta, rızıklarını verenin yüce Allah (cc) olduğu halde onlar, Allah’ın kullarını rızık verici görerek isyan etmektedirler. Oysa Rab’lerine gereği gibi iman edip kulluk yapmış olsalar, yüce Allah (cc), tıpkı İsrailoğullarına, Hz. Meryem (as)’a ve Hz. İsa (as)’ın havarilerine yoktan rızık verdiği gibi onları da hiç ummadıkları yerden rızıklandıracaktır.
Yüce Allah’ın, sonsuz nimetler bahşedebilmesi için iman edenlerin, O’nun belirlediği esaslar doğrultusunda hareket etmeleri, hiçbir şekilde bu esaslara aykırı hareket etmemeleri gerekir. İlahi mesajı, kendi hevaları doğrultusunda eğip bükerek onun aksine hareket edenler, ancak zalim olurlar ve Rab’lerinin azabını hak ederler.
Yüce Allah (cc), insanlara birçok fırsatlar vererek onları denemekte, nasıl hareket edeceklerine kendilerini şahit tutmaktadır. Zalimler, Hakk’ı batılla karıştırmak için oyun üzerine oyunlar oynayarak Hakk’ı kendi hevalarına göre saptırmaktadırlar.