İslâm, Tevhid dinidir
İslâm, Tevhid dinidir; bu nedenle bütün rasuller, öncelikle insanlara Tevhidi esasları anlatmışlardır. Tevhidi esasları kabul etmenin ilk ve temel şartı, yüce Allah’tan başka tüm kanun koyucu sahte ilahları reddetmektir. Bu sahte ilahların en önde geleni, yüce Allah’ın koyduğu hükümlerini hiçe sayıp yeryüzünden kaldırmaya çalışan, insanlar üzerine hüküm koyan tağuttur.
“Dinde zorlama yoktur, Doğruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur, kim tağutu reddedip Allah'a iman ederse muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara, 256)
İslâm dini, tağutu reddetmeyi yüce Allah’a iman etmenin temel şartı saymış, tağut reddedilmedikçe yüce Allah’a iman edilmeyeceğini bildirmiştir. Her toplum içinde rasullerini, Kendisine iman edip tağuttan kaçınmalarını bildirmek üzere gönderen yüce Allah (cc), tağutu reddedenlerin hidayete erdiklerini, reddetmeyenlerin ise, sapıklık sapıklık içerisinde kaldıklarını bildirmiştir.
“Andolsun biz, her millet içinde: ‘Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının’ diye bir elçi gönderdik; onlardan kimine Allah hidâyet etti, onlardan kimine de sapıklık gerekli oldu. İşte yeryüzünde gezin de bakın, yalanlayanların sonu nasıl olmuş!” (Nahl, 36)
Risalet önderleri ve onların izlerinde giden Tevhid erleri, insanları, öncelikli olarak tağutu reddetmeye davet etmişlerdir. Elçiler, bu davetlerini ortaya koyarlarken, Tevhidin düşmanı olan tağuttan hiçbir şekilde izin almamışlar, izin almayı düşünmemişlerdir. Bu nedenle onlar, tağutla karşı karşıya gelmişler, birçoğu bu yolda sıkıntı, çile, işkence çekerken birçoğu da bu uğurda şehadete ulaşmıştır.
İslâm’ın temel prensibi, Tevhidin kabulü için tağutu reddetmeyi temel şart olarak kabul ettiği halde günümüzde, İslâm adına ortaya çıktıklarını iddia eden bazı kimseler, tağutu reddetmedikleri gibi tağutun desteklenmesi için çalışmaktadırlar. Bunlar, Risalet tarihinde hiçbir örneği bulunmadığı, Kur’an’da bu konuda hiçbir hüküm bulunmadığı halde, tağutun izin verdiği vakıf, dernek ve parti gibi şirk kurumlarında zillet içerisinde, tağutun gölgesi altında onun izin verdiği ölçüler içerisinde hareket etmektedirler.
Ey, vakıfçılar hangi dine mensupsunuz?
Şimdi soruyoruz; “Siz ey vakıfçılar, dernekçiler, bu vakıf ve derneklere gidenler, içerisinde bulunduğunuz bu durumun, Kur’ani hiçbir delili bulunmadığı gibi yüce Allah’ın ayetlerine açıkça aykırı hareket ediyorsunuz. Bu nedenle hem şirk ve küfür içerisinde bulunuyorsunuz, hem de Tevhidi esaslara aykırı hareket ederek yüce Rabb’inize isyan etmiş bulunmaktasınız!
Ey, vakıfçılar, dernekçiler ve onlara tabi olanlar, bu durumunuzun İslâm dininde yeri yoktur ve Kur’an’a aykırıdır. Yüce Allah (cc), puta tapanlara pis müşrikler derken sizler, putperestlerin Müslüman olduklarını iddia ederek yüce Allah’ın tanımladığı Müslüman sıfatını puta tapanlara veriyorsunuz. Bu iddia ve içerisinde bulunduğunuz durum nedeniyle yüce Allah’a açıkça savaş ilan ettiniz. O halde siz, hangi dine mensupsunuz?
İçerisinde bulunduğunuz şirk ve küfür nedeni ile İslâm dinine mensup olduğunuzu söyleyemezsiniz; çünkü tağutun tarafına geçmekle Rabb’inize savaş açmış durumdasınız ve İslâm’a uyan hiçbir fiiliniz ve sözünüz yoktur. Bu nedenle yüce Allah (cc) sizlere kâfirler diyor.
“İman edenler Allah yolunda savaşırlar, kâfirler de tağut yolunda savaşırlar; o halde şeytanın dostlarıyle savaşın, çünkü şeytanın hilesi zayıftır.” (Nisa, 76)
Bu ayet hükmünüzü açıkça ortaya koyuyor ve sizler, bu ayetleri de okuyorsunuz ancak hâlâ tevbe edip Müslüman olmuyorsunuz. Sizler, dünyevi küçük çıkarlarınız için etrafınıza topladığınız ve beyinlerini uyuşturduğunuz kimseleri kandırabilirsiniz; ancak o dehşetli hesap gününde Kur’an ortaya konulup yaptıklarınızın sağlaması Kur’an ile yapıldığında, yalancılar olduğunuz yüzlerinize vurulduğunda ne yapacaksınız?
“Yer, Rabbinin nuru ile parlamış, Kitap (ortaya) konmuş, peygamberler ve şâhidler getirilmiş ve aralarında adaletle hükmedilmiştir; onlara asla haksızlık edilmez” (Zümer, 69)
“(O gün) her ümmeti toplanmış görürsün; her ümmet, kendi Kitabına çağırılır: ‘Bugün yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız, işte Kitabımız, aleyhinize gerçeği söylüyor, çünkü Biz, yaptıklarınızı yazıyorduk.” (Casiye, 28-29)
Ey vakıf ve derneklere gidenler, bu ayetleri okuyacak ve anlayacak kadar bir akla sahipsiniz herhalde! O halde neden tağutun tarafını tutarak Allah’a ve Rasulüne savaş açan, Hakkı batılla bulayıp gerçekleri gizleyen bu belamları dinlemeye gidiyor, onlarla beraber Allah ve Rasulü ile savaşmaya çalışıyorsunuz?
Sizler, yüce Allah’ın, tüm müşrik ve kâfirleri dünyada helak edeceğini, ahirette ise onları, ebedi olarak cehennemde acı bir azapla cezalandıracağını bilmiyor musunuz? Açın Kur’an’ı okuyun, yaptıklarınız ve taraf olduklarınız nedeniyle sıfatınızın, müşrik ve kâfir olduğunu bizzat kendiniz görün ve sizleri cehenneme ve Rabb’iniz azabına sürükleyen bu Samiri soylu belamlardan hemen ayrılıp tevbe edin ve Rabb’inize dönün. Kurtuluşunuz bundadır.”
“Bu bir öğüttür, dileyen Rabbine varan bir yol tutar.” (Müzzemmil, 19)
Ramazan Yılmaz: 2014.06.14
Bir yanıt yazın