Bugüne kadar size hitaben, biri İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığında bulunduğunuz sırada, diğeri Başbakan olduğunuzda olmak üzere iki mektup yazmış, bulunduğunuz konumu düşünmeniz ve tevbe ederek Rabb’inize sahih bir imanla iman etmenizi istemiştik. Amacımız, içerisinde bulunduğunuz çelişkileri, şirk ve küfrü belki düşünür ve aklederek İslâm nokta-i nazarında içerisine düştüğünüz durumu görürsünüz de iman ederek Rabb’inize yönelirsiniz.
Ayrıca hakkınızda birçok yazı yazmıştık; belki bir an düşünür, kendi elinizle kendinizi, içine attığınız acı azaptan ve ebedi cehennem ateşinden kurtarırsınız diye!
Size hitaben yazdığımız imana çağrı mektuplarımızı tarafınıza göndermiş, yazdığımız yazıları da inanıyoruz ki ajanlarınız size ulaştırmışlardır. Siz, Kur’ani ölçüler içerisinde, bulunduğunuz durumu idrak ederek Rabb’inize yönelip tevbe etmek yerine tam aksine günden güne küfür ve şirkinizi katmerleştirerek Rabb’inize isyanınızda sınır tanımaz bir hale düştünüz.
Bugüne kadar Rabb’inize karşı koştuğunuz şirk ve küfrünüz, putları kutsayıp tapınmanız, size emanet edilen devletin malını soymanız, yakınlarınıza tüyü bitmemiş yetim hakkını ulufe olarak dağıtmanız, yolsuzluk ve hırsızlığınızdaki doyumsuzluğunuz, her türlü yalanı meşru görüp söylemeniz, Rabb’inize karşı bireysel olarak isyanınızda sınır tanımamanızı ortaya koyuyordu. Diğer yandan kâfirlerle olan muhabbetiniz, onları veli edinmeniz de, yüce Allah’ın ayetlerini hiçe saydığınızın apaçık göstergeleridir.
Sizin, Rabb’inize şirk koşup isyan etmeniz, onun ayetlerine muhalif hareket edip kâfirleri dost edinmeniz, size emanet edilen tüyü bitmemiş yetim hakkı olan devletin malına ihanet edip soymanız ve yakınlarınıza peşkeş çekmeniz tamamen sizin bireysel tercihinizdir ve yüce Allah’ın bu konuda öngördüğü ebedi acı azapları da yine siz çekeceksiniz. Siz, tevbe edip uslanmak Müslüman olup Rabb’inizi razı etmek yerine isyanı tercih edip azgınlığı seçtiniz, müşrik olup Rabb’inizin gazabını tercih ettiniz.
Bu yaptıklarınızla kalsaydınız, dünyada bir müddet yaşadıktan sonra ölecek ve ahiret hayatında Rabb’inizin, sizden önceki müşrik ve kâfirlere öngördüğü cezalara çarpılacaktınız. Ancak siz, bu küfür, şirk ve isyanınızla yetinmediniz, azgınlığınızda sınır tanımayarak, İslâmi değerlere, bu değerleri savunan Müslümanlara, ülke içerisinde kolluk güçlerinizle savaş açtınız, birçok masum Müslümanı, şucu bucu damgasıyla damgalayıp içeri attırdınız.
Ülke içerisinde Rabb’inize karşı başlattığınız isyanınızla tatmin olmayıp ülke dışındaki Müslümanlara, minnet borçlu olduğunuz ABD ve Batı emperyalizminin oluşturdukları Haçlı seferlerine katılarak onlarla bir olup savaş açtınız. İşte bu tavrınız, sizin yüce Allah’ın dinine ve Müslümanlara karşı azgınlığınızda sınır tanımadığınızın geldiği son noktadır.
Bu son azgınlığınız nedeniyle yüce Allah’ın, dünya azabını da hak ettiniz. Yüce Allah’ın dünya ve ahirette size vereceği acı ve rezil edici azabından, ne veli edinip sözünden çıkmadığınız ABD ve Batılı Haçlı emperyalistler, ne size oy veren ve sizin putlara tapmanıza destek olan halk, ne de kendilerini beş on kuruş bir menfaat karşılığında satan yazarçizer takımı kurtaracaktır.
Sebep olduğunuz ve akıttığınız mazlumların kanlarında boğulacaksınız
Kur’an’ın bildirdiği tarihsel süreçteki azgınlara baktığımızda onlar, inkâr edip halklarına zulmediyorlardı. Ancak hiçbiri, diğer emperyalistlerle bir olup iman eden insanlara saldırmıyor, iman edenlere saldıran kâfirlere yardım etmiyorlardı. Oysa siz, tarihteki seleflerinizi geride bırakarak ABD ve Batı Haçlıları ile birlik olup Müslümanlara saldırıyor, mazlum Filistin halkını katleden İsrail katillerine, sözel olarak karşı çıkmış görüntüsü verirken bu katillerle dostluğu, ticareti sürdürüyor, mazlum Filistin halkını bombalayan İsrail uçaklarının yakıtını veriyorsunuz.
Şimdi de Anadolu halkı ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi bulunmayan Suriye’deki grupların aralarındaki savaşa, ABD ve Batılı efendilerinizle beraber Müslümanlara karşı savaşa girmeye çalışıyorsunuz. Hem de yıllarca Anadolu halkının inançlarına küfreden, alaya alıp dalga geçen, mazlum Kürt halkına her türlü zulmü reva gören, kendisine destek olmayan Kürt halkını çoluk çocuk demeden katleden PKK ve Suriye’de Esad’ın zulüm rejimi tarafından insan yerine bile konulmayan, vatandaş bile kabul edilip kimlik verilmeyen, buna rağmen Suriye iç savaşında Esad’ın yanında yer alan şahsiyetsiz PYD’yi korumak için efendileriniz ABD ve Batılı Haçlılarla birlikte Müslümanlara karşı Anadolu’nun evlatlarını ateşe sürükleyeceksiniz.
Siz, sözünden çıkmadığınız ABD’yi razı etme adına, Rabb’inizin rızasını hiçe sayarak savaşa sokacağınız o askerlerin akacak kanlarından sorumlusunuz ve onları bizzat öldürmüş gibi katil olarak anılacaksınız.
Bu savaşa katılmakla Türkiye’yi savaşa sokacaksınız ve Türkiye’deki Müslümanlar da doğal olarak içeride size karşı savaşacak ve İslâm topraklarında devam eden kargaşanın ülkede devam etmesine sebep olacaksınız.
Hem ülke sınırları dışındaki Müslümanlara karşı savaşa sürdüğünüz askerlerinizden, hem de ülke sınırları içinde isyan eden Müslümanlara karşı savaşan güvenlik güçlerinizden birçok insanın pisipisine ölmesine, oluk gibi kanlarının akmasına neden olacaksınız. Bu asker ve güvenlik güçleriniz, Allah’ın dinine ve Müslümanlara karşı savaştıkları için de şehit olamayacakları için ebediyen cehennem azabına gireceklerdir.
Ülkedeki kargaşadan on binlerce masum insan, çoluk çocuk, kadın yaşlı ölecek, insanlar, mülteci durumuna düşecek, ülke, tıpkı Suriye gibi harap hale gelecektir. Tüm bunlar, sizin ihtiraslarınız, doyumsuzluğunuz, ABD ve Batılı efendilerinize sadakatınız nedeniyle olacaktır.
Sizin o kanlı ellerinizin sebep olacağı mazlum insanların kanları, doğal olarak sizi boğacak ve sizi şu andaki korumalarınız bile koruyamayacak duruma gelecek; milletten çaldığınız servetleriniz, Müslümanların, idareyi almaları halinde, sizden geri alınacak ve Müslümanlar, yaptığınız hırsızlığın cezası olarak sizin ve bu hırsızlığa dahil olmuş yakınlarınızın her iki ellerinizi, şeriatın hükmü olarak, bir ibret için keseceklerdir. Bütün bunları göze alıyor ve sonunuzu düşünmüyorsanız, buyurun efendilerinizi razı etme adına ABD ve Batılı Haçlılarla beraber Müslümanlara karşı savaşa devam edin! Tercih sizin!
“Allah ve Rasulü ile savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmağa çalışanların cezası: (ya) öldürülmeleri ya asılmaları ya ellerinin, ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onlar için dünyada çekecekleri rezilliktir. Ahirette ise onlara büyük bir azap vardır.” (Maide, 33)
Acı azap ve rezil edici bir helak sizi bekliyor
İnsanları aldatmak, onların yanında inanmış görüntüsü vermek için Arapçasını okuduğunuz Kur’an’ın anlamını açıp okusaydınız, içerisinde bulunduğunuz acı durumu bizzat görürdünüz. Yüce Allah (cc), ikiyüzlü hareket edenlerin, cehennemde kâfirlerden daha aşağıda olduklarını ve bütün yaptıklarının boşa gittiğini açıkça bildiriyor.
Bu mektubumuzla size, tevbe edip iman edin diyemiyoruz; çünkü küfür ve şirkiniz, Rabb’inize karşı isyanınızda sınır tanımayışınız, sizin küfrünüzde ne kadar ileri gittiğinizi gösteriyor. Tarihsel süreçteki seleflerinizin durumunu bildiren Kur’an’a göre, artık tevbe etmeniz de mümkün değildir. Unutmayınız ki, sizden önceki zalimlerden selefiniz Fir’avn, tevbe etmek istedi ancak yüce Allah (cc), onun tevbesini kabul etmedi ve kâfir olarak can verdi. Aynı akıbet sizi bekliyor!
Bugüne kadar yaptıklarınızdan ve Rabb’inize karşı hâlâ yapmakta olduğunuz isyan, şirk ve küfrünüzden, Müslümanlara karşı Haçlılarla bir olup saldırmanızdan anlaşılan ve görülen o ki, sizin akıbetiniz, selefiniz Fir’avn’den, Nemrut’tan daha kötü olacaktır. Bu nedenle bu mektuptan maksat, küfür ve azgınlığınıza, Haçlılarla birlikte Müslümanlara saldırganlığınıza son vermeniz ve bir yerde durmanızdır. Aksi halde tarihte hiçbir zalime nasip olmamış dünyevi ve uhrevi bir azabı tadacaksınız.
Siz de biliyorsunuz ki, zulüm payidar olmaz; gerek sizin yurt içerisinde Müslümanlara, gerekse hizmet ettiğiniz Haçlılarla beraber dünya mazlumlarına yaptığınız zulüm, bu mazlumların ahında sizi boğacak ve hiçbir zalime nasip olmamış bir azaba sizi sürükleyecektir.
Bugün hükmetme makamındasınız ve yüce Allah’ın rızası dışında istediğiniz her şeyi, rahatlıkla yapabiliyorsunuz. Ancak unutmayınız ki, o makamlar, sizden önceki zalimlere baki kalmamış, kimileri daha makamlarında iken, kimileri de daha sonra acı bir azapla yerlebir olup helak edilmişlerdir. Bu son, er ya da geç sizi de bulacak ve sonradan gelecek zalimlere bir ibret olacaktır.
ABD ve Batılı emperyalist Haçlılarla Müslümanlara karşı başlattığınız bu savaş, size bir şey kazandırmayacak, aksine çok şey kaybettirecektir. Bu zulmünüzü, Müslümanlara karşı savaşınızı ve yüce Allah’a karşı isyan, küfür ve azgınlığınızda sınır tanımamanızı devam ettirmeniz halinde, Rabb’inizden bir azap olarak bir de bakarsınız ki, iman zerreciklerini henüz kaybetmemiş en yakın korumalarınızdan birinin kör bir kurşununa ya da selefiniz Nemrut gibi bir sineğin musallatına maruz kalabilir ve yahut emperyalist Haçlılarla beraber Müslümanlara uzattığınız o kanlı elleriniz, Ebu Leheb’in elleri gibi kuruyabilir.
Sonuç olarak, ya zulmünüze son verir, dost edindiğiniz efendilerinizden uzaklaşır, durduğunuz yerde durursunuz, ya da sebep olduğunuz zulüm ve Müslümanlara karşı başlattığınız savaş nedeniyle dünyada rezil edici bir helakı, ahirette de acı ve küçük düşürücü bir azabı tadarsınız.
“İşte onlar, ahireti verip dünya hayatını satın alan kimselerdir. Onlardan azap hiç hafifletilmez ve onlara hiç yardım edilmez.” (Bakara, 86)
Ramazan Yılmaz: 2014.10.06
Bir yanıt yazın