Her yıl 18 Mart’ta Çanakkale Zaferi coşku ile kutlanır, düşmanın nasıl yenilgiye uğratıldığı konusunda nutuklar atılır, konuşmalar yapılır. Bir toplumun, geçmiş zaferleri ile övünmesinden daha doğal ne olabilir!
Ülkesi işgal edilmiş Anadolu insanı, Türkü, Kürdü, Arabı, Çerkezi, Tatarı, Lazı, Tatarı ve Pomakı ile yek vücut olmuş, ülkesinin topraklarını işgal etmiş emperyalist güçlere karşı, göğüslerinde coşan imanları ve Rab’lerine olan güven ve tevekküllleri ile canlarını dişlerine takarak savaşmış ve ÇANAKKKALE GEÇİLMEZ gerçeğini tüm dünya milletlerine göstermiştir. Bu, elbette övünülecek bir durum, hatırlandıkça kutlanacak bir zaferdir.
Emperyalizm, Anadolu’yu işgal etmiş olsaydı, Anadolu halklarının inanç ve manevi değerlerini, gelenek ve göreneklerini, ahlaki ve sosyal değerlerini inkâr edip hakir görerek ayaklar altına alacak, kadınları, kızları, ecnebi Avrupalılar gibi yarı çıplaklar haline getirecek, her türlü gayri meşru ahlaksızlığı yayacaktı. İşte Anadolu’nun kahraman evlatları olan ve değişik ırklardan teşekkkül eden Anadolu insanı, emperyalizmin yapacağı bu tahribata engel olmak için, bedenlerini kale yapmış, iman süngülerini takmış, emperyalist işgalcileri bu vatana sokmamış, bozguna uğratarak, kimilerini denizin dibine, kimilerini de kendi ülkelerine gerisin geri göndermişti.
Emperyalizm, Anadolu’yu Çanakkale’den girip işgal edemedi; Anadolu halklarının kutsallarını kendi küfür adetlerine uyduramadı. İyi güzel de bugün Anadolu, içerisinde bulunduğu bu duruma nasıl geldi? Kim soktu Anadolu’yu bu Avrupai ahlaksızlığın bu çirkefliğinin içine? Kimler, kadınlarımızı yarı çıplak hatta çırılçıplak hale getirdi? Kim ülkede kardeşi kardeşe düşman edip kamplara ayırdı? Kim, inançlarımıza savaş açıp manevi değerlerimize hakaret etti? Kim ve kimler, Anadolu topraklarının her karış toprağında ABD emperyalizminin askeri üslerini yerleştirdi? Kim, toplumu idare eden siyasileri, emperyalizmin efendileri karşısında elpence durdurup onların her emrini anında yerine getiren uşaklar haline getirdi?
Aslında bütün bu soruların cevabı çok net ve açıktır; 18 Mart 1918 yılında Anadolu’ya Çanakkkale’den giremeyen emperyalizm, ondört ay sonra, 19 Mayıs 1919’da kahraman kurtarıcı rolünü verdikleri uşaklarını Samsun’dan ülkeye soktular. İşte olanlar da ondan sonra oldu!
Emperyalizmin yerli işbirlikçisi M. Kemal adındaki soyu sopu belli olmayan, ne idüğü belirsiz kişi ve etrafındaki İnönü, Bayar vb. vatan haini işbirlikçileri, emperyalizmin yapmak isteyip yapamadığı her türlü ahlaksızlığı, seviyesizliği, manevi değerlere savaş açmayı, Anadolu halkının değerlerini hakir görüp ayaklar altına almayı, efendileri adına, onların yapamayacağı şekilde yaptılar.
Bu işbirlikçi hainlerin başı M. Kemal, kendisini görevlendiren efendilerine, işgalin daha ilk yıllarında Anadolu’nun bu tertemiz halkını bozacağına dair söz vermiş, emperyalizme bağlılığını ve onlar adına yapacaklarını şu sözleri ile itiraf etmiştir.
Atatürk'ün, Fransız gazeteci Maurice Pernot'e demeci: "…Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye'de çağdaş, bu sebeple batılı bir hükümet oluşturmaktır. Uygarlığa girmeyi arzu edip de, batıya yönelmemiş millet hangisidir?"
Efendilerine verdiği söze sadık kalan bu işbirlikçi M. Kemal, Anadolu’yu işgalin onuncu yılında “On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan” diyordu. Bu yerli işbirlikçi hainin yetiştirdiği bu bozuk neslin durumuna bakıldığında, bugün ortaya çıkan manzara tüyler ürperticidir.
Kemalist dikta rejimi, seksen beş yılda, her meslekten milyonlarca bozuk nesil yetiştirdi. Gazetelere, televizyonlara ve polis kayıtlarına bakıldığında yapılan operasyonlarda, hemen her gün onlarca hatta yüzlerce yolsuzluk, hırsızlık, mafya, çete, uyuşturucu zanlısı yakalanarak gözaltına alındığı, çocuk tecavüzleri, cinayet, katliam haberleri verildiği, daha ilkokul ve ortaokullardan itibaren uyuşturucu kullanıcılarının ve cinayetlerin varlığı görülecektir.
Soyguncular, hırsızlar, devleti dolandıranlar, mafya ve çeteler, tinerciler ve kapkaççılar, çocuk pornocuları ve fuhuş yapanlar, sokakta kendilerini pazarlayan kadınlar, anne ve babalarına saldıranlar, uyuşturucu ve kadın satıcıları ve daha başka nice bu bozuk nesli, cumhuriyet adı altında zorbalığını ve işgalini sürdüren bu Kemalist zorbalık yetiştirdi.
Yapılan onca operasyonlara rağmen bitmek tükenmek bilmeyen bu bozuk nesil, Kemalist zorbalığın eğitim kurumlarında durmadan yetiştiriliyor. Eskileri yakalandıkça yenileri yetiştiriliyor, yetiştiriliyor ki, bu zorba rejim işgalci zorbalığını sürdürsün, zulüm ve baskısına devam etsin.
Birçok asker ve polisin ağırlıklı olarak yer aldığı yolsuzluk, hırsızlık ve soygunlar, mafya ve çeteler Kemalist diktatörlüğün teşviki ve koruması altında gerçekleşmekte, ülkedeki bu bozuk nesil, halk düşmanı rejimin verdiği eğitim sonucunda ortaya çıkmaktadır. Ancak dikta rejimi, bu gayri insani, gayri ahlaki davranışları gizlemekte, baskı ve zorbalıkla halkı susturmaya çalışmaktadır.
Maraş’ta Sütçü imamın, başörtüsüne dokundurtmadığı Anadolu’nun soylu insanının neslini, kendisi gibi soysuz yapan; güzelim ülkemizi, ahlaksızlığın, fuhşun, soygunun, hırsızlığın bataklığı haline dönüştüren, ülkeyi mafya ve çete yuvası haline getiren ülkeyi işgali altında tutan emperyalizmin yerli işbirlikçisi Kemalist diktatörlüktür.
Müslüman bir kadının örtüsüne laf atan Fransız emperyalizminin askerlerine dünyayı dar eden Anadolu insanının, tertemiz ve iffet timsali örtüsüne, emperyalizmin yerli işbirlikçisi Kemalist zorbalık el uzatmış, örtüye ve örtülüye savaş açmış; iffet timsali Anadolu kadınını sokaklarda bedenini pazarlayan düşük, seviyesiz yaratıklar haline dönüştürmüştür. Böylece zorba sistem, Anadolu halkının Fransızlara attığı tokadın intikamını Anadolu insanından almaya çalışmıştır.
İşte bu zihniyetin ürünü olarak bugün emperyalizmin başı ve temsilcisi olan ABD ve Avrupalılar ülkenin her karış toprağında üs’ler bulundurmakta, ülkede, dikta rejiminin onayı ile istedikleri gibi at koşturmaktadırlar.
Çanakkale’de bedenlerini kale, imanlarını süngü yaparak Emperyalizmi, ülkeye sokmayan Anadolu’nun imanlı evlatlarının zaferleri kutlanadursun, emperyalizmin yetiştirip ondört ay sonra Samsun’dan Anadolu’ya soktuğu işbirlikçi M. Kemal ve etrafındaki satılmış İnönü, Bayar gibi vatan hainleri emperyalizmi savaşsız, kansız bir şekilde ülkenin her karış toprağına soktu. Emperyalizmin şimdiki uşağı Recep Tayip Erdoğan da, emperyalist ABD askerlerinin elllerini kollarını sallayarak işgallerini gerçekleştirdikten sonra ülkelerine sağ salim dönmeleri için dualar etmektedir.
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ, SAMSUN’DAN GEÇİLİR
Ramazan Yılmaz: 2013.03.18
Bir yanıt yazın