Kumpasçılar, (varsa) vicdanınız rahat mı?

Mart 25, 2020 0 Yazar: admin

Bu yazımın, peşin hükümlü, İslâmi prensipleri, belli bazı şeylerden ibaret sayan, içerisinde yaşadığı toplumun sorunlarından uzak bazı kimseler tarafından yanlış anlaşılacağını, -daha önce yaşadığım bazı olaylardan dolayı- biliyorum.

Böyle kimseler, kendilerine göre yorumlamaya, benim hakkımda olmadık zanlarda bulunmaya, kendilerince fikir yürütmeye devam ededursunlar ben, iman ettiğim esaslar doğrultusunda, siyasi kimliği ve inancı ne olursa olsun, mazlumların yanında olmaya, bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de devam edeceğim inşaAllah.

Hz. Yusuf (as)’ın dediği gibi, “Ben nefsimi temize çıkarmam, zira nefis, daima kötülüğü emredicidir, meğer Rabbimin esirgediği bir nefis ola! Rabbim bağışlayandır, esirgeyendir.” (Yusuf, 53) ancak, yazının ana temasının görmezden gelinmemesi için, hakkımda birkaç kelam etmek istiyorum. Umarım Müslümanlar ve insani değerlerini yitirmemiş kimseler, yazıya konu olan durum üzerinde düşünürler.

Beni yakından tanıyan Müslüman şahsiyetler ve Kemalist sistemin koruyucularından birçok kimse –bu arada hakkımda iki defa görüşme yapan Milli Güvenlik kurulu- çok iyi bilirler ki ben, zerre kadar taviz vermeden, Tevhidi esasları öncelemiş, iman ettiğim esasları, dünyevi bütün değerlerimden üstün tutan, Anadolu’yu işgal ettiği günden bugüne, inanç değerlerime savaş açan, halk üzerinde terör estiren Kemalist zorbalıkla, kitap, dergi ve konuşmalarımla mücadele eden, yıllarca koğuşturmaya tabi olan, bir terörist gibi aranan, evi köyü sistemin zorbaları tarafından basılan, sistemin zindanlarında kalan, yurdunda hayat hakkı tanınmayan, bu nedenle de uzun yıllar sevdiklerinden, yurdundan uzak kalan bir Müslümanım.

Yukarıda saydığım ve burada belirtmediğim daha birçok nedenle iman esaslarıma aykırı olan hiçbir şeyi savunmadığım gibi hiçbir zalime de arka çıkmam sözkonusu olamaz.

Yüce Allah (cc), mü’minlerden, adil olmalarını ve kendi nefisleri aleyhinde bile olsa doğru şahitlik yapmalarını istemektedir. Bu nedenle de biz Müslümanlara düşen doğru şahitlik yapmak ve adil olmaktır.

“Ey iman edenler, adâleti tam yerine getirerek Allah için şahidlik edenler olun, kendinizin, ana babanızın ve yakınlarınızın aleyhinde bile olsa, zengin veya fakir de olsalar (adâletten ayrılmayın). Çünkü Allâh, ikisine de daha yakındır; öyle ise keyfinize uyarak doğruluktan sapmayın, eğer eğip bükerseniz ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah yaptıklarınızı bilir.” (Nisa, 135)

“Ey iman edenler, Allah için adâletle şahidlik edenler olun; bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adâletten saptırmasın; adil davranın, takvâya yakışan budur. Allah’tan korkun, kuşkusuz Allâh yaptıklarınızı haber almaktadır.” (Maide, 8)

Bu ayetler, biz Müslümanlara, olmamız gereken durumu ve yapmamız gerekenleri bildirmektedir. Yine Rabbimiz, bizimle din hakkında savaşmayan kimselere iyilik yapmamız konusunda herhangi bir yasaklama getirmemektedir.

“Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez; çünkü Allah, adâlet yapanları sever.” (Mümtehine, 8)

Bu yazımı yazmama neden olan konu, bazı kimselerin ve çevrelerin, silahlı kuvvetlere duydukları kin ve düşmanlık neticesinde, suçlu suçsuz ayırımı yapmadan, suçlu birkaç kişi yüzünden yüzlerce masum insanın cezaevine doldurulması, onların masum aile fertlerinin perişan edilmesidir.

Birkaç ay önce bana, cezaevlerinde bulunan subay ve astsubayların bir listesi geldi; listeyi görünce, aman Allah’ım, gözlerime inanamadım. Silahlı kuvvetlerde, subay, astsubay neredeyse hiç kalmamış, hepsi cezaevine doldurulmuş. Ben şahsen, televizyon haberlerinden izleyebildiğim kadarı ile olayın bu boyutlara ulaşacağını tahmin edememiştim.

Neredeyse bin’e yakın her rütbeden asker cezaevine doldurulmuş; daha sonra ulaştığım bazı savunma ve iddianamelere baktığımda, bu insanların, adeta sorgusuz sualsiz içeri atıldıklarını gördüm. Şu gerçeği kabul elbette görüyor ve yaşıyoruz ki, materyalist Kemalist sistemi, sürekli olarak nesli ve kültürü bozmak için çalıştı, durdu. Ancak tüm insanları bozduğunu söylemek, hak ve hakikata karşı haddi aşmak, tüm insanları zan altında tutmak olur.

Bu nedenle sistemin çarkları arasından bozuk kimseler yetiştiği gibi, tertemiz insanlar da yetişmiştir ki, bugün Tevhidi düşünen birçok Müslüman, bu sistem içerisinde yetişmiş kimselerdir. Tıpkı, putperest bir babanın evinden Hz. İbrahim (as)’ın ve Fir’avn’ın sarayından Hz. Musa (as)’ın, çıkması gibi. Aynı şekilde dinden habersiz olmalarına rağmen kişiliği ve ahlakı bozulmamış, çalıp çırpmayan birçok insan da yetişmiştir bu bozuk sistemin çarkları arasından.

İnsanları, hiçbir ayırıma tabi tutmadan, hepsine karşı bunca kin ve düşmanlığın nedeni nedir? Daha kısa bir zaman öncesine kadar, Genelkurmay’a gidip yerlerde oturarak brifing alan, –ki DGM’de bana verilen cezalar da bu direktifler doğrultusunda verilmişti- emret efendim mantığı ile hareket eden  bu yargı mensupları, nasıl oldu da bu insanlara karşı bunca kin ve düşmanlık dolu bir tavır takındılar?

Bu insanların, cezaevlerine doldurulmasının nedeni, içlerinden birkaç kişinin yaptığı kimi planlar ve AKP ile Gülen grubunu ortadan kaldırması gösterildi. İyi de bunları yapmak isteyenler bütün orduymuş gibi gösterilip bin kişiye yakın subay ve astsubayı sorgusuz sualsiz içeri almanın, onların masum eşleri ve çocuklarını perişan etmenin anlamı nedir?

Evet bütün bunların nedenini Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan –ki, Erdoğan’ın izni olmadan yapması mümkün değil- açıkladı ve bu kumpası, Gülen cemaatinin yaptığını ima ve iddia etti. Kendi ülkesinin milli ordusuna kumpas kurulduğunu ve bunun Gülenciler tarafından yapıldığını utanmadan bir televizyon kanalında söyledi.

Kumpas kurmak ne demek; hile ve yalan ile gizli bir iş için bir düzen hazırlamak. Bunu hazırlayan kim? Yalçın Akdoğan’a göre Gülen grubu. Kim bu Gülen grubu, her vesile ile orduya yaranmaya çalışan, 28 Şubat zorbalığını, “Askerler daha demokrat” diyerek alkışlayan, Kemalist generalleri, her vesile ile övüp göklere çıkaran, yargıdaki uzantılarını, Genelkurmay’a gönderip yerlere diz çökerterek talimatlar aldıran Fethullah Gülen’in adamları.

Ne zaman kuruluyor bu kumpas? AKP’nin iktidarında ve Erdoğan iktidarının en güçlü olduğu bir zamanda. Yani Erdoğan ve ekibi, kurulan kumpastan haberdar. Yani orduya kurulan kumpas, Erdoğan ve ekibinin gözetiminde yapılmış.

Yürütme ve yasamadaki AKP’liler ile yargıdaki Gülenciler, el ele vermişler, suçlu birkaç subayı sorgulamak yerine, ordunun idari kadrosunun neredeyse tamamına yakınını, hiçbir ahlaki değer taşımadan, vicdani hiçbir rahatsızlık duymadan içeri doldurmuşlar. Bu insanların içinde hiçbir suçu olmayan kimseler, suçlanıp içeri alındıkları gibi, masum eş ve çocukları da cezalandırılmıştır.

Peki, kim, kimi neye göre yargılıyor? Milli Güvenlik Kurulunda alınan, Erdoğan ve ekibinin de imzaladığı, Gülen grubunun tasviye edilmesinin istenmesi kararı nedeniyle orduya kumpas kurarak, ellerinde bulunan yargıyı kullanarak bu insanları, suçlu suçsuz ayırımı yapmadan, sırf asker oldukları için, bir intikam duygusuyla hareket ederek yargılıyorlar.

Bağlı oldukları ABD, talimatlar verince ve çıkarları  çatışınca birbirlerine giren AKP ve Gülen grubu, utanma duygusundan mahrum bir şekilde birbirlerini suçlayarak yaptıkları pislikleri ortaya dökmeye, çevirdikleri dolapları itiraf etmeye başladılar.

Yüce Allah (cc), putperestliği meşrulaştırarak dinine zarar veren AKP ve Allah’a ve Rasulüne iftira eden Gülencileri, yani bu iki din simsarlarını rezil edecek, birbirlerini yemelerini sağlayacaktır inşaAllah.

Kendi yanlarından çıkardıkları ve neredeyse aylık olarak değiştirdikleri yargı paketleri ile insanları, intikam duygusu ile hareket ederek yargılayan bu kumpasçı çeteler, içeri attırdıkları suçsuz insanların ve onların masum ailelerinin ahı ile daha çok rezil olacaklardır. Bu, Sünnetullahtır ve Sünnetullahta daha önce mazlumların ahını alan zalimler gibi dünyada yok olup gidecekler, ahirette de hak ettikleri cehennemde sürekli kalmak üzere sürüleceklerdir.

Ey kumpasçılar, vicdanınız rahat mı? Çocuklarınızın yüzüne utanmadan bakabiliyor musunuz? Çocuklarınız, bu insanların neden cezaevlerine atıldıklarını sorduklarında, vicdanınız sızlamadan, hepsinin suçlu olduklarını rahatça söyleyebiliyor ve söyleyebilecek misiniz?

Cezaevi şartlarını ve zulme uğramış bir halde orada bulunmanın ne olduğunu bilen birisi olarak, şu anda cezaevlerinde suçsuz olarak yatan insanlardan bir çoğu, zulme uğramasının verdiği üzüntü nedeniyle hasta durumda, aileleri perişan haldeler. Siz ey kumpasçılar, evinizde rahat uyuyabiliyor musunuz?

Benim en çok üzüldüğüm konulardan birisi de, sizler, Müslüman olmadığınız ve demokratik dine mensup olduğunuz halde İslâm’ın kutsallarını istismar ederek çevrenize Müslüman görüntüsü verdiniz ve sizin bu çirkin görüntülerinizi İslâm’dan zanneden insanlar, sizin yüzünüzden İslâm’dan uzaklaştılar ve İslâm’a düşman oldular.

İslâmi değerlere verdiğiniz zarar nedeniyle sizlerin doğru dürüst iman etmediğiniz yüce Allah (cc), yaptığınız zulmü sorduğunda, nasıl cevap vereceksiniz? Yandaşlığınızı yapan basının uydurma ve düzmece haberlerini mi delil olarak Rabb’inize vereceksiniz?

Bu insanları yargılayan siz ey yargı mensupları, suçsuz olduklarını söyleyen, bu konuda yüzlerce sayfa belge ve delil veren insanları dinlemeden haklarında mahkumiyet kararları verdiniz. Bu, sizi hiç mi rahatsız etmedi?

Uydurma taklit imzalarla içeri atılan Dursun Çiçek’in, bir süre önce bana gönderdiği belgeleri aldım gördüm. Doğrusu, suçsuz bir insan uğradığı zulme karşı ancak bu kadar mücadele eder. Aynı süreci yaşayan ve verdiği onca savunmalar, zulüm mahkemelerince dikkate alınmayan, hatta dosyası daha Yargıtay’a girmediği halde, bir konuşma sırasında Yargıtay 8. Daire başkanı Naci Ünver’in, “Ramazan Yılmaz’ın dosyası gelsin onaylayacağım” peşin hükmüne maruz kalan birisi olarak o yazıları görünce içim sızladı. Peki, bunları yargılayan sizler, bu çığlıklara kulağınızı kapatarak, hiç mi rahatsız olmadınız? Vicdanınız hiç mi sızlamadı?

Bu yazdıklarımdan, dini kendi çıkarları için kullanan, suçlu suçsuz ayırımı yapılmadan cezaevine atılan bu insanlara alkış tutan İslâmcıların rahatsız olacaklarını biliyorum. Ancak Tevhidi düşünen Müslümanların, yukarıda ayetlerle belirttiğim üzere, Hakkı savunmam, zulme uğrayan insanların sorunlarına değinmem nedeniyle vahye olan teslimiyetleri gereği, yazdıklarımın yerinde olduğunu bileceklerdir.

Ramazan Yılmaz: 2014.01.30