KEMALİST SİSTEMİN İLERİ GELENLERİNE

Mart 25, 2020 0 Yazar: admin

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم

KUR’ANA DAVET-8

KEMALİST SİSTEMİN İLERİ GELENLERİNE

Ey Kemalist sistemin ileri gelen idareci ve yöneticileri olan cumhurbaşkanı, başbakanı, genelkurmay başkanı, makam ve mevki sahipleri, size rahmetle yapılan bu uyarıyı iyi dinleyin ve aklınızı başınıza alıp kendi nefsinizi yüce Allah’ın azabından kurtarın.

Siz ey Kemalist sistemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül sizi, daha önce rahmetle imana davet etmiş, içerisinde bulunduğunuz küfür ve şirkten kendinizi kurtarıp Rabb’inize gereği gibi iman etmenizi tavsiye etmiştim. Ancak siz, bulunduğunuz Fir’avni makamı bırakmayarak her vesile ile ilah edindiğiniz putların önünde ibadet etmeye devam ediyorsunuz, Rabb’inize karşı isyan, şirk ve küfrünüzü inatla sürdürüyorsunuz.

Ey Kemalist sistemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hiç düşünmüyor musunuz ki o makam, tağuti bir makamdır ve o makam sizi Rabb’inize isyan ettirip şirk ve küfür içerisine sokuyor? O makamda oturan Fir’avn bile son anda iman etmiş, ancak son andaki imanların geçerli olmadığını bildiren yüce Allah (cc) onun imanını kabul etmemişti. Emekli olduğunuzda iman etseniz bile bu imanınız Fir’avn’ın son andaki çırpınışından farklı olmayacak ve Rabb’iniz yüce Allah (cc) tarafından kabul edilmeyecektir. Bakın Rabb’iniz sizi nasıl uyarıyor.

“Yoksa kötülükler yapıp yapıp da nihâyet kendilerine ölüm gelip çatınca: ‘Ben şimdi tevbe ettim’ diyenlere ve kâfir olarak ölenlere tevbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır!” (Nisa, 18)

Siz ey Kemalist sistemin başbakanı Recep Tayip Erdoğan, size yaptığım bu üçüncü davetimdir. Siz, uyarılarımın aksine hareket edip iman ederek din edindiğiniz Kemalist sistemi yaşatmaya ve insanları da bu şirk ve küfür dinine davet etmeye devam ediyorsunuz. Böylece hem kendinizi helak etmeye neden oluyorsunuz, hem de halkı İslâmi esaslardan saptırıp bu sapık tağuti dine davet etmeye çağırıyorsunuz.

Ey Kemalist sistemin başbakanı, bakınız Rabb’iniz yüce Allah (cc), sizi nasıl uyarıp küfür ve şirke yaptığınız bu çağrıdan vazgeçmenizi istiyor. Şayet bu küfür dinine yaptığınız çağrıya son vermezseniz akıbetiniz önceki atalarınızın akıbeti gibi olacak, dünya hayatında rezil bir şekilde helak olacak, ahirette de en büyük ebedi azabı göreceksiniz.

“Ve her yolun başına oturup da tehdit ederek inananları Allâh yolundan çevirmeğe ve o(Hak yolu)nu eğriltmeğe çalışmayın; düşünün siz az idiniz, O sizi çoğalttı ve bakın, bozguncuların sonu nasıl oldu!” (A’raf, 86)

Siz, ey Kemalist sistemin başbakanı, neyinize güveniyorsunuz ki, yüce Allah’a karşı giriştiğiniz şirk ve küfür savaşını sürdürüyorsunuz? Sizden önceki atalarınız, yüce Allah’a karşı yaptıkları şirk ve küfürlerinde bir başarı elde edemediler ki siz bir başarı elde edesiniz. Rabb’inize karşı sürdürdüğünüz şirk ve küfür, sizi ebedi azaba sürüklüyor ve insanları da bu sapık Kemalist dine çağırıp saptırarak, onların günahlarını da yüklenerek azabınızı katmerleştirip artırıyorsunuz.

Sizler ey Kemalist sistemin genelkurmay başkanları ve generalleri, Anadolu halkı üzerinde hükmetmeye başladığınız günden bu yana, sizleri yaratan Rabb’inize isyan ettiniz, gece gündüz demeden O’nun gönderdiği İslâm dinine ve bu dini kabul eden insanlara savaş açtınız. Ancak başarılı olduğunuz söylenemez; bugüne kadar yaptığınız tek şey, Müslüman olarak bildiğiniz insanlara, sırf “Rabb’imiz Allah’tır” dedikleri için zulmetmek ve kendi günahınızı artırmak olmuştur.

Sisteminiz Anadolu’yu işgal ettiği günden bugüne kadar ülkeyi kan gölüne çevirdiniz, kardeşi kardeşe düşman ettiniz, bozuk nesiller yetiştirip çete ve mafyalar ortaya çıkardınız. Kendiniz, yaratıcınız olan yüce Allah’ı unuttuğunuz gibi yetiştirdiğiniz bozuk nesile de Rab’lerini unutturdunuz. Böylece kendi günahınızla beraber o insanların da günahlarını yüklendiniz.

İnsanlık tarihi, akleden ve aklını doğru kullanan kimseler için ibret levhaları ile doludur. İlk insanın yeryüzüne gönderilişinden bugüne kadar geçen süreçte, çok büyük olaylar, savaşlar meydana gelmiş, azgınlığında doruk noktasına ulaşmış toplumlar, çok acı bir şekilde helak edilmişlerdir. Bu büyük olayların, savaşların ve toplumların helak ediliş nedenlerine bakıldığında öne çıkan en önemli hususun, insanların, kendilerini yaratan yüce Allah’ın indirdiği esaslardan sapmaları olduğu görülür.

Sizler, beşer olarak çok zayıf ve güçsüz olduğunuz, en küçük bir hastalık durumunda yataklara düşüp inlediğiniz halde, elinize geçirdiğiniz makamları ve imkânları kullanarak hem Rabb’inize isyan ettiniz, hem de Allah’ın kulları üzerinde baskı ve şiddet oluşturarak terör estirdiniz. Ancak gördüğünüz gibi yaptığınız hesaplar boşa çıktı ve ne insanları iman ettikleri İslâm dininden döndürmeye muvaffak oldunuz, ne de  amacınıza ulaştınız. Unutmayınız ki, sizin bir hesabınız varsa yüce Allah’ın da bir hesabı var ve O, hesabında yanılmaz.

“Allâh’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa, kâfirler hoşlanmasa da Allâh, mutlaka nurunu tamamlamak ister.” (Tevbe, 32)

“Ağızlarıyla Allâh’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kâfirler hoşlanmasa da Allâh, nurunu tamamlayacaktır.” (Saf, 8)

Sizler, yüce Allah’a ve O’nun gönderdiği dine zarar veremezsiniz, buna gücünüz de yetmez. Tarihi süreçte, sizden daha güçlü toplumlar, zalim ve despot yöneticiler, dünyevi maddi zenginliğinde sınır tanımayan varlık sahipleri ortaya çıkmış, ancak bunlar, Rab’leri yüce Allah’a ve onun gönderdiği Tevhidi esaslara karşı çıktıkları için çok acı bir şekilde helak edilerek yok edilmişlerdir.

Bugün sizlerin İslâm ve Müslümanlar hakkında söylediklerinizi, daha önce de atalarınız söylemişti. Rabb’iniz yüce Allah (cc), onların azgınlıklarını örnek vererek, aynı akıbete uğramayasınız diye sizleri uyarıyor.

“Sizden öncekilerin: Nûh, Âd ve Semud kavimlerinin ve onlardan sonra gelenlerin -ki onları(n sayısını) Allah’tan başka kimse bilmez- haberi size gelmedi mi? Elçileri onlara kanıtlar getirdi de onlar, ellerini ağızlarına koydular ‘Biz sizinle gönderilen mesajı tanımadık ve biz sizin bizi çağırdığınız şeye karşı derin bir kuşku içindeyiz!’ dediler.

Elçileri: ‘Gökleri ve yeri yaratan Allâh hakkında şüphe mi (ediyorsunuz)? (O), sizin günâhlarınızdan bir kısmını bağışlamak ve sizi belirtilmiş bir süreye kadar ertelemek için sizi davet ediyor’ dediler. Onlar : ‘Siz de bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsiniz. Bizi, atalarımızın taptığından çevirmek istiyorsunuz. O halde bize açık bir delil getirin!’ dediler.” (İbrahim, 9-10)

“(Onlar) Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden önce gelenlerin sonunun nasıl olduğunu görsünler. Onlar kuvvet ve yeryüzündeki eserleri bakımından kendilerinden daha üstün idiler. Fakat Allâh, onları günâhları yüzünden yakaladı. Onları Allâh’a karşı koruyan olmadı.” (Mü’min, 21)

Sizden öncekiler, her yönüyle daha güçlü oldukları halde, Rab’lerine karşı başlattıkları savaşı kaybettiler ve yüce Allah’ın gazabına uğrayıp helak oldular. Onları ne malları, ne silahlı güçleri ve ne de zorbalıkları kurtardı. Onlar, dünya hayatında acı ve rezil bir şekilde helak edildiler, ahiret hayatında da ebedi azaba gireceklerdir. Onların acı akıbetlerine uğramak istemiyorsanız, kendinize bir iyilik edip Rabb’inize iman edin, O’nun gönderdiği Kur’an’a yönelin, Müslüman olun.

Sisteminiz Anadolu’yu işgal ettiği günden bugüne kadar, sırf inançlarından dolayı nice masum insanların kanlarını akıttınız, onları zindanlara atıp darağaçlarda asarak zulmettiniz. Böylece hem insanların gözünde nefret edilen kişiler oldunuz, hem kendiniz, yaptığınız zulmün hesabı sorulacak korkusu ile yaşadınız ve hem de ahiretinizi mahvettiniz. En önemlisi de yüce Allah (cc) yanındaki alacağınız ceza ve göreceğiniz rezillik hiçbir şey ile kıyaslanamayacak kadar büyük olacaktır.

Ey Kemalist sistemin genelkurmay başkanları ve generalleri, bakın, yüce Allah (cc) size merhamet ediyor ve geçmiş zorbaların akıbetlerini bildirerek aynı akıbete uğramamanız için sizleri uyarıyor. Gelin, Rabb’inizin bu rahmet uyarısına kulak verip iman edin, tevbe ederek Rabb’inizden af ve mağfiret dileyin; umulur ki bağışlanır, merhamet edilirsiniz.

 “Biz bir kenti helâk etmek istediğimiz zaman onun varlıklılarına emrederiz, orada kötü işler yaparlar, böylece o ülkeye karâr gerekli olur, biz de orayı darmadağın ederiz.” (İsra, 16)

Ey Kemalist sistemin ileri gelenleri, tarihi süreçte sizden daha şiddetli bir şekilde yüce Allah’a, O’nun indirdiği Tevhidi esaslara ve bu Tevhidi esaslara iman eden Müslümanlara düşmanlık yapan kimseler çıkmıştır ancak onlar, kendilerine zarar vermekten başka bir şey yapamadılar. Bu nedenle siz de, ne yaparsanız yapın, yüce Allah’a ve O’nun indirdiği Tevhidi esaslara bir zarar veremezsiniz.

 Siz ve sizden önceki selefleriniz, yüce Allah’a, O’nun indirdiği İslâm dinine olan kin ve düşmanlığınız nedeniyle, sırf namaz kıldıkları, eşleri ya da yakınları başörtülü oldukları, içki içmedikleri kısacası sizin gibi yüce Allah’a isyan etmedikleri için, daha doğrusu sizin gibi yüce Allah’a isyan etmiyorlar diye onlarca insanı ordudan ihraç ettiniz.

Yine sizler, sizin iman ettiğiniz Kemalist laik sistem uğruna pisi pisine öldürülen askerlerin analarını, çocuklarının anıldığı törenlere başörtülü katılıyorlar diye ya o törenlere almadınız ya da onlar o törenlere katıldılar diye töreni kaçarak terk ettiniz. Oysa bu başörtülü anaların çocuklarını askere alırken bir ayırım yapmıyorsunuz. O zaman anası başörtülü olan çocukları askere, maaşlarınızın verildiği vergileri onlardan almayın

Kendi Kemalist laik dininize tabi olan ve sizin dininizin kurallarına uyarak cumhurbaşkanı ve başbakan olan kişilerin eşleri başörtülü oldukları için o dindaşlarınıza, her türlü saygısızlığı yaptınız. Sizler, bütün bunları sırf yüce Allah’a olan düşmanlığınızdan dolayı yaptınız.

“Kendilerine apaçık âyetlerimiz okunduğu zaman kâfirlerin yüzlerinde hoşnutsuzluk belirdiğini anlarsın. Neredeyse kendilerine âyetlerimizi okuyanların üzerine saldıracaklar. De ki: ‘Size bundan (bu düşmanlığınızdan) daha kötü bir şey haber vereyim mi? Varacağınız ateş! Allâh onu kâfirlere vadetmiştir. Ne kötü sonuçtur (o)!” (Hac, 72)

Kısacası sizler, İslâm olarak algıladığınız her şeye saldırdınız, düşman oldunuz, kin beslediniz. Oysa cumhurbaşkanı ve başbakan olan kişiler, zaten gerçekte Müslüman değil, sizin tabi olduğunuz Kemalist laik sisteminize tabi olan, sizin dine mensup kimselerdir. Ancak İslâm’a olan kin ve düşmanlığınız sizi kör, algılarınızı yok ettiği için bunu anlamıyorsunuz.

Ey Kemalist sistemin genelkurmay başkanları ve generalleri, sizler aslında Anadolu halkına değil, onların inançlarına, manevi değerlerine ve doğal olarak sizi yoktan var eden Rabb’iniz yüce Allah’a düşmansınız. Bu nedenle sizler, sizi ve sizin gibi olan kimseleri, içerisinde bulunduğunuz küfür ve şirkten kurtarıp huzur ve saadete ulaştırmak, cehennemin ebedi azabından sizi kurtarmak için gönderilen rahmet elçisi Hz. Muhammed (as)’a bile saldırdınız.

“Allah’a ve Rasulüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin tepelendikleri gibi tepeleneceklerdir! Biz açık açık âyetler indirdik. kâfirler için küçük düşürücü bir azap vardır.” (Mücadele, 5)

Sizler, düşman olduğunuz Anadolu halkının çocuklarının silahları gölgesinde yıllarca o Anadolu halkına, onların inançlarına, manevi değerlerine, bir kahraman edasıyla saldırdınız. Ancak son zamanlarda, kendi dindaşlarınız arasında çıkan anlaşmazlık sonucunda, yaptığınız gizli darbe planlarınız açığa çıkınca sevmediğiniz dindaşlarınız tarafından bazılarınız, çete suçlamasıyla yargılanmaya başlanınca kaçacak delik aradınız, hastahane köşelerinde içler acısı bir şekilde sürünmeye başladınız.

Ey Kemalist sistemin genelkurmay başkanları ve generalleri, düşünsenize, koruyucularınız olmadan sizin gibi bir beşer karşısında bile aciz duruma düşüyor, zavallı bir hale geliyorsunuz. Peki, hiçbir yardımcınızın, koruyucunuzun, destekçinizin olmadığı, eşinizin, çocuklarınızın ve en yakınlarınızın kendi başlarının derdine düşüp sizden kaçtığı ve herkesin tek başına kaldığı, kaçacak bir yerin bulunmadığı o mahşer gününde ne yapacaksınız. Zincirlere vurulmuş bir halde cehenneme sürüldüğünüz zaman haliniz nice olur. Bakın Rabb’iniz yüce Allah o güne karşı sizi nasıl uyarıyor.

“Andolsun biz sizin benzerlerinizi hep helâk ettik; öğüt alan yok mudur?” (Kamer, 51)

“O, Kitabı ve elçilerimizi gönderdiğimiz mesajı yalanlayanlar, yakında bileceklerdir! Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir. Kaynar su içinde, sonra da ateşte yakılacaklardır.

Sonra onlara denilecektir: ‘Ortak koştuklarınız nerede? Allah’tan başka (taptıklarınız)?’ Diyecekler ki: ‘Bizden (uzaklaşıp) kayboldular; hayır, meğer biz önceden hiçbir şeye tapmıyormuşuz.’ İşte Allâh, kâfirleri böyle şaşırtır.

Bu durum, sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve böbürlenmenizden ötürüdür. Cehennemin kapılarından girin, orada ebedi kalacaksınız. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!” (Mü’min, 71-76)

“Suçlular bir sapıklık ve çılgınlık içindedir. O gün yüzükoyun ateşe sürüklenecekler: ‘Cehennemin dokunuşunu tadın!’ diye.” (Kamer, 47-48)

Ey Kemalist sistemin genelkurmay başkanları ve generalleri, Rabb’inizin size yaptığı bütün bu uyarılara rağmen neyinize güveniyorsunuz da hâlâ Rabb’inize isyanınızı sürdürüyor, kendi elinizle kendinizi o dayanılmaz azaba sürüklüyorsunuz. Gelin bu küfür ve şirk inadınızdan vazgeçip Rabb’inize iman edin, dünya ve ahirette kurtuluşa ulaşın, ebedi azaptan kendinizi kurtarın.

Şayet Rabb’inize karşı sürdürdüğünüz bu isyan ve küfrünüzü sürdürmeye devam ederseniz işte o zaman yüce Allah’ın azabından, gazabından ve lanetinden kurtulamazsınız. Bu azaptan sizi, ne önünde durup tapındığınız o putlarınız ne de unvanlarınız ve rütbeleriniz kurtarır. Son pişmanlığın fayda vermeyeceği o gün gelmezden önce Rabb’inize dönüp tevbe edin, Müslüman olup kurtuluşa erin.

“Her can ölümü tadacaktır; Kıyâmet günü ecirleriniz size eksiksiz verilecektir. Kim ki hemen ateşin elinden çekilip kurtarılır da cennete sokulursa, işte o, kurtuluşa ermiştir. Dünyâ hayâtı, aldatıcı zevkten başka bir şey değildir.” )Al-i İmran, 185)

“Ama kim tevbe eder, inanır ve iyi iş yaparsa, o kurtuluşa erenlerden olabilir.” (Kasas, 67)

“Bizim üzerimize düşen, yalnız açıkça duyurmaktır.” (Yasin, 17)

 

Ramazan Yılmaz: 2011.06.08