KEMALİST SİSTEMİN CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL’E

Mart 25, 2020 0 Yazar: admin

KUR’AN’A DAVET-4

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم

KEMALİST SİSTEMİN CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL’E

Bu yazının amacı, size kesinlikle hakaret olmayıp tamamen sizi Tevhidi esaslara iman etmeye davet eden bir yazıdır. Bugün içerisinde bulunduğunuz durum, çok açık bir şekilde sizi, dünyada küçük düşürecek ve ahirette ebedi azaba sürükleyecek olan şirke ve küfre sokmaktadır.

Siz de bilirsiniz ki, tarihsel süreçte sizin durumunuzda olan kişilere yüce Allah (cc), Tevhidi esasları duyuran elçilerini göndermiş ve onları, yalnızca Zatına iman ve ibadet etmeye davet etmiştir. Rasullerin gönderilmediği dönemlerde davet görevini Tevhid erleri olan Müslüman davetçiler yapmışlardır. Bugün artık Risalet önderi rasuller gelmeyeceğine göre sizi iman etmeye davet etme görevini bir Tevhid eri olarak ben yerine getiriyorum.

Umarım bu davetimi, duygularınıza kapılıp hemen reddetmek yerine sizi davet ettiğim Kur’an’ı alıp okur ve üzerinde düşünerek kendinizi gözden geçirirsiniz. Ben, Kur’an’ın belirttiği üzere, Rabb’ime bir mazeret beyan edebilmek için bu görevimi ifa ediyorum.

“İçlerinden bir topluluk: ‘Allâh’ın helâk edeceği, yahut şiddetli bir şekilde azap edeceği bir kavme artık ne diye öğüt veriyorsunuz?’ dedi. Dediler ki: ‘Rabbinize mazeret (beyan edebilmek) için, bir de belki korunurlar diye (öğüt veriyoruz).” (A’raf, 164)

Siz, çok iyi biliyorsunuz ki Kemalist dikta sistemi, yüce Allah’a, O’nun indirdiği Tevhidi esaslara ve Tevhidi esaslara iman eden Müslümanlara düşman olan tağuti bir sistemdir. Yine siz, tağutu reddetmedikçe yüce Allah’a iman edilmeyeceğini de biliyorsunuz.

“Dinde zorlama yoktur. Doğruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur. Kim tağutu reddedip Allah’a inanırsa, muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allâh işitendir, bilendir.” (Bakara, 256)

Tağutun, Tevhidi esasları reddedip kendi hevalarından çıkardıkları yasalarla insanları idare eden beşeri sistemler olduklarını ve bunların alemlerin Rabb’i yüce Allah’a isyan ettiklerinden dolayı tağut olduklarını bilirsiniz. Şimdi reddetmekle mükellef olduğunuz tağutu bizzat siz temsil ediyorsunuz. Bu nedenle de Rabb’iniz yüce Allah’a tuğyan edip isyan ediyorsunuz.

Siz, bir zamanlar İslâm iddiasında olan bir kişi idiniz ve Kemalist zorbalığın Fir’avni bir düzen olduğunu, bugün putu (mozolesi) karşısında ibadete durup tapındığınız Atatürk lakaplı M. Kemal’in İngiliz ajanı olduğunu, onun heykellerinin put olduğunu, bunların mutlaka yıkılması gerektiğini söyleyen milli görüş hareketinin içindeydiniz. Ancak bugün, küçük, geçici ve basit bir makam için geçmişteki iddialarınızın tersine M. Kemal’i ilah edinerek, onun putları önünde huşu içinde ibadete durup tapınıyorsunuz ve tağuti sisteme sahip çıkıyorsunuz.

Aşağıdaki fotoğraflar, sizin putlar önünde nasıl huşu içinde ibadete durduğunuzu gösteriyor. Şuna inanmanızı isterim ki, ne bu fotoğraflarla ne de yazdığım yazılarda amacım sizi rencide etmek değil, tam aksine düşünmenizi sağlamaktır. Umarım bu rahmet çağrısını değerlendirir, kurtuluşunuzu sağlayacak kararı verirsiniz.

Putperestliğin günümüz versiyonundan görüntüler ve tarihsel süreçte putlara sahiplenme çağrılarındaki benzerlikler.

“İlahları bir tek ilah mı yaptı? Bu, cidden tuhaf bir şeydir. Onlardan bir grup fırladı: ‘Yürüyün ilahlarınıza bağlı kalın. Çünkü bu, arzû edilen bir şeydir.”(Sad, 5-6)

“Dediler ki: ‘İlahlarınızı bırakmayın: Vedd’i, Suva’ı, Yeğûs’u, Ye’ûk’u ve Nesr’i bırakmayın!”(Nuh, 23)

“Gördünüz mü o Lât ve ‘Uzzâ’yı ve üçüncü(sü olan) öteki Menat’ı?”(Necm, 19-20)

Ve günümüzde ilah edinilen put hanedeki putlar: M. Kemal, İ. İnönü, C. Bayar. Bu putlara sahip çıkılması için yapılan ve tarihi putperestlik çağrılarının neredeyse aynısı bir çağrı.

SHP(Sosyal Demokrat Halkçı Partisi)nin, 3 Mart 1994 tarihinde gazetelere ilan vererek, duvarlara duyurular asarak tüm putperestleri, putlarına sahiplenmeye çağıran bir ilan. İlan, tarihi süreçteki putlara sahiplenme çağrılarının neredeyse aynısıdır ve aynen şöyledir.

“Atatürkleyiz, Anıtkabirdeyiz. Genel Başkanımız Murat karayalçın’ın başkanlığında Genel Merkez Yöneticileri, Milletvekilleri ve İl Başkanları, 3 Mart 1994 Perşembe günü saat 12:00’de Anıtkabir’de olacaklardır.

3 Mart 1924 Hilafetin kaldırılmasının 70. yılında “Şeriat’a hayır Laikliğe evet, Yobazlığa hayır Çağdaşlığa evet, Karaseslere hayır Aydınlığa evet” diyen tüm Ankaralıları, parti ayrımı gözetmeksizin Atatürk’e ve Laik Cumhuriyet’e bir kez daha ve ödünsüz sahip çıktığımızı göstermek için; Anıtkabir Tandoğan kapısı önünde buluşmaya çağırıyoruz.

“Eğer biz ilahlarımıza tapmakta ısrar etmeseydik, nerdeyse bizi ilahlarımızdan saptıracaktı (diyorlar). Azâbı gördükleri zaman kimin yolunun sapık olduğunu bileceklerdir.”(Furkan, 42)

Evet, putperestliğin her dönemdeki çağrısı budur. Fotoğraflara bakılırsa putperestlerin, putlarına gerçekten sahip çıktıklarını gösteriyor. Biz de onlara diyoruz ki:

“Onlar, sizin ve babalarınızın, (ilah) diye isimlendirdiğiniz isimlerden başka bir şey değildir. Allâh, onlara hiçbir güç indirmemiştir. Onlar zanna ve nefislerin hevesine uyuyorlar. Oysa kendilerine, Rableri tarafından yol gösterici gelmiştir.”(Necm, 23)

      “(İbrâhim) dedi ki: ‘Siz dünyâ hayâtında birbirinizi sevmek için Allâh’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Daha sonra kıyâmet gününde birbirinizi inkâr eder ve birbirinizi lanetlersiniz. Varacağınız yer de ateştir ve hiçbir yardımcınız da yoktur.”(Ankebut, 25)

     Tarihi putperestliğin günümüz versiyonunda putlara tapınma şekli ve ibadetleri.

“De ki: ‘Allâh’ı bırakıp size ne zarar, ne de yarar vermeğe gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allâh, işiten, bilendir.”(Maide, 76)

Putun önündeki bu huşu içerisindeki duruşunuzun yanında, ilah edindiğiniz emperyalizmin yerli işbirlikçisi M. Kemal’e karşı yaptığınız dua, şirkinizi katmerleştiriyor ve siz, şayet tevbe edip hemen o tağuti küfür makamı olan Kemalist zorbalığın cumhurbaşkanlığını bırakmamanız halinde, sizin bu duruşunuz ve sözleriniz sizi, yüce Allah’ın vereceği acı ve küçük düşürücü azaba sürüklüyor. Bakın ne diyorsunuz o ilah edindiğiniz puta!

Aziz Atatürk, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 87. yıldönümünde yarınlarına güvenle bakan büyük bir milletin evlatları olarak huzurundayız. Bugün demokratik, laik güçlü, gelişmiş dünyada aktif rol oynayan bir ülke konumuna ulaşmanın gururunu yaşıyoruz. Ülkemizi gösterdiğiniz hedef doğrultusunda geleceğe taşımak için var gücümüzle çalışıyoruz. Türkiye, dünyadaki değişimleri şekillendiren bir ülke olarak daima yükselecektir. Milletimiz bu süreçte Cumhuriyetin temel değerlerini korumaya ve demokratik gelişimini sürdürmeye kararlıdır.

Cumhuriyet Bayramı’nda millet olarak aziz hatıranız önünde saygıyla eğiliyor, size minnet duygularımızla birlikte şükranlarımızı ve saygılarımızı sunuyoruz. Ruhunuz şad olsun.”

Bu ve her sene tekrarladığınız benzeri ifadeleriniz sizi, açık bir şekilde şirke ve küfre sokuyor. Unutmayınız ki, huzurunda saygı ile eğilip dua ettiğiniz taştan, tunçtan bir puttur ve sizi kesinlikle duymuyor. Oysa siz, biz Müslümanların Rabb’imize yaptığımız dua gibi, sizi duymayan ve görmeyen bir puta sesleniyor, ona dua ediyor ve biz Müslümanların, Rabb’imiz önünde eğildiğimiz gibi ilah edindiğiniz putun önünde saygı ile eğiliyorsunuz. Bakınız yüce Allah  (cc), o önünde saygı ile eğildiğiniz putlarınız hakkında ne buyuruyor.

“Hiçbir şey yaratmayan, kendileri yaratılan şeyleri (Allah’a) ortak mı koşuyorlar? (O putlar), ne onlara bir yardım edebilirler, ne de kendilerine yardım ederler?

Onları doğru yola çağırsanız size uymazlar; ha onları çağırmışsınız, ha susmuşsunuz, sizin için birdir. Allah’tan başka yalvardıklarınız da sizler gibi kullardır, doğru iseniz, çağırın onları da size cevap versinler.”

Onların yürüyecekleri ayakları mı var, yoksa tutacakları elleri mi var, yoksa görecekleri gözleri mi var, yahut işitecekleri kulaklarımı var? De ki: ‘(Allah’a) ortak koştuklarınızı çağırın, sonra bana tuzak kurun, haydi (elinizden geliyorsa) hiç göz açtırmayın bana!” (Bakara, 191-195)

Siz, kendi anlayışınıza göre yüce Allah’a iman ettiğinizi düşünüyorsunuz; ancak unutmayınız ki, Mekke’nin ileri gelen müşrikleri de sizin gibi Allah’a iman ettiklerini düşünüyorlardı. Ancak yüce Allah (cc), onların bu imanlarını kabul etmemiş, onlara Rasulullah (as)’ı göndererek onları, yalnızca bir olan Kendisine iman etmeye davet ediyordu.

“De ki: ‘Biliyorsanız dünyâ ve içinde bulunanlar kimindir?’ Allâh’ındır’ diyecekler. ‘O halde düşünmüyor musunuz?’ de.

‘Yedi göğün Rabbi ve büyük Arş’ın Rabbi kimdir? de. Bunlar Allâh’ındır’ diyecekler. ‘O halde  korunmuyor musunuz?’ de.

‘Biliyorsanız (söyleyin) her şeyin melekûtu (mülkü ve yönetimi) elinde olan, koruyup kollayan, fakat kendisi korunup kollanmayan kimdir?’ de. (Her şeyin yönetimi) Allah’a âittir diyecekler. ‘O halde nasıl büyüleniyorsunuz?’ de.” (Mü’minun, 84-89)

Yukarıdaki ayetlerden ve daha onlarca benzerlerinde de anlaşılacağı üzere, Mekke müşrikleri yüce Allah’a inanıyor, hatta başka birçok ayette Mekke müşriklerinin namaz kıldıklarını, Hac yaptıklarını, meleklere iman ettiklerini ve Hz. İbrahim (as)’ın kendi peygamberleri olduğunu ifade ediyorlar. Ancak bütün bunlara rağmen Mekke müşrikleri de sizin, M. Kemal’i ilah edinip tapınmanız gibi ilah edindikleri Lat, Menat ve Uzza’ın putları önünde sizin M. Kemal, İnönü ve Bayar putları önünde eğildiğiniz gibi ibadete duruyor ve onlar da sizin gibi putlarına dua ediyorlardı.

Bulunduğunuz makam, sizi ve eşinizi öyle kendine çekmiş ki, tağuti sisteme tamamen iman etmiş ve benimsemişsiniz. Eşiniz de sizin gibi putlara taptığı ve Kemalist zorbalığı kabul edip ona iman ettiği için, başörtü takan kızlar için “onlar cahildir” diyebiliyor. Tabiiki kendi örtündüğü sıkma başın, İslâmi örtü ile hiçbir ilgisi bulunmadığı için, iman ettiği Kemalist zorbalığın yasalarına aykırı olarak örtünen kızlarımıza, böyle cahilce ifadeler kullanması normaldir. İnsan kendisini ebu Sufyanın karısının yerinde görünce, yüce Allah’ın emri olan örtüyü örtünenleri cahillikle suçlayacaktır.

Kısacası sizin şu andaki haliniz, Mekke müşriklerinden ebu Cehil, Velid bin Muğire, ebu Sufyan ve diğerlerinin durumundan farksızdır. Gelin durumunuzu gözden geçirin ve Rabb’inize gereği gibi iman edip kendinizi kurtarın ve kendi elinizle sizi küçük düşürecek azaba sokmayın.

Gelin, kendinize bir iyilik yapıp putlardan, putperest tağuti sistemden ve size verdikleri makamdan vazgeçip gereği gibi Rabb’inize iman edin ve kurtuluşa ulaşın. Rabb’imizin buyurduğu gibi, “…Kim tağutu reddedip Allah’a inanırsa, muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allâh işitendir, bilendir.” (Bakara, 256) tağuttan yüzçevirip sağlam kulp olan Tevhidi esaslara yönelin.

Siz çok iyi biliyorsunuz ki putperestlik, insanı küçük düşüren, yüzkarası bir durumdur. Bugün sizin içerisinde bulunduğunuz durumunuz, en ilkel toplumların totemlerine yaptıkları merasimleri andırıyor. Onlar da tıpkı sizin gibi, taş ve tahtadan yaptıkları totemleri yüceltip yonttukları putların önünde saygı ile eğilip ibadet ediyorlardı.

Siz de tunç ve betondan yapılan putları kutsuyor, onlara dua edip yalvarıyor ve kendi ifadenizle önünde saygı ile eğilip ibadet yapıyorsunuz. Yani ilkel toplumlarla aranızda, putların yapıldığı maddeler dışında hiçbir fark yoktur. Onlar ilkel putperestler, sizler ise çağdaş putperestlersiniz.

Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, tapındığınız putlar, sizin tapınmanızı  ve onlara seslenmenizi duymazlar. Kıyamet gününde de o putlaştırıp tapındığınız kişiler sizin tapınmanızı reddederler. Bakınız, tevbe edip yalnızca yüce Allah’ı ilah edinmeniz için Rabb’iniz, şimdiden sizi uyarıyor

“Onları çağırsanız sizin çağırmanızı işitmezler. İşitseler bile size cevap veremezler. Kıyâmet günü de, sizin (onları Allah’a) ortak koşmanızı tanımazlar. Hiç kimse sana, her şeyi bilen (Allâh) gibi gerçekleri haber veremez.” (Fatır, 14)

“Babasına demişti ki: ‘Babacığım, işitmeyen görmeyen ve sana hiçbir yararı olmayan şeylere niçin tapıyorsun?” (Meryem, 42)

“İbrâhim, babası Âzer’e demişti ki: ‘Sen putları ilah mı ediniyorsun? Doğrusu ben seni ve kavmini açık bir sapıklık içinde görüyorum.”

Hz. İbrahim (as)’ın diliyle söylüyorum, işitmeyen, görmeyen ve size hiçbir faydası dokunmayacak olan putları terk edin. Aksi halde bu putlar, Rabb’inize isyan edip şirk koştuğunuz için ahiret hayatında sürekli bir azaba, rezil edici bir cezaya çarpılmanıza neden olacaklardır. M. Kemal putundan, onun Anadolu halkına dayattığı tağuti zulüm sisteminden uzaklaşın ve yalnızca yüce Allah’a ibadet edip onu tek ilah edinin.

Gelin, bu utanç verici duruma son verin ve tağuti sistemin size verdiği ve karşılığında imanınızı sattığınız makamlarından hemen istifa edip Rabb’inize yönelin; belki rahmeti çok olan Rabb’imiz sizi bağışlar da yeniden size hidayet nasip eder de Müslümanlardan olursunuz.

Açın Kur’an’ı okuyun ve sizden önce Allah’tan başkasını ilah edinerek putlara tapan putperest öncülerinizin başlarına gelenleri görün. Okuyun o yüce Kur’an’ı da o putperestlerin ahirette görecekleri acı azapları görün. Kur’an’ı okuyun da putperestliğin o kişileri nasıl alçaltıp rezil ettiğini görün.

Bulunduğunuz makamın cazibesini terk etmek belki zorunuza gidecek, ancak bunun karşılığında cehenneme girmekten kurtulup yüce Rabb’inizin rızasını, rahmetini ve cennetini kazanacak; taş ve betondan yapılma bir putun önünde eğilerek tapınmaktan, küçülüp rezil olmaktan kurtulacak, alemlerin Rabb’ine ibadet ederek yüceleceksiniz. Geçici dünya hayatının  basit zevklerini terkedip ebedi alemin bol ve tükenmez nimetlerine ve ebedi saadetine ulaşacaksınız. Tercih sizin, tercihinizi iyi yapın.

Siz, şerefi tağuti sistemin geçici makamlarında aramayın, bütün şeref Allah’a mahsustur, onunla şereflenmeye bakın. Emperyalizme uşaklık yapanların ne şerefleri vardır, ne de izzetleri. Gelin Müslümanlarla beraber olup şerefi asıl yerinde arayın.

 “Onlar mü’minleri bırakıp kâfirleri dost tutuyorlar. Onların yanında şeref mi arıyorlar? Bütün şeref, tamamen Allah’a aittir.”(Nisa, 139)

“Kim şeref istiyorsa (bilsin ki) şeref tamamen Allâh’ındır, Güzel söz O’na çıkar, iyi amel onu yükseltir. Kötü şeyleri kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulacaktır.”(Fatır, 10)

Tercih sizin, isterseniz şu andaki durumunuza devam edip putların önünde küçülerek tapınmanızı sürdürür, duymayan işitmeyen taş ve betondan putlara yalvarıp zilleti seçersiniz, isterseniz içerisinde bulunduğunuz zilletten ve acı durumdan onurlu bir şekilde hareket ederek dünya ve ahiret saadetini kazanırsınız. Kayserili olduğunuza göre ticaretinizi ve kârınızı iyi bilirsiniz.

Sizi kurtuluşa ve ebedi saadete davet ediyorum, hiç durmadan içerisinde bulunduğunuz zilleti terkedip kurtuluş yolunu seçiniz. Bu, iki dakika düşünüp karar vereceğiniz bir seçimdir. Ya zillet, ya şerefli bir kişilik. Karar sizin.

Ramazan Yılmaz: 2011.01.30