İslâm’ın Güncellenmesi Konusu Haddi aşmanın, tuğyan ve küfrün en derin dip noktası

Mart 25, 2020 0 Yazar: admin

         Tarihi süreçte azgınlıklarında sınır tanımayan, azgınlıklarının en derin dip noktasına kadar düşen birçok azgın diktatör, tuğyan eden yönetici gelip geçmiştir. Bunlar, yüce Allah’ın gönderdiği hükümleri açıkça reddetmiş, rasulleri kabul etmemiş, küfürlerini açık bir şekilde ortaya koymuşlardır.

         “Yeryüzünde dolaşmadılar mı ki böylece onlardan önceki kimselerin akıbetinin nasıl olduğunu görsünler! Onlar, kuvvet ve yeryüzündeki eserleriyle onlardan daha güçlü idiler, fakat Allah, onları günahları ile yakaladı; onları Allah’tan koruyan da olmadı. Bu, onlara rasullerin açık delilleri getirmiş olmasıydı; fakat inkâr ediyorlardı. Bu yüzden Allah onları yakaladı; şüphesiz O, kuvvetlidir, cezası çetindir.” (Mü’min, 21-22)

         Günümüzde geçmiş tağutları, zalim ve diktatörleri fersah fersah aşan Erdoğan, hiçbir dönemin zorbasının yapmadığı zulmü, halkına reva gördüğü gibi, haddinde sınır tanımayarak, azgınlık ve tuğyanının en derin dip derekesine, Kur’ani ifade ile esfele Safiline düşerek yüce Allah’ın Kur’an’ına da dil uzatacak kadar haddini aşmıştır.

         Etrafındaki etten duvarla kendisini koruyan Erdoğan, bu haline bakmadan kendisini güçlü zannetmekte ve her türlü azgınlığı yapmaktan çekinmemektedir. O, bu azgınlığı ile kendi sonunu hazırlamakta ve hızlandırmaktadır.

         “Sizin kâfirleriniz, sizden öncekilerden hayırlı mı (üstün mü), yoksa kitaplarda sizin için bir beraat mı var! yoksa biz, korunan bir cemaatiz mi diyorlar! Yakında o topluluk hezimete uğrayacak ve geriye dönüp kaçacaklardır. Bilakis, onlara vadedilen o saattir ve o saat müthiş bir felaket ve daha acıdır; şüphesiz günahkârlar, sapıklık ve çılgınlık içindedir.” (Kamer, 43-47)

         Fir’avn da, etrafındaki askerlerine güvenerek kendisini güçlü zannediyordu, ancak yüce Allah’ın emri geldiğinde zillet içerisinde helak olmuş, pişmanlığı ona bir fayda sağlamamıştır. Bu zelilce helak, Erdoğan’a da inşaAllah yakındır.

         “Fir’avn kavmine seslenip dedi ki: ‘Ey kavmim, Mısır mülkü ve şu altımdan akıp giden ırmaklar benim değil mi, görmüyor musunuz,” (Zuhruf, 51)

         “İsrail oğullarını denizden geçirdik, ancak Fir’avn ve askerleri zulmetmek isteyerek onların peşi sıra gittiler; nihâyet boğulacağını anladığı zaman dedi ki: ‘Gerçekten O’na iman ettim, İsrailoğullarının kendisine iman ettiği kimseden başka ilah yoktur ve ben de Müslümanlardanım!’

         Şimdi mi, doğrusu daha önce isyan etmiş, bozgunculardan olmuştun! İşte bugün senin bedenini, senden sonraki kimseler için bir ibret olarak kurtaracağız ve şüphesiz insanlardan çoğu ayetlerimizden hakikaten gafildirler.” (Yunus, 90-92)

         Kendisi, demokratik küfür sistemine iman ettiği, bu sistemin kurucusu olarak bilinen M. Kemal’i ilah edindiği, Kur’ani buyrukta ifade edildiği üzere azgın bir kâfir, zalim bir despot ve bir putperest olduğu halde, Kur’an’a dil uzatma cüretini gösterebilmiştir.

         Erdoğan, İngiltere, ABD ve İsrail efendilerinin AKP çetesini bir proje olarak kurduklarında kendisinden istenilen İsrail’in güvenliği için Füze kalkanını alelacele Malatya’ya kondurduktan sonra BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) yani sınırların değişmesi ve İslâm’ın yeniden yorumlanmasında ABD’ye yardımcı olacağı vaadini yerine getirmeyi taahhüt etmişti.

         Füze kalkanını alelacele Malatya’ya kondurdu, Ortadoğu’yu, BOP projesi kapsamında sınırların değişmesi adına kan çanağına dönüştüren ABD’ye ve Haçlılara her türlü desteği verdi, İncirlik üssünü onlara açtı. Böylece Erdoğan’ın ve AKP çetesinin desteği ile yüzbinlerce masum insan, çoluk çocuk, yaşlı, kadın denilmeden katledildi.

         Efendilerine verdiği sözün üçüncü aşaması olan İslâm’ın yeniden yorumlanması için Erdoğan, ağzındaki İslâm’a olan kinini nihayet kusarak “İslâm’ı, 14 asır önceki hükümlerle uygulayamazsınız” diyerek tarihsel zorbalara parmak ısırtmıştır.

         Allah düşmanları helak olmaya mahkumdurlar

         Erdoğan, düşüncesizce ifade ettiği “İslâm’ı, 14 asır önceki hükümlerle uygulayamazsınız” sözü ile haddi iyiden iyiye aştığını, azgınlık, inkâr ve küfründe sınır tanımadığını açıkça ortaya koymuş, yüce Allah’ın hükümlerine dil uzatarak Rabb’ine karşı bir savaş başlatmıştır. Ancak bu savaşta helak olacak olan Erdoğan ve taifesidir.

         “Ne zaman ki Ad, haksız yere yeryüzünde büyüklük tasladılar ve dediler ki: ‘Kuvvetçe bizden daha güçlü kim var?’ görmediler mi, şüphesiz Allah’tır, ki O, onları yaratandır, kuvvetçe onlardan daha güçlüdür; Bizim ayetlerimizi bilerek inkâr ediyorlardı.

         Bunun üzerine Biz de, dünya hayatında alçaltıcı azabı tattırmak için o uğursuz günlerde dondurucu bir rüzgârı onların üzerlerine gönderdik ve ahiret azabı ise daha alçaltıcıdır ve onlara yardım edilmeyecektir.” (Fussilet, 15-16)

         Bütün zorba diktatörler, kendilerini üstün görmüşler, azgınlıklarında haddi aşarak Rab’lerine isyan etmişlerdir. Zorbaların isyanları, kendi sonlarını hazırlamış ve ancak aşağılık kendi bir şekilde helaklarını çabuklaştırmışlardır. Bu son zamanların en zorba diktatörü Erdoğan’ı da bulacak ve hak ettiği o alçaltıcı azabı inşaAllah dünyada tadacaktır.

         “Bu yüzden onlardan daha güçlü olanları vurarak helâk ettik ve öncekilerin örneği geçti.” (Zuhruf, 8)

         “Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik; onlar, bunlardan daha şiddetli; beldelere saldırıyorlardı, kaçacak yerleri oldu mu? Şüphesiz bunda, kalbi olan yahut kulak veren ve ona şahit olan kimse için bir öğüt vardır.” (Kaf, 36-37)

         Erdoğan’ı yüce Allah’ın aşağılatıcı azabından ne etrafına ördüğü etten güvenliği, ne hizmette kusur etmediği efendisi ABD, Haçlılar ve dostu Rusya ve ne de arkasındaki bilinçsiz halk sürüsü kurtaracaktır. Biiznillah o azap da uzak değildir.

         Yüce Allah’ın hükümleri, T.C. anayasası mıdır ki, güncellensin

         Erdoğan, yüce Allah’ın hükümlerini, kendilerini hüküm koyucu olarak gören, ancak yarın kendilerinin bile ne olacaklarını bilmekten aciz zavallı üç-beş milletvekilinin çıkardıkları saçmalıklar manzumesi kanunlar mı sanıyor ki değişmesinden dem vuruyor Erdoğan. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır ki, alemlerin Rabb’inin indirdiği, zaten evrensel ve çağlarüstü olan hükümlerin değiştirilmesini istiyor.

         Erdoğan’ın bu küfür ve azgınlık içeren sözü, tarihsel atalarının ifade ettikleri inkârlarının benzeri bir haddi aşmadır. Onlar da, yüce Allah’ın hükümlerini beğenmemiş, değişmesini istemişlerdir. Bugün bu azgınlığı Erdoğan üstlenmiş görünmektedir.

         “Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğu zaman, bize kavuşmayı ummayan kimseler dedi ki: ‘Bundan başka bir okuma ile gel yahut onu değiştir.’ De ki: ‘Kendi nefsimden söyleyip onu değiştirmem benim için kesinlikle mümkün değildir. Doğrusu ben, ancak bana vahyedilen şeye tabi oluyorum, şüphesiz ben, gerçekten Rabb’ime asi olursam, büyük bir günün azabından korkarım.” (Yunus, 15)

         Allah Rasulü’nün bile değiştirmeye cesaret edemediği Kur’ani hükümleri yetersiz görüp değiştirilmesini istemek, tarihsel küfrün günümüz temsilciliğini yapmaktan başka bir şey değildir. Erdoğan, putperest azgın atalarının yolunu takip ederek Kur’an’ın yetersiz olduğunu zannederek değiştirilmesini istemiştir.

         Yüce Allah (cc), ilahi mesajı yüklediği Rasulü’nü bile, bildirdiği hükümlere en ufak bir katkı yapması halinde şiddetle uyarmakta ve azap edeceğini bildirmektedir.

         “Gerçekten neredeyse seni, sana vahyettiğimizden ayırıp ondan başkasını üstümüze iftira atman için kandıracaklardı, işte o zaman seni dost edinirlerdi. Eğer biz seni gerçekten sağlamlaştırmamış olsaydık, neredeyse onlara biraz yanaşacaktın, O zaman sana hayatın iki kat ve ölümün iki katını tattırırdık, sonra bize karşı kendine bir yardımcı bulamazdın.” (İsra, 73-75)

         “Şayet o, bazı sözleri uydurup bize atfen söyleseydi, Biz de onun sağını alırdık. Sonra onun can damarını keserdik, sizden hiçbir kimse de ona engel olamazdı.” (Hakka, 44-47)

         İndirdiği hükümler konusunda hassas olan yüce Allah (cc), Kur’ani hükümleri değiştirmesi konusunda Rasulü’ne bile yetki vermez iken, kendisi demokratik dine mensup putperest bir kâfir olan Erdoğan, ABD; İngiltere ve İsrail’i razı etme adına pervasızca Kur’ani hükümlere dil uzatabiliyor ve değiştirilmesini istiyor.

         Erdoğan, elbette bu haddi aşmasının, isyan ve küfrünün cezasını, savaş açmış olduğu yüce Allah (cc) tarafından dünyada helak edilerek en acıklı bir şekilde görecek inşaAllah, ahiret hayatında da kendinden önceki azgınların barındırıldığı cehenneme, en zelil bir şekilde sürüklenerek atılacaktır.

         Güncellenecek biri varsa o da Erdoğan’ın kendisidir

        Erdoğan, öncelikle kendisini güncellemeli, içerisinde bulunduğu psikolojik anafordan kendisini kurtarmalı, eski Kasımpaşa sokaklarının düşük kabadayımsı kültür düzeyini güncelleyerek devlet adamına yakışır bir kişilik kuşanmalıdır.

         Erdoğan, neredeyse sokaktaki adam tarafından kandırılacak düzeydeki akli yeteneğini güncellemeli, ikide bir onun bunun tarafından kandırılmaktan ve bunu utanmadan ifade etmekten kurtulmalı, bir devleti idare eden biri olduğunu hatırlamalı, ona göre konuşup hareket etmelidir.

         Erdoğan, çelişkiler yumağına dönen kişiliğini güncellemeli, bir gün önce söylediklerini bir gün sonra kendisi tarafından tekzip etmeyi terk etmeli, bir devlet adamına yakışır tutarlı bir şahsiyet kuşanmalıdır.

         Erdoğan, bulunduğu yerin, Kasımpaşa sokakları olmadığını, devleti idare ettiğinin bilincine vararak bulunduğu yere uygun bir şekilde kendisini güncellemeli, konuşup söyleyeceklerini seviyeli bir üslup ile ifade etmelidir.

         Erdoğan, halkın kanı ve dini duyguları üzerine bina ettiği iktidardaki konumunu güncellemeli, halkın genç evlatlarının kanlarını siyasi malzeme etmekten kurtulmalı, kendisi puta tapan bir putperest olduğu halde insanların dini duygularını istismar ederek Kur’an’ı kendi küfür ve şirkine alet etmekten vazgeçmelidir.

         Erdoğan, bir sömürü alanı olarak gördüğü iktidardaki durumunu güncellemeli, yediği, kullandığı, çevresindekilere peşkeş çektiği her kuruştan, tüyü bitmeyen yetimlerin ve tüm halkın hakkının bulunduğunu idrak edip bu çalıp çırpmaktan ve çevresini bir ağ gibi saran soyguncu yandaşlarına peşkeş çekmekten kendisini kurtarmalıdır.

         Erdoğan, Türkiye’nin önemli bir konuma sahip olduğunun bilincine vararak komşu ülkelerle ilişkilerini yeniden güncellemeli, dost diye empoze ettiği gerçekte birer düşman olan ABD, Rusya, İngiltere, İsrail başta olmak üzere tüm dış ülkelerle ilişkilerini tutarlı, seviyeli, onurlu bir politika zeminine taşımalı, her görüştüğü ülke lideri yanında “Dostum” diyerek kendisini acziyet içerisinde göstermekten kurtulmalıdır.

         Erdoğan, bir devletin kendisine özgü bir dış ilişkileri olduğunu düşünerek Türkiye’nin dış ilişkilerini güncellemeli, devletlerarası ilişkilerin çıkarlar çerçevesinde düzenlendiğini öğrenmeli, Kasımpaşalı kültürü ile görüştüğü her liderle dost olduğunu söylemekten ve onların yanında zoraki dostluk pozu vermekten kendisini kurtarmalıdır.

        Erdoğan, tüm yaptıklarının hesabını Rabb’ine vereceğini düşünerek kendisini güncellemeli, yukarıda anlatılanları birebir yaptıktan sonra ilkel toplumlarda bile neredeyse benzeri bulunmayan putlara tapmaktan vazgeçmeli, putperestliğin, kişinin onur ve haysiyetini yok eden ilkel bir tapınma şekli olduğunun farkına vararak terk etmeli, kendisini yoktan var eden Rabb’ine yönelerek tevbe edip iman etmeli, kendisini düzelterek Müslüman olmalıdır.

         Erdoğan, baştan başa kendisini güncellemediği sürece tarihteki benzeri putperest müşrikler, azgın diktatör zorbalar gibi dünyada en zelil bir şekilde helak olacağını, ahirette ise, küçük düşürücü acıklı azaba sürükleneceğini ve cehennemde ebediyen kalacağını düşünmelidir.

         En nihayetinde Erdoğan, aciz ve zavallı bir kul olduğunu idrak ederek o putperest küfür ve şirk haliyle Kur’an’ı küfrüne alet etmekten, yüce Allah’a, İslâm’a, Müslümanlara ve halka karşı kin ve düşmanlığını terk etmeli, hiç olmazsa küfür, şirk ve putperestliğinde mert olmalıdır. İkiyüzlü politikalarından, insanları aldatmaktan vazgeçmelidir.

         Yüce Allah (cc) hükümlerini, çağlarüstü ve evrensel olarak güncellemiştir

         Yüce Allah’ın hükümlerini ancak O, Kendisi güncellemiş ve onu Kıyamete kadar gelecek insanların hayatlarının her alanına apaçık hükümlerini göndermiştir. Çünkü O, kullarının her halini bilmekte ve ona göre onlar için hüküm koymaktadır.

          “Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesvese verdiğini biliriz, Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 16)

         “Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman Allah’a ve Rasulü’ne icabet edin ve bilin ki şüphesiz Allah, kişi ile onun kalbi arasına girer ve muhakkak siz, O’nun huzuruna toplanacaksınız.” (Enfal, 24)

         Yüce Allah (cc), yarattığı kullarını her halini bilerek ona göre hükümlerini vazetmiş, bunu kıyamete kadar gelecek nesillerin hayatlarını düzenleyecek şekilde evrensel ve çağlarüstü kılarak son Rasulü ile güncellemiştir.

         Alemlerin Rabb’i olan yüce Allah (cc), yegâne tek ilahtır. Bu nedenle hükümlerini ancak kendisi değiştirebilir ki, son Rasulü ile beraber bu güncellemeyi yapmış ve kıyamete kadar baki kılmıştır. Yüce Allah’ın, kullarının yeryüzündeki hayatlarını düzenlemek için indirdiği hükümleri beğenmeyerek güncellenmesini istemek, apaçık bir şekilde ilahlık taslamaktır. Oysa yüce Allah’tan başka bir ilah yoktur.

         “İlahınız bir tek İlah’tır, O’ndan başka ilah yoktur, Rahman’dır, Rahim’dir.” (Bakara, 163)

         “Gerçekten sizin ilahınız Allah’tır ki O’ndan başka ilah yoktur; ilmen, her şeyi kuşatmıştır.” (Taha, 98)

         İnsanlar, ancak insanlar tarafından konulan kanunları güncelleyebilirler, çünkü o kanunları koyan, kendisinin ne olacağını bilmekten aciz olan kimselerdir. Bu nedenle aciz olan başka biri önceki aciz kişinin koyduğu hükmü güncelleyerek yenisini koyabilir. Ancak sözkonusu alemlerin Rabb’i yüce Allah’ın hükümleri olunca işte bunu istemek, ilahlık taslamak, haddi aşmak, azgınlık, küfür ve isyanda sınır tanımamaktır. Çünkü kâinatta yüce Allah’ın hükümlerini güncelleyecek güçte başka bir ilah yoktur.

         Yüce Allah (cc), tek bir ilah olduğunu bildirmiş, her şeyi ilmen kuşatmıştır. Ondan başka bir ilah olmuş olsaydı, bu durumda yeryüzünde her şey ifsat olurdu.

         “Şayet (yer ve göğün) ikisinde Allah’tan başka ilahlar olsaydı, ikisi de fesada uğrardı. Şüphesiz arşın Rabb’i Allah, vasıflandırdıkları şeylerden yücedir.” (Enbiya, 22)

         Yerde ve göklerde yüce Allah’tan başka bir ilah olmadığına göre, O’nun indirdiği hükümleri değiştirmek de hiç kimsenin haddine değildir. Hele hele kendisi, demokratik dine mensup olan, demokratik sistemin kurucusu M. Kemal’i ilah edinip ona tapan Erdoğan’ın haddine hiç değil değildir.

         Yüce Allah’ın hükümleri ile hükmetmeyerek kâfir, putlara taparak putperest olan Erdoğan’ın değil Allah’ın hükümlerini güncellemesi, o hükümleri, putperest, müşrik ağzına bile alamaz, almaya hakkı da yetkisi de yoktur.

         Kendisi bir tağut olan Erdoğan’ın, haddi aşarak ilahlık taslayarak Allah’ın hükümleri ile ilgili düşüncesizce sarf ettiği sözlerine destek olan vakıf ve dernek gibi şirk ve küfür yuvalarında yuvalanan, televizyon kanallarında din tüccarlığı yapan tüm Samiri soylu bel’amlar, Erdoğan’ı ilah edinmiş, onun tarafında durarak yüce Allah’a ve O’nun hükümlerine savaş açmışlardır.

         “İman edenler Allah yolunda savaşırlar, kâfirler de tağut yolunda savaşırlar; o halde şeytanın dostlarıyla savaşın, şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır.” (Nisa, 76)

         Erdoğan ve sihirbazları konumundaki Samiri soylu bel’amlar ile bunlara tabi olup destek verenler, yüce Allah’ın hükümlerine karşı saflarını küfür ve isyan cephesi olarak belirlemişlerdir. Bunlar, geleneksel olarak Müslüman olduklarını ifade etseler de, kendilerine Hak belli olduktan sonra Rasulullah (as)’ın davet metodunu terk ettikleri, Rasul’e karşı geldikleri ve Müslümanların yolundan ayrıldıkları için Müslüman değildirler.

         “Kim, kendisine hidayet açıklandıktan sonra Rasul’e karşı gelir ve Mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu döndüğü yola yöneltiriz ve cehenneme sokarız; ne kötü bir dönüştür!” (Nisa, 115)

         Erdoğan’ın, Samiri soylu bel’amların ve peşlerinde sürükledikleri bilinçsiz yığınların durumları, Rasulullah (as)’ın davet metodunu terk ettikleri, onu beğenmedikleri için tıpkı ayette belirtildiği gibidir.

 “Onlara bir ayet geldiği zaman derler ki: ‘Allah’ın Rasulü’ne verilen şeyin benzeri bize verilinceye kadar kesinlikle iman etmeyeceğiz.’ Allah, Risalatını koyacağı yeri en iyi bilendir; günah işleyen kimselere yakında Allah katından bir aşağılanma ve hilekâr olmalarından dolayı çetin bir azap isabet edecektir.” (En’am, 124)

         Yüce Allah’ın laneti, iki cihanda da azabı, onun gönderdiği hükümleri beğenmeyip değiştirmek isteyen ve onlara tabi olanların üzerine olsun. Âmin!

Ramazan Yılmaz: 2018.04.10