Press ESC to close

Ey tarikatçılar, siz hangi dine mensupsunuz?

İslâm’da ibadetler belirlenmiştir

Yüce Allah (cc), Kendisine yapılacak bireysel ve toplumsal ibadetlerin, namazdan cihada kadar, ne olduklarını, ne zaman ve hangi şartlarda yerine getirileceğini Kur’an’da apaçık bir şekilde belirtmiş, bunların nasıl yapılacağı konusunda rasullerini ve nihayet son Rasulünü en güzel örnek olarak vermiştir.

Yüce Allah’a, O’nun indirdiği Kur’an’a ve Rasulullah (as)’a iman edenler, Kur’an’da belirtilen ibadetleri, vahyin belirlediği esaslar içerisinde Rasulullah (as)’ın eda ettiği gibi eda ederler. Bunun dışında ibadetler ihdas etmek, yüce Allah’a ve Rasulüne karşı gelmek ve apaçık bir sapıklığa düşmektir.

“Allah ve Rasulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık mü’min erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur; kim Allah'a ve Rasulüne karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzap, 36)

Yüce Allah (cc), gönderdiği ve razı olduğu dini tamamladığını ve din olarak İslâm’ı beğendiğini bildirmiştir.

“… Bugün sizin için dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm'a razı oldum…” (Maide, 3)

İslâm’da, bireysel ibadetler namaz, oruç, hac, zekât, sadaka, tebliğ ve cihad başlıkları altında belirtilmiş, bunların ne zaman nasıl yapılacakları, şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanmıştır. Bu açıklananlar dışında İslâm adına ibadet ihdas etmek, belirtilen ibadetlere ekleme ve çıkarmalar yapmak, başka bir din ihdas etmektir ki bu, apaçık bir sapıklıktır.

“Artık kim bundan sonra dönerse, işte onlar fasıklardır; Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar; oysa göklerde ve yerde olanların hepsi, ister istemez, O'na teslim olmuştur ve O'na döndürüleceklerdir.” (Al-i İmran, 82-83)

Rasulullah (as), dinin tamamlandığını, bundan sonra din adına uydurulacak her şeyin bid’at, her bid’atın sapıklık ve cehennemde olacağını bildirmiştir. Bu nedenle ne adına olursa olsun, din adına ibadet ihdas etmek, kişiye ancak cehennemin acı azabını kazandıracaktır.

Rasulullah (as) döneminde üç kişi, sürekli oruç tutuyor, sabahlara kadar namaz kılıyor, eşlerine de yaklaşmıyorlardı. Bu durumu merak eden eşleri, Rasulullah (as)’a giderek eşlerinin bu yaptıklarını söylüyorlar ve bunun yeni bir emir olup olmadığını soruyorlar. Rasulullah (as), böyle bir ayetin olmadığını söylüyor ve bu üç kişinin de hazır bulundukları bir sohbetinde şöyle buyuruyor.

“Siz şöyle şöyle söyleyen kimselersiniz değil mi; fakat şunu biliniz ki ben, sizin Allah'tan en çok korkanınız ve kötülükten korunanızım; böyle iken ben oruç da tutarım iftar da ederim; gecenin bir kısmında namaz kılarım, bir kısmında da istirahat ederim; kadınlarla da evlenirim. Her kim benim bu yolumdan gitmez de ondan yüz çevirirse benden değildir.”

Yüce Allah (cc), doğru yolu apaçık bir şekilde belirtmiş, Rasulünü bu konuda en güzel örnek olarak vermiş, ona uyanların mü’minler olduklarını ve bu yolun esas olduğunu bildirmiştir. Bu esasın dışında yol edinmek sapıklık ve sapıkların sonu cehennemdir..

“Kim de kendisine doğru yol belli olduktan sonra Rasul’e karşı gelir ve mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü yola yöneltiriz ve cehenneme sokarız; ne kötü bir gidiş yeridir orası!” (Nisa, 115)

Ey tarikatçılar, siz hangi dine mensupsunuz?

Ey tarikatçılar! Rasulullah (as) ve arkadaşları, hayatları boyunca yüce Allah’ın bildirdiği ibadetler dışında başka hiçbir ibadet yapmamışlardır. Sizin bugün yaptığınız ve koro halindeki seslendirdiğiniz, bağırıp çağırmalarınız, birçoğu def eşliğinde seslendirdiğiniz şarkı türünden ilahileriniz, halay çekerek, dans ederek, dansöz oynatarak yaptığınız hareketleriniz, rabıta adı altında şeyhinizi ilahlaştırmanız, yüce Allah’a aracılar edinerek dua etmeniz, ne Kur’an’da mevcut ne de Rasulullah (as) tarafından yapılmıştır.

Ey tarikatçılar, sizin ibadet olarak yaptığınız bu gayri İslâmi hareketleriniz, tahrif edilmiş dinlerde de bulunmamaktadır. Sapıklık üzerine bina ettiğiniz bu ibadetleriniz İslâm’da bulunmadığı gibi, yüce Allah’ı ikinci plana iten ve itikat haline getirdiğiniz, şeyh olmadan yüce Allah’a ulaşamayacağınız düşünceniz de İslâm’da yoktur. Kilisede papazların, insanların günahlarını affetme saçmalıkları bile sizin işlediğiniz küfür ve şirkten daha ehvendir.

Ey tarikatçılar, açıp okumaktan korktuğunuz, anlamaktan uzak bulunduğunuz, ancak yüzünüz kızarmadan iman ettiğinizi iddia ettiğiniz Kur’an’da yüce Allah (cc) sizlere, şah damarınızda daha çok yakın olduğunu, kalbinizle sizin arasında bulunduğunu, dua ettiğinizde duanıza hemen karşılık vereceğini bildiriyor.

“Kullarım, sana benden sorar(lar)sa, Ben (onlara) yakınım. dua eden, bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm; o halde onlar da bana karşılık versinler, bana iman etsinlerr ki, doğru yolu bulsunlar.” (Bakara, 186)

“Rabbiniz buyurdu ki: ‘Bana dua edin, duanızı kabul edeyim; Bana kulluk etmeğe tenezzül etmeyenler, aşağılık olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min, 60)

“Ey iman edenler (elçi),  sizi yaşatacak şeylere çağırdığı zaman Allah'ın ve Rasulünün çağrısına koşun ve bilin ki, Allah, kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz, O'nun huzaruna toplanacaksınız.” (Enfal, 24)

“Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıldadığını biliriz, çünkü biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 16)

Ey tarikatçılar, bütün bu ayetler, yüce Allah’ın sizlere, sizden bile yakın olduğunu, bu nedenle Kendisi ile aranıza aracılar sokmanızın doğru olmadığını, hatta aracılar koymanız halinde sizlerin yalancı ve kâfirler olduklarınızı bildiriyor.

“Biz bu Kitabı sana hak ile indirdik; sen dini yalnız Allah'a halis kılarak O'na kulluk et; iyi bil ki, halis din yalnız Allâh'ındır; O'ndan başka veliler edinerek: ‘Biz bunlara, sırf bizi Allah'a yaklaştırmaları için itaat ediyoruz’ diyenler, elbette Allah, onlar arasında, ayrılığa düştükleri konuda hükmünü verecektir, Allah, yalancı, kâfir insanı hidayete iletmez.” (Zümer, 2-3)

Ey tarikatçılar, ayetleri iyi okuyun; yüce Allah (cc), halis dinini Kur’an’da bildirmiş ve o bildirilenlere hiçbir şey katmadan olduğu gibi yaşamanızı emretmiştir. Allah’a yaklaşmak için aracılar edinenlerin, Allah’ın bildirdiği halis dini bozduklarını, bu nedenle yalan söyleyip küfre girdiklerini haber veriyor.

Ey tarikatçılar, bu ayetlere göre sizler, yüce Allah’ın küfür ve şirk olarak bildirdiği ve Kur’an’da olmayan, Rasulullah (as)’ın hiç yapmadığı amelleri yapıyor, Allah ile aranıza aracılar sokuyorsunuz. Bunların, İslâm dini ile uzaktan yakından ilgisi bulunmamaktadır.

O halde sizler, hangi dine mensupsunuz? İslâm dinine mensup olduğunuzu söylemeyin, çünkü ayetlerde gördüğünüz gibi itikadınız, yapıp söyledikleriniz nedeniyle Kur’an sizlere yalancı kâfirler diyor. Sizlerin kâfir olduğunu bildiren İslâm dinine gerçekten girmek ve Müslümanlardan olmak istiyorsanız, Rabb’inizin bildirdiği ayetlere göre hareket edip hemen o sizleri şirk ve küfre sokan tarikatlerden ayrılıp tevbe edin, Rabb’inize yönelin. Aksi halde şeyhlerinizle beraber içinde sürekli kalacağınız cehenneme gireceğinizi bilin.

Ey tarikatçılar, bakınız Rabbiniz sizlere tevbe etme fırsatı veriyor ve ölüm gelmeden en güzel söz olan Kur’an’a yönelmenizi istiyor. Haydi, tevbe edip şirk ve küfürden kurtulmak ve Müslüman olmak için bu fırsatı kaçırmayın.

“(Tarafımdan onlara) de ki: ‘Ey nefislerine karşı aşırı giden kullarım, Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin, Allah bütün günahları bağışlar, çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Size azap gelip çatmadan Rabbinize dönün, O'na teslim olun, sonra size yardım edilmez; ansızın ve hiç farkına varmadığınız bir sırada size azap gelmezden önce Rabbinizden size indirilenin en güzeline uyun.” (Zümer, 53-55)

Karar sizin! Ya Rabb’inize yönelir, tevbe eder Müslüman olursunuz ya da tapındığınız şeyhlerinizle beraber, içerisinde ebedi kalmak üzere cehennem girersiniz.

Ramazan Yılmaz: 2014.06.23

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir