Şehit ve Şehitlik

Mart 25, 2020 0 Yazar: admin

İslâm dini, kendisine iman edenlerin dünya hayatında neler yapacaklarını, nelerden kaçınacaklarını, neler söyleyip neleri söylemeyeceklerini, en ince teferruatına kadar, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklamıştır. Kur’an’ı kerimde bildirilen esasların bir kısmı belli bazı kavramlarla ifade edilirler. Örneğin, Tevhid, iman, şefaat, zikir, şehitlik, şirk, nifak, fısk ve küfür kavramlarının ne oldukları, neyi ifade ettikleri, hangi durumda ve kimleri sıfatlandırmak için kullanılacakları çok açık bir şekilde açıklanmıştır.

Yüce Allah’a iman edenler, değer yargılarını Rab’lerinin kendilerine bildirdiği esaslara göre belirlemekle mükelleftirler. İslâmi kavramlara, ifade ettikleri anlamlar dışında manalar yüklenmesi ve bu içerikleri değiştirilmiş kavramların İslâm’danmış gibi kullanılması kullanıcılara ağır sorumluluklar getirecektir. Çünkü bu durumda böyle kimseler yüce Allah’ın üzerine iftira atmış olacaklar ki, yüce Allah’ın üzerine iftira atanlar da her iki dünyada hüsran olacaklardır.

İnsan, zayıf ve acizdir, yüce Allah (cc) gönderdiği Tevhidi esaslarla bu zayıf ve aciz insana yol göstermiş, indirdiği ilahi mesajla onu bilgilendirmiş böylece güçlü bir yapıya kavuşmasını istemiştir. İnsanlardan bir kısmı, kendilerindeki eksiklikleri Rab’lerinin gönderdiği ilahi mesajla giderecek yerde karşılaştıkları sorunları ya kendi hevalarından çözümler üreterek ya da ilahi mesajın kavramlarını kendi mantıklarına göre çarpıtarak bir çıkış yolu aramışlar ve kendi kendilerini tatmin edecek formüller bulmaya çalışmışlardır.

Kendilerine gönderilen ilahi mesajı hevalarına göre değiştiren insanlar, zaman içerisinde ilahi mesajla taban tabana zıt bir din anlayışına sahip oldular ve bunu Hak din sanarak inanmaya başladılar. Bugün gelinen nokta, Mekke cahiliye şirk toplumunun inandığı Hanif din anlayışından farklı değildir. Kur’an’da verilen ilahi bilgilere bakıldığında, Mekke cahili şirk toplumunun inandığı Hanif din ile günümüz cahiliye insanlarının inandıkları İslami anlayış birebir örtüşmektedir.

İlahi mesajın hemen tüm kavramlarının içini boşaltan, anlamlarını kendi hevalarına göre değiştiren çağımız insanı, uydurdukları bid’at ve hurafelerle yüce Allah’ın rızasını kazanacaklarını zannetmektedirler. Çağımız insanının kendi zanlarınca değiştirdikleri kavramlardan biri de şehitliktir.

Şehitlik

Yüce Allah (cc), tarafından övülen ve teşvik edilen şehitlik, hiç kuşkusuzdur ki, yüce ve çok değerli bir makamdır. Yüce Allah (cc), Kur’an’da şehitleri, peygamberler ve sıddıklarla beraber zikretmiş ve birçok ayette onların durumlarını ve onlara verilen mükâfatların ne olduğunu açıklamıştır.

“Kim Allah’a ve Rasule itaat ederse işte onlar, Allâh’ın nimet verdiği peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salihlerle beraberdir. Onlar da ne güzel arkadaştır! Bu nimet, Allah’tandır. Bilen olarak Allâh yeter.” (Nisa, 69-70)

Kur’an, peygamberler ve salihlerle beraber zikredilecek kadar büyük bir makam olan şehitliğin ne olduğunu, şehidin kime söylendiğini, nasıl şehit olunacağını çok açık bir şekilde belirtmiş ve yüce Allah’ın ancak bu şekilde şehid olacaklardan razı olacağını bildirmiştir.

Şehitlik makamının, peygamberler ve salihlerle beraber anılmasının en önemli nedeni, şehitlerin de peygamber ve salihler gibi yüce Allah yolunda mücadele etmeleri ve insanlara Tevhidi esasları ulaştırmalarıdır.

Peygamberler, Tevhidi esasları sözel olarak insanlara tebliğ ederlerken, salih kimseler, Allah yolunda mallarını harcayıp salih amellerde bulunarak tebliğ çalışmalarına katkıda bulunmaktadırlar. Şehitler ise, hayatları bahasına canlarını ortaya koyarak Tevhidi esasları ve ilahi mesajı insanlara ulaştırmaya çalışmışlar ve İslâm düşmanlarından gelen saldırılara karşı mücadele etmektedirler.

Şehit olmak için ilk ve en önemli husus, Allah yolunda, O’nun dini uğrunda mücadele ederken ölmektir. Yüce Allah’ın indirdiği Tevhidi esasların insanlara ulaştırılması için çalışan kimseler, bu yolda ölür ya da öldürülürlerse şehittirler.

“Allâh, mü’minlerden canlarını ve mallarını cennet kendilerinin olmak üzere satın almıştır. Allâh yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler. Bu, Allâh’ın, Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da üstlendiği gerçek bir sözdür! Kim Allah’tan daha çok sözünde durabilir? O halde O’nunla yaptığınız bu alışverişinizden ötürü sevinin. Gerçekten bu, büyük başarıdır.” (Tevbe, 111)

"Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıklarından daha iyidir." (Al-i İmran,157)

Burada hüküm oldukça açıktır; Allah yolunda mal ve canlarla mücadele ederken ve gerektiğinde savaşırken ölen kimseler şehittirler. Şehitlik, İslâmi bir kavramdır ve ancak İslâmi esaslar doğrultusunda vuku bulursa bu anlam gerçek manasını bulur.

Kur’an, şehitlik makamına ulaşan kimseleri, peygamberler ve salihler ile beraber zikrederek şehitliğin ancak Allah yolunda mücadele edilmesi ile mümkün olacağını ortaya koymuştur. Burada temel amaç, yüce Allah’ın indirdiği Tevhidi esasları öncelemek ve bunları diğer insanlara ulaştırmaktır. Bu nedenle İslâmi bir amaç ve içerik dışında hangi nedenle ölünürse ölünsün şehit olunmaz.

“İnsanlardan öylesi de var ki, canını, Allah’ın rızasını kazanmaya satar; Allah da kullara karşı çok şefkatlidir.” (2 Bakara, 207)

Şehitlikte amaç bellidir; yüce Allah’ın rızasını kazanmaktır. Bu amaç için çalışan ve bu uğurda hayatını kaybeden kimseler, ister savaşta, isterse Tevhidi esasları tebliğ ya da şirk ve küfür ehlinin baskıları sonucunda hicret ederlerken hayatlarını kaybetsinler, şehittirler.

“Allâh yolunda hicret edip sonra öldürülen veya ölenlere gelince, Allâh onları en güzel bir rızıkla besleyecektir. Doğrusu Allâh, rızık verenlerin en iyisidir.” (Hac, 58)

"Eğer Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz, Allah’ın size lütfedeceği mağfiret ve rahmet onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır. Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de muhakkak ki Allah’ın huzurunda toplanacaksınız." (Ali İmran, 157-158)

Şehitlik, yalnızca savaş durumunda değil, Allah yolunda uğranılan baskı ve zulümler sonucunda hicret edilmesi, zorba şirk ve küfür düzenleri zoruyla sürgüne gönderilmesi sonucunda hicret edilen yerlerde ya da yollarda ölünmesi halinde de insan şehittir.

Yüce Allah (cc), kendi yolunda mücadele eden Müslümanların çalışmalarını zayi etmeyecek ve onları en güzel bir şekilde mükâfatlandıracaktır. Verilecek mükâfatlar yanında yüce Allah (cc), o kimselerin geçmiş hayatlarında yaptıkları günahları da bağışlayacaktır.

“Rableri onlara karşılık verdi: ‘Ben, sizden erkek kadın, hiçbir çalışanın işini zayi etmeyeceğim. Hep birbirinizdensiniz; göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkence edilenler, vuruşanlar ve öldürülenler. Elbette onların kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. Allâh katından bir karşılık olarak. Karşılıkların en güzeli Allâh katındadır.” (Al-i İmran, 195)

Ayet-i kerimede belirtilen ‘Ben, sizden erkek kadın, hiçbir çalışanın işini zayi etmeyeceğim.” Hükmü doğrultusunda Rasulullah (as), Allah yolunda çalışan bir kimsenin, bu çalışmalarını sürdürdüğü süre içerisinde, yatağında ölse bile şehitlik makamına ulaşacağını söylemektedir.

Sehl ibnu Hanif (r.a.)’den Rasulullah (a.s)’ın şöyle dediği rivayet edilir: ‘Allah Teâlâ’dan samimiyetle şehadeti talep eden kimse yatağında ölse de Allah onu şehitler makamına ulaştıracak." (Ebu Davud, Müslim, Tirmizi, Nesai ve Ibnu Mace)

"Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda alınan herhangi bir yara kıyamet gününde ayni şekilde görülecek. Rengi kan renginde ve kokusu misk kokusunda olacaktır." (Buhari, Müslim)

Tevhidi esaslara iman eden bir kimseler, bu esasların kendilerine yüklediği sorumluluğun bilincinde bu din için hayatları da dâhil her şeylerini vereceklerine söz vermişler demektir. O kimseler, yaşadıkları süre içerisinde iman ettikleri esaslar doğrultusunda çalışmalarını sürdürdükleri sürece sözlerinde durmuşlar demektir.

“Mü’minlerden öyle erkekler var ki, Allah’a verdikleri sözde durdular; onlardan kimi adağını yerine getirdi, kimi de beklemektedir, sözlerini değiştirmemişlerdir.” (Ahzab, 23)

Mü’minler için dünya, ahirete giden yol üzerinde, kısa bir süre için dinlenme yeridir. Onlar, asıl menzillerinin ahiret olduğu bilinci ile hareket ederler ve her hareketlerini buna göre yaparlar. Bu nedenle kısa süreli dinlenme yeri olan dünya hayatının yapay güzelliğine, süsüne, göz boyayan cazibesine aldanmazlar. Çünkü gidecekleri menzilde, dünyadaki bu aldatıcı güzelliklerin gerçekleri ve en iyileri mevcuttur. Bu nedenle, bir an önce asıl menzillerine ulaşmak için çalışırlar, bütün maddi ve bedeni değerlerini bu uğurda ortaya koyarlar. Onlar dünyada Allah’ın rızası için verdiklerinin ahirette karşılığını kat kat fazla alacaklarını çok iyi bilmekteler.

“Kim de ahireti ister ve inanarak ona yaraşır biçimde çalışırsa, öylelerinin çalışmalarının karşılığı verilir.” (İsra, 19)

“Dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allâh yolunda savaşsınlar. Kim Allâh yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz." (Nisa, 74)

Yüce Allah’ın indirdiği Tevhidi esaslara iman etmeyenler, iman ettiklerini söyleseler bile ve bu iman ettikleri esaslar doğrultusunda çalışmayanlar, hangi halde ölürlerse ölsün ya da öldürülsün şehit olmaz. Rasulullah (as) döneminde, meydana gelen bir olay, iman edilmeden ve iman edildikten sonra o uğurda çalışılmadan şehit olunmayacağına çok güzel bir örnektir.

Bir gün savaşmak üzere gelen bir kimse Peygamber (as)’a: "Ey Allah’ın Rasulü önce savaşayım mı, yoksa iman mı edeyim?" diye sorduğunda, Rasulullah (as), "Önce iman et, sonra savaş" buyurmuştur. Bunun üzerine o kişi Kelime-i Tevhidi söyleyerek iman ettiğini ifade etmiş ve savaşmaya başlamış ve o savaşta şehit olmuştu. O kimsenin şehit olduğunu duyan Rasulullah (as) "İşte o, az amel işleyip çok mükâfat kazandı." buyurmuştur. Bu olay da gösteriyor ki, iman etmeden ve inanılan esaslar doğrultusunda çalışmadan kişi şehit olmaz.

Şehitlerin Allah Yanındaki Durumu

Allah yolunda şehitlik, büyük bir makam olunca verilecek mükâfat da o oranda büyüktür. Yüce Allah (cc), kendi yolunda ölen ya da öldürülenlerin öncelikle ölü olmadıklarını bildirmektedir.

“Allâh yolunda öldürülenlere, ‘ölüler’ demeyin; kesinlikle, onlar diridirler, ama siz farkında olmazsınız.” (Bakara, 154)

Şehitler, insanlara göre ölmüş kimselerdir. Bu nedenle insanlar onlar için ağlar, yas tutarlar. Ancak yüce Allah (cc), şehitlerin sıradan ölüler gibi olmadıklarını, onların yüce katında diri olduklarını ve rızıklandıklarını bildirmektedir.

“Allâh yolunda öldürülenleri ölüler sanma; kesinlikle (onlar) diridirler, Rableri katında rızıklanmaktadırlar. Allâh’ın, keremiyle kendilerine verilenlerden (dolayı) sevinçli olarak, arkalarından henüz kendilerine yetişemeyenlere de korku olmadığına, onların da üzüntüye uğramayacaklarına sevinirler.” (Al-i İmran, 169-170)

Yüce Allah’ın bu övgüsüne mazhar olmak, insan için elbette başlı başına çok büyük bir mükâfattır. İkinci büyük mükâfat şehitlerin, peygamberler ve salihlerle anılmaları ve onların, diğer insanlara örnek gösterilmeleridir. Bu her insana kolay kolay nasip olmayacak bir mükâfattır.

İnsanlar nasıl kendilerine hizmet eden birini seviyor ve mükâfatlandırıyorsa, yüce Allah (cc), da kendi yolunda mücadele edip bu yolda canlarını verenleri seviyor ve onları mükâfatlandırıyor.

“…Allâh, kendi yolunda öldürülenlerin yaptıkları işleri zayi etmeyecektir. (Muhammed, 47/4)

Rasulullah (as) da, şehitliğin ne kadar değerli olduğunu şu ifadeleri ile belirtmiştir. Bu sözü ile Rasulullah (as) Müslümanları, Allah yolunda cihada ve şehit olmaya teşvik etmiştir.

"Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, isterdim ki Allah yolunda cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim." (Buhari, Müslim)

"Muhammed’in nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer Müslümanlar için zorluğa sebep olmasaydım, Allah yolunda cihad eden hiçbir müfrezeden geri kalmazdım." (Buhari, Müslim)

Hangi Hallerde Şehit Olunur

Şehitleri övüp yücelten yüce Allah (cc), hangi hallerde şehit olunacağını da Kur’an’da açıkça belirtmiştir. Bir kişinin şehit olabilmesi için öncelikle onun, yüce Allah’ın indirdiği Tevhidi esaslara iman etmesi, hiçbir şekilde şirk koşmaması ve yalnızca yüce Allah’ı razı etmeyi amaç edinmesi gerekir. Yüce Allah’ın indirdiği Tevhidi esaslara iman ettikten sonra şu hallerde şehit olunur.

1- Allah yolunda, O’nun belirlediği esaslar dâhilinde hareket ederek çalışan ve bu çalışmalar sırasında ölen ya da öldürülen kimseler yüce Allah (cc) katında şehittirler.

"Eğer Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz," (Ali İmran, 157)

2- İslâmi davet çalışmalarını yürütürken, ülkesindeki şirk ve küfür düzenleri ve müşrik zorba kimseler tarafından işkence edilen, bunların baskı ve zulmü karşısında hayati endişe taşıyarak hicret eden kimseler, işkence altında ve hicret yolunda ya da bulundukları yerlerde ölmeleri halinde şehittirler.

“Allâh yolunda hicret edip sonra öldürülen veya ölenlere gelince,” (Hac, 58)

“Göç edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda işkence edilenler, vuruşanlar ve öldürülenler.” (Al-i İmran, 195)

3- Ahiret hayatını önceleyip, dünya hayatında o amaçla çalışan, bu uğurda malını, canını, zamanını, dünyevi bütün değerlerini veren kimselerin, bu hal üzerinde iken ölmeleri ya da öldürülmeleri halinde şehittirler.

“Dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar," (Nisa, 74)

“İnsanlardan öylesi de var ki canını, Allah’ın rızasını kazanmaya satar;” (Bakara, 207)

“Allâh, mü’minlerden canlarını ve mallarını cennet kendilerinin olmak üzere satın almıştır. Allâh yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler.” (Tevbe, 111)

4- İslâm’ın devlet haline gelmesi halinde, İslâm devletinin başlattığı cihada katılan ya da İslâm devletine yapılan saldırılara karşı savaşan kimseler şehit olurlar. Çünkü İslâm devletinin çalışmaları Allah yolundadır ve bu devlete hizmet etmek de Allah yolunda yapılan bir hizmettir.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere yüce Allah’ın rızasını öncelemek şartı ile Allah yolunda çalışan, Tevhidi ilkeleri insanlara ulaştıran, İslâm devletinin sınırlarını koruyan, İslâm devleti için savaşan kimseler, ölür ya da öldürülürlerse şehittirler.

Şehitlik, İslâmi bir kavramdır, bu nedenle kimin hangi durumda şehit olacağını da İslâm dininin Rabb’i olan yüce Allah (cc) belirler. Şari olan yüce Allah’ın belirlediği esaslar dışında hiç kimse ve hiçbir kurum, kimin hangi hallerde şehit olacağı konusunda fikir beyan edemez, karar veremez.

Yüce Allah’ın koyduğu hükümler dışında şehitlik kavramını çarpıtıp bu kavrama gayri İslâmi bir anlam yükleyenler, Hakkı batıla bulayan, İslâmi gerçekleri gizleyen, haddi aşıp yüce Allah’a isyan eden, insanları aldatan belamlardır.

Beşeri Sistemlerde Şehitlik Yoktur

Şehitlik, ancak İslam’da bulunan ve Allah yolunda mücadele edip bu uğurda şehit olanlara verilen bir unvan, bir kavramdır. Ahiret hayatına iman etmeyen, ahirete yönelik hükümleri bulunmayan, şehit diye addettikleri insanlara ahirette mükâfat veremeyen, üstelik yüce Allah’ın indirdiği Tevhidi esasları inkâr eden beşeri sistemlerde şehitlik yoktur.

Beşeri sistemler, kendilerinde bulunmayan ve İslâmi olan şehitlik kavramını kullanarak insanları aldatmaktadırlar. Yüce Allah’ın, insanların dünya hayatlarını düzenlemek için gönderdiği ilahi mesajı kabul etmeyerek reddeden, bu ilahi kanunlar yerine kendileri kanun koyup haddi aşıp yüce Allah’a isyan ederek şirk koşan beşeri sistemler, İslâm nokta-i nazarında küfür ve şirk düzenleridir.

İslâmi esaslara, bu esaslara iman eden Müslümanlara düşmanlıklarında sınır tanımayan beşeri sistemlerin ve örgütlerin, Müslümanlar tarafından reddedilmesi imani bir zorunluluktur. Çünkü bu sistem ve örgütler Kur’ani ifade ile haddi aşan birer tağutturlar. Bu ateist, tağuti sistemler ve örgütler uğrunda mücadele eden, bu sistemin koruyuculuğunu yapan kimseler, yüce Allah’a savaş açan bu sistemlerin bütün suç ve günahlarına ortak olurlar.

Kemalizm de dâhil, tüm beşeri sistemler ve PKK gibi sosyalist ve ateist örgütler, yüce Allah’ın dinine ve bu dine iman edenlere yaptıkları düşmanlık nedeniyle şeytanın dostları olan düzenler ve örgütlerdir. Şeytanın dostları olan tağuti sistemlerle mücadele etmek Müslümanların en öncelikli görevlerindendir.

“İman edenler Allâh yolunda savaşırlar, inkâr edenler de tağut (beşeri sistemler ve ideolojiler) yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarıyla savaşın, çünkü şeytanın hilesi zayıftır:” (Nisa, 76)

Allah’ın dinine düşman olan, İslâmi değerlere ve Müslümanlara savaş açan sistem ve ideolojilere hizmet edenlerin, o sistem ve ideolojiler uğrunda ölmeleri İslâmi anlamda şehitlik değildir. Yüce Allah’ın dinine savaş açan rejimler uğrunda ölenler, küfre hizmet ettikleri için küfür ve şirk içerisindedirler. Küfür ve şirk içerisinde bulunan kimseler, şehit olarak cennete değil, müşrik olarak o ideoloji sahipleriyle beraber cehenneme gideceklerdir.

“Allâh, inananların dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin dostları da tağuttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır. Onlar ateş halkıdır, orada ebedi kalacaklardır.” (Bakara, 257)

Şehitlik makamına ulaşmak isteyenlerin, öncelikle küfür sistemlerinden yüz çevirmeleri ve yüce Allah (cc) yolunda çalışmaları gerekir. Beşeri sistemler, kendileri uğrunda ölenlere şehit diyerek kendilerine destek olan halkı kandırmaktadırlar. Onlar da çok iyi biliyorlar ki, dinine savaş açtıkları yüce Allah (cc) tağut yolunda ölenlere şehitlik makamı gibi ulvi bir makamı nasip etmeyecektir.

Şehitlik İslâmi bir kavramdır ve ancak Allah yolunda mücadele etmek, O’nun dini uğurda ölmek ya da öldürülmekle elde edilebilecek bir makamdır. Bu nedenle gayri İslâmi olan ve İslâm dini ile taban tabana zıt olan demokratik küfür ve şirk sistemleri uğrunda ya da İslami olmayan PKK gibi örgütler için ölenler şehit olamazlar.

İnsanlar Aldatılıyor

Ateist Kemalist sitemler gibi beşeri sistemler ve PKK benzeri örgütler, insanları kendilerine itaat ettirmek ve onları kontrol altında tutabilmek için sürekli yalanlar üretiyor, insanları kandırıyorlar. Onların bu yalanlarından biri de şehitlik konusudur. Kendi küfür ve şirk ideolojileri uğrunda ölen kişilerin şehit oldukları yalanı ile insanları kandıran bu sistem ve örgütler, böylece kendi varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar.

İnsanlar, özellikle de Anadolu halkı çok iyi bilmelidirler ki, bu sistem ve örgütler, apaçık bir şekilde başta kendi inanç değerlerinin düşmanıdırlar. Bu nedenle onlar, hem dünya hayatında insanlara huzur vermezler, hem de ahirette kendilerinin cehenneme gitmelerine neden olurlar.

Anadolu halkı Kemalist zorba sisteme oy verdikleri, PKK türü örgütlere destek oldukları sürece hem çocukları pisipisine ölecek ve yuvalarına ateş düşecek, hem de bu Allah düşmanı, putperest sistem ve örgütle beraber cehennemi boylayacaklar. Ateist Kemalist sistem yolunda pisipisine ölen o çocukları da şehit değil, tağuta hizmet etmiş kişiler, PKK uğrunda ölenler de birer ateist olarak cehenneme gideceklerdir.

Konu oldukça açıktır, Anadolu halkı, tağuti sisteme itaat etmeye devam ederlerse her geçen gün bir başkasının evine ateş düşecek ve hem dünyada hem de ahirette perişan olacaklardır. Aynı şekilde Anadolu halkı ateist ve sosyalist PKK’ya destek vermeye devam ederlerse onların da tağuti Kemalist sisteme destek olanlardan farkları kalmayacaktır.

Yüce Allah’ın azabından ve dünya ve ahiretteki sıkıntılardan kurtulmanın tek yolu, onurlu bir mücadele ile bu ateist, dinsiz Kemalist zorbalığa ve onun ürettiği PKK’ya karşı başkaldırmak, kendilerini ve çocuklarını bu iki küfür uğrunda heba etmemek ve kendi elleri ile kendilerini ateşe atmamaktır. Yapılacak en önemli iş, yüce Allah’a gereği gibi iman etmek ve böylece hem daha fazla acılar çekmekten kurtulmak, hem de dünya ve ahirette huzura ve kurtuluşa ermektir.

Biz Müslümanlar için Kemalist zorba sistemin askerleri ile PKK militanlarının birbirinden farkları yoktur; her ikisi de İslâm ve kendi halklarının düşmanı, her ikisi de kâfir ve küfür sistemleridir, her ikisi de ABD kuklası, her ikisi de katil, her ikisi de insanlıktan nasibini almamıştır. Bu nedenle hem Kemalist zorbalık uğrunda, hem de PKK uğrunda ölen askerler ve militanlar cehennemliktirler ve şehit değillerdir.

İnsanların tabi olduğunuz demokratik şirk dini uğrunda ölenler, tağut yolunda mücadele ettikleri ya da savaştıkları için, küfür üzere ölmüş kimselerdir. Bu kimseler, yüce Allah’ın bildirdiği üzere ebediyen cehennem yakıtı olacaklardı.

Şu apaçık bir gerçektir ki, bu sisteme hizmet eden kimseler, ister Menderes, Özal ve Erbakan gibi demokratik dine, siyaseten hizmet etmiş olsunlar, isterlerse, Kemalist zorbalığın askeri olsunlar sonuç olarak küfür üzere öldükleri için sonları cehennemdir.

Bu söylediklerimizin kaynağı yüce Allah’ın indirdiği Kur’an’dır. Eğer ellerine almaktan korkmuyorlarsa, açsınlar yüce Allah’ın Kitabı Kur’an’ı da bu demokratik küfür sistemine hizmet edenlerin sonlarının ne olacağını kendileri okuyup ve görsünler.

 

Kurani Mücahede: 2012-02-11