İnsan, düşünce dünyasında taşıdığı değer yargıları ile önceliklerini belirler, hayatını düzenler. Bu, kişinin bireysel hareketinden aile hayatına, sosyal yaşamından siyasal tercihlerine kadar her şeyi kapsar. Örneğin, küfür ya da şirk içerisinde bulunan bir kimsenin yaşamı bu doğrultuda seyrederken bu kişinin, yüce Allah’a, Hakkıyla iman ederek Müslüman olması ile değer yargısı, hayatı, sosyal çevresi ve siyasi tercihi baştanbaşa değişir, kişi, bambaşka biri olur.
Evli iken iman eden bir kimse, kendisinin önceki taşıdığı değer yargısına sahip olan eşi ile arasında sorunlar başlar, sıkıntılar yaşar, evlilik hayatını artık eskisi gibi yürütemez ya eşinin de iman etmesine vesile olur ya da ayrılma zorunlu hale gelir. Çünkü müşriklerle evlenilmez.
“Zina eden erkek, zina eden veya müşrik kadından başkasını nikâhlayamaz; zina eden kadın da zina eden veya müşrik erkekten başkasını nikâhlayamaz; bu, Mü’minlere haram kılınmıştır.” (Nur, 3)
Küfür ve şirkten kurtulup iman eden bir kimse, tavırlarını açık ve net olarak ortaya koyar, ne istediğini açıkça belirtir. Bu kimse, kadın ise giyim kuşamını yeni baştan değiştirir, İslâmi kişiliğine uygun bir tavır içerisine girer.
Aile hayatı, iman edenlerin medreseleri, eğitim kurumlarıdır; bu kurumlarda eşler, birbirlerini Rab’lerinin rızası doğrultusunda tamamlayacakları gibi çocuklarını da, Rab’lerinin rızasına uygun aynı duyarlılıkla yetiştirirler. Eşlerin birbirleriyle ilişkileri, Kur’an’da bildirilen hak ve ödevler çerçevesinde devam eder.
Müslümanların evliliklerinde haklar her şeyden önce gelir, bu haklar ise ancak karşılıklı saygı ile gözetilebilir. Saygının olmadığı bir yuvada haktan söz etmek mümkün değildir.
İslâmi değer yargısına sahip olan bir kimse, İslâmi bir duyarlılıkla eş seçimini yapar ve evlenir. İslâmi esaslar üzerinde hassasiyet gösterdikleri sürece eşler arasında önemli bir sorun oluşmaz; kimi sorunların çıkması durumunda ise, iman ettikleri Kitab’ın rehberliğine başvururlar ve çözüme kavuştururlar.
“Şayet aralarının açılmasından korkarsanız, bir hakem erkeğin ailesinden ve bir hakem kadının ailesinden gönderin; onlar, gerçekten uzlaştırmak isterlerse, Allah, ikisinin arasını bulur. Muhakkak ki Allah bilendir, haber alandır.” (Nisa, 35)
İslâm, zaruri bir neden olmadıkça boşanmayı meşru görmez, ancak meşru bir durumun hâsıl olması durumunda da boşanmayı bir hak olarak görür; Kur’an, hangi şartlarda boşanmanın meşru olduğunu ve gerçekleşeceğini açıkça belirtmiştir.
Müslüman olan bir kimse, İslâmi duyarlılıkla yaptığı evlilik bağını çözmek istemesi durumunda bu isteğini, genelde küfürden imana geçen kişinin netliği ile açıkça belirtmez, kendisince kimi sebepler ileri sürer, ancak hiçbir şekilde asıl niyetini açıklamaz.
İslâm, boşanmayı üç nedene bağlamış, bunun dışında bir boşamayı uygun görmemiştir.
– Açık Edepsizlik (Zina),
– Huzursuzluk Çıkarma ve fikri Anlaşmazlık,
– Dünya Hayatını ve Süsünü, Allah’a Tercih Etmek,
Rasulullah (as), Kur’an’da belirtilen durumlar dışında boşanmak isteyen kişileri uyarmış, yüce Allah’ın bunu sevmediğini, bunlara cennetin kokusunun haram kılınacağını bildirmiştir. Çünkü keyfi boşanma, yüce Allah’ın bu konuda bildirdiği hükümleri dışındadır.
“Evlenin ve -ciddi bir sebep olmadıkça- boşanmayın, zira boşanmada arz titrer.” (Ebu Davut ibnül-Humam, Fethul Kadir. c.2 sh.22)
“Evlenin, boşanmayın, çünkü Allah, zevkine düşkün erkekleri ve zevkine düşkün kadınları sevmez.” (İbni Adi, Muh-Eha. sh.60)
“Aile geçimsizliği şiddetlenip de ayrılık bir zaruret haline gelmedikçe, bir kadın zevcinden talakını isterse ona cennet kokusu haram olur.” (Tecrid c.2 s.376) (Evlilik ve mahremiyetleri, sh.256)
İnsanların evlenme düşünleri ve ayrılma nedenleri
Evlilik, insanlar için bir haktır; bu hak, insanın fıtri ihtiyacı olması yanında, insan neslinin devamı, sosyal hayatın düzenlenmesi için de zaruridir. Rasulullah (as), erkek ile kadının durumunu ve birbirlerine olan ihtiyaçlarını şu güzel sözleri ile belirtmiştir. “Kadın ve erkek, bir elmanın iki parçası gibidirler, biri olmadığında diğeri eksiktir.”
İnsanlar, evlilik bağını değişik düşüncelerle oluştururlar. Bunlar, şu şekilde sıralanabilir.
– İslâmi duyarlılıkla,
– Sevgi, aşk tutkusuyla,
– Maddi refah düşüncesiyle,
– Yalnızlıktan kurtulma isteğiyle,
– İdeolojik birliktelik duygusuyla,
İslâmi duyarlılık
İnsanlar, İslâmi duyarlılıklarını devam ettirdikleri sürece evlilik bağları devam eder; ancak evlenmelerini sağlayan İslâmi duyarlılıklarını yitirdikleri ve sahip oldukları değer yargılarını değiştirdikleri zaman artık evlilik bağını çözmeye çalışırlar.
İslâmi bir duyarlılıkla oluşturulan evlilik bağı, bu duyarlılık eşlerde var olduğu sürece, kimi maddi sıkıntılar ya da başka etkenler ortaya çıksa da, evlilikleri etkilenmeden devam eder. Bu evlilik oluşumunda evliliğin temel yapısı olan saygı, güven ve sevgi tamdır. Çünkü bu temel unsurlar, iman eden eşler için Rab’lerinin bir hükmü ve lütfudur.
Temel unsurlardan olan sevginin eksilmesi halinde bile evlilik devam eder, her üç unsurun ortadan kalkması ya da Kur’an’da belirtilen boşanma nedenlerinin hâsıl olması halinde evlilik bağı çözülür. İslâmi evlilikte Kur’an’da belirtilen boşanma şartlarının temelinde eşlerden birisinin, iman ettiği esaslardan uzaklaşıp dünya hayatını tercih etmesi yatmaktadır.
Şu bir gerçektir ki, İslâmi duyarlılıkla oluşturulan bir evlilik bağı kolay kolay çözülmez; ancak eşlerden birinin, sahip olduğu İslâmi duyarlılığını yitirmesi ya da Kur’an’da belirtilen boşanma nedenlerinin hâsıl olması durumunda, eşleri bir arada tutan neden ortadan kalkacağından evlilik sona erdirilir.
Dünya hayatını tercih edip Allah’ın zikrinden yüzçeviren eşe yüce Allah (cc), şeytanı musallat eder ve artık o kişi, şeytanın oyuncağı olur, böylece ne yuvada huzur bulur, ne de evlilik bağını sürdürür. Bunun sonucunda hiçbir gerekçesi olmadan da o eş, evlilik bağını çözer. Çünkü yüce Allah (cc), temizi pisten ayıracaktır, çünkü eşlerden biri dünya hayatının pisliklerini, diğeri Rabb’inin rızasını tercih etmiştir. Bu nedenle Mü’min eş ile dünya hayatını tercih eden eş artık bir arada kalamayacaklardır.
“Allah, temizi pisten ayırıncaya kadar, sizin bulunduğunuz şey üzerinde Mü’minleri bırakacak değildir…” (Al-i İmran, 179)
Yüce Allah (cc), dünya hayatını tercih eden eşlere şu uyarıda bulunmaktadır. Bu ilahi uyarı, tüm Müslümanlar için geçerli bir kuraldır.
“Ey Nebi, eşlerine de ki: ‘Eğer siz, dünya hayatını ve süsünü istiyorsanız, o halde gelin size eşyalarınızı vereyim ve sizi güzel bir boşama ile boşayayım; gerçekten siz, Allah’ı, Rasulü’nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, elbette Allah, sizden güzel hareket edenlere büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (Ahzab, 28-29)
Sevgi, aşk tutkusu
Sevgi ve aşk tutkusuyla oluşturulan evlilikler, kişiler arasında bu faktör sürdürüldüğü sürece devam eder. Ancak bu evlilik türünde evliliğin asıl unsuru olan sevgi en üst düzeyde iken güven ve saygı unsuru daha az ve kıskançlık had safhadadır. Bu nedenle sevgideki azalma, evlilik duvarının çatlamasına, sevginin ortadan kalkmasıyla da duvarın yıkılmasına neden olur.
Maddi refah düşüncesi
İnsanlardan bazıları, içerisinde bulundukları maddi durumlarını iyileştirmek ya da yaşam standartlarını yükseltmek için ihtiyaçlarını giderecek biriyle evlilik bağı oluşturur. Bu amaçla bir evlilik gerçekleştiren kimse, genelde olduğu gibi görünmez, evleneceği kişinin durumuna göre kendisini değiştirir, ona göre davranır. Bu evlilik, maddi durum devam ettiği sürece devam eder, ancak maddi nedenlerle evlenen kişinin, maddi bir refah düzeyine ulaşması ya da evlendiği kimsenin daha sonra yoksullaşması halinde evlilik bağının kendisi için fazla bir anlam ifade etmediğini düşünür ve en küçük bir sorunda ayrılmak ister.
Ekonomik bir varlığa ulaşan kadın ya da erkekler, daha fazla evli kalmanın kendileri açısından bir anlam ifade etmediğini, özgür olmak isteğiyle evlilik bağını bitirirler.
Yalnızlıktan kurtulma isteği
Genelde yalnız olan, kimsesi bulunmayan kadınlar, kendilerine sahiplenecek, kendilerini koruyacak, yalnızlıktan kurtaracak bir arkadaş ve eş edinme duygusuyla evlenirler. Bu tür evliliklerde, korunma duygusu ile hareket eden kimse, tıpkı maddi refah düşüncesi ile evlenen kişiler gibi gerçek kişiliğini ortaya koymaz. Korunma duygusu taşıyan eş, diğer eşine karşı sevgiden çok saygı duyar, ona karşı bir minnet duygusu besler.
Yalnızlıktan kurtulma isteği ile gerçekleştirilen evlilik bağında koruyan konumunda olan eşin, kendisine karşı saygı besleyen eş üzerinde zulme varan sözler sarf etmesi ya da davranışlarda bulunması veyahut korunan eşte herhangi bir gayri insani durumunun ortaya çıkması yahut başka koruyucular bulması halinde evlilik bağı çözülür.
İdeolojik birliktelik duygusu
İdeolojik birliktelik şeklinde oluşturulan evlilikte eşlerin önceliği taşıdıkları ideoloji, evliliğin temel unsurlarından önce gelir. Bu evlilik bağı, ideolojik hassasiyet devam ettiği sürece sürdürülür, bu hassasiyet yitirildiğinde eşlerin birlikteliği de biter.
Aile yuvasının kurulması ve devamı
Müslüman eşler, birbirleriyle olan ilişkilerinde, Rab’lerinin koyduğu kuralları gözönünde bulundurarak hareket eder, hiçbir şekilde, hiçbir nedenle bu kurallara aykırı hareket edemezler. Bu, onların Müslüman olarak kalabilmelerinin şartıdır. Yüce Allah (cc), eşleriyle ilgili olarak Mü’minlere ne yapmaları gerektiğini bildirmiştir.
“…Gerçekten Biz, eşleri ve ellerinin altında bulunanlar hakkında onlara, ne farz kıldığımızı biliyoruz ki sana bir zorluk olmasın. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Ahzab, 50)
Anadolu'da evlenecek kimseler için “Yuva kurmak” ifadesi kullanılır. Bu, aslında oldukça güzel bir tanımlamadır. Bir yuva, temel direkler üzerine dört duvar ile kurulur –ki bu direkler ve duvarlar eşlerdir- ve eşlerin, kimi unsurları gözeterek kurdukları yuva, sağlam olur.
Evlilik, eşler arasında üç unsur gözetilerek sürdürüldüğü sürece o yuvada, huzur ve mutluluk sürekli olur. Bu üç unsur saygı, güven ve sevgidir!
Eşler, yuvanın temel direkleri ve dört duvarıdırlar; saygı, evin çatısıdır, yuvanın duvarlarını bir arada tutan harç, dört duvarı birbirine bağlayan çatı, dış etkiler diye nitelendirilebilecek olumsuz hava şartlarına karşı koruyan bir paratonerdir. Yüce Allah (cc), yuvanın korunması için eşlerden, birbirlerine saygı göstermelerini istemektedir.
“…Elbette kadınların, bir hakları olduğu gibi; erkeklerin de onlar üzerinde bir hakları vardır ve erkekler onlar üzerinde derece fazladır. Allah azizdir, hâkimdir.” (Bakara, 228)
Eşler arasındaki haklar, birçok ayette anlatılmakta, eşlerin birbirlerine karşı nasıl davranmaları gerektiği ortaya konulmaktadır. Eşlerin, birbirlerine saygı göstermeleri bir gerekliliktir. Evlilikte en önemli husus, şüphesiz eşlerin birbirlerine saygı göstermeleridir. Çünkü eşlerin, birbirlerinin haklarına saygı göstermelerini emreden yüce Allah'tır.
Güven, evin güvenilir ve sağlam bir şekilde hayatiyetini sürdürmesini sağlayan kilitli kapı ve penceresidir. Güven duygusu, eşler arasında bir kilit konumundadır, birbirlerine güvenen eşler, diğer eşinin yapıp ettiklerine güvenir, kıskançlık duygusundan uzak olur, böylece yuvada hiçbir huzursuzluk olmaz.
“Erkekler, kadınlar üzerinde koruyup gözeticidirler, Allah onların, mallarından infak etmeleri nedeniyle bazısını bazısından faziletli kılmıştır. Bu sebeple saliha kadınlar, itaat eder, Allah’ın korumasına nedeniyle gizliyi muhafaza ederler…” (Nisa, 34)
Sevgi, evin iç ve dış dekoru, süsü, eşler arasında muhabbet, mutluluk ve huzur, yuvada neşe ve güzelliktir. Sevgiden mahrum bir yuva, ısıtıcısı olmayan soğuk bir ev gibidir. Yüce Allah (cc), kullarının huzur ve mutluluğu için eşler arasına sevgi ve merhamet koymuş, onları birbirlerine ısındırmıştır.
“Kendisiyle sükûn bulmanız için eşleri sizin nefislerinizden sizin için yaratması ve aranıza sevgi ve rahmet koyması şüphesiz O’nun ayetlerindendir. Gerçekten bunda, düşünen bir kavim için ayetler vardır.” (Rum, 21)
Eşler arasında sevgi var olduğu sürece Müslüman bir yuvada her zaman bahar havası hâkim olur, çocuklar, bu bahar havasında çiçekler gibi güzellik vererek büyürler. Saygıyı güven duygusu tamamlar, sevgi ise saygı ve sevgiyi taçlandırır. Akıllı, Müslüman eşlere düşen görev, kendilerinin ve çocuklarının huzur ve mutluluğu için üç unsuru sürekli kılmalarıdır.
Evlilik yuvasını sağlam tutan, güzelleştiren saygı, güven ve sevgi, her iki eş tarafından devam ettirildiği sürece o yuvayı, hiçbir dış etken yıkamaz. Ancak unsurlarından birinin bir eş tarafından gözetilmemesi, yuvanın güzelliğini, güvenini, huzurunu, mutluluğunu azaltır.
Her üç unsurunda ortadan kalkması durumunda ise ancak kuru duvarlar kalır ve o yuva her türlü dış etkenden etkilenir ve artık o yuvanın varlığının başka bir gerekçesi kalmamışsa zamanla yıkılmaya mahkûm olur.
Evlilik, eşler arası bir rekabet yarışması değil, eşlerin birbirlerini tamamlama bağıdır. Eşini, kendisine rakip gören bir eş, evlilik bağının kutsallığına inanmamış, yüce Allah'ın bildirdiği hükümleri kabul etmemiş demektir. Bu ise, hem ailede huzursuzluğa neden olur, hem de sorun çıkaran eşi yüce Allah (cc) indinden sorumlu olur.
Yüce Allah (cc), evlilik ve boşanma hükümlerini bildirdikten sonra kadın ve erkeklere şu hükmünü hatırlatmaktadır. Bilen bir toplum için yüce Allah’ın koyduğu hükümlerin sınırlarını gözetmek imandandır. Bu sınırları çiğneyenler, iman bağlarını koparmışlardır.
“…İşte bunlar Allah’ın sınırlarıdır; bilen bir toplum için açıklıyor.” (Bakara, 230)
Bir yuvanı yıkılış süreci
Her gün birkaç tuğlası düşüyorsa yuvanın,
Her yanı delinecek o güzelim tavanın,
Üzerinde durulmaz olur sağlam tabanın,
Artık bir özelliği kalmaz güzel binanın.
Çatısı uçmuş evde, insanlar huzur bulmaz,
Harap olmuş duvarlar, artık bir sıva tutmaz,
Ne badana ne boya artık tamir de olmaz,
Kapı pencere kırık, insan güven de duymaz.
Kırılmışsa kapılar, yolgeçen hanı olur,
Böyle bir ev hakkında konuşanlar çok olur,
Çiçekler solar gider, çalı çırpı yer bulur,
Bülbüller uçar gider, gelir baykuşlar konur.
Çatısız ve kapısız kalan bütün yuvalar,
Fitne rüzgârlarına dayanamaz duvarlar,
Birer birer sökülür duvarı tutan taşlar,
Yıllarca korusan da artık yıkılma başlar.
Birer birer yıkılır sapasağlam direkler,
Bakmaya dayanamaz yorgun düşmüş yürekler,
Fitneci hurdacılar, aç itler gibi bekler,
Dostlar üzülürlerken, bayram eder köpekler!
Ramazan Yılmaz: 2017.10.17
Bir yanıt yazın