Tüm Akrabalarıma Kur’ani Çağrı
Ey benim, kan ve hısımlık bağı ile yakınlarım olan kardeşlerim, yeğenlerim ve tüm akrabalarım! Lütfen aşağıdaki yazıyı düşünerek okuyun ve ona göre kararınızı verin!
Ben, bir akrabanız olarak nasıl ki, dünya hayatında bir sıkıntıya girmeniz beni üzüyor ve başınıza bir kötülüğün gelmesinden korkuyorsam, aynı şekilde Rabb’inizden size bir azabın dokunmasından da korkuyorum ve bu nedenle sizleri uyarıyorum.
Hz. İbrahim (as)’ın babasına; “Rahman’dan bir azabın dokunmasından korkuyorum” “bana uy, seni düzgün bir yola ileteyim” dediği gibi, gelin beni dinleyin, dediklerime tabi olun, Kur’an’a uyun diyorum. Rabb’iniz, sizleri Kendisine kulluk yapmak için yaratmış ve bu kulluğun ölçülerini bizzat kendisi koymuştur.
Dünya hayatı, insanlar için, yalnızca yüce Allah’ın koyduğu ölçülere göre yaşayarak Rab’lerini razı edebilecekleri bir alandır. Bu nedenle dünya hayatında yaşadığımız sürece neler yapıp nelerden kaçınacağımızı Rabb’imiz bize bildirmiştir. Bize düşen görev ve sorumluluk, bildirilen bu esaslara göre hareket edip Rabb’imizi razı edebilmektir.
Yüce Allah’ın gönderdiği tüm Rasuller ve onların yolunda giden bütün davetçi Müslümanlar, davetlerine öncelikle akrabalarından başlamışlar, Rab’lerinin azabından onları korumaya çalışmışlardır. Bu konuda Kur’an’da birçok örnekler bulunmaktadır.
Yüce Allah (cc), Müslümanlar için en güzel örnekler olarak verdiği Hz. İbrahim (as)’ın ve Hz. Muhammed (as)’ın yakınlarına yaptıkları davetlerden örnekler vermiş, Müslümanlardan da, en yakın akrabalarını uyarmalarını istemiştir.
“En yakın akrabanı uyar.” (Şuara, 214)
Mü’minlerden, dünya hayatında akrabaların gözetilmesini, akrabalık bağının korunmasını isteyen yüce Allah (cc), insanların kurtuluşu için gönderdiği Kitabında, ahiret azabına karşı da öncelikle akrabaların uyarılmasını da istemiştir. Çünkü akrabalar, diğer insanlara göre birbirlerine daha yakındırlar.
“Onlar ki sonradan inandılar, hicret ettiler, sizinle beraber savaştılar, işte onlar da sizdendir, Rahim sahipleri (akrabalar), Allah'ın Kitabına göre birbirlerine daha yakın dostturlar. Allah her şeyi bilir.” (Enfal, 75)
Kardeşlik ve akrabalık bağı ile birbirlerine bağlı olanlar, aile bireylerinden hiçbirisinin burnunun kanamasına, üzülmesine tahammül etmezler. Bir kaza, bir yaralanma ya da ölüm olması durumunda, akrabalar kendilerini helak eder, üzülürler.
Dünyevi bütün felaketlerin üstünde çok daha büyük bir felaket sizleri bekliyor, o felaket de, dünya hayatında Rabb’imizin indirdiği Kur’an’a uygun yaşanmaması ve yüce Allah’a şirk koşulması durumunda, ebedi olarak cehennemde kalmaktır.
Ben, sizleri, yüce Allah’ın azabından, ebedi olarak içinde kalınacak cehennemden korunmanız için uyarıyorum. Hz. İbrahim (as)’ın, babasına “Bana uy, seni düzgün bir yola ileteyim” dediği gibi, ben de “Gelin siz de beni dinleyin, Kur’an’ın bildirdiği, Rasulullah (as)’ın yaşadığı gerçek dine, yüce Allah’ın razı olduğu dine yönelin, şeytanı ve şeytani düzenleri reddedin de kendinizi Rabb’inizin azabından kurtarın” diyorum.
Şirk nedir?
Lügat olarak şirk
Şirk
Aynı şekilde şirk, yüce Allah’tan başkasını, O’nun kadar sevmek, O’ndan başkasından korkmak, başkasının ceza ve mükâfatını, O’nun ceza ve mükâfatı gibi bilmek, O’nun hükmünden başka bir hükmü, bir sistemi kabul etmek ve hayatı o sisteme göre düzenlemek, başka kimselerin de rızık verebileceklerini düşünmektir.
Buna göre, demokratik beşeri sistemleri sevmek, oy vererek desteklemek, ondan korkmak, rızık veriyor diye düşünmek, apaçık bir şekilde şirktir.
Demokratik sistem, yüce Allah’a isyan üzerine kurulu bir düzendir
Bugün hayatımıza hükmeden sistem, yüce Allah’ın hükmünü bırakıp, bizler gibi yarın ne olacağını bilmeyen kişilerin çıkardıkları kanunlarla oluşturulmuş bir düzendir ve bu düzen, baştan sona kadar yüce Allah’a isyan üzerine kurulmuştur. Bu sistemin yüce Allah’a isyan üzerine kurulu olduğu ile ilgili birkaç örnek verilecek olursa.
Yüce Allah (cc), yalnızca Kendisinin hüküm koyan bir ilah olduğunu bildirmiştir. O’nu, tek ilah olarak kabul etmek, O’nun hükümlerine teslim olmakla mümkündür.
Demokratik sistemler, Allah’ın hükümlerini tanımayarak hüküm koymuşlar ve kendi ilahlıklarını ilan etmişlerdir. Bu kanunları kabul eden, oy verip destekleyenler, bu sistemi ilah edinmişlerdir.
Yüce Allah (cc), “Hüküm, (hâkimiyet) yalnız Allah’ındır.” (Yusuf, 40) buyurarak hükmün kendisine ait olduğunu bildirmiştir.
Demokratik sistem, “Hâkimiyet, kayıtsız şartsız milletindir” demektedir. Bu hükümleri kabul edenler, yüce Allah’ın hükümlerini terk etmişlerdir.
Yüce Allah (cc), rasullerini göndererek insanları yalnızca Kendisine tapmaya, Kendi kanunlarına uymaya davet etmiştir.
Demokratik sistemin yöneticileri, yüce Allah’ın reddedin buyurduğu demokratik tağuti sisteme insanları çağırmakta, onların bu şirk sistemine uymalarını istemektedir.
Yüce Allah (cc), putperestliği yasaklamış putların pis ve putlara tapanların müşrik olduklarını bildirmiş, rasullerini göndererek putları yıktırmıştır.
Demokratik sistemin yöneticileri, putlara tapmakta, onlara seslenip dua etmekte, putları övmekte, onların önünde ibadet ederek yüce Allah’a isyan etmektedirler.
Yüce Allah (cc), faiz, içki, kumar, zina gibi tüm kötülükleri yasaklamış, faizcilik yapanların, Allah’a ve Rasulüne savaş açan çok günahkâr kâfirler olduklarını, ebediyen cehennemde kalacaklarını, zina edenlerin müşrikler gibi olduklarını bildirmiştir.
Demokratik sistem, faiz, içki, kumar, zina gibi tüm pislikleri serbest bırakmış, ekonomisini faiz üzerine oturtmuş, ruhsat vererek genelevleri, pavyon, bar gibi zina müesseselerine izin vermiş, tekel bakanlığı, içki fabrikaları kurmuştur.
Yüce Allah (cc), Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyenlerin, kâfir, fasık ve zalim olduklarını bildirmiştir.
Demokratik sistemin yöneticileri, yüce Allah’ın hükmü dışında beşeri hükümlerle hükmederek kâfir, fasık ve zalim olmuşlardır.
Yüce Allah (cc), hiçbir ırk ve dil ayırımı yapmadan insanların eşit ve ancak Mü’minlerin kardeş olduklarını bildirmiştir.
Demokratik sistem, insanları, partilere bölerek ırkçılığı, öne çıkarmış, çıkar ve menfaatler nedeniyle insanlar birbirlerine düşman yapılmıştır.
Yüce Allah (cc), yalanı ancak kâfirlerin söylediklerini bildirmiştir. “Yalanı ancak Allah’ın ayetlerine inanmayanlar uydurur; yalancılar, işte onlardır.” (Nahl, 105)
Demokratik sistemlerde siyasetçilerin hayatı yalan üzerine kurulmuştur.
Yüce Allah (cc), Yahudi ve Hrıstiyanların dost edinilmemesini emretmiş, kâfirlerle dostluk edenleri lanetlemiştir.
“Onlardan çoğunun, kâfirlerle dostluk ettiklerini görürsün, gerçekten nefislerinin, kendileri için yapıp gönderdiği ne kötüdür Allah onlara gazap etmiştir ve azapta sürekli kalacaklardır.” (Maide, 80)
Demokratik sistemin yöneticileri, yüce Allah’ın hükmüne aldırış etmeden, bütün Yahudi ve Hrıstiyanları dost edinmişlerdir.
Yüce Allah (cc), yoksulun, miskinin, ihtiyaç sahiplerinin haklarının verilmesini, ihtiyaçlarının giderilmesini, rızkın eşit paylaşılmasını emretmiş, yetimin, yoksulun hakkını yiyenlerin, rızkı eşit paylaşmayanların nankör kâfirler olduklarını bildirmiştir.
Demokratik sistemin yöneticileri, halkın, tüyü bitmemiş yetimin hakkını, yolsuzluk ve hırsızlıkla çalmışlar, insanlar aç ve sefil olarak yaşarlarken kendileri zevk ve sefa içerisinde yaşamaktadırlar.
Yüce Allah (cc), Yahudi ve Hrıstiyanların, Müslümanlara düşman olduklarını bildirmiştir.
“Ey iman edenler, kendinizden başkasını kendinize dost edinmeyin; onlar sizi bozmaktan geri durmazlar, size sıkıntı verecek şeyleri isterler. Onların ağızlarından öfke taşmaktadır, göğüslerinde gizledikleri (kin) ise daha büyüktür, düşünürseniz size ayetleri açıkladık.” (Al-i İmran, 118)
Demokratik sistemin yöneticileri, İslâm’a düşman olan Haçlılarla beraber hareket ederek Müslümanlara karşı savaşıyorlar. Dinlerarası diyalog adı altında kâfirlerle kol kola geziyorlar, kâfirleri, Müslümanlardan daha çok seviyorlar.
Yüce Allah (cc) tesettürü, örtünmeyi emretmiştir.
“Mü’min kadınlara da söyle, bazı bakışlarını kıssınlar, ırzlarını korusunlar, süslerini göstermesinler, ancak kendiliğinden görünenler hariç; başörtülerini (göğüs) yırtmaçlarının üstüne koysunlar, süslerini kimseye göstermesinler…” (Nur, 31)
“Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle: (dışarı çıktıkları zaman) örtülerini üstlerine salsınlar; onların tanınıp incitilmemesi için en elverişli olan budur, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Ahzab, 59)
Demokratik sistem, örtüyü yasaklamış, kadınları adeta çıplaklık yarışmasına çıkartırcasına, en mahrem yerleri görünecek şekilde açmış, televizyon, gazete ve dergilerde kadınların vücutlarını pazarlamıştır.
Hangi dine hangi sisteme tabi olduğunuza kendiniz karar verin
Ey benim kardeşlerim, yengelerim, yeğenlerim, akrabalarım!
Din, insanların hayatlarını düzenleyen kanun ve kurallar bütünü olduğuna göre Demokratik sistem de, insanların hayatlarını düzenleyen kurallar koyması nedeniyle bir dindir. Bu nedenle bu küfür dinine oy vermek, İslâm dininden çıkıp o dine girmektir.
Yukarıda değindiğim konuları kendiniz de biliyorsunuz ve her gün bunları duyup görüyorsunuz! Bu sistemin yöneticileri, sizleri, yüce Allah’a değil kendilerine ve küfür olan sistemlerine davet ediyorlar.
Demokratik sistemin yöneticileri sizden, kendi kutsadıkları putların ortaya koydukları sistemi onaylamanızı, sizi imanınızdan sonra küfre sokmak, İslâm’ın aydınlık kurallarından çıkarıp tağuti demokratik sistemin karanlığına, cehennemin ateşine sürüklemek istiyorlar. Onlar sizlerin düşmanıdır, Allah indinde kendileri ile beraber azap görmenize neden olacaklar.
Yüce Allah (cc), sizin dostunuzdur, sizleri İslâm’ın aydınlığına ve cennete çağırıyor. O halde Allah’ın çağrısına icabet edin ve ebedi azabı değil kurtuluşu seçin.
“Allah, iman edenlerin dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır; kâfirlerin dostları da tağuttur, (o da) onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır; onlar ateş halkıdır, orada ebedi kalacaklardır.” (Bakara, 257)
Şayet bu İslâm’a zıt ve karşı olan İslâm düşmanı demokratik sisteme ve onun puta tapan yöneticilerine itaat ederseniz, onların partilerine oy verirseniz, bu durumda yüce Allah’a, O’nun dinine ve Müslümanlara karşı savaşa girdiğinizi bilin.
“İman edenler, Allah yolunda savaşırlar, inkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar; o halde şeytanın dostlarıyla savaşın, çünkü şeytanın hilesi zayıftır.” (Nisa, 76)
Demokratik tağuti sistemi onaylamanız halinde, yüce Allah’ın, tağutu reddedin hükmünü çiğnemiş, İslâm’dan çıkmış olacak ve demokratik dini seçmiş olacaksınız.
Demokratik tağuti sistemlere oy verenler, domuz ve maymundurlar
Yüce Allah (cc), tağutun reddedilmesini emretmiş, aksi halde Kendisine iman edilmeyeceğini bildirmiştir. Bu emrine rağmen demokratik tağuti sistemleri destekleyenleri aşağılamış, onların, domuzlar ve maymunlar gibi en aşağı kimseler olduklarını, onlara lanet ve gazap ettiğini bildirmiştir.
“De ki: ‘Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size söyleyeyim mi! Allah kime lanet ve gazap etmiş, kimlerden maymunlar, domuzlar ve tağuta itaat edenler yapmışsa, işte onların yeri daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır.” (Maide, 60)
Demokratik sistemlere itaat etmeyi yasaklayan, itaat edenlere lanet ve gazap eden yüce Allah (cc), bu kimselerin sapık olduklarını ve ebediyen cehennemde kalacaklarını bildirmiştir.
“Nefislerine zulmeden kimselere, canlarını alırken melekler: ‘Ne işte idiniz?’ dediler, (onlar): ‘Biz yeryüzünde âciz düşürülmüştük’ diye cevap verdiler, melekler: ‘Allah’ın arzi geniş değil miydi ki onda göç edeydiniz! İşte onların durağı cehennemdir, ne kötü bir gidiş yeridir orası!” (Nisa, 97)
Ey benim akrabalarım, Rabb’imizin bildirdiği bu duruma gerçekten düşmek istemiyorsanız, kendinize bir iyilik yapın, bu tağuti demokratik sistemden, onun mezhepleri olan partilerden uzak durun, Rabb’inize tevbe edip bağışlanma dileyin. Unutmayınız ki son pişmanlık fayda vermez.
Demokratik tağuti sistemi desteklemek onu ilah edinmektir
İlah kavramının değişik anlamları vardır. Bunlar, kendisine itaat edilip kulluk yapılan, Rahman ve Rahim olan, koruyan, gözetip yöneten, yol gösteren, üstün ve hâkim olan, bir araya toplayan, sahip olan, gizlileri bilen, vekil olan, kendisine güvenilen, yakınlık duyulan, sevilen, saygı gösterilerek yüceltilen, yaratan ve yaşatan, güçlü olan, hüküm koyan, hüküm veren, güç sahibi olan, korkulan, çekinilen, ikram eden, rızık veren, destekleyen, yardım eden, onun için fedakârlık yapılan, bağışlayan, kendisine teslim olunan, istekleri yerine getirilen, öldüren ve dirilten, ceza ve mükâfat veren, hesap soran anlamlarında kullanılmıştır.
Bugün beşeri demokratik sistemler, bu sistemlerim meclisleri, yöneticileri, askeri ve emniyet güçleri, yüce Allah’a ait olan kanun koyma, üstün olma, insanları bir araya toplama, ceza ve mükâfat verme, itaat edilme, hesap sorma, saygı duyulma, korkulma gibi vasıfları gasp ettikleri ve insanları bu konuda zorladıkları için ilahlık taslamış, tağut olmuşlardır.
Tağuti demokratik sistemlere itaat eden, onları destekleyen, öven, onlara oy veren, saygı gösteren, koydukları kanunlara uyan, tağutun mahkemesinden adalet bekleyen, tağuti sistemleri seven, onlardan korkan, onların verdikleri imtiyazları kabul eden, onlar için çalışıp fedakârlık yapan kimseler, bu tağuti demokratik sistemleri, bu sistemlerin meclislerini ve yöneticilerini ilah edinmişlerdir.
Demokratik sistemi desteklemekle ilahlık sıfatını bu sistemlere vermiş, ona iman etmiş, böylede yüce Allah (cc) indinde küfür ve şirke düşmüş oluyorsunuz. Unutmayınız ki sizi yaratan, size rızık veren, kâinattaki her şeyi sizlerin emrine veren, Güneşi, Ay’ı, yağmuru size boyun eğdiren yalnızca yüce Allah’tır. O halde nasıl olur da Rabb’inizin hükümlerini terk ederek demokratik düzenlere tabi olursunuz.
“Rabbiniz o Allah'tır ki; gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arşa istiva etti, geceyi, durmadan onu kovalayan gündüzün üzerine bürüyüp örter, güneşi, ayı ve yıldızları buyruğuna boyun eğmiş vaziyette (yaratan O'dur). İyi bilin ki, yaratma ve emir O'nundur, âlemlerin Rabbi Allah, ne uludur!” (A’raf, 54)
Sizler, sizleri yaratan yüce Allah’a dönecek ve O’na hesap vereceksiniz. Peki, sizler, demokratik sistemi desteklemekle onun yukarıda saydığım ve daha sayılmayan birçok günah, şirk ve küfrüne destek olduğunuzu ve bu sistemin yöneticilerinin Rab’lerinden alacakları acı azapları da alacağınızı hiç düşündünüz mü?
“Peki, inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl koruyabileceksiniz?” (Müzzemmil, 17)
Demokratik sistemlere oy verip desteklemek yüce Allah’ı inkâr etmektir
Tağuti demokratik sistemi oy vererek desteklemeniz halinde bilin ki bu durumda yüce Allah’ı reddetmiş, bu sistemin yöneticilerini ilah edinmiş, yani “Lailahe illallah” yerine, “Lailahe illa tağut” demiş olacaksınız. Bu ise, yüce Allah’ın yanında büyük bir gazaptır ve sürekli bir azaba gireceksiniz demektir.
İslâm’ın temel esası Tevhiddir; yani hükmün yüce Allah’a ait olduğunu, O’nun Ulûhiyet ve Rububiyetini tasdik etmek, O’ndan başka tüm hüküm koyucu ilahları reddetmektir. Ancak -birkaçınız hariç- sizler, sözel olarak “Lailahe illa Allah” demenize rağmen, hareketlerinizle ve oy verip putperestleri desteklemeniz nedeni ile bu Allah düşmanlarının peşlerinden gidiyorsunuz. Bu nedenle sözel olarak “Lailahe illa Allah” demenizin hiçbir anlamı olmuyor.
Lailahe illa Allah” kuru bir söz değil, bir hayat tarzıdır; bu nedenle bu güzel ve kutlu sözü söyleyenler, hayatlarını baştan sona kadar iman ettikleri Kur’ani hükümlere göre değiştirmek zorundadırlar ki bu gerçek imandır.
Yıllarca “Lailahe illa Allah” diyen cennete girer yalanı ile insanları kandırdılar. Oysa yalnızca sözel olarak “Lailahe illa Allah” demekle, şayet bu kutlu sözün belirlediği esaslara göre bir hayat sürdürülmüyorsa, Kur’ani ölçüler içerisinde yaşanmıyorsa, kişiye hiçbir fayda sağlamaz. Bakınız, Rasulullah (as) ve Ashabı, yalnızca “Lailahe illa Allah” dedikleri için onca sıkıntı, eziyet çektiler ve işkence gördüler.
Rasulullah (as) ve beraberindeki Müslümanlar da yalnızca “Lailahe illa Allah” diyorlardı ve bu yüzden o günkü beşeri sistemin kurucuları onlara işkenceler yapıyor, birçoğunu şehit ediyor ve yurtlarından çıkarıyorlardı.
Düşünün lütfen, ,sizler de “Lailahe illa Allah” diyorsunuz, ancak buna rağmen Allah düşmanı bu demokratik sistem sizden oldukça razıdır. Peki, hiç düşündünüz mü; acaba bu çelişki nedendir diye!
Bu çelişki, sizlerin, söz ile “Lailahe illa Allah” dediğiniz halde hareketinizle tağuti demokratik sisteme uymanızdır. Bu nedenle tağuti sistem sizden razıdır. Şunu iyi bilin ki sizler, aslında “Lailahe illa Allah” iman sözünü gerçekten yüce Allah’a iman ederek söylemiyorsunuz, bundan dolayı sistem sizden rahatsızlık duymuyor.
Şayet anlamını bilerek “Lailahe illa Allah” demiş olsaydınız, tıpkı Peygamber (as) ve onunla beraber iman edenler gibi demokratik sistem sizlere saldıracak, zulmedecek ve belki de birçoğunuz Allah yolunda şehit olacaktınız.
Oysa şimdi siz Müslüman olduğunuz ve bu kutlu kelimeyi söylediğiniz için sistem bırakın sizden rahatsızlık duymayı aksine sizlerden memnundur. Bunun nedeni sizlerin, sözel olarak “Lailahe illa Allah” dediğiniz halde davranış ve yaşayasınızda, sisteme tabi olmanız ve hatta onu savunmanızdır. Bu davranışınızla siz, sözel olarak “Lailahe illa Allah” demenize rağmen sisteme olan desteklerinizle aslında “Lailahe illa tağut” demiş oluyorsunuz.
Bu sistemi desteklemek, Ebu Cehil’i desteklemek ve şeytana uymaktır
Sizler, Rasulullah (as) zamanında yaşayan Ebu Cehil’i kınar, putlara tapınmasını ilkellik ve sapıklık görürsünüz, ancak aynı şekilde tıpkı Ebu Cehil gibi putlara tapan demokratik sistemlerin yöneticilerini destekler, alkışlar ve översiniz. Bu yaptığınızı hiç mi düşünmüyorsunuz.
O günkü Ebu Cehillere kızıyor, günümüz Ebu Cehillerini, taparcasına övüyor, destekliyor, peşlerinden gidiyorsunuz. Bu ne yaman çelişki ve yaman düşüncesizlik.
İyi bilin ki, bu küfür ve şirk olan putperest sistemin yöneticilerini desteklemek, Ebu Cehil’i desteklemekle aynıdır. Ebu Cehil de yüce Allah’a, meleklere, Hz. İbrahim (as)’a inanıyor, ancak bugünkü yöneticiler gibi put edindikleri heykellere saygı duruşu yapıyorlardı. Bu nedenle yüce Allah (cc), onun, müşrik ve kâfir olduğunu bildirmiştir.
Yüce Allah (cc), beşeri sistemlerin, şeytanın dostu şeytani sistemler olduklarını, beşeri sistemlere itaat edenlerin, aslında şeytana uyduklarını bildirerek insanların bundan sakınmalarını istiyor.
“İman edenler, Allah yolunda savaşırlar, inkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar; o halde şeytanın dostlarıyla savaşın, çünkü şeytanın hilesi zayıftır.” (Nisa, 76)
“Babacığım, şeytana itaat etme, çünkü şeytan, Rahman’a isyan etmiştir; babacığım, ben sana Rahman’dan bir azabın dokunmasından korkuyorum, o zaman, şeytanın dostu olursun.” (Meryem, 44-45)
Hz. İbrahim (as)’ın babası, elbette şeytana uymuyordu; o, o gün içerisinde yaşadığı beşeri sisteme uyuyordu. Hz. İbrahim (as), beşeri düzene uymanın, şeytana uymak olduğunu, babasına söylemiş ve onu bırakmasını, aksi halde Allah’tan kendisine bir azabın dokunacağını anlatıyordu.
Bu demokratik, putperest küfür sistemi, şeytani bir düzendir; bu düzeni oylarınızla desteklediğiniz sürece, şeytanın dostu olacak ve bu şeytani sistemin putperest yöneticilerine gelecek Allah’ın azabı sizlere de gelecektir.
Demokratik sisteme uyanların yaptıkları bütün salih ameller boşa gider
Yüce Allah (cc), şirki affetmeyeceğini ve müşriklerin yaptıkları tüm salih amellerin boşa gideceğini bildirmiştir. Demokratik sistemi desteklemek, yüce Allah’tan başka ilah edinmektir ki bu, apaçık bir şekilde şirktir.
Demokratik sistemi destekleyip şirke düşen bir kimsenin, yaptığı tüm salih ameller, namaz, oruç, Hac, infak ve zekâtları boşa gidecek, ebedi bir azaba gireceklerdir.
“Müşrikler, nefislerinin küfrünü göre göre Allah’ın mescitlerini şenlendiremezler, onların yaptıkları işler, boşa çıkmıştır ve onlar, ateşte sürekli kalacaklardır.” (Tevbe, 17)
“Ama onlar öyle kimselerdir ki ahirette onlar için ateşten başka bir şey yoktur ve yaptıklarının hepsi orada boşa çıkmıştır, amelleri hep bâtıl olmuştur!” (Hud, 16)
Tevbe etmeyip bu hal üzere ölürseniz, bu durumda müşrikler olarak ölecek ve yaptığınız bütün ibadetler boşuna gidecektir, çünkü müşriklerin yaptıkları salih amellerin boşa gideceğini yüce Rabb’imiz bildirmiştir.
Bu söylediklerimden dolayı biliyorum bana kızacaksınız; ancak bana kızmak yerine oturun da Rabb’inizin size gönderdiği Kur’an’ı okuyun ve Rasulullah (as)’ın hayatını öğrenin de içerisinde bulunduğunuz acı ve kötü durumu bizzat kendiniz görün.
Kur’an’da, okuduğum geçmiş kavimlerin, Rasulullah (as)’ın mücadelesini ve içerisinde yaşadığı toplumun durumunu bildiğim için size yeminle söylüyorum ki, şayet bu haliniz üzere ölürseniz, Allah korusun, ebediyen cehenneme girecek ve ne kıldığınız namazlar, ne tuttuğunuz oruçlar, ne de gittiğiniz Haccınız sizi kurtaracaktır.
Dünya ve ahirette helak edilecek, ebedi azaba gireceksiniz
Unutmayınız ki yüce Allah (cc), gönderdiği ilahi uyarılara kulak vermeyenleri ve Kendisine şirk koşup küfür ve şirklerinde sınır tanımayanları, dünya hayatında helak etmiş, ahiret hayatında da ebedi azaba sokmuştur. Bu nedenle bu demokratik sistem de küfür ve şirk üzerinde bulunduğu, putperestliği din haline getirdiği için er ya da geç bu sistemi ve bu sisteme destek olanları da helak edecektir.
“(Öyle) bir fitneden sakının ki, aranızdan yalnız zulum edenlere erişmekle kalmaz (hepinize erişir); bilin ki Allah’ın azabı çetindir.” (Enfal, 25)
Tarih boyunca bütün putperestler helak olmuş, hepsi cehennemlik olmuşlardır. Bu nedenle bugünkü putperestler de helak olacak, önceki toplumlar gibi kendilerini destekleyenlerle beraber cehenneme sürüleceklerdir. Bu beşeri şeytani düzenler, kendileri ile beraber sizlerin de helak olmasına neden olacaklardır. İşte Fir’avn’ı destekleyenlerin, onun peşinde cehenneme gönderilişleri!
“(Fir'avn), kıyamet günü kavminin önünde gidiyor, işte onları ateşe getirdi, o varılan yer de ne fena bir yerdir! Bu dünyada da (onların) ardına lanet takılmıştır, kıyamet gününde de! Bu vergi, ne kötü bir vergidir!” (Hud, 98-99)
Demokratik düzenlerin yöneticileri de, yüce Allah’ın kanunlarını bırakıp kanun koymaları nedeniyle tıpkı Fir’avn gibidirler. Bu nedenle bu Fir’avnları destekleyenler de, onların peşlerinden cehenneme gönderileceklerdir.
“İnkâr edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara), ‘Dünya hayatınızda bütün güzel şeylerinizi zayi ettiniz; (orada) bunlarla sefa sürüp bunları tükettiniz. Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan ötürü bugün, alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız." (Ahkâf, 20)
Bunları göze alabiliyorsanız, o halde tağuti demokratik sistemleri ve Firavunlaşan yöneticilerini desteklemeye devam edin. Kıyamet günü birbirinizi inkâr edeceksiniz ancak iş işten çoktan geçmiş olacaktır.
“(İbrahim) dedi ki: ‘Siz dünya hayatında birbirinizi sevmek için Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz; daha sonra kıyamet gününde birbirinizi inkâr eder ve birbirinizi lanetlersiniz, varacağınız yer de ateştir ve hiçbir yardımcınız da yoktur.” (Ankebut, 25)
Demokratik sistemi destekleyenlerin, cenaze namazları kılınmaz
Yüce Allah (cc), koyduğu kurallara uygun hareket etmeyen, Tevhidi esaslara gereği gibi inanmayan, tağuti sistemlere itaat eden ve bütün bunlara rağmen kendilerini Müslüman olarak gören kimselerin, hakiki olarak iman etmediklerini, müşrik, münafık ve fasık olduklarını, bu nedenle bunların cenaze namazlarının kılınmamasını bildirmiştir.
İslâm’da, günahkâr da olsa, her Müslümanın cenaze namazı kılınır, ona dua edilir, ancak fasık, müşrik, münafık, kâfir ve mürtetlerin cenaze namazları kılınmaz. Yüce Allah (cc), fasıkların, cenaze namazlarının kılınmayacağını ve kabirleri başında durulmayacağını Müslümanlara bildirmiştir.
“Ve onlardan ölen birinin üzerine asla namaz kılma, onun kabri başında durma; çünkü onlar Allah’ı ve Elçisini tanımadılar ve fasık olarak öldüler.” (Tevbe, 84)
Yüce Allah’ın hükümlerine uyarak demokratik tağuti düzenleri reddetmek yerine, Kur’ani hükümleri ikinci plana bırakıp hayatlarını tağuti düzenlerin kurallarına göre düzenleyenler, Rabb’imizin buyruğunca fasıktırlar. Bu nedenle fasıklar, yüce Allah’ın rahmetinden uzak olup ebedi olarak cehennemde kalacaklardır.
Kendinize iyilik yapın, Rabb’inizin Kitabı’na uyun
Ben, sizlere, sizin iman ettiğinizi söylediğiniz Kur’an’dan farklı bir şey söylemiyor, sizlerin, anlamını yeterince bilmediğiniz, okuyup da anlamadığınız, anlamını bilmeden zaman zaman okuduğunuz şeyleri, evinizin yüksek bir yerine astığınız Kur’an’dan sizlere hatırlatıyor ve sizleri bekleyen acı azaptan sakındırmaya çalışıyorum.
Ben size, müşriksiniz, ebedi cehenneme girin demiyorum, tam aksine içerisinde bulunduğunuz acı duruma ve demokratik küfür sistemini destekleyerek Rabb’inize şirk koştuğunuz bilmenizi, bu durumda ölmeniz halinde ebedi cehenneme gireceğinizi hatırlatıyor ve sizi o acı azaptan sakındırmaya çalışıyorum.
Gelin beni dinleyin ve iş işten geçmeden kendi ellerinizle kendinizi Rabb’inizin acı azabına atmayın, son pişmanlık fayda vermez, kendinize yazık etmeyin.
Biliniz ki, şu an üzerinde bulunduğunuz din, Kur’an’da bildirilen, en güzel örnek olan Rasulullah (as)’ın yaşadığı ve yüce Allah’ın razı olduğu İslâm dini değildir. Bu üzerinde bulunduğunuz din, şeytani düzenler ve onların kiralık namaz memurları (hoca) dediğiniz kişiler tarafından uydurulmuş, Mekke müşriklerinin yaşadığı dindir ve yüce Allah (c) bu dinden razı değildir.
Açın Kur’an’ı okuyun, ayetler üzerinde düşünün, işte o zaman yaşadığınız dinin, yüce Allah’ın, tamamlayıp razı olduğu din ile uzaktan yakından ilgisi bulunmadığını göreceksiniz. Mekke müşrikleri de Hz. İbrahim (as)’ın getirdiği dinin üzerinde olduklarını iddia ediyorlardı, ancak Kur’an onları yalanlıyor.
“İbrahim ne Yahudi, ne de Hrıstiyandı; dosdoğru bir Müslümandı, müşriklerden de değildi.” (Al-i İmran, 67)
“De ki: ‘Allah doğru söyledi, öyle ise dosdoğru, Allah’ı birleyici olarak İbrahim dinine uyun, o, müşriklerden değildi,’ artık bundan sonra da kim Allah'a yalan uydurursa, işte onlar zalimlerdir.” (Al-i İmran, 94-95)
Yüce Allah (cc), kendilerini doğru yolda sanıp Rasulullah (as) ile tartışan müşriklere, Hz. İbrahim (as)’ın, onlardan olmadığını, dosdoğru bir Müslüman olduğunu, Hz. İbrahim (as)’a sahip çıkan ve onun dini üzerinde bulunmayan müşriklerin, yalancı olduklarını bildiriyor.
Ey benim akrabalarım, sizler de kendinizin Müslüman olduğunuzu söylüyorsunuz, ancak tıpkı Mekke müşrikleri gibi Allah’ın dinini bırakmış, beşeri din olan demokrasiye uymuş, ona iman etmişsiniz. Bu nedenle Kur’an’la sizi uyarıyor ve Hz. Muhammed (as)’ın, demokrat olmadığını, dosdoğru bir Müslüman olduğunu söylüyorum.
Gelin beni dinleyin ve demokratik küfür ve şirk sisteminden, onu desteklemekten vazgeçip tevbe ederek Rabb’inize yonelin, O’nun size gönderdiği Kur’an’a teslim olun. Kurtuluşunuz bundadır!
Rabb’inize iyi bir kul olup dünya ve ahirette onurlu bir hayatı mı, yoksa Allah düşmanı demokratik sisteme uyup her iki dünyada da acı bir azabı ve zilleti mi tercih edeceksiniz.
Ben, sizin düşmanınız değil kardeşiniz, akrabanız, dayınız ve amcanız, yeğeniniz ve dostunuzum; bu nedenle sizlerin iyiliğini istiyorum.
Selam olsun, “Lailahe illallah” deyip dosdoğru Rab’lerine kulluk edenlere, Kur’an’a ve Rasulullah (as)’ın en güzel örnekliğine uygun yaşayanlara ve Tevhidi esasları kabul edenlere!
Kardeşiniz, amcanız, dayınız, akrabanız, dostunuz
Ramazan Yılmaz
Ramazan Yılmaz: 2015.03.23
Bir yanıt yazın