بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم
İnsan, hem yaratıcısına karşı görev ve sorumlulukları, hem toplumsal ilişkileri ve hem de bireysel davranışları açısından başıboş bırakılmamış, doğumundan ölümüne kadar geçen süre içerisinde yapıp söyleyeceği her şey yaratıcısı yüce Allah (cc) tarafından belirlenmiştir.
“O ki yarattı, düzene koydu ve O ki takdir etti, hedefini gösterdi.” (A’la,2-3)
“Göklerin ve yerin mülkü O'nundur, O, bir çocuk edinmemiştir, mülkünde ortağı yoktur; her şeyi yaratmış, ona ölçü, biçim ve düzen vermiştir.” (Furkan, 2)
İnsanların idaresi için hüküm koymak, ancak onları tanımak, fiziki, psikolojik durumlarını, gelecekte nasıl hareket edeceklerini, ne isteyeceklerini bilmekle mümkündür. Bu hükümler, insanların fıtratına uygun olmalı, insanların, kendilerini geliştirmelerine yardımcı olmalı, insani değerleri yükselterek mükemmel bir hale getirmelidir ki, toplumsal barış ve huzur olsun, insanlar birbirlerine saygılı davransın, insanların bireysel gelişmeleri yanında toplumsal gelişme sağlansın.
İnsanların dünya hayatlarını, sevk ve yönetimlerini düzenlemek için konulan hükümler, eşitliği, adaleti, barışı sağlamalı, sevgi ve saygıyı sağlamalı, insanları her yönüyle huzura ve kurtuluşa ulaştırmalı, beraber yaşama duygusunu geliştirmelidir. Bunun yanında konulan hükümler, insanlar arasında herhangi bir ayırım yapmamalı, bütün insanlara aynı hakları sağlamalı, herkes bu hükümler karşısında aynı sorumluluk duygusunu taşımalıdır.
İnsanların idaresi için konulan hükümler, onlar arasında katmanlaşmayı, farklılaşmayı kaldırmalı, insanların bir kısmını diğer bir kısmına ezdirmemelidir. Hüküm koyucu, koyduğu hükümlerle insanları eşit tutmalı, birini diğerinden üstün tutmamalıdır.
İnsanlar, kendileri için konulan hükümlere uygun hareket ettiklerinde hem yaşantıları mutlu ve düzenli olmalı, hem de hüküm koyucuyu razı ve memnun etmiş olmanın huzurunu hissetmelidirler.
Yukarıda sayılan bütün bu hususların gerçekleşebilmesi ise, ancak kanun koyucunun koyduğu kanunlardan kendisinin yararlanmaması, kanunların üstünde bir özelliğe ve yapıya sahip olması ile mümkündür. Bütün bunlar ise, yalnızca yüce Allah’ın indirdiği hükümler ile mümkün olabilir.
“… İyi bilin ki, yaratma ve emir O'nundur. Alemlerin Rabbi Allah, ne uludur!” (A’raf, 54)
Yukarıda belirtilen nedenlerle yegâne kanun koyucu, ancak ve ancak insanları yaratan, onların her halini bilen ve koyduğu kanunlardan kendisi yararlanmayan, kullarına eşit mesafede bulunan, onlardan birini diğerinden üstün tutmayan alemlerin Rabb’i yüce Allah’tır.
Beşer olan, kendisi ya da kendileri yaratılmış, eksikliklerle donanmış olan, gelecekte kendilerinin bile ne olacaklarını bilmeyen kimseler, başkalarının yönetimi, sevk ve idaresi için hüküm koyamaz, kanun çıkaramazlar. Kendileri eksik ve aciz olan kimselerin, başkalarının huzur ve mutluluğu için hüküm koyması, âmâ olan birisinin başkalarına klavuzluk yapıp yol göstermesine benzer.
Hüküm koymak, ilah olmanın, egemenlik ve üstünlüğün apaçık bir göstergesidir. Hüküm koyucu, insanları kendisine itaat ettirerek onlar üzerinde üstünlük kurar, onlara ceza ve mükâfat vererek üstünlüğünü kabul ettirir ki bu, açıkça ilahlık iddiasına kalkışmaktır. İnsanların koyduğu hükümleri kabul edip onlara uymak, hüküm koyucuları ilah edinmektir ki bu, apaçık bir şekilde yüce Allah’a ortak koşmak, şirk ve küfürdür.
“Siz, O'nu bırakıp ancak sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere itaat ediyorsunuz, Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir; hüküm, ancak Allah'ındır. O, yalnız kendisine itaat etmenizi emretmiştir; işte doğru din budur, ama insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf, 40)
Beşeri sistemlerin meclislerinde, insanların hayatı üzerine kanun koymaya kalkışanlar, ceza ve mükâfat verme hakkını kendilerinde görmekte, açıkça ifade etmeseler bile, ilah olduklarını iddia etmektedirler. Kendileri yaratılmış olan ve Rab’lerine kulluk etmekle emrolunan kimselerin, yüce Allah’ın hükümlerini görmezden gelerek, tanımayarak insanlar üzerine hüküm koymaları yüce Allah’a açıkça isyan ve tuğyandır ki bunlar, tağutlaşan kimselerdir. Bu anlamda beşeri sistemlerin tümü tağuttur ve yüce Allah (cc), tağutun, yani beşeri sistemlerin reddedilmesini Kendisine iman etmenin temel esası olduğunu bildirmektedir.
Yüce Allah’a iman eden kimselerin kabul edip uyacakları kanunlar, yalnızca yüce Allah’ın indirdiği hükümlerdir. Müslümanların uyacakları temel hükümler, onların dünya hayatlarını düzenleyen kanun ve kurallar, hayatın her alanına hitap edecek düzenlemeler, her türlü sorunu gidererek adaleti tesis edecek esasalardır.
Yüce Allah’ın koyduğu hükümler, çağlarüstü, evrenseldir. Bu nedenle insanlar, kıyamete kadar başka hiçbir hükme ihtiyaç duymadan, huzurlu ve mutlu bir şekilde bu hükümlere göre hayatlarını düzene koyabilirler.
Beşeri sistemlerin yönetici ve meclisleri, yaratılmış olduklarını unutarak yaratıcılarına muhalif hükümler koymakta, Rab’lerine isyan ederek O’nun hükümlerini hayattan kaldırmaktadırlar. Onlar, bu tutumları ile kendi aciz ve eksik hallerine bakmadan, kendilerinin yarın ne olacaklarını bile bilmeden, kanun koyarak haddi aşmakta, böylece ilahlık taslamışlardır. Bu beşeri kanun koyucuları ve onların kanunlarını kabul eden kimseler, onları ilah edinmişler, şirke düşüp küfre girmişlerdir.
Kendilerini hüküm koyucu olarak gören tağuti sistemin yönetici ve meclislerinde bulunanlar, hüküm koyucu yegâne gücün yüce Allah (cc) olduğunu bilmeli, Rab’lerine karşı haddi aşmayı, isyan ve küfrü terk etmeli, yüce Allah’ın en iyi hüküm koyucu olduğunu idrak ederek tevbe edip Müslüman olmalıdırlar.
“Allah, hüküm verenlerin en iyisi değil midir?” (Tin, 8)
Beşeri sistemler, cahiliye sistemleridir
Hüküm koyma, yalnızca yüce Allah’ın hakkıdır; bunun dışındaki her konulan hüküm cahiliye hükmüdür. Yüce Allah’a ait olan bu hakkı gasp edenler, Rab’lerine savaş açmışlar, insanları kendilerine kulluk yapmaya zorlamışlardır. Bunların durumu, tıpkı Fir’avn, Nemrut, Ebu Cehil’in durumu gibidir. Bunlar, azgınlığı yol edinerek yüce Allah’a isyan etmiş kimselerdir.
“Kendisini yeterli gördüğünde insan azar.” (Alak, 7-8)
Kendi aciz durumlarına bakmadan, kendilerini yeterli görerek insanlar üzerine hüküm koyan kişiler, meclisler ve devletler, açık bir şekilde yüce Allah’a hasım kesilmişlerdir. Bunlar, Rab’lerine karşı açtıkları bu isyan bayrağı nedeniyle dünya hayatında helak edilecekler, ahirette de ebedi azaba sürüleceklerdir.
Bugün Türkiye’de anayasa yapmak için çalışanlar, onların içerisinde bulundukları küfür ve şirk yuvası meclisleri, onların başındaki cumhurbaşkanı, meclis başkanı ve başbakanları, azgınlıklarında Fir’avn’ı takip etmektedirler. Kur’an bunları, azgınlığı yol edinen tağutlar olarak tanımlamaktadır.
Bu tağutların koydukları yasalara itaat edenler de, onların azgınlıklarına, küfür ve şirklerine, Rab’lerine karşı isyanlarına ortak olmuşlar, tağuti sistemlerle beraber yüce Allah’a savaş ilan etmişlerdir.
“İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar. O halde şeytânın dostlarıyla savaşın, çünkü şeytânın hilesi zayıftır.” (Nisa, 76)
Beşeri hükümler, insan fıtratını anlamaktan, geleceği bilmekten, insan psikolojisinden, ilim ve ahlaktan yoksun oldukları için tümü ile cahili hükümlerdir. Cahili olan bir şey de ancak insanları cehalete, Rab’lerine karşı küfür, şirk ve isyana sürükler.
“İnsan, bizim kendisini nasıl bir nutfeden yarattığımızı görmedi mi ki, şimdi apaçık bir hasım kesildi?” (Yasin, 77)
Yüce Allah’a isyan üzerine bina edilen beşeri hükümler, esas itibarı ile materyalist ve inkârcıdırlar. Bu nedenle bu hükümlerin uygulandığı toplumlarda ve ülkelerde materyalist, ateist, soysuz, saygısız, soyguncu, hırsız ve ahlak mefhumundan yoksun nesiller yetiştir. Özgürlük, demokrasi, hak,hukuk yalanları ile ortaya çıkan sistemlerin insanları nasıl bozduklarına Kur’an dikkatleri çeker.
“İnsanlardan öylesi var ki, dünya hayatına dair sözü, senin hoşuna gider, kalbinde olana Allah'ı şâhid tutar; oysa o, hasımların en yamanıdır; iş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekini ve nesli yok etmeğe çalışır; Allah da bozgunculuğu sevmez.” (Bakara, 204-205)
Beşeri sistemlerde halkın inançları, siyasal kimlikleri inkâr edilir; halk, kamplara, sınıflara, katmanlara ayrılır, halk arasında fitne ortaya çıkar, çatışmalar başlar. Halkın talepleri baskı ve zulüm ile bastırılır. Bunun en bariz örneği, Kemalist tağuti sistemin uygulandığı Türkiye’de görülmüştür.
Halkı sağcı-solcu, Sünni-Alevi, Türk-Kürt diye ayırıp aralarına fitne sokan zorba tağuti sistem, yetiştirdiği katiller eliyle hemen her gün genç nesilleri sokaklarda birbirlerine kırdırmış, Maraş’ta, Çorum’da insanları katletmiş, ülkeyi kendi halkının kanlarıyla kan gölü haline getirmiştir.
Beşeri, cahili hükümler, bugüne kadar insanlar arasında sevgi, kardeşlik duygusunu değil, kin ve düşmanlık tohumları ekmiş, kardeşi kardeşe düşman etmiş, topluma kaos, anarşi ve terörden başka hiçbir şey vermemiştir.
Cahili tağuti sistem, uyguladığı bozuk eğitim sistemi ile kardeşi kardeşe düşman ettiği gibi, evladı da anne babasına düşman yapmış, hemen her gün anne ve babasını ya da evlat ve eşini kesen, kurşunlayan insanların haberleri, haber kanallarında ya da gazete sütunlarında verilmektedir.
Gazetelere, televizyonlara ve polis kayıtlarına bakıldığında yapılan operasyonlarda, hemen her gün onlarca, hatta yüzlerce yolsuzluk, hırsızlık, mafya, çete, uyuşturucu zanlısının yakalanarak gözaltına alındığı, çocuk tecavüzleri, cinayet, katliam haberlerinin verildiği, daha ilk ve ortaokullardan itibaren uyuşturucu kullanıcılarının ve cinayetlerin varlığı görülmektir.
Nesli bozan beşeri tağuti sistemin, Cumhurbaşkanından Başbakanına, bakanlarından en üst düzey yöneticisine kadar hemen her kademesindeki kişilerin yolsuzlukluk ve soygunları açığa çıkmakta, mahkemelerinde kişiye ve makama göre davalar yürütülmektedir.
Birçok asker ve polisin ağırlıklı olarak yer aldığı yolsuzluk, hırsızlık ve soygunlar, mafya ve çeteler bu tağuti diktatörlüğün teşviki ve koruması altında gerçekleşmektedir. Bütün bunlar, ülkede uygulanan cahili sistemin, halk düşmanı rejimin koyduğu yasalar ve verdiği eğitim sonucunda ortaya çıkmaktadır. İşte bütün bunlar, cahili tağuti sistemlerin, ilahlık taslayarak, baskı ve zorbalıkla yüce Allah’ın kulları üzerine uyguladığı yasalar nedeniyle olmuştur.
Allah’ın koyduğu hükümleri bırakıp insanlar üzerine hüküm koyan tağuti sistemler, yukarıda örnekleri verildiği üzere, insanların hayatlarını karartıp zindana çevirmişler, yarınlarını, gelecekleri mahvetmişlerdir.
“Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır; kâfirlerin dostları da tağuttur, (o da) onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır; onlar ateş halkıdır, orada ebedi kalacaklardır.” (Bakara, 257)
Hüküm Ancak Allah’a aittir
Tarihi süreçte, yüce Allah’ın hükümlerini hiçe sayarak kendileri kanun koyanlar ve onlara destek olanlar, birbir helak edilmişlerdir. Yüce Allah (cc), yarattığı kullarının, yeryüzündeki yaşamlarını düzeneyen kanunları indirmiş, insanların, bu indirdiği hükümlere teslim olmalarını istemiş ve onları cahiliye hükmü konusunda uyarmıştır.
“Sana da kendinden önceki Kitabı doğrulayıcı ve onu kollayıp koruyucu olarak Kitabı gerçekle indirdik; artık onların aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen gerçekten ayrılıp onların keyiflerine uyma! Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol belirledik, Allah isteseydi, hepinizi bir tek ümmet yapardı, fakat size verdiği içinde sizi sınamak istedi; öyleyse hayır işlerine koşun, hepinizin dönüşü Allah'adır, O size ayrılığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.
Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet, onların keyiflerine uyma ve onların, Allah'ın indirdiği şeylerin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın; eğer dönerlerse bil ki Allah, bazı günahları yüzünden onları felâkete uğratmak istiyordur; zaten insanlardan çoğu, fasıktır.
Yoksa câhiliye hükmünü mü arıyorlar; iyi bilen bir toplum için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?” (Maide, 48-50)
Hüküm yalnızca yoktan vareden yüce Allah’a aittir; O, insanlara dünya hayatında lazım olacak bütün hükümleri en güzel bir şekilde belirlemiş, hukuki, siyasi, sosyal, iktisadi vb. konularda en güzel hükümlerini koymuş, insanların buna göre hareket etmelerini istemiş cahili beşeri hükümlere uymayı yasaklamıştır.
“Bundan dolayı sen (şeriata) çağır ve emrolunduğun gibi doğru ol; onların keyiflerine uyma ve de ki: ‘Ben Allah'ın indirdiği her Kitab’a inandım ve aranızda adalet yapmakla emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir; bizim işlerimiz bize, sizin eylemleriniz size aittir. Bizimle sizin aranızda bir tartışma nedeni yoktur, Allah aramızı bulur, dönüş O'nadır.” (Şura, 15)
Yüce Allah (cc), insanlar arasında adaletle hükmeder ve O’nun hükmü karşısında herkes eşittir. O’nun indirdiği hükümlerde ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen, üstün ve ayrıcalıklı olan kimse yoktur. İnsanlar, statüleri, soy ve asaletleri, kavim ve kabileleri ile değil kardeşlik bağı ile birbirlerine bağlıdırlar. Elbette yüce Allah’ın koyduğu hükümler, beşeri hiçbir hükümle kıyaslanamayacak kadar üstündür; çünkü O, hüküm verenlerin en iyisidir.
“Allah, hüküm verenlerin en iyisi değil midir?” (Tin, 8)
Yüce Allah (cc), insanların koydukları hükümlere uymayı yasaklamış, bu hükümlere uymanın insanı saptıracağını bildirmiştir. Beşeri yasalar, ilmi olmaktan uzak, sadece insanların zanlarından oluşmaktadır. Zan ise insanları, Hakka yöneltmez, doğruya iletmez ve sadece sapıklığa sürükler.
“Yeryüzünde bulunan(insan)ların çoğuna uysan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar; onlar sadece zannediyorlar ve onlar sadece saçmalıyorlar.” (En’am, 116)
İslâmi hükümler, tarihi süreçte uygulanan her topluma huzur vermiş, onları, dünya hayatında mutlu kılmış, Rab’lerinin rızasına ve ahirette de kurtuluşa ulaştırmıştır.
“O size, dinden Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi şeriat (hukuk düzeni) yaptı. Şöyle ki; dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin, fakat kendilerini çağırdığın (bu) esas, müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini kendisine seçer ve yöneleni kendisine iletir.” (Şura, 13)
İslâmi hükümler, iman edenlere huzur ve mutluluk verirken müşriklere ağır gelmiştir. Bu nedenle her dönemin müşrikleri, Rab’lerinin kendilerine bildirdiği ilahi hükümleri terk ederek kendi hevalarından çıkardıkları yasalara uymuşlardır.
Sonuç olarak
Ey insanlar, yaşadığınız hayatta bizzat şahit olduğunuz üzere, sizlerin hayatları üzerine konulan beşeri hükümler, bugüne kadar sizlere huzur verememiş, sizleri, huzursuz, mutsuz etmiş, dünya hayatınızı zindana çevirmiştir. Yarın mahşer gününde, Rabb’inizin huzurunda beşeri yasalardan değil, sizleri yaratan Rabb’inizin indirdiği esaslardan sorgulanacaksınız. Bu nedenle sizin gibi beşer olan, sizlerle aynı özelliklere sahip olan insanların koyduğu yarınlarınızı, geleceğinizi ipotek altına alarak mahveden ve sizlerin, Rabb’inize isyan etmenize neden olan hükümlere kesinlikle uymayınız.
Ey insanlar, sizleri yaratan Rab’inizin hükümlerine uyun, dünya ve ahiret kurtuluşunuz bundadır. Rabb’inizin bildirdiği üzere beşeri tağuti hükümler sizleri aydınlık olan Rabb’inizin yolundan çevirerek kendi karanlık dünyalarına sürüklemektedirler.
Tağuti sistemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve milletvekillerine
Ey tağuti sistemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve milletvekilleri, insanlar üzerine kanun koymak, onların yeryüzündeki hayatlarını düzenlemek yalnızca onları yaratanın hakkıdır! Çünkü İlah, Rab ve Melik olan yalnızca yüce Allah’tır. Sizler, yaratılmış olduğunuzu, eksikliklerle donandığınızı, yarın kendinize ne yapılacağını bilmediğiniz halde, kendi durumunuza bakmadan, haddinizi aşarak insanların hayatı üzerine kanun koyuyor ve ilahlık taslıyorsunuz. Oysa siz, kanun koymak için değil, sizi yaratan Rabb’inizin koyduğu hükümlere itaat etmeniz için yaratılan kimselersiniz.
Sizler, yarın mahşer gününde, sizi yaratan Rabb’inizin huzurunda sorgulandığınız zaman, kendinize bile fayda sağlamayacak kadar aciz kimselersiniz. Bu halinize bakmadan, sizin gibi beşer olan, sizlerle aynı özelliklere sahip diğer insanlar üzerine hüküm koymaya kalkışıyor, onların yarınlarını ipotek altına alıyorsunuz.
Sizler, kendiniz birer kul iken, kanun koyarak insanları kendinize kul etmeye çalışıyorsunuz. Sizden önceki seleflerinizin de sizlerin de çıkardığı yasalar, bugüne kadar insanlara huzur verememiş, insanları kamplara ayırmış, insanlara arasında kin ve düşmanlık tohumlarını ekmiştir, hâlâ akletmiyor musunuz?
Çıkardığınız hükümlerle, materyalist, ateist, soysuz, saygısız ve ahlak mefhumundan yoksun nesiller yetiştirdiniz. Halkı sınıflara böldünüz, kamplara ayırdınız, halkın inançlarını, siyasal kimliklerini inkâr ettiniz, onlara zulüm ve baskı ile hükmetmeye çalıştınız. Halkı sağcı-solcu, Sünni-Alevi, Türk-Kürt diye ayırıp aralarına fitne soktunuz, yetiştirdiğiniz katiller eliyle Maraş’ta, Çorum’da zulmünüz altında inleyen insanları katlettirdiniz, ülkeyi gençlerin kanlarıyla kan gölü haline getirdiniz.
Ey tağuti sistemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve milletvekilleri, çıkardığınız yasalar yüzünden ülkenin içerisinde bulunduğu şu duruma bakın, hemen her gün onlarca, hatta yüzlerce yolsuzluk, hırsızlık, mafya, çete, uyuşturucu zanlısı yakalanarak gözaltına alınıyor, çocuk tecavüzleri, cinayet, katliam haberleri veriliyor, daha ilkokul ve ortaokullardan itibaren uyuşturucu kullanıcılarının ve cinayetlerin varlığı görülüyor.
Sizin kendi hevanızdan çıkardığınız yasalarınız nedeniyle Cumhurbaşkanınızdan, Başbakanınıza, milletvekillerinizden en üst bürokratınıza, asker ve polisinizden sokaktaki insanlara kadar yolsuzluğa, hırsızlığa, kirli ve pis işlere bulaşmadık kimseniz kalmamıştır. Bundan hiç mi utanmıyor, haya etmiyorsunuz.
Adaletten, insan onur ve haysiyetinden uzak yasalarınızdan yararlanarak küçük bir çıkar için birbirinize kumpaslar kuruyor, birbirinizin kirli çamaşırlarını ortaya döküyor, sonra da hiçbir şey olmamış gibi sarmaş dolaş oluyorsunuz. Bu kadar mı duyarsız, pişkin, utanmaz ve hayasız olabiliyorsunuz! Ar damarınız mı çatladı.
Kanun yapmanın, insanlar üzerine hüküm koymanın sizin işiniz olmadığını neden düşünmüyorsunuz? Sizler neden, size ve ona uyan herkese huzur ve mutluluk veren Rabb’inizin indirdiği değişmez ve değiştirilemez hükümlere iman edip teslim olmuyorsunuz?
Hüküm yalnızca sizi yoktan vareden Rabb’iniz yüce Allah’a aittir; O, insanlara dünya hayatında lazım olacak bütün hukuki, siyasi, sosyal ve iktisadi konularda her şeyi belirlemiş, bu konularda en güzel hükümleri koymuş, sizden buna göre hareket etmenizi istemiş ve hevanıza uymanızı yasaklamıştır.
Sizler, kanun koyarak yüce Allah’ın meliklik sıfatını gasp ederek Rabb’inize isyan ettiğinizi ve O’na şirk koştuğunuzu anlamıyor musunuz! Rab’lerine karşı gelenlerin dünya hayatında tıpkı Nemrut, Fir’avn ve benzerleri gibi helak edileceklerini ve ahiret hayatında yüce Allah’ın lanetine ve gazabına uğrayacaklarını akletmiyor, düşünmüyorsunuz ve bu halinizle sizi yaratana hasım kesilip hüküm koyuyorsunuz.
Düşünsenize, eşinizden, çocuklarınızdan, anne ve babanızdan ve en yakınlarınızdan kaçacağınız ve onların da sizlerden kaçacakları o dehşetli hesap gününde, sizleri yüce Allah’ın gazabından ve cehennemin ebedi azabından kim kurtaracak? Neden kendi elinizle kendinizi tehlikeye atıyorsunuz? Neyinize güveniyorsunuz ki, sizi yaratan Rabb’inize isyan edip şirk koşuyorsunuz?
Sizler, o meclislerde kendinizi ilah zannederek kanunlar çıkarmaya çalıştığınız ve bu nedenle yüce Rabb’inize isyan edip şirk koştuğunuz sürece, Rabb’inize karşı savaş açtığınızı bilin. Yüce Allah’a savaş açanların akıbeti ise, hüsrandan başka bir şey değildir.
Ey tağuti sistemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve milletvekilleri, unutmayınız ki bu tağuti sistem, sizlerin dostu değildir; tam aksine sizleri, dünya hayatında, yüce Allah’ın aydınlık ve nurlu yolundan kendi karanlıklarına çekmekte, ahiret hayatında da sizi ebedi cehennem azabına sürüklemektedir.
Sizlerden birçoğunuz, Müslüman olduğunuzu iddia ediyorsunuz ve çoğunuzun anne babası namaz kılıp Müslüman olduklarını söylüyorlar. Peki Rabb’inizin gönderdiği ve ona uymakla mükellef olduğunuz Kur'an'ı hiç mi elinize alıp okumadınız, orada tek hüküm koyucunun yalnızca yüce Allah (cc) olduğunu görüp anlamıyor musunuz!
Yüce Allah (cc), Kur'an'ı, tüm insanlara olduğu gibi size de gönderdi ki ona uyasınız, içindeki hükümleri uygulayasınız ve bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüzde onunla hüküm veresiniz. Oysa sizler, Rabb’inizin gönderdiği Kur'an'ı ve içindeki hükümleri bırakıp kendiniz hüküm koymaya ve ilahlık taslamaya kalkışıyorsunuz.
“İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allâh, peygamberleri, müjdeciler ve uyarıcılar olarak gönderdi; onlarla beraber, anlaşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hükmetmek üzere, içinde gerçekleri taşıyan Kitabı indirdi. Kendilerine Kitap verilmiş olanlar, kendilerine açık deliller geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskançlıktan ötürü o(Kitap hakkı)nda anlaşmazlığa düştü(ler). Bunun üzerine Allâh, kendi izniyle inananları, onların üzerinde ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allâh, dilediğini doğru yola iletir.” (Bakara, 213)
Sizin koyduğunuz hükümler, her beşeri hüküm gibi cahiliye hükmüdür ve yüce Allah (cc), bu cahili hükümlerin tümünü kaldırıp ilahi olan hükümlerini indirmiştir. Tarihi süreçte sizin Rabb’inize karşı içerisinde bulunduğunuz isyan ve şirkin benzerini gösterenler olmuştur, ancak yüce Allah (cc), onları ve cahili düzenlerini yerlebir etmiş ve her dönemde en güzel şekilde uygulanacak şeriat hükmünü ortaya koymuştur.
Gelin, kendinize bir iyilik edip Rabb’inize yönelin, O’nun indirdiği hükümlere teslim olun ve böylece dünya ve ahirette kurtuluşa ulaşın. Unutmayınız ki tarihi süreçte hiç kimse yüce Allah’a karşı isyanında bir başarı elde edememiştir ki sizler bu isyan, küfür ve şirkinizde Rabb’inize karşı başarı elde edesiniz.
Tabii olduğunuz tağuti sistem, dünya hayatında size belki kısa bir süre fayda sağlayabilir, bir iktidar verebilir; ancak bu kısa süren iktidarınızın ardından tabi olduğunuz kanunlar sizlere, dünya hayatında da ebedi ahiret hayatında da acı bir azaptan başka bir şey kazandırmayacaktır. İşte o zaman, sizi şu anda iman edip korumaya çalıştığınız tağuti sistem kurtaramayacaktır. Bakınız yüce Rabb’iniz size merhamet etmekte ve sizi, tağutu reddederek Kendisine iman etmeye çağırmaktadır. Gelin, kendi yararınıza bu çağrıya kulak verip Rabb’inize şirk koşmayı, asi olmayı terk ederek iman edin, Müslümanlar olun.
“Dinde zorlama yoktur, Doğruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur; kim tağutu reddedip Allah'a inanırsa, muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara, 256)
“Tağut'a itaat etmekten kaçınan ve Allah'a yönelenlere müjde var; müjdele kullarımı.” (Zümer, 17)
Ey tağuti sistemin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve milletvekilleri, şeytanın hizbi ve dostu olan tağuti sisteme itaat edip kanunlar çıkarıp ilahlık tasladığınız sürece biz Müslümanlar, sizleri tanımıyor, çıkardığınız cahili şirk ve küfür yasalarını kabul etmiyoruz. Çünkü iman ettiğimiz ve tek hüküm sahibi olarak bildiğimiz Rabb’imiz, sizi ve itaat ettiğiniz tağutu reddetmemizi emretmektedir.
“İbrâhim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır; onlar kavimlerine ‘Biz sizden ve sizin Allah'tan başka itaat ettiklerinizden uzağız. Sizi(ve itaat ettiklerinizi) tanımıyoruz; siz, bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir’ demişlerdi. Yalnız İbrâhim'in babasına: ‘Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat Allah'tan gelecek bir şeyi senden savamam’ demesi hariç. "Rabbimiz, sana dayandık, sana yöneldik, dönüş sanadır!” (Mümtehine, 4)
Biz Müslümanlar, tıpkı atamız Hz. İbrahim (as)’ın ve yanındaki iman edenlerin, sizlerin ataları olan Nemrut’u ve ona itaat edenleri reddettikleri gibi, bizler de sizleri ve itaat ettiğiniz tağuti sistemi ve çıkardığınız küfür ve şirk yasalarını reddediyoruz.
Ramazan Yılmaz: 2014.07.12
Bir yanıt yazın