Dünya toplumlarının gündeminden hiç düşmeyen, 11 Eylül 2001’de Amerika’da yapılan saldırının ardından gündemin ilk basamağına oturan şiddet, terör ve İslâm konusunu, İslâm’ın şiddet ve teröre bakışını bir panelde ele almak elbette mümkün değildir. Konu bütün unsurlarıyla ele alındığında, günlerce sürecek konferansların, ciltler dolusu kitapların araştırma konusu olacağı muhakkaktır.
Biz Müslümanlar olarak burada İslâm’a yapılan haksız saldırı, itham ve karalamalara da Kur’ân açısından cevap vermek, İslâm’ın şiddet ve teröre ne denli karşı olduğunu, şiddet ve terörü nasıl kınadığını, şiddete şiddetle karşılık vermenin bir çözüm olmadığını, Rabb’imizin Müslümanlara bildirdiğini ortaya koymak, olmazsa olmaz bir zorunluluk, görev ve ibadettir.
Öncelikle şiddet ve terörü tanımlamak gerekir ki, bu tanımın ne denli İslâm’dan uzak olduğu ortaya çıksın. Şiddet: Karşıt tutumda, görüşte olanlara kaba kuvvet kullanma, sert davranma; sertlik. İnsanları sindirmek, korkutmak için yapılan ya da girişilen eylem.
Terör: Korku salma, yıldırma; genellikle siyasal bir dava uğruna girişilen, toplumu korkutmaya, yıldırmaya yönelik her türlü eylem, korku salmak, korku vermek. (Türkçe Sözlük; Ali Püsküllüoğlu)
Terör: Bir gücü, bir iktidarı zorla kabul ettirmek amacıyla sistemli bir biçimde şiddet kullanmak. Örneğin; Fransa’da kralcıların hasımlarına karşı başlattıkları devrim hareketine terör deniliyordu. (Kaynak: Büyük Larousse)
Bir yanıt yazın