Anadolu’nun, emperyalizmin işbirlikçisi Kemalist diktatörlük tarafından işgalinden bugüne kadar geçen süre içerisinde toplumda bozulmadık, tahrip edilmedik değer kalmamıştır. Halkın inanç değerlerine, kültürel zenginliklerine, gelenek ve göreneklerine, örf ve adetlerine savaş açan dikta rejimi, 85 yıldır Anadolu halkına ahlaksızlıktan, soygun ve hırsızlıktan, baskı, şiddet ve terörden başka bir şey vermemiştir/verememiştir.
Cumhuriyet adı verilen aslında tam bir totaliter diktatörlük olan Kemalist sistem, işgali altında tuttuğu halka acı ve gözyaşından başka bir şey vermemiştir. Anadolu halkına karşı düşmanca bir tavır içerisine giren dikta rejimi, halkın maddi ve manevi değerlerini istismar ederek sömürmüş, halka düşmanlık yapmış, kin beslemiştir.
“On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan” diyen Kemalist dikta rejimi, seksen beş yılda her meslekten milyonlarca bozuk nesil yetiştirdi. Gazetelere, televizyonlara ve polis kayıtlarına bakıldığında yapılan operasyonlarda, hemen her gün onlarca hatta yüzlerce yolsuzluk, hırsızlık, mafya, çete, uyuşturucu zanlısı yakalanarak gözaltına alındığı, çocuk tecavüzleri, cinayet, katliam haberleri verildiği, daha ilkokul ve ortaokullardan itibaren uyuşturucu kullanıcılarının ve cinayetlerin varlığı görülecektir.
Soyguncular, hırsızlar, devleti dolandıranlar, mafya ve çeteler, tinerciler ve kapkaççılar, çocuk pornocuları ve fuhuş yapanlar, sokakta kendilerini pazarlayan kadınlar, anne ve babalarına saldıranlar, uyuşturucu ve kadın satıcıları ve daha nice bozuk nesli, cumhuriyet adı altında zorbalığını ve işgalini sürdüren bu Kemalist zorbalık yetiştirdi. Yapılan onca operasyonlara rağmen bitmek tükenmek bilmeyen bu bozuk nesil, Kemalist zorbalığın eğitim kurumlarında durmadan yetiştiriliyor. Eskileri yakalandıkça yenileri yetiştiriliyor, yetiştiriliyor ki, bu zorba rejim işgalci zorbalığını sürdürsün, zulüm ve baskısına devam etsin.
Birçok asker ve polisin ağırlıklı olarak yer aldığı yolsuzluk, hırsızlık ve soygunlar, mafya ve çeteler Kemalist diktatörlüğün teşviki ve koruması altında gerçekleşmekte, ülkedeki bu bozuk nesil, halk düşmanı rejimin verdiği eğitim sonucunda ortaya çıkmaktadır. Ancak dikta rejimi, bu gayri insani, gayri ahlaki davranışları gizlemekte, baskı ve zorbalıkla halkı susturmaya çalışmaktadır.
Cumhurbaşkanından başbakanına, en üst bürokratından genel kurmay başkanına kadar rejimin tüm idarecilerinin arkasında olduğu soygunlar, hırsızlıklar, mafya ve çeteler, ya “asker yıpratılıyor” yaygaraları ile ya da “devlet sırrıdır” denilerek gizlenmeye çalışılıyor. Aslında sır olmaktan çıkan bu gayri ahlaki ve gayri insani davranışlar devlet sırrı değil, devlet işidir.
Bugün ülkeyi bir ahtapot ağı gibi saran ve rejimin bütün kurumlarında varolan yolsuzluk, hırsızlık, soygun ve usulsüzlükler, çete ve mafya yapılanmaları, totaliter dikta rejimi tarafından yapıldığı ve bunları yapanlar bu zorba ve insanlık düşmanı rejim tarafından yetiştirildikleri için bütün bunlar, bu zorba rejimin gerçek yapısını ortaya koymaktadır.
Rejimin üst kurumları olan Cumhurbaşkanlığı, Meclis, Başbakanlık, Bakanlık, TSK ve üniversiteler, yaptıkları yolsuzluk, hırsızlık ve soygunlar ortaya çıkmasın diye dokunulmazlık zırhına bürünmüşler. Bu üst kurumlarda yapılan bütün yolsuzluk ve hırsızlıklar, dokunulmazlık zırhı ile hasıraltı edilmekte, bunların ortaya çıkması engellenmektedir. Ancak bu kurumlarda yapılan hırsızlıklar, yolsuzluk ve soygunlar o denli fazla ki, onlar gizlemeye, örtbas etmeye çalışsalar da ister istemez, ortaya çıkmaktadır.
Medyaya bakıldığında her tarafta çıplaklar kampını andıran kadın cesetleri ile dolu olduğu görülecektir. Utanç verici çıplak kadın fotoğrafları gazetelerde baş sayfalarda yayınlanırken, televizyonlarda ise, iç çamaşırdan nasibini almamış, dansöz kılıklı kadın spiker ve programcıların en iğrenç manzaraları sergilenir. Sokakların manzarası çıplaklar kampından farksız bir görüntü vermektedir.
Ne oldu benim Anadolumun ahlaklı, terbiyeli, birbirlerine saygılı, büyüklerin küçükleri seven, küçüklerin büyüklerine saygıda kusur etmeyen, birbirlerinin malına, canına, ırz ve namusuna göz dikmeyen o tertemiz halkıma? Nasıl bu duruma geldi benim dünyaya örnek olan halkım? Kim Anadolu’nun bu tertemiz halkını bu kadar kirletti? Bu ve benzeri soruların tek cevabı var; benim halkıma bu zulmü reva gören, emperyalizmin yerli işbirlikçisi Kemalist diktatörlüktür.
Kemalist totaliter zorbalık, emperyalizmi Anadolu topraklarından sürmesinin intikamını almış Anadolu halkından ve Anadolu halkının tertemiz neslini bozmuş, hala da bozmaya devam etmektedir. Anadolu halkının kahraman mücadelesiyle yurttan varlık olarak sürülen emperyalizm, M. Kemal ve arkadaşları tarafından, devrimler adı altında, zihniyet ve kültür olarak, yeniden ülkeye sokulmuş, Anadolu toprakları ve halkı emperyalizme yeniden peşkeş çekilmiştir. Nitekim bu gerçeği M. Kemal, şu sözleri ile itiraf etmiştir, kendisini görevlendiren efendilerine, işgalin daha ilk yıllarında Anadolu’nun bu tertemiz halkını bozacağına dair söz vermiştir.. Atatürk'ün, Fransız gazeteci Maurice Pernot'e demeci: "…Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye'de çağdaş, bu sebeple batılı bir hükümet oluşturmaktır. Uygarlığa girmek arzu edip de, batıya yönelmemiş millet hangisidir?"
İşte Kemalist zorbalığın çağdaşlıktan, medeniyetten anladığı mantık budur; nesli bozmak, ahlaksızlığı yaymak, kadınları, sokak hayvanları gibi elbiseden soyup çıplak hale getirmek, erkekleri soyguncu, hırsız yapmak, halkı birbirlerine düşman hale getirmek! İşte “On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan” diyen zorba sistemin ürettiği bozuk neslin manzarası budur.
Eğitimin laikleştirilmesi adı altında bütün manevi, ahlaki değerlere, geleneksel ve örfi kültüre savaş açan Kemalist zorbalık, bunların yerine koyacağı bir şeyi bulunmadığı için geçmişinden koparılmış bozuk bir nesil yetiştirdi. Hem de öyle bir nesil ki, daha ilkokul, orta çağında iken birbirlerinin boğazına sarılan, birbirlerini bıçak ve silahlarla yaralayan, sevgi ve saygıdan uzak, esrar ve içki müptelası olan, annesine, babasına el kaldırıp onları döven bozuk bir nesil. Ey cumhuriyetçi zorbalar, utanın bu yetiştirdiğiniz nesilden, yuh olsun size ve ahlak değerlerinden uzak zorba ve işgalci düzeninize. Sizde utanma duygusu kalmadığından belki utanmıyorsunuz, ancak ben, Anadolu halkının bir bireyi olarak sizden ve yetiştirdiğiniz bu bozuk nesilden utanıyorum.
Anadolu’nun soylu insanının neslini kendisi gibi soysuz yapan; güzelim ülkemizi, ahlaksızlığın, fuhşun, soygunun, hırsızlığın bataklığı haline dönüştüren, ülkeyi mafya ve çete yuvası haline getiren ülkeyi işgali altında tutan Kemalist diktatörlüktür.
Müslüman bir kadının örtüsüne laf atan Fransız emperyalizminin askerlerine dünyayı dar eden Anadolu insanının tertemiz ve iffet timsali örtüsüne, emperyalizmin yerli işbirlikçisi Kemalist zorbalık el uzatmış, örtüye ve örtülüye savaş açmış; iffet timsali Anadolu kadınını sokaklarda bedenini pazarlayan düşük, seviyesiz yaratıklar haline dönüştürmüştür. Böylece zorba sistem, Anadolu halkının Fransızlara attığı tokadın intikamını Anadolu insanından almaya çalışmıştır.
İşte bu zihniyetin ürünü olarak bugün emperyalizmin başı ve temsilcisi olan ABD ve Avrupalılar ülkenin her karış toprağında üs’ler bulundurmakta, ülkede, dikta rejiminin onayı ile istedikleri gibi at koşturmaktadırlar.
Siyasi idaresi ABD ve AB’nin, ekonomik idaresi IMF ve Dünya bankasının elinde olan bir rejimin cumhuriyet rejimi olması mümkün mü? Böyle bir rejimin, cumhuriyet rejimi olması ve Anadolu halkına dayanması elbette mümkün değildir ve elbette böyle bir rejim, işgali altında tuttuğu Anadolu halkına düşman, emperyalizme dost olacaktır.
İslâm’a, İslâmi değerlere düşmanlığında sınır tanımayan Kemalist diktatörlük, kin ve düşmanlığında o denli ileri gitti, o denli azdı ki, üç-beş tane kız çocuğunun Hz. Peygamber (as) için ilahi okumasına muhtıra yayınlayacak kadar haddi aştı. “Denizli'de Kutlu Doğum Haftası nedeniyle düzenlenen etkinlikte kız öğrencilerin türban giyip ilahi okumaları, ve piyes oynamaları.” zorba sistemin en üst kurumlarından olan Genel Kurmay tarafından düşman ilan edilmelerine neden oldu.
Ülkeyi her fırsatta karıştıran Batı emperyalizmini, her vesile ile dost olarak ilan eden Kemalist dikta rejimi, işgali altında tuttuğu Anadolu topraklarında yaşayan halkı düşman ilan etmiştir. Anadolu halkının gençlerini askere alan, vergi ve benzeri haraçlarla halkı soyan totaliter dikta rejimi, ekmeğini yediği Anadolu’nun bu tertemiz insanlarını düşman olarak görmektedir. Yazıklar olsun size ve nankör düzeninize! Utanın yaptıklarınızdan, bu halktan çalarak ve gasp ederek aldığınız ve bu sayede semirdiğiniz nimetler gözünüze dizinize dursun, zehir zıkkım olsun size.
Dikta rejimini, Anadolu’yu işgal etmesinin ardından ilk iş olarak kendisini kabul etmeyen halka karşı terör estirmeye ve onbinlerce tertemiz Anadolu insanını katletmeye başladı. Anadolu halkına karşı giriştiği katliamın kendi sonunu hazırlayacağını düşünen Kemalist dikta rejimi, yüzyıllar boyunca birbirlerine kardeşlik duygusuyla yaklaşan, et-kemik gibi birbirleriyle kaynaşan tertemiz Anadolu halkı, halk düşmanı bu rejim tarafından birbirlerine düşman yapıldı.
Dikta rejimi, bir taraftan baskı ve zorbalığını, terör ve cinayetlerini artırırken diğer taraftan halk arasına fitne sokmuş, halk arasındaki sevgi ve kardeşlik duygusunu kaldırmış, halk arasına kin ve düşmanlık tohumları ekmiş ve halkı Türk-Kürt, Sağcı-Solcu, Sünni-Alevi, Ülkücü-Komünist, Müslüman-laik gibi ayırımlarla bölmüş, bunları birbirine kırdırmış, böylece hem Anadolu halkını huzursuz etmiş, hem de çatışan gruplardan bazılarını kendisine destekçi olarak seçmiş, en önemlisi de bu arada bu zorba rejimi ayakta tutacak kimseleri yetiştirmeye başlamıştır.
Ülkede yaşayan insanları, inançlarına, siyasal kimliklerine, sosyal ve ekonomik yapılarına göre değerlendiren dikta rejimi, halkın arasına fitne sokmuş, halkı kamplara bölmüş, bir kısmına kin ve düşmanlık besleyerek onları yok saymış, düşman ilan etmiştir.
Dostluğun yerine düşmanlığı, sevgi ve saygının yerine kin ve nefreti, yardımlaşma yerine sömürü ve soygunu, sosyal dayanışma yerine baskı ve zorbalığı koyan Kemalist diktatörlük, cumhuriyet neslini ektiği bu bozuk ve gayri insani özelliklerle yetiştirdi. Her gün yapılan operasyonlarla yakalanan onlarca soyguncu, hırsız, katil, çete ve mafya elemanı bu zorba rejimin yetiştirdiği bozuk nesildir. Bu nesil, gökten yağmurla inmedi, yerden ot gibi de bitmedi, başka ülkelerden de ithal edilmedi. Bunlar, “On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan” diyen bu zorba rejimin bilerek, özenerek yetiştirdiği yaratıklardır.
Dünyanın hiçbir ülkesinde rastlanmayacak düzeyde her gün operasyonlar yapılıyor. Resmi verilere göre Türkiye’de 2007 yılı başından Ağustos 2007’nin ilk haftasına kadar yapılan operasyon sayısı 1500’dür. Bu operasyonlarda binlerce kişi yakalanmıştır. Yani günde yaklaşık olarak yedi operasyon yapılmıştır. Bu durum, dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemiştir bugüne kadar.
Esrar, içki ve benzeri zararlı maddeleri kullanma, ateşli ya da bıçak ve benzeri aletlerle yaralama yaşı yine resmi verilere göre ilkokul çağındaki çocuklara kadar inmiştir. Halk adeta birbirine düşman gözü ile bakmakta, kimse kimseye yardım etmemekte, herkes kendi başının çaresine bakmaktadır. “Gemisini kurtaran kaptandır” gibi iğrenç ve bencil bir sözü yayan zorba sistem, “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” düsturunu unutturmuş, halkımızı toplum olma bilincinden soyutlayarak bireyselleştirmiştir. Toplum bilincini yitirerek bireyselleşen insanları idare edip gütmek daha kolaydır ve rejim de bunu yapmıştır.
Bu işgalci dikta rejimi, halkımıza bu dünyayı zindan etmiştir; Anadolu halkının neslini bozarak onlara en büyük kötülüğü yapmıştır. Halkımızı seçim yalanları, demokrasi ve cumhuriyet sözcükleri ile aldatan, diyanet adı verilen cinayet şebekesi ve bu şebekenin görevlendirdiği ücretli ajanları olan namaz memurları, vaiz ve belam kılıklı müftüleri ile kandıran bu zorba rejim ve benzerleri için yüce Allah (cc), kutsal Kitabında şöyle bildiriyor:
“İnsanlardan öylesi var ki, dünya hayatına dair sözü, senin hoşuna gider. Kalbinde olan (samimi düşüncelerini söylediğin)e Allah'ı şahit tutar. Oysa o, hasımların en yamanıdır.
Dönüp gitti mi (veya iş başına geçti mi) yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır; Allah da bozgunculuğu sevmez.” (Bakara, 204-205)
Anadolu’yu çeşitli hile ve yalanlarla işgal eden, emperyalizmin maşası ve yerli işbirlikçisi bu zorba rejim, Kur’an’ı Kerimin bildirdiği gibi, Anadolu’daki nesli ve kültürü bozmuştur. Dikta rejiminin Anadolu halkının neslini ve kültürünü bozmasına ne acıdır ki en fazla katkıda bulunanlar, milliyetçi olduklarını iddia edenler ve İslamcılar olmuşlardır. Kemalist diktatörlük, Milli kültür ve değerlerin yok edilmesini, İslâmi değerlerin bozulmasını milliyetçilerin ve İslamcıların eliyle gerçekleştirmiş ve hala da bunların eliyle iğrenç emellerini tahakkuk ettirmektedir.
Milli kültür ve değerlerin yok edilmesinde, İslami esasların bozulmasında milliyetçiler ve İslamcılar, hem halkın vicdanında hem de yüce Allah yanında suçlu ve sorumludurlar. Özellikle İslamcı münafık ve müşrikler, dikta rejimini ayakta tutmak, mevki-makam hırslarını tatmin etmek, kimi maddi çıkarlar elde etmek için halkın manevi duygularını, inanç sembollerini kullanmışlar ve istismar etmişlerdir. Münafık ve müşrik İslamcılar, halkın manevi duygularını, inanç sembollerini sırf dikta rejimine yaranmak ve onun yanında yer edinmek için istismar etmişlerdir.
Yüce Allah (cc), kâfirlerin hiçbir şekilde dost edinilmemesini istemektedir iman eden kullarından. Çünkü kafirleri dost edinmek, kâfirlerden olmak ve yüce Allah’ın azabına ve gazabına duçar olmaktır. Yüce Allah (cc), kâfirlerin dost edinilmemesi konusunda Müslümanları uyarmakta aksi halde kendisi ile hiçbir dostluklarının kalmayacağını bildirmektedir.
“Mü'minler, inananları bırakıp, kâfirleri dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allâh ile bir dostluğu kalmaz. Ancak onlardan (onların kötü ve çirkin davranışlarından uzaklaşıp) korunmanız başka. (ancak bu durumda Allah’a dost olabilirsiniz). Allâh sizi kendisin(in emirlerine karşı gelmek)den sakındırır. (Sakın hükümlerine aykırı davranarak, düşmanlarını dost tutarak O'nun gazabına uğramayın. Çünkü) dönüş Allah'adır.” (Al-i İmran, 28)
Kâfirlerin yanında kendilerine yer edinmeye çalışan kimi İslamcı münafık ve müşrikler, kendilerince mazeretler bulmaya çalışarak bu küfürlerini meşrulaştırmaya uğraşmaktadırlar. İslamcı münafık ve müşriklerin uydurdukları bu mazeretleri genellikle şu şekilde sıralamaktadırlar. “İslâm’ı ancak bu yolla getirebiliriz”, “Rejimi içten vurmak gerek”, “Biz gelmezsek komünistler gelir”, “İktidara gelince her şey düzelecek”, vs.
Erbakan ve onun biatli talebesi Tayyip gibi münafık ve müşriklerin iktidar dönemlerinde de çok açık bir şekilde görüldü ve görülmektedir ki bunlar, Kemalist zorbalardan daha çok İslam’a zarar vermişler ve iktidar dönemlerinde ancak iyi bir uşak olmaktan başka bir şey olmamışlardır. Bunlar, İslam’a hizmet etmek şöyle dursun, o yarım yamalak imanlarını da terkedip Kemalist kafirlerin demokratik dinlerine girmişler ve Kemalist kafirlerden daha çok demokratik dini savunmuşlardır/savunmaktadırlar.
Yüce Allah (cc), Müslüman olduklarını iddia etmelerine rağmen, kâfirlerin yanında bulunanların da kafir ve münafıklar gibi olduklarını ve onlarla beraber cehennemde yanacaklarını bildirmekte ve gerçekten iman edenlerin onların yanlarından uzaklaşmalarını istemektedir
“(Allâh) Size Kitapta indirmişti ki: Allâh'ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar (bu sözü bırakıp) başka bir söze dalıncaya kadar onlarla beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Şüphesiz Allâh, bütün münafıkları ve kâfirleri cehennemde toplayacaktır.” (Nisa, 140)
yüce Allah (cc), yalnızca kafirlerin yanında bulunmak değil, onlara en küçük bir meylin duyulmasını bile yasaklamakta, aksi halde cehenneme girileceğini çok açık bir şekilde bildirmektedir.
“Sakın zulmedenlere dayanmayın, sonra size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım edilmez.” (Hud, 113)
“Eğer biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, onlara bir parça meyledecektin. O takdirde sana hayâtın da, ölümün de(azâbını) kat katını tattırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.”(İsra, 74-75)
yüce Allah (cc), Rasulüne bile, en zor durumunda kâfirlere meyletmemesi için uyarmakta, aksi halde en ağır bir şekilde cezalandırılacağını kendisine bildirmektedir. Şimdiki münafık ve kâfirler, hiçbir sıkıntıda olmadıkları halde Kemalist kâfirlere, küçücük bir çıkarları için kendi istekleriyle uşaklık yapmakta, buna da İslâmi kılıf uydurmaya çalışmaktadırlar.
Yüce Allah (cc), kâfirlere karşı nasıl bir tavır alınacağını, Hz. İbrahim (as)’ı örnek göstererek açıklamakta ve Müslümanlardan da kendi dönemlerindeki kâfirlere karşı aynı şekilde tavır almalarını istemektedir.
“İbrâhim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır; onlar kavimlerine (şöyle demişlerdi): "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi(ve taptıklarınızı) tanımıyoruz. Siz, bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir" demişlerdi. Yalnız İbrâhim'in babasına: "Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat Allah'tan gelecek bir şeyi senden savamam" demesi hariç. "Rabbimiz, sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş(ümüz) sanadır!" (Mümtehine, 4)
Müslümanlar için en güzel örnek olan, ancak kendisine uyulması halinde yüce Allah’ın rızasının ve ahiret mükâfatının kazanılacağı müjdesi verilen Hz. Muhammed (as) da kâfir bozgunculara karşı Müslümanların tavırlarının nasıl olacağını şöyle açıklamıştır.
“Kötülüğü gördüğün zaman onu elinle kaldır; buna gücün yetmezse o zaman dilinle kaldır; buna da gücün yetmezse o zaman buğz et ki bu, imanın en zayıf noktasıdır; ondan öte iman yoktur.”
İşte yüce Allah’ın ve O’nun Rasulü’nün Müslümanlardan, kâfirlere karşı takınmalarını istedikleri tavır budur. Oysa bugünkü münafık ve müşrikler, bırakın kâfirler ve onların yaptıkları kötülüklere buğzetmeyi, tam aksine hareket ederek kâfirlerin yanlarında yer edinmekte ve küfür düzenini kâfirler adına idare etmektedirler. Allah’ın laneti Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen, hakimiyet mefhumunu yüce Allah’a değil de kâfirlere veren İslamcı münafıkların, müşriklerin ve kafirlerin üzerine olsun.
Anadolu halkının neslini ve kültürünü bozan, , “On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan” diyerek on beş milyondan fazla bozuk bir nesil üreten, yüce Allah’a, İslâmi değerlere ve Müslümanlara düşman olan, emperyalizmin burnu sürtülerek Anadolu’dan çıkarılmasının intikamını Anadolu halkından almaya çalışan işgalci Kemalist diktatörlüğe kim bilerek ve isteyerek ya da bilmeden ahmakça bir duyguyla herhangi bir şekilde destek veren, seçimlerde rejimin partilerine oy vererek bu despot rejimin hayatiyetini sürdürmesine yardımcı olan, bu zorba rejimi savunan ya da “Eh ne yapalım, kötünün iyisidir” diyerek bu rejime meyleden kimseler, kâfir, münafık ve müşrikler olarak yukarıdaki ayetlerde belirtildiği gibi, bir daha çıkmamak üzere ebediyen cehennemde yanacaklardır.
“Gerçekten Tevrât'ı biz indirdik, onda yol gösterme ve nur vardır. İslâm olmuş peygamberler, onunla Yahûdilere hüküm verirlerdi, kendilerini Tanrıya vermiş zahidler ve âlimler de "Allâh'ın Kitabını korumakla görevlendirildiklerinden onunla (hüküm verirlerdi) ve onu gözetip kollarlardı. (Ey hakimler), insanlardan korkmayın, benden korkun ve benim âyetlerimi az bir paraya satmayın! Kim Allâh'ın indirdiği ile hükmetmezse işte kâfirler onlardır!” (Maide, 44)
Yukarıdaki bu ayette belirtildiği gibi, yüce Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen kâfirleri hangi şekilde olursa olsun destekleyenler de kâfirlerdendirler. Bu kimseler, “Hüküm, yalnız Allâh'ındır.” (Yusuf, 40) ayetinin hilafına hareket ettikleri ve “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” yalanını ortaya koyan Kemalizm’e hakimiyet hakkı verdikleri için kâfirler olarak Kemalistlerle beraber ebediyen cehennemde yanacaklardır.
Evet ben, Anadolulu Müslüman bir birey olarak emperyalizmin yerli işbirlikçisi, zorba ve despot Kemalist diktatörlükten, onun yetiştirdiği ve ahlaki yönden iflas etmiş, soyguncu, hırsız, çıplak, ahlaksız, çete ve mafya içerisinde yer almış bu bozuk cumhuriyetin bozuk neslinden UTANIYORUM, İĞRENİYORUM VE NEFRET EDİYORUM.
Dünyada hiçbir ülkede bu denli varolmayan zorbalıktan ve her gün, televizyonlarda cinayetleri, soygunları, hırsızlıkları, dansöz kılıklı yarı çıplak, iç çamaşırsız ya da bir çoğu gece kıyafetleri ile haberleri veren, program yapan spiker ve programcı yaratıkları, tecavüzcüleri ve ahlaksızlıkları görmekten UTANIYORUM, İĞRENİYORUM VE NEFRET EDİYORUM.
Ülkemi işgal eden Kemalist zorbalığın işgali süresinde doğduğum için ve bu despot rejim hala devam ettiği ya da devam ettirildiği için UTANIYORUM, İĞRENİYORUM VE NEFRET EDİYORUM.
Bu insanlık düşmanı zorba rejimi koruyan, partilerine oy verip destekleyen, bu rejime sahip çıkan siz ey zavallı kimseler, sizler hala utanmıyor musunuz bu yetiştirdiğiniz bozuk ve ahlaksız nesilden. Ben, Anadolulu Müslüman bir birey olarak sizden ve rejiminizden UTANIYORUM, İĞRENİYORUM VE NEFRET EDİYORUM.
Sizler, kafalarınızı kumdan çıkarıp dünya ülkelerine bir bakınız, hangi ülkede günde yaklaşık olarak yedi operasyon yapılıyor, hangi ülkede her operasyon sonucunda onlarca kişi yakalanıyor, hangi ülkede, ülkeyi soyan ve yakalanan soyguncular, hırsızlar mahkemelerde serbest bırakılıyor, hangi ülkede cumhurbaşkanı halkın bir kısmını düşman ilan edip azınlığa cumhurbaşkanlığı yapıyor, hangi ülkede cumhurbaşkanı ve generaller, çocuklarını vatan uğrunda feda eden analara düşman kesiliyor, o anaların bulunduğu yerlere girmekten kaçıyor ve bu anaları cumhurbaşkanlığı köşküne sokmuyor; hangi ülkede cumhurbaşkanı teröristleri affederek ülkenin güvenlik güçlerine saldırmaları ve devlete karşı tekrar savaşmaları için serbest bırakıyor, hangi ülkede ülkeyi idare eden rejim kendi halkına düşmanlık yapıyor, halkın inanç değerlerine, gelenek ve göreneklerine savaş açıyor, hangi ülkede ülkenin vatandaşlarının neredeyse beşte biri, ülkedeki zorba rejimin baskısından, zulüm ve despotluğundan kurtulmak için başka ülkelere sığınıyor, hangi ülkenin idarecileri kendi vatandaşının gözü içine bakarak yalan söylüyor, hangi ülkede halk çöpten ekmek topluyor, hangi ülkede insanlar siyasal kimliklerine ve inançlarına göre sınıflandırılıp resmi ideoloji bunlardan bir kısmına düşman oluyor. Evet dünyada bu kadar olumsuzluklar hiçbir ülkede yapılmıyor, bu kadar olumsuzluklar bir arada yalnızca Kemalist zorbalığın işgali altında bulunan benim ülkem olan Anadolu’da Kemalist zorbalık tarafından yapılıyor.
Ve en önemlisi bu yapılanlardan ülkeyi işgal eden despot rejimi koruyanlar, destekleyenler hiç mi hiç utanmıyorlar. Oysa ben ülkemin içerisinde bulunduğu bu iğrenç durumdan ve buna sebep olan iğrenç dikta rejiminden UTANIYORUM, İĞRENİYORUM VE NEFRET EDİYORUM.
İnanıyorum ki, aklı başında olan, insani özelliklerini yitirmeyen her insan da bu rejimden ve bu despot rejimin yaptıklarından UTANIYOR, İĞRENİYOR VE NEFRET EDİYOR. Çünkü onurlu kimselere yakışan da bu olmalıdır. Zulüm ve despotluktan ve yapılan iğrenç fiillerden UTANMAK, her onurlu insanın takınması gereken bir tavırdır.
Hiçbir aklı başında, insani hassasiyetlerini yitirmemiş insan bu cumhuriyetin çocuğu olmakla öğünmez, gurur duymaz, ancak UTANIR, HAYA EDER.
SİZ EY KEMALİST ZORBALIĞI DAYATANLAR! SİZ DE HENÜZ KİMİ İNSANİ HASSASİYETLERİNİZİ KAYBETMEDİYSENİZ SİZ DE HER ONURLU İNSAN GİBİ UTANIN BU YETİŞTİRDİĞİNİZ CUMHURİYET NESLİNDEN!
Gelin vazgeçin bu zorbalığınızdan ve böyle bir nesil yetiştirmekten, tevbe edip Rabb’inize yönelin, yönelin ki, hem dünyada emperyalizme uşak olma zilletinden kurtulun hem de ahirette Rabb’inizin razı olduğu kullardan olun.
Ramazan Yılmaz: 14.08.2007
Bir yanıt yazın