Tarihin hemen her dönemine damgasını vuran, insanı onur ve haysiyetinden yoksun bırakan, onu esfele safiline (aşağıların aşağısına) düşüren, insanın düşünme, akletme yeteneğini yitirmesine neden olan, insanı kula kul yapan, hevasına tabi kılan, onu duyarsız, şuursuz ve düşüncesiz bir varlık haline getiren putperestlik; yüce Allah’a isyanın göstergesi, küfrün, şirkin, zulmün, sapıklık ve nifakın ta kendisidir.
Tarih boyunca Tevhid şirk mücadelesinin temelini, hiç kuşkusuzdur ki, putperestliği yeryüzünden kaldırarak Tevhid inancını yerleştirmek isteyenlerle putperestliği devam ettirmek isteyenlerin çatışması oluşturmuştur.
TevhidPutperestlik ise, yüce Allah’ın yanında ya da O’nun dışında kimi otoritelerin edinilmesi, otorite edinilen kişi ya da güçlerin emir ve yasaklarına uyulması, onlara karşı korku ve sevgi beslenilmesi, onların ceza ve mükâfat verdiklerine inanılması ve onların istekleri doğrultusunda hareket edilmesidir ki bu, Kur’ani ifade ile Allah’tan başka ilah edinmedir.
Risalet tarihi, önderlerini, alimlerini ve büyüklerini ilah edinen kimselerin örnekleri ile doludur. İnsanlar, önceleri sözüne güvenip saygı duydukları kimseleri, daha sonra şaşmaz birer örnek ve önder olarak kabul etmişler, zaman içerisinde bu liderlerinin sözlerini en doğru söz olarak almışlar ve onları ilah edinerek tapınmışlardır.
“Hahamlarını ve rahiplerini Allah'tan ayrı rabler edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine yalnız tek İlah olan Allah'a ibadet etmeleri emredilmişti. O'ndan başka ilah yoktur. O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.” (Tevbe, 31)
Kendileri gibi bir beşer olan kimseleri ilahlaştırıp yücelten, onların mezarları başında ya da dikilen putları karşısında, onursuzca esas duruşta duran, o ölüleri kutsallaştıran kimselerde ne akıl, ne erdem ve ne de düşünme yeteneği ve fazileti vardır. Bu nedenle onlara ne anlatılırsa anlatılsın hiçbir fayda sağlamaz.
“Onları çağırsanız sizin çağırmanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet günü de, sizin (onları Allah'a) ortak koşmanızı tanımazlar. Hiç kimse sana, her şeyi bilen (Allâh) gibi gerçekleri haber veremez.” (Fatır, 14)
“De ki: ‘Siz, Allah'tan başka yalvardığınız şu ilahlarınızı gördünüz mü? Bana gösterin, onlar yerden hangi şeyi yarattılar?’ Yoksa onların, göklerde ortaklıkları mı var? Yoksa biz onlara bir Kitap vermişiz de onlar o Kitaptan bir delil üzerinde mi bulunuyorlar? Hayır, o zalimler birbirlerine, aldatmadan başka bir şey vadetmiyorlar.” (Fatır, 40)
Yüce Allah (cc), müşrikleri düşünsel ve görsel olarak ilah edindikleri şeyler üzerinde düşünmeye davet ediyor ve bu taptıklarının bir hiç olduklarını, onların suratlarına adeta şamar vurarak hatırlatıyor. Düşünüp akletmek, elbette bir erdem ve bir yetenektir. Bu ise ancak akıl sahibi kimselerin ulaşabilecekleri bir fazilettir.
Tarihin her döneminde, düşüncesizce önderlerini ilah edinen, onların istek ve arzularını her şeyin üstünde tutan kimseler olmuştur. Bunlar, ilah edindikleri kimselerin isteklerini kurallar haline getirip onu din edindikleri için kendilerine Rab’leri tarafından ilahi mesajı getiren elçileri yalanlamışlar, onların getirdikleri Tevhidi esasları kabul etmemişler, önderlerinin isteklerine göre hareket etmişlerdir.
“Onlara: ‘Allah'ın indirdiğine uyun!’ dense, ‘Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz(yol)a uyarız!’ derler. Peki, ama ataları bir şey düşünmeyen, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?” (Bakara, 170)
Önderlerinin arzularını ya da kendi hevalarını ilah edinen putperestlerden bazıları, yaptıkları yanlışları ve yüce Allah’a koştukları şirkleri, yüce Allah’ın üzerine iftira atarak, dini bir emir olarak algılamışlardır.
“Müşrikler, ‘Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız O'ndan başka bir şeye tapmazdık ve O'nsuz hiçbir şeyi harâm kılmazdık!’ dediler. Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Elçilere düşen, yalnız açıkça tebliğ etmek değil midir?” (Nahl, 35)
Kur'an, önderlerini ilah edinen kimselerin örneklerini vererek günümüze ışık tutmaktadır. Hz. Nuh (as)’dan başlayarak günümüze kadar süregelen bu putperestlik akımından birkaç örnek verilecek olursa.
“Onlara kendilerinden bir uyarıcı gelmesine hayret ettiler de o kâfirler dediler ki: ‘Bu yalancı bir sihirbazdır. İlahları bir tek ilah mı yaptı? Bu, cidden tuhaf bir şeydir.”
Onlardan bir grup fırladı: ‘Yürüyün ilahlarınıza bağlı kalın, çünkü bu, arzu edilen bir şeydir.” (Sad, 4-6)
Allah’tan başkalarını ilah edinenlerin bu çağrıları, her dönemde yapılmış, Tevhidi esaslara karşı insanlar, putlara tapınmaya davet edilmişlerdir. İşte Hz. Nuh (as) döneminde putlara sahiplenilmeye çağıran putperestler.
“Dediler ki: ‘İlahlarınızı bırakmayın: Vedd'i, Suva'ı, Yeğus'u, Ye'uk'u ve Nesr'i bırakmayın!” (Nuh, 23)
Hz. Nuh (as) döneminde yapılan bu çağrı, Hz. İbrahim (as) döneminde de benzeri ifadelerle tekrarlanmış ve insanlar, ilah edindikleri kişilerin heykellerini parçalayıp kıran Hz. İbrahim (as)’ı yakmak istemişlerdir.
“Bunu ilahlarımıza kim yaptı? Muhakkak o zâlimlerden biridir.’ dediler.” (Enbiya,59)
“Dediler: ‘Onu yakın, ilahlarınıza yardım edin, eğer bir iş yapacaksanız.’ (Enbiya, 68)
Allah’tan başkalarını ilah edinenler, Hz. Muhammed (as) zamanında da varolmuş, onlar da ilah edindikleri büyükleri uğruna kendilerine gelen Tevhidi esasları reddetmişlerdir. Kur’an, önderlerini ilahlaştıran kimseleri uyarmakta ve onları, ilah edindiklerini düşünmeye sevk etmektedir. Bu çağrı, aslında tüm çağlardaki putperest müşrikleredir.
“Gördünüz mü o Lât ve Uzza'yı ve üçüncü (put) Menat'ı?” (Necm, 19-20)
Tevhid şirk mücadelesi tarihinde insanların yüceltip ilah edindikleri ve her vesile ile puthanelerine koşup tapındıkları putları karşısında putperestler her dönemde aynı tavrı sergilemişlerdir.
Putlara tapınma merasimleri her çağda aynıdır
Puta tapan kimselerin, her çağda değişik kimseler olmalarına karşılık, putları kutsama ve bu putlara sahiplenme her dönemde hep aynı olmuştur.
“Onlardan bir grup fırladı: ‘Yürüyün ilahlarınıza bağlı kalın, çünkü bu, arzu edilen bir şeydir.” (Sad, 4-6)
Puperestlerin, kutsallaştırıp zillet içerisinde önünde ibadet merasimleri düzenledikleri ve her vesile ile korumaya çalıştıkları ilahlarının hiçbir güçleri ve gerçeklikleri bulunmamaktadır. İnsanlar, kendi elleri ile çeşitli madde ve madenlerden putlar yapmakta sonra bu yaptıklarını, her dönemde başka isimlerle adlandırarak tapınmaya başlamaktadırlar.
“Onlar, sizin ve babalarınızın, (ilah) diye isimlendirdiğiniz isimlerden başka bir şey değildir. Allah, onlara hiçbir güç indirmemiştir.” (Necm, 23)
Bu uydurulan ve yüce Allah’a ortak tutulan kimseler, Hz. Nuh (as) döneminde Vedd, Suva, Yeğûs, Ye'ûk ve Nesr, adındaki putlar iken Hz. Muhammed (as) döneminde Lât, Uzzâ, Menat ve Hübel adındaki putlar idi. Sayılan bu putların yerini Türkiye’de M. Kemal, dünyada Karl Marks, Stalin, Hitler, Mussolini almıştır. Ancak bu put edinilenler, kendilerine bile fayda sağlamamış, hiçbir şeye malik olmayan, aciz eksik kimselerdir ve ölüp gitmişlerdir. Oysa yüce Allah Hay ve Kayyum’dur.
“Eğer biz ilahlarımıza tapmakta ısrar etmeseydik, nerdeyse bizi ilahlarımızdan saptıracaktı. Azâbı gördüklerinde kimin yolunun sapık olduğunu bileceklerdir.” (Furkan, 42)
Yüce Allah (cc) yanında hiçbir değeri ve gerçekliği olmayan putlara çağrı ve onların önünde merasimler düzenleyip onlara seslenme günümüzde de devam etmekte, putperestler, her vesile ile putlarını kutsamakta ve yandaşlarını putlarını sahiplenilmeye çağırmaktadırlar.
Türkiye’deki putperestlerden devleti idare edenler, özel günlerinde ilahlarının cesetlerinin gömüldüğü puthanelere gidip ona yaptıkları icraatleri anlatıp putlarının okumaları için özel defterlere yazılar yazarlarken, kimi kutladıkları özel günlerini, kendilerine putlarının bahşettiğini düşünerek putlarına teşekkür ve nimetlerini sunmaktadırlar. Kemalist sistemin cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, ilah edinidiği ve kendisini duymayan putuna söylediği teşekkür ve nimet sözleri.
''Büyük Atatürk, Türkiye, idealleriniz, fikirleriniz ve Cumhuriyetimizin kazanımlarından güç alarak dinamizm içerisinde yükselişini sürdürmektedir. Nitelikleri, her alandaki performansı, gelişme potansiyeli ve sahip olduğu güç unsurlarıyla Türkiye, parlak bir geleceğe kararlı adımlarla yürümektedir. Milletimiz bu özgüvenle ileriye bakmakta, ortak hedeflerde kenetlenerek modern, demokratik, müreffeh Türkiye'yi hep birlikte inşa etmektedir. Türkiye'yi muassır medeniyet seviyesinin üstüne taşımak, aziz milletimizin daima en önemli ideali olacaktır. Ebediyete intikalinizin 74. yıl dönümünde sizi saygı ve rahmetle anıyor, şükranlarımızı sunuyoruz. Ruhunuz şad olsun.'' (10 Kasım 2012)
“Aziz Atatürk, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 87. yıldönümünde yarınlarına güvenle bakan büyük bir milletin evlatları olarak huzurundayız. Bugün demokratik, laik güçlü, gelişmiş dünyada aktif rol oynayan bir ülke konumuna ulaşmanın gururunu yaşıyoruz. Ülkemizi gösterdiğiniz hedef doğrultusunda geleceğe taşımak için var gücümüzle çalışıyoruz. Türkiye, dünyadaki değişimleri şekillendiren bir ülke olarak daima yükselecektir. Milletimiz bu süreçte Cumhuriyetin temel değerlerini korumaya ve demokratik gelişimini sürdürmeye kararlıdır.”
Geçen zaman içerisinde dünyada nesilleri tükense de, Türkiye’de hatırı sayılır putperestler, çeşitli nedenlerle, ilkel toplumları geride bırakan bir tavırla hâlâ putlarını anmaya ve ilkel görüntüler sergilemeye devam etmektedirler.
Put edindikleri M. Kemal’i kutsayan Kemalist putperestler, tarihsel putperestliğin tıpatıp aynı ifadelerini kullanarak gazetelere verdikleri ilanlarda yandaşlarına çağrılar yaparak putlarına sahiplenmişlerdi. Bu putperestler, o gidişlerinde, şikâyet ettikleri bazı hususları gidip putlarına anlatmışlardı.
SHP(Sosyal Demokrat Halkçı Partisi)nin, 3 Mart 1994 tarihinde gazetelere ilan vererek, duvarlara duyurular asarak tüm putperestleri, putlarına sahiplenmeye çağıran bir ilan. İlan, tarihi süreçteki putlara sahiplenme çağrılarının neredeyse aynısıdır ve aynen şöyledir.
“Atatürkleyiz, Anıtkabirdeyiz. Genel Başkanımız Murat karayalçın’ın başkanlığında Genel Merkez Yöneticileri, Milletvekilleri ve İl Başkanları, 3 Mart 1994 Perşembe günü saat 12:00’de Anıtkabir’de olacaklardır.
3 Mart 1924 Hilafetin kaldırılmasının 70. yılında ‘Şeriat’a hayır Laikliğe evet, yobazlığa hayır çağdaşlığa evet, karaseslere hayır aydınlığa evet’ diyen tüm Ankaralıları, parti ayırımı gözetmeksizin Atatürk’e ve Laik cumhuriyete bir kez daha ve ödünsüz sahip çıktığımızı göstermek için; Anıtkabir Tandoğan kapısı önünde buluşmaya çağırıyoruz.”
Dikkat edilecek olursa, hepsi çok farklı dönemlerde yaşamalarına ve birbirlerini hiç tanımamalarına rağmen, bütün putperestlerin sözleri hep aynıdır. ‘Yürüyün ilahlarınıza bağlı kalın, çünkü bu, arzû edilen bir şeydir” diyerek putlarına sahiplenmeye çağıran putperestlerin sözleri bütün çağlarda aynı şekilde yankılanmıştır.
Hz. Nuh (as)’ın kavmi yandaşlarına “ilahlarınızı bırakmayın” derlerken, Hz. İbrahim (as)ın kavmi “ilahlarınıza yardım edin” diye birbirlerine sesleniyorlardı. Aynı şekilde Mekke müşrikleri “eğer biz ilahlarımıza tapmakta ısrar etmeseydik” diye ilah edindikleri putlarına sahiplendiklerini itiraf ederlerken Kemalist sistemin putperest müşrikleri putlarına sahiplenmek için yandaşlarını “Atatürk’e ve Laik cumhuriyete bir kez daha ve ödünsüz sahip çıktığımızı göstermek için” sözleriyle puthaneye çağırıyorlardı.
Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü üzere, ayrı zamanlarda yaşasalar, birbirlerini hiç görüp tanımasalar da, putperest mantığın aynı olması nedeniyle putlarına aynı hassasiyetle sahipleniyor, aynı sözleri sarf ediyorlar.
“Şunların taptıkları şeylerden hiç kuşkun olmasın. Onlar da önceden atalarının taptığı gibi tapıyorlar. Biz onların da paylarını eksiksiz vereceğiz!” (Hud, 109)
Kendi kuruntularını ve put edindikleri atalarının sözlerini tek ölçü kabul eden putperestler, zan ve kuruntularını din edinerek ona göre hareket etmişlerdir. Kendilerine Rab’leri tarafından gönderilen Tevhidi gerçekleri değiştirip zanlarına uygun bir şekle getirdikten sonra kabul eden putperestler, bu konuda yüce Allah’ın üzerine iftira atmaktan da çekinmemişlerdir.
Kur’an’dan putperestlere çağrı
“De ki: ‘Allah'ı bırakıp size ne zarar, ne de yarar vermeğe gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah, işiten, bilendir.”(Maide, 76)
“Hiçbir şey yaratmayan, kendileri yaratılan şeyleri (Allah'a) ortak mı koşuyorlar? (O putlar), ne onlara bir yardım edebilirler, ne de kendilerine yardım ederler?
Onları doğru yola çağırsanız size uymazlar; ha onları çağırmışsınız, ha susmuşsunuz, sizin için birdir. Allah'tan başka yalvardıklarınız da sizler gibi kullardır, doğru iseniz, çağırın onları da size cevap versinler.”
Onların yürüyecekleri ayakları mı var, yoksa tutacakları elleri mi var, yoksa görecekleri gözleri mi var, yahut işitecekleri kulaklarımı var? De ki: ‘(Allah'a) ortak koştuklarınızı çağırın, sonra bana tuzak kurun, haydi (elinizden geliyorsa) hiç göz açtırmayın bana!” (Bakara, 191-195)
Ramazan Yılmaz: 2012.11.14
Bir yanıt yazın