Yüce Allah (cc), insanların dünya hayatlarını düzenleyen esasları indirirken, hiçbir konuyu muğlak bırakmamış, her şeyi en ince noktasına kadar açıklamıştır. Kur’an’da, aile, eşlerin birbirlerine karşı hak ve ödevleri, evlenme, aile içi sorunların giderilmesi, boşanma ve çocukların durumu, hiçbir kuşkuya yer bırakılmayacak şekilde ortaya konulmuştur.
Kur’an okuyan bir kimse, Kur’an’dan anladığını değil, Kur’an’ın verdiği mesajı anlamalıdır. Bu ise, Kur’an’da verilen bir konu için o konudaki ayetlerin tümüne bakmayı gerektirir. Çünkü Kur’an, herhangi bir konuyu açıklarken bir ayetle sınırlı bırakmamış, o konu ile ilgili başka ayetleri de vererek açıklamıştır.
Burada, bazı belamların, en çok istismar ettikleri kadınların evlenme yaşı konusu üzerinde durulacaktır. Adeta gizli bir İslâm düşmanlığını sürdüren belamlar, kadının evlenme yaşını, beş-altıya düşürecek kadar bu konuyu istismar edebilmektedirler.
Talak suresi, adından da anlaşılacağı üzere, boşanma ile ilgili bir suredir. Surede, 1 den 7 ye kadar olan ayetlerde boşanma ile ilgili hükümler açıklandıktan sonra 8. ayette, Allah ve Rasulünün emrini çiğneyenlerin, hesaba çekilip azap edildikleri bildirilmektedir.
Surede ve ilgili ayetlerde boşanma ile ilgili hükümler bildiriliyor ve buna uyulması, iman edenlerden isteniyor. Burada kadın ve erkek evlenmişler, bir arada yaşamışlar ve kimi sorunlar nedeniyle ayrılmak istemektedirler. Bu boşanmanın nasıl olacağı ve boşanan kadının haklarından ve ona verilecek nafakadan söz edilmektedir.
Belamların istismar ettikleri Talak suresi, 4. ayeti, evlenmekten değil boşanmaktan söz ediyor. Bunu bile anlamayacak kadar Kur’ani bilgiden, ahlaki değerlerden uzak olan belamlar, bu ayetten hareketle evlenme yaşının beş-altı olabileceğini iddia ediyorlar. Sapıklık denilebilecek bu açıklamanın, Kur’ani hiçbir delili bulunmamaktadır.
“Kadınlarınız içinden âdetten kesilmiş olanlarla, âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır; hamile olanların bekleme süresi ise, yüklerini bırakmalarına (doğurmalarına) kadardır. Kim Allah'tan korkarsa, O, ona işinde bir kolaylık verir.” (Talak, 4)
Bir kadının, boşandıktan sonra yeniden evlenebilmesi için üç adet süresi beklemesi gerekmektedir. Bu, kadının hamile olması durumunda neslin karışmaması, çocuğun aidiyetinin bilinmesi içindir. Talak 4. ayette, iddet müddeti hesaplanırken adet görmeyenler için üç aylık bir süre verilmektedir.
Ayette geçen, "Lem yahidne" (adet görmeyen) ifadesi, menopoz dönemine giren ve adet görmeyen bir kadın için kullanılmış ve bekleme suresi, üç ay olarak belirlenmiştir. Ayetteki ifade apaçık bir şekilde ortada iken, kopyalama yoluyla meal yazan bazı kimseler, "Lem yahidne" ifadesinin başına şeytani bir düşünce ile ya da düşüncesizce “Henüz” şeklinde bir ekleme yaparak ayete, “Henüz adet görmeyen” anlamını yüklemişlerdir.
Ayetteki "Lem yahidne" ifade, çarpıtılarak “Henüz adet görmeyen” şeklinde anlamlandırılınca, sanki daha adet görmeye başlamayan bir kız çocuğu anlamı yüklenmektedirler. Bu ise, İslâm’a sinsice düşmanlık yapan belamlar tarafından, 5-6 yaşlarındaki kız çocuklarının evlendirileceği şeklinde anlatılmaktadır. Oysa yüce Allah (cc), kız çocuklarının ne zaman evlendirileceklerini, Nisa suresi, 6. ayetinde çok net bir şekilde açıklamıştır.
“Nikâh çağına (Beleğunnikahe) varıncaya kadar yetimleri deneyin, eğer onlarda bir olgunluk (rüşt) görürseniz, mallarını kendilerine verin; büyüsünler diye alıkoyup israf ile tez elden onların mallarını yemeğe kalkmayın. Zengin olan, çekinsin; yoksul olan da (ihtiyacına) uygun şekilde yesin. Onlara mallarını geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun; hesap görücü olarak da Allah yeter.” (Nisa, 6)
Nisa, 6. ayetinde, açıkça ifade edildiği üzere, evlenecek kimselerin, buluğ çağına (Beleğunnikahe) gelmeleri gerekir. Buluğ çağı, erkeklerin “İhtilam” yani meninin gelmesi, cünüp olunması, kızların ise, hayız görmeleridir. Ancak kişilerin, buluğ çağına gelmeleri de evlenmeleri için yeterli değildir, onların, denenmeleri gerekir.
Evlilik çağına gelenlerin, denenmeleri, öncelikle ayette de açıklandığı üzere, kendi mallarına sahip olacak şekilde akil baliğ olmaları gerekir.
İkincisi, evlilik ile ilgili bildirilen kadın erkeklerin birbirleri üzerinde hakları bulunduğu hükümlerini idrak edecek bir yaşta bulunmaları gerekir ki, karşılıklı olarak birbirlerinin haklarına saygı gösterebilsinler.
Üçüncüsü, yüce Allah’ın koyduğu hükümleri bilecekler ve bu hükümleri çiğnemekten sakınacak iman ve düşünceye sahip olmaları gerekir.
Dördüncüsü, boşanma durumlarında, haklarını savunacak yeterlilikte bulunacaklar. Bütün bu özelliklerin, evlenecek kişilerde bulunup bulunmadığını bilmek için onların, denenmelerini bildiriyor yüce Allah (cc).
Şimdi konuya Kur’ani perspektiften bakıldığında, açık bir şekilde görüleceği üzere evlenecek erkek ve kızın, yukarıda belirtilen özelliklere, olgunluk, akıl, iman ve rüşde sahip olmaları gerekir. Bu özellikler ise kişide ancak yirmili yaşlarda bulunabilecektir ki, birçok kimse, bu yaşlarda bile istenen olgunluğa gelememektedirler. Bu nedenle belirlenen vasıflara sahip olmayan bir kimseler, hiçbir şekilde evlendirilemezler.
Çocuklarda, belirtilen bu vasıflar bulunmadığı, onlar, hayatı yeterince tanıyamadıkları, eş olma sorumluluğunu taşıyacak bir kişilik ve olgunluğa sahip olamadıkları için kesinlikle evlendirilemez, evlenmelerine izin verilemez.
Çocuklar, ne aile yapısının kutsiyetini bilirler, ne eş olma sorumluluğunu taşırlar, ne de eşlerine karşı saygı ve sevginin ne olduğunu bilirler. Daha hayatı oyun oynamaktan ibaret bilen çocukları, evlenmek gibi bir sorumluluğun altına sokmak, onları çocuk yaşta katletmek gibi ağır bir sorumluluk ve yüce Allah’a isyandır.
Kendi küfürlerine, Hz. Aişe(r.anha)’yi delil gösterenler, bu konuda hiçbir delile sahip değillerdir. Hz. Aişe (r.anha) ile ilgili rivayetler, tıpkı bu ayetleri tevil edip değiştiren şehvet düşkünlerinin uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir.
Birinci derecede Kur’an’ın muhatabı olan ve kendisine gelen ayetlere teslim olanların ilki bulunan, Nisa, 6. ayetin muhatabı olan Rasulullah (as)’a, hadis adı altında yapılan iftiraları, İsrailiyat uydurmalarını delil göstererek böyle bir iftirayı atanlar, Allah’a ve Rasulüne savaş açan İslâm düşmanlarıdırlar.
İslâm, aile hukukuna çok önem verir; bu nedenle aileyi oluşturacak eşlerin, kişilik, karakter, iman, ihlas, olgunluk gibi vasıfları taşımaları evliliğin olmazsa olmaz şartıdır. Evlilik, evcilik değildir; bu nedenle çocukların evlenebileceklerini iddia etmek ve evlendirmek, Talak suresi, 8. ayette bildirildiği üzere, Allah ve Rasulünün emrini çiğnemek, haddi aşmaktır ki onlara, dünya ve ahirette acı bir azap olduğu bildirilmektedir.
Evliliği, cinsel arzularının tatmininden ibaret zanneden belamlar ve cinsel sapıklar, Kur’an’ı, çirkin emellerine alet etmek için tahrif etmekte, ayetlerin anlamlarını kendi hevalarına göre değiştirerek sapıklık içerisine düşmektedirler.
Bu belamlar, Kur’ani kavramları ve evlilikle ilgili konuları, ister bilinçli, isterse bilinçsiz bir şekilde değiştirsinler, sonuç olarak İslâm’a savaş açan ateistlerden çok daha fazla İslâm düşmanıdırlar.
Ramazan Yılmaz: 2015.01.10
Bir yanıt yazın