İnsan, yaşadığı süreç içerisinde Rabb’i tarafından sürekli olarak imtihan edilmekte, iman iddiasındaki samimiyeti denenmektedir. Bu nedenle insan, yaşadığı hayatta, karşılaştığı olay ve olgulara karşı verdiği tepkiye göre Rabb’i tarafından değerlendirilmekte, ona göre iman ya da küfür içerisinde olduğu ortaya çıkmaktadır.
İnsanlar, her dönemde değişik şekillerde denenmiş, iman ve teslimiyetleri, küfür ve isyanları açığa çıkartılmıştır. Bu denenme, kimi zaman en zorba diktatörlere karşı Hakkı ortaya koymakla, kimi zaman maddi sıkıntılara uğramakla, kimi zaman mal, eş ve çocuklarla olmuştur.
“Andolsun, sizi korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmek gibi şeylerle deneriz; sabredenleri müjdele!” (Bakara, 155)
Günümüzde insanların, iman ve küfür arasındaki tercihlerinin açığa çıkması, demokratik seçimlerle olmaktadır. Kişilerin, seçimlerde takınacakları tavra göre iman ya da küfür üzerinde bulundukları anlaşılacaktır.
Yüce Allah (cc) iman etmenin ilk ve en önemli şartının, tağutun reddedilmesi olduğunu, tağut reddedilmeden Kendisine, Kur'an’a ve Tevhidi esaslara iman etmenin mümkün olmadığını bildirmiştir. Bu nedenle yüce Allah (cc), her millete rasuller göndererek tağuttan kaçınmalarını istemiştir.
“Andolsun biz, her millet içinde: ‘Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının’ diye bir elçi gönderdik; onlardan kimine Allah hidayet etti, onlardan kimine de sapıklık gerekli oldu. İşte yeryüzünde gezin de bakın, yalanlayanların sonu nasıl olmuş!” (Nahl, 36)
İnsanlık tarihi boyunca, her dönemde yaşayan insanlara tağuttan kaçınmaları, tağutu reddetmeleri ve yüce Allah’a iman edip kulluk yapmaları için elçiler gönderilmiştir. Çünkü tağut, yüce Allah’a iman etmenin ve O’na kulluk yapmanın önündeki en büyük engeldir. Bu engel aşılmadan yüce Allah’ın belirttiği gibi sapasağlam bir şekilde Tevhid kulpuna yapışıp iman etmek ve O’na kulluk yapmak mümkün değildir.
Tağutu reddedenlerin hidayete ulaştığını, tağutu tanıyanların ise, sapıklık içerisinde kaldıklarını bildiren yüce Allah (cc), tağutun kesin bir şekilde reddedilmesini, iman etmek için ilk şart olarak ileri sürmüştür.
“Dinde zorlama yoktur, Doğruluk, sapıklıktan seçilip belli olmuştur; kim tağutu inkâr edip Allah'a inanırsa, muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara, 256)
Yüce Allah’ın, beşeri tağuti sistemlerin reddedilmesini, iman etmenin ilk şartı olarak istemesinin ve bu sistemlerin üzerinde bu denli önemle durmasının nedeni, tağuti sistemlerin, yüce Allah’ın düşmanı olmaları, insanları, Rab’lerine kulluk etmekten alıkoyup kendilerine itaat ettirerek kulluk yapmalarını istemeleridir.
Demokratik seçimler neden iman ile küfür, Tevhid ile şirk arasında ayırdedicidir!
Demokratik seçimlerin, neden iman ile küfür, Tevhid ile şirk arasında ayırdedici olduğu seçime anlam veren söz, fiil ve kurallardan anlaşılmaktadır. Nedir demokratik seçimler, neden iman ile küfür arasında bu denli ayırdedici bir rol oynamaktadır! Bunların net olarak anlaşılabilmesi için İslâm ile demokrasinin karşılıklı olarak ele alınması, ne olduğunun bilinmesi gerekir.
İslâm ve demokratik tağuti sistemler arasındaki farklar
Sistem olarak İslâm ve Demokrasi
İslâm da, Demokrasi de, insan hayatı üzerine hükümler koyan iki sistemdir. İslâm’da hüküm koyucu yalnızca yüce Allah’tır, Demokratik sistemlerde hüküm koyucu meclislerdir. Hüküm koymak, ilah olmanın gereğidir. Bu nedenle Müslümanlar, “La ilahe İllallah” Kelime-i Tevhidin gereğince tek ilah olarak yüce Allah’ı kabul ederler.
Demokrasilerde hükmü meclisler koyar, bu sistemi kabul edenler, kanun koyucu olan meclisleri ilah edinmişlerdir. Bunların, sözel olarak “La ilahe illallah” Kelime-i Tevhidini söylemeleri, yüce Allah’a iman ettikleri anlamına gelmez. Bunlar, Allah’tan başka ilahlar edinmişler, şirke ve küfre girmiş, müşrik olmuşlardır. İşte Hz. Yusuf (as)’ın, Allah’ın dışında ilahlar edinen arkadaşlarına söylediği bu konudaki sözleri!
“Ey benim zindan arkadaşlarım, çeşitli ilahlar mı iyi, yoksa her şeyi kahredici tek Allah mı? Siz, O'nu bırakıp ancak sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere uyuyorsunuz; Allah onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir, hüküm, yalnız Allah’ındır. O, yalnız kendisine tapmanızı buyurmuştur, işte doğru din budur, ama insanların çoğu bilmezler." (Yusuf, 40)
Bu ayette de açıklandığı üzere, Allah’tan başkalarının hükmünü kabul edenler, hükmünü kabul ettikleri kişileri ilah edinmiş, onların dinine uymuş, şirke düşmüşlerdir.
Hâkimiyet bazında İslâm ve Demokrasi
İslâm, hâkimiyetin, kayıtsız şartsız yüce Allah’ta olduğunu bildiren, insanların, yeryüzündeki hayatlarının her safhasına kurallar koyan bir inanç, bir hayat nizamıdır. İslâm’da, belirleyici kurallar, Kur’ani hükümlerdir, uygulama en güzel örnek olan Rasulullah (as)’ın Sünnetidir.
Demokrasi, hâkimiyetin kayıtsız şartsız millette olduğunu iddia edilen bir sistemdir; bu sistemde, halk adına seçilen vekiller, çıkardıkları yasalarla insanları idare etmektedirler. Demokratik sistemi kabul edenler, sözel olarak ister ifade etsinler, isterse etmesinler, yüce Allah’ın hüküm koyucu olduğunu inkâr etmişler, demokratik sistemi din, kanun koyucularını ilah olarak benimsemişlerdir.
Yüce Allah (cc), hüküm koymuş, iman edenlerin bu hükümlere kesin olarak tabi olmalarını istemiş, insanların koydukları hükümlere uymayı, hatta bir kısmını bile kabul etmeyi yasaklamış, beşeri hükümleri kabul edenlerin, felakete uğrayacaklarını bildirmiştir.
“Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet, onların keyiflerine uyma ve onların, Allah’ın indirdiği şeylerin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın! Eğer dönerlerse bil ki Allah, bazı günahları yüzünden onları felâkete uğratmak istiyordur, zaten insanlardan çoğu, fasıktırlar.
“Yoksa cahiliye hükmünü mü arıyorlar! İyi bilen bir toplum için Allah'tan daha güzel hüküm veren kim olabilir!” (Maide, 49-50)
Yüce Allah’tan başka hüküm koyucu kabul etmek, cahiliyedir, yüce Allah’ı ve hükümlerini inkâr edip küfür ve şirke düşmektir.
Din olarak İslâm ve Demokrasi
İnsanların, dünya hayatlarındaki yaşamlarını düzenleyen kuralların tümüne birden din denilir. İslâm dininin kurallarını yüce Allah (cc) koyar, beşeri dinlerin/sistemlerin kurallarını meclisler koyar. Müslümanlar, her konu ve durumda, iman ettikleri ve yüce Allah (cc) yanında makbul olan İslâm’a uyarlar, hayatlarını ona göre düzenlerler ve ona göre yaşarlar.
“Sen yüzünü, Allah’ı bileyici olarak doğru dine çevir, Allah’ın yaratma yasasına ki, insanları ona göre yaratmıştır. Allah’ın yaratması değiştirilemez, işte doğru din odur, fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rum, 30)
“O, Rasulunü, hidayetle ve hak dinle gönderdi ki müşrikler hoşlanmasa da onu, bütün din(ler)in üstüne çıkarsın.” (Tevbe, 33)
Yüce Allah (cc), İslâm’a uyulmasını iman edenlerden istemiş, insanların koydukları kurallardan oluşan ve çoğunluğun yönetimi olarak ifade edilen Demokratik sistemlerden kaçınmalarını, demokratik dine uyanların sapık zalimler olduklarını bildirmiştir.
“Yeryüzünde bulunanların çoğuna uysan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar, onlar sadece zannediyorlar ve onlar sadece saçmalıyorlar.” (En’am, 116)
“Yoksa onların, kendilerine Allah’ın izin vermediği dini koyan ortaklar mı var! Eğer karar olmasaydı derhal aralarında hüküm verilirdi; şüphesiz zalimler için acı bir azap vardır.” (Şura, 21)
Demokratik sistemleri benimseyenler, onu savunup oy verenler, onun mücadelesini yapanlar, demokratik dine tabi olmuş, İslâm dininden çıkmış, fasık olmuş ebedi azabıı hak etmişlerdir.
Hükümler bazında İslâm ve Demokrasi
İnsanların hayatlarını düzenleyen her sistemin, toplumu biçimlendiren kendine özgü kuralları, toplumun uyacakları hükümleri vardır. Bu durum, İslâm ve demokrasi için de böyledir. Konulan hükümlere bakıldığında İslâm ile demokrasinin, birbirlerine zıt, birbirlerine düşman iki sistem olduğu görülmektedir.
İslâm, hâkimiyetin, egemenliğin, yalnızca yüce Allah’ın olduğunu bildirirken Demokratik sistem, hâkimiyetin, kayıtsız şartsız millette olduğunu iddia eder. Bu ise, apaçık bir şekilde yüce Allah’ın hükümlerini reddetme, tanımamadır. Bu nedenle Demokratik sistemi benimseyeler de apaçık bir şekilde yüce Allah’ın hükmünü inkâr etmişlerdir.
“Allah, hüküm verenlerin en iyi hüküm vereni değil midir?” (Tin, 8)
Tarihi süreçte hemen tüm insanlar, yüce Allah’ı tanıdıkları halde, O’nun hükümlerini terk etmeleri nedeniyle küfre ve şirke düşmüşler, azgınlaşarak sapmışlardır. Bu durum, günümüzde de aynı şekilde devam etmekte, demokratik kuralları kabul edenler, yüce Allah’ın hükmünü reddetmişlerdir.
Putperestlik şirk ve küfürdür
Tevhid şirk mücadelesinin dayandığı temel esas, hiç kuşkusuzdur ki, yüce Allah’ı Tek ilah olarak kabul eden Müslümanlar ile putlar edinip Allah’tan başkalarını ilah edinen kimseler arasındaki mücadeledir. Yüce Allah (cc), Müslümanları putlara tapınmaktan ve putperestlere itaat etmekten sakındırmıştır.
Hemen bütün kavimlerde var olan putperestlik, gönderilen Risalet önderleri tarafından kınanmış, puta tapanların sapık ve müşrik oldukları belirtilmiştir.
“İbrahim, babası Azer’e demişti ki: ‘Sen putları ilahlar mı ediniyorsun! Doğrusu ben seni ve kavmini açık bir sapıklık içinde görüyorum." (En’am, 74)
Hz. İbrahim (as), putlara tapan babasının ve kavminin apaçık bir sapıklık içerisinde bulunduğunu, kendisinin ve arkadaşlarının putlardan ve puta tapan putperestlerden uzak olduklarını açıklamış, yüce Allah (cc) da onun bu onurlu kıyamını, putları ve putperest sistemleri reddeden Müslümanlar için en güzel örnek olarak vermiştir.
“İbrahim’de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır; onlar kavimlerine ‘Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız, sizi tanımıyoruz, siz, bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir’ demişlerdi…” (Mümtehine, 4)
Hz. Süleyman (as), puta tapan bir kavme mektup göndermiş ve derhal Müslüman olmalarını istemiş, aksi halde gelip kendilerini darmadağın edeceğini bildirmiştir.
Hz. Musa (as), buzağıyı put edinen İsrail oğullarını şiddetle uyarmış, onlara karşı çıkmadığını düşündüğü kardeşi Hz. Harun (as)’ı hırpalamıştır.
İslâm, puta tapmanın şirk ve küfür olduğunu bildirmiş, putların pis olduklarını belirterek onlardan kaçınılmasını istemiştir.
“İşte öyle, kim Allah’ın yasaklarına saygı gösterirse, o, Rabbinin yanında kendisi için iyidir; size okunanlar dışındaki hayvanlar sizin için helâl kılınmıştır, artık o pis putlardan ve yalan sözden kaçının.” (Hac, 30)
Hz. Muhammed (as), Tevhidi esasları ortaya koyarken öncelikle putperestliğin kötülüklerini anlatmış, Mekke’yi fethettiği anda ilk iş olarak putları yıktırmıştır.
Demokratik sistem, putperestliği esas olarak kabul etmiş, puta tapmayı teşvik etmiş, ilkokuldan başlayarak küçücük çocukları putperest yetiştirmek için çalışmış, sistemin yöneticileri, her vesile ile putları kutsamış, halkı da buna teşvik etmişlerdir.
Kur’ani bütün bu gerçeklere rağmen günümüzde putlar kutsanmakta, puta tapanların, Samiri soylu belamlar tarafından Müslüman oldukları iddia edilmekte ve bu belamlar, halk yığınlarını, putperestlere destek vermeleri için kandırmaktadırlar.
Helal haram koyma ancak Allah’a aittir
İslâm, helal, haram koyma hakkının yalnızca yüce Allah’a ait olduğunu bildirirken, demokratik sistemlerde helal haram koyma devlete verilmiştir. İşte iki sistemin durumu!
İslâm, faizi yasaklar ve faizcilik yapanların, Allah’a ve Rasulü’ne savaş açmış günahkâr kâfirler olduklarını ve ebediyen cehennemde kalacaklarını bildirmiştir. Demokratik sistem ise, yüce Allah’ın hükmünü tanımayarak ekonomisini faiz üzerine oturtmuş, insanların, faize bulaşmaları için her yolu kolaylaştırmış, krediler vererek faizciliği teşvik etmiştir.
“Faiz yiyenler, ancak şeytanın dokunup çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar, bu, onların: ‘Alışveriş de faiz gibidir’ demelerinden dolayıdır; oysa Allah, alış-verişi helâl, faizi haram kılmıştır. Kime Rabi’nden bir öğüt gelir de vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir ve işi de Allah'a kalmıştır, kim tekrar dönerse onlar ateş halkıdır, orada ebedi kalacaklardır. Allah, faizi mahveder, sadakaları artırır, Allah, hiçbir günahkâr kâfiri sevmez.” (Bakara, 275-276)
“Ey iman edenler, Allah'tan korkun, eğer inanıyorsanız faizden geri kalan kısmı bırakın eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Rasulü’yle savaşa girdiğinizi bilin, tevbe ederseniz, ana malınız sizindir, ne haksızlık edersiniz, ne de haksızlığa uğratılırsınız.” (Bakara, 278-279)
İslâm, zinayı yasaklamış, zina edenlerin müşrikler gibi olduklarını ve cezalandırılmalarını bildirmiştir. Demokratik sistemler, yüce Allah’ın bu hükmünü de tanımayarak zina müesseselerini açmış, bar, pavyon ve genelevlerinde kadınların onurunu ayaklar altına alarak onları, bir mal gibi erkeklere pazarlamış, gazete ve dergilerde kadınların çıplak fotoğraflarını basarak teşhir etmiş, dizi ve filmlerle zinayı teşvik etmiştir.
“Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüz değnek vurun; Allah'a ve ahiret gününe inananlar iseniz Allah’ın cezasını uygulamada sizi, onlara karşı acıma duygusu tutmasın, Mü'minlerden bir grup da onlara yapılan azaba şahit olsun.
Zina eden erkek, zina eden veya müşrik kadından başkasıyla evlenmez; zina eden kadın da zina eden veya müşrik erkekten başkasıyla evlenmez. Böyleleriyle evlenmek Mü’minlere haram kılınmıştır.” (Nur, 2-3)
İslâm, kumarı, içkiyi, şeytanın pisliği olarak belirtmiş, bunlara yaklaşılmamasını emretmiştir. Demokratik sistemler ise, kurdukları tekel ve spor bakanlıkları ile bu pislikleri bizzat üretmiş ve alenen halkın bu pislikleri yemelerini teşvik etmiş, televizyon ve gazetelerde bu pisliklerin reklamlarını yaptırarak cazip hale getirmiştir.
“Ey iman edenler, şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), şans okları şeytan işi birer pisliktir, bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide, 90)
Safınızı seçme zamanı
Bugün Türkiye'de var olan mücadele, açık ve gizli olarak iman ve küfür, Tevhid ve şirk, İslâm ve demokratik sistem mücadelesidir.
Belirtildiği üzere, demokratik küfür sistemi, bütün kurum ve kuruluşları, basın yayın organları ve ekonomik gücü ile yüce Allah’a, O’nun dinine karşı savaş başlatmıştır.
Ey insanlar,
Bu iman ve küfür, Tevhid ve şirk savaşında safınızı iyi belirleyin, son pişmanlık size hiçbir şekilde fayda getirmeyecektir.
Yüce Allah (cc) sizleri, Tevhidi esasları hâkim kılmaya, insanları, demokratik sistemin küfür ve şirk karanlıklarından imanın aydınlığına, beşeri sistemin bataklığından İslâm dininin tertemiz sistemine çağırmaktadır.
Tevhidi esaslar, aydınlığa çağırmakta, esarete, zulüm, baskı ve şiddete son vermeyi taahhüt etmekte, sevgiyi barışı, kardeşliği huzur ve güvenliği getirmekte, beşerin eksik ve kıt düşüncesiyle kıyaslanamayacak derecede sonsuzluğu ifade etmektedir.
Demokrasiyi din edinen müşrik İslâmcılar, kâfir demokratlar, bir çıkar uğruna tağuti sisteme kulluk eden vakıfçı, dernekçi, partici Samiri soylu belamlar, arkalarında sürükledikleri cahil yığınlarla beraber insanları, iman ve hidayet aydınlığından demokratik dinin şirk ve küfür karanlıklarına, her türlü seviyesiz metotları kullanarak çağırmaktadırlar.
Beşeri düşünce ve ideolojiler, karanlığı ifade eder, insanlığa zulüm ve adaletsizlik getirir, insanlığı cehalete, esarete, kargaşa ve huzursuzluğa, adaletsizliğe, şiddet ve teröre sürükler. İslâm, aydınlığı, beşeri düzenler ise karanlığı ifade etmektedir.
“Allah, iman edenlerin dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır; kâfirlerin dostları da tağuttur, (o da) onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır. Onlar, ateş halkıdır, orada ebedi kalacaklardır.” (Bakara, 257)
Tağuti Demokratik sistem, kendisine iman eden, kendisini destekleyen müşrik ve kâfirleri, çeşitli bahanelerle, yalan vaatlerle sürekli olarak kandırarak onları, dünya hayatında kısır bir döngü içerisinde dolandırıp karanlıklara, ahirette ise yüce Allah’ın azabına ve sürekli kalacakları cehenneme sürükler.
Ey insanlar!
Günümüzde, demokratik sistemler, A’dan Z’ye kadar hemen her alanda yüce Allah’a açık bir şekilde savaş açmıştır. Hangi tarafta yer alacağınızı çok iyi belirleyin, sonra son pişmanlık fayda vermeyecektir.
Rabb’iniz yüce Allah (cc), Demokratik tağuti sistemi reddetmenizi ve Kendisine iman etmenizi istiyor; Rabb’inizin emrine uyun, aksi halde tağutun safında Rabb’inize karşı savaşa gireceğinizi bilin.
Demokratik küfür sisteminin, yüce Allah’a ve O’nun dinine karşı başlattığı bu savaşa sizleri de, seçimde oy vermeniz için çeşitli yalanlarla kandırarak kendi tarafına çekiyor ve Rabb’inize karşı savaşmanızı istiyor. Bu konuda yüce Allah (cc) sizleri açıkça uyarıyor, Rabb’inizin uyarısına kulak verin ve safınızı ona göre seçin.
“İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inkâr edenler de tağut yolunda savaşırlar, O halde şeytanın dostlarıyla savaşın, çünkü şeytanın hilesi zayıftır:” (Nisa, 76)
Bu iman ve küfür savaşında yerinizi iyi belirleyin, bu nedenle tağutun sizi davet ettiği bu savaşta onun safında yer almayınız. Bu seçimde, bir imtihanla karşı karşıyasınız, ya demokratik dini ve onun mezhepleri olan tüm partileri reddedip yüce Allah'a iman eder kurtuluşu ve Rabb'inizin rızasını kazanırsınız ya da demokratik dini seçersiniz ki, bu durumda İslâm'ı reddetmiş olacaksınız ve o zaman Rabb'inizin gazabını ve ebedi azabını kazanırsınız.
Tağuta itaat edenlerin sıfatları
Yüce Allah’ın reddedilmesini emrettiği tağutu reddetmeyen kimseler, imanlarına şirk bulaştırmış, Rab’lerine isyan etmişlerdir. Bu nedenle yüce Allah (cc), bu kimselerin durumunun ne olduğunu şöyle belirtiyor.
“De ki: ‘Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size söyleyeyim mi? Allah kime lanet ve gazap etmiş, kimlerden maymunlar, domuzlar ve tağuta itaat edenler yapmışsa, işte onların yeri daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır.” (Maide, 60)
Tağuta itaat eden, tağuti beşeri sisteme oy verip destek olan, bu sistemin partilerinin propagandasını yapan, bunları benimseyen kimselere yüce Allah (cc) lanet ve gazap etmiş, bunları maymunlar ve domuzlar durumuna düşürmüştür. Bu kimselerin yeri çok kötü ve bunlar sapık kimselerdir.
Demokratik sisteme itaat edenlerin, yerlerinin yüce Allah (cc) katında çok kötü olmasının, bu kimselerin, maymunlar ve domuzlar sınıfına dâhil edilmelerinin nedeni, Nisa, 76. ayetinde belirtildiği üzere, yüce Allah’a savaş açan, O’nun indirdiği hükümleri bırakıp insanlar üzerine hüküm koyan ve ilahlık taslayan tağutu desteklemeleri ve onun yanında yer almalarıdır.
Yüce Allah’ın, tağuta itaat edenleri, maymun ve domuzlar seviyesinde ve sıfatında tanımlaması yanında onların, Kur’an’da başka sıfatlarının da olduğu açıklanmaktadır. Bu sıfatlar, kişilerin amellerine göre şu şekilde belirtilmektedir. Tağuti sistemi onaylamak için sandık başına gitmeniz durumunda durumunuz ve sıfatlarınız şunlardır.
Hâkimiyetin millete ait olduğunu iddia edip oy vermek, yüce Allah'ın hüküm koymasını inkâr etmek olduğundan küfürdür; bu küfrü işleyenler de kâfirdirler.
Yüce Allah’ın yanında başka hüküm koyucuları kabul etmek, O’na, hükümde eş koşmak, hüküm koyucuları ilah edinmektir ki bu, açık bir şekilde şirke düşüp müşrik olmaktır.
Tağuti demokratik sistemi kabul etmek, İslâmi esasları bırakıp beşeri tağuti sistemi din edinmektir ki bunu yapanlar, İslâm'dan çıkıp mürtet olmuşlardır.
İslâmi esasları ikinci plana atıp demokratik küfür kurallarını önemseyerek onlara uymak fısktır, böyle yapanlar fasıktırlar.
İslâm'ın yıktığı putlara tapanlara destek verip putperestliği yeniden yaşatarak Tevhidi esasların yerine şirki ikame etmek zulümdür ve bunu yapanlar zalimlerdir.
Bütün bunlara rağmen hâlâ utanmadan Müslüman olunduğunu iddia edip namazda yüce Allah’a, seçimde tağuta yönelen kimse, ikiyüzlü bir münafıktır.
Demokratik tağuti sistemin serbest bıraktığı faiz, zina, kumar, içki ve her türlü ahlaksızlığa destek vermek, tağuti sistemin yöneticisi olan putperest müşrik kâfirlerle bir olup yüce Allah'a, O’nun dinine savaşmaktır ki bu, yüce Allah’a ve Müslümanlara düşman olmaktır.
Sayılan bütün bu durumlara düşenler, kendi elleriyle cehennemi hak etmiş, orada ebedi kalmak için çalışmışlardır. Ancak yüce Allah (cc), rahmeti gereği onları tağuttan kaçınanları halinde müjdelemektedir.
Yüce Allah (cc), tağutu yani beşeri demokratik sistemi, bu küfür sisteminin meclislerini ve yöneticilerini reddedip kendisine iman eden Müslümanların dostudur. Müslümanları, tağuti sistemin şirk ve küfür karanlıklarından İslâm’ın nurlu aydınlık yoluna çağırmakta, onları dünya ve ahirette mükâfatlandıracağını bildirmektedir.
“Tağuta itaat etmekten kaçınan ve Allah'a yönelenlere müjde var, müjdele kullarımı!” (Zümer, 17)
KARAR SİZİN!
Söylediklerimiz, hiçbir şekilde kendi duygularımız değil, Rabb’imizin indirdiği Kur’an’dandır. Şüpheniz varsa ve yüce Allah’a gerçekten inandığınızı iddia ediyorsanız, açın Kur'an'ı okuyun gerçekleri kendi gözlerinizle görün!
Yapılması gereken çok açık ve nettir; demokratik seçimlerin, iman ile küfür, Tevhid ile şirk arasında bir seçim olduğu bilinci ile hareket edilmeli, sandık başına gidilmemeli, seçime iştirak edilmemelidir.
Tevhidi esaslara İman edip Müslüman olanlar, Allah'ın hükümlerine uyarak ve HÂKİMİYET YALNIZCA ALLAH’INDIR diyerek seçime katılmazlar, boykot ederler.
Bu seçim, iman ile küfür arasında bir ayrışmadır ve bu seçimde saflar belirlenecektir! Bu nedenle Demokratik dine iman eden cümle müşrik, münafık, kâfir, fasık, mürtet ve putperestler, HÂKİMİYET MİLLETİNDİR deyip Allah’a eş koşarak sandık başına giderler, ilahlarını seçerler.
Cümle küfür cephesi, Allah'ın hükümlerini çiğneyen, haramları helal kılan tağuti sisteme ve küfrüne destek olmak, tağuti sistemin yüce Allah’a ve İslâmi esaslara karşı başlattığı savaşta tağutun cephesinde yer almak için sandık başına giderler.
Ey demokratik sisteme oy verenler, sizin Rabb'iniz yalnızca yüce Allah'tır, tağuti sistemi benimseyerek Rabb'inize eş koşmayın, yaptığınız salih amellerini boşa çıkarmayın, kendi elinizle kendinizi ebedi cehennem azabına atmayın.
Demokratik sisteme oy vermekle Rabb'inize hükmünde eş koşuyorsunuz, hüküm yalnızca yüce Allah'a aittir. O'ndan başkasının hükmünü benimseyerek küfür ve şirke düşüp yüce Allah'a isyan etmeyin.
İlahınız tek bir ilahtır, O'ndan başka edindiğiniz ilahlar, sizi ebedi azaba sürüklüyorlar, tağuti sistemi ve partilerini destekleyerek kendinizi o ebedi azaba atmayın!
Rabb’inizin gönderdiği Kur’an’ı, Risalet önderlerinin ve Rabb’inizin en güzel örnek olarak alınmasını emrettiği Rasulullah (as)’ın Tevhidi mücadelelerini okuyun ve yerinizin neresi olması gerektiğini ve şu andaki durumunuzun ne olduğunu kendiniz görün!
Ey tağutu destekleyenler
Ey putların önünde ibadete duran kişilere oy verip destek olan kimseler, ey demokratik tağuti sistemin şirk ve küfür yuvaları olan parti, dernek ve vakıflarda insanları din adına istismar eden, Hakkı batılla bulayıp gerçekleri gizleyen Samiri soylu belamlar, gelin Rabb’inize yönelip tevbe edin, nefsinizi ebedi azaptan kurtarın.
“Kim tağutu reddedip Allah'a iman ederse, muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır” hükmüne uyarak tağutu, tağuti sistemleri, tağut olan zorbalığı reddedip kopmayan, sapasağlam Tevhid kulpuna yapışın; kurtuluşunuz bundadır.
Tağuti sistemin şirk yuvaları olan parti, dernek ve vakıflarda yuvalanan, üniversitelerde tağutun verdiği unvanları alan siz ey Samiri soylu belamlar, siz bu ayetleri okuyup, dillerinizi eğip bükerek, Hakkı batıla bulayarak tefsir ediyorsunuz. Bu nedenle siz de çok iyi biliyorsunuz ki, tağutu reddetmediğiniz sürece yüce Allah’a iman etmiş olamazsınız. Gelin hem kendinizi, hem de arkanızda sürüklediğiniz ve şirke bulaştırdığınız insanları yüce Allah’ın azabından kurtarmak için tağuti zorbalığı reddedip Allah’a yönelerek iman edin.
Ey demokratik zorbalığın partilerine oy veren insanlar, verdiğiniz her oyla tağuta iman ve bağlılığınızı tazeliyorsunuz, ancak aynı zamanda verdiğiniz her oyla yüce Allah’a karşı tağutun safında savaşıyorsunuz. Gelin, tağutu reddederek Rabb’inize yönelip tevbe ve iman edin; umulur ki Rabb’iniz yüce Allah (cc) sizi bağışlar. Aksi halde desteklediğiniz tağuti sistemin cumhurbaşkanı ve başbakanı yaptığınız kişi ve kişilerle ebediyen cehennemde azap göreceksiniz.
Ey insanlar,
Allah’ın hükmünü bırakıp hüküm koyan tağuti sisteme oy vermek, sisteme biat etmek ve hâkimiyet hakkını bu zorba sisteme vermektir. Bu ise, şirk ve küfürdür; bilin ki, yüce Allah (cc) hükmün kendisinde olduğunu bildiriyor.
Ey insanlar, yüce Allah (cc), hüküm verenlerin en hayırlısı ve en iyisidir; neden hükümde tağutu Allah’a ortak koşup şirke giriyorsunuz! Unutmayınız ki yüce Allah (cc) şirki affetmiyor. Bilin ki, tağuti zorbalığı destekleyerek kendi elinizle kendinizi tehlikeye ve ebedi azaba sürüklüyorsunuz!
Ey insanlar, şirk ve küfür yuvaları olan parti, dernek ve vakıflarda yuvalanan Samiri soylu belamlardan yüzçevirin, çünkü onlar sizi, tağuta itaat etmeniz için aldatıyorlar. Bakın, yüce Allah’ın tağutu reddedin hükmüne rağmen şirk ve küfür yuvası vakıflarda yuvalanan Samiri soylu belamlar, sizleri tağutu desteklemeye davet ediyorlar.
Yüce Allah’ın Kitabı Kur'an’da, “tağutu reddedin” buyururken Samiri soylu belamlar, tağutu destekleyin diyor ve yüce Allah’ın Kitabı’nı çarpıtıyorlar. Yüce Allah (cc) elbette doğru söylüyor, ancak bu Samiri soylu belamlar yalancıdırlar. Bu nedenle tağutu kabul edip ona iman eden Samiri soylu belamlara inanmayın, Rabb’inizin size indirdiği Kur'an’a inanıp tağutu ve tağutun bu belamlarını reddedin ki iman edip kurtuluşa eresiniz.
Ey tağutu destekleyen insanlar, gelin, tağutlaşan tüm ilahları reddedip tek ilah olan yüce Allah’a iman edin ve LAİLAHE İLLALLAH sözünü hem kalbinizle hem de dilinizle söyleyin; kurtuluşunuz ancak bundadır.
“O, öyle Allah'tır ki O'ndan başka ilah yoktur, Padişahtır, mukaddestir, selâm, Mü’min, müheymin (koruyan), aziz (üstün), cebbar (istediğini yaptıran), mütekebbir (çok ulu)dur! Allah (müşriklerin) ortak koşmalarından yücedir.” (Haşr, 23)
Ey insanlar, gelin Rabb’inize sığının, namazlarınızda okuduğunuz ve şer olan kişilerin şerrinden Rabb’inize sığındığınız gibi, Rabb’inizin sizler için indirdiği hükümlerine de sığının ki, dünya ve ahirette huzura ve kurtuluşa eresiniz.
Yüce Allah’a, beşeri tağuti sistemin, sizleri Rabb’inizin azabına sürükleyen şerrinden, sizi aldattığı yalan vesveselerinden, hayatınızı zindana çeviren karanlık emellerinden, her türlü göz boyama aldatmalarından, İslâm’a karşı sürdürdüğü haset ve kıskançlığından Rabb’inize, O’nun indirdiği Kur’an’ın hükümlerine sığınıp kurtulun.
“De ki: Sığınırım ben, aydınlığın Rabb’ine; yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman karanlığın şerrinden, düğümlere üfleyenlerin şerrinden ve haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden.” (Felak, 1-5)
Ey insanlar, sizleri rızıklandırıp yaşatan Rabb’inize, size hayatı bahşeden, size en güzel hükümleri gönderen ilahınıza, tek kanun koyucu ve yöneticiniz olan Melikinize sığının ki, iki dünyada da kurtuluşunuz bundadır.
“De ki: ‘Sığınırım insanların Rabb'ine, insanların Melikine, insanların Rabb’ine, cin ve insanlardan olan, insanların göğüslerine (Allah’a isyanı) fısıldayan vesvesecinin şerrinden” (Nas, 1-6)
Ey insanlar, o dehşetli hesap gününde, Kur’an’da belirtildiği üzere, size fayda vermeyecek o pişmanlığı yaşamadan önce gelin bugün tağutu, onun partilerini, şirk yuvaları vakıflarda yuvalanmış Samiri soylu belamları reddedip kopmayan, sağlam bir kulpa yapışın.
“Yüzleri ateşin içinde çevrildiği gün: ‘Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Elçiye itaat etseydik!’ derler.
Ve dediler ki: ‘Rabbimiz, biz beylerimize ve büyüklerimize uyduk da bizi yoldan saptırdılar, Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onlara büyük bir lanet eyle!” (Ahzab, 66-68)
O gün şikâyetçi olacağınız büyüklerinizi bugün terk edin, son pişmanlığın fayda vermediğini o günde yalvarmanız size fayda sağlamaz. Gelin fırsat elde iken tağutu reddedip Allah’a yönelerek O’na gerçekten iman edin, nefsinizi ebedi azaptan kurtarın.
“Bu bir öğüttür; dileyen, Rabbine varan bir yol tutar.” (Müzzemmil, 19)
Ramazan Yılmaz: 2015.05.25
Bir yanıt yazın