Başkanlık hayali ile yatıp kalkan Erdoğan, 400 milletvekili kazanıp başkan olma rüyasıyla yeni tehlikeli bir oyun tezgâhlama peşindedir.
Seçimi kazanma adına her seçim dönemimde, yeni bir senaryo hazırlayan, yeni oyunlar sergileyen Tayip Erdoğan, bu seçim döneminde de, arkasındaki kandırılmış yığınları korumak, yeni kimseleri bu kandırılmışlar sürüsüne katmak için tehlikeli oyunlar oynamaya başladı.
Kemalist zorbalığın askerlerinden yaka silken Anadolu halkını, askeri vesayete son hikâyesi ile kandırıp bir seçimi kazanan Erdoğan, bu bitince çıkar ortaklığı yaptığı, öve öve bitiremediği F. Gülen ve grubunu, önce kendisine düşman yapıp sonra kullanarak ikinci bir seçimde oy oranını artırmıştır.
Barış sürecinde parsayı HDP’ye kaptırmış görünen Erdoğan, bu açığı kapatmak için, sorgulama ve düşünme yeteneklerinden yoksun yığınları kendisine iyice bağlamak, onlar vasıtasıyla oy oranını artırıp hayaline ulaşmak artırmak adına şimdi de yeni oyunlar ortaya koymaya çalışmaktadır.
Bir anda tüm Türkiye’nin, elektriklerinin kesilmesi ile karanlığa gömülmesi, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın, sol bir gruba mensup kişiler tarafından hem de adliye denilen yerde öldürülmesi, ortaya konulan senaryoların ilk kareleri görünümündedir. Bu, elbette bu kadarla bitmeyecek, seçim yaklaştıkça senaryonun daha tehlikeli olan setleri oynanacaktır.
Gözünü hırs bürümüş Erdoğan ve onun yamağı Davutoğlu, halkın manevi ve maddi değerleri üzerine oynadıkları oyunların yanına, halkın psikolojisini de eklemiş, insanların moral düzeyleri üzerinde oyunlar oynayarak onların desteğini almaya çalışmaktadırlar. Ancak görülen o ki bu ucuz siyaset, öncelikle kendilerine çok pahalıya mal olacaktır.
Erdoğan, takipçilerini ahmak yerine koymaktadır
İktidarda olduğu yaklaşık onbeş yılda her şeyi kontrolü altına alan, Türkiye Elektrik Kurumunu ve ülkenin maddi değerlerini özelleştirip kendi yandaşlarına peşkeş çeken Erdoğan ve yamağı Davutoğlu, nasıl oluyor da kendi adamlarının ellerindeki bu elektriğin aynı anda kesilme nedenini bilmiyorlar!
Bu elektrik kesilmesi olayının hemen akabinde, ne hikmetse tamamen korunmalı olan Adalet (aslında zulüm) sarayına iki terörist ellerini kollarını sallaya sallaya girebiliyor ve Erdoğan’a hizmette kusur etmeyen bir savcıyı katledebiliyorlar. Bu arada, Erdoğan’ın tamamen siyasileştirdiği MİT teşkilatındaki elemanlar, bu olaydan habersiz olabiliyorlar.
Esen yelden, uçan kuştan, havadaki buluttan nem kapıp kendisine karşı darbe yapılacağı yalanı ile kendi bağlılarını kandıran Erdoğan, bir Gezi Parkı olayı ile ilgili ilgisiz herkesi zindana attırmış, ancak ne hikmetse eli silahlı sol örgüt üyelerini tutuklatmamış, üstelik zulüm sarayına ellerini kollarını sallayarak(!) girecek kadar serbest bırakabilmiştir.
Sürekli mağdur rolü oynamayı seven, insanların manevi ve maddi değerleri üzerine iktidarını sürdüren Erdoğan, karşısına çıkaracağı bir düşmanı kalmayınca ülke insanının kanı üzerinde siyaset yapmaya başlamıştır.
Bu oyunlar, elbette son savcı olayı ile bitmeyecek, devamı da gelecektir. Siyasete atılmaya çalışan Hakan Fidan’ı MİT’in başında tutması, hazırlanan yeni senaryolarda görevini yapması içindir ki, zulüm sarayındaki olayla ilk perde açılmış görünmektedir.
Erdoğan’ı bir proje olarak hazırlayan ABD’li efendileri de, İslâm topraklarındaki doğal gaz ve petrole çöreklenmek için, Ticaret Merkezini çökertmiş, dünya ülkeleri ahmak yerine koyarak peşine takıp Irak’a saldırmıştır. Erdoğan da efendilerinin yolunu takip ederek kendisine karşı düşmanlar(!) üreterek iktidarını koruma peşindedir.
Erdoğan, nankörlüğünde sınır tanımamaktadır
Erdoğan, İslâm’a karşı bir ABD ve İsrail projesi olarak kurulan AKP (Amerikan Kuklaları Partisi) için biatlı olduğu Erbakan’ı terk etmiştir. Erbakan, küçük bir çıkarı uğruna kendisini satacak olan Erdoğan’ın, ABD’lilerle görüşmelerine önce ses çıkarmamış, Erdoğan, ABD atına binip Üsküdar’ı geçince tutuşmuş, ancak o zaman iş işten çoktan geçmişti. Erbakan, o karın ağrısı ile gözü açık bir şekilde ölüp gitmiştir.
28 Şubat’ın çocuğu olan Erdoğan, Erbakan’ı hiç sevmeyen askerlerle flört etmeye başlamıştır. Öyle ki, askerler onu, daha parti başkanı bile değilken, siyasi yasaklı iken ve partisi seçime bile girmemişken, 30 Ağustos kutlamalarında özel protokol koltuğuna oturtmuşlar, ilgi gösterip iltifat etmişlerdir. Ancak Erdoğan, Erbakan’a yaptığı oyunu askerlere de yapmış, koskoca ordunun yüzlerce yüksek rütbeli subaylarını cezaevine sokmuştur.
ABD’li efendilerinin direktifleri doğrultusunda Erbakan’ı satıp terk eden Erdoğan, Erbakan’ı hiç sevmeyen F. Gülen ile çıkar ilişkisine girmiş, yeni dönemini onunla ortaklaşa sürdürmüştür. Ancak bu Muta nikâhlı beraberlik de uzun sürmemiş, yaklaşan önündeki seçimde kullanmak üzere Gülen grubundan ayrılmış, daha kısa bir süre önce hakkında methiyeler dizdiği, yere göğe sığdırmadığı Gülen’i terörist olarak nitelendirebilmiştir.
Her seçimde bir düşman üretmekte maharetli olan Erdoğan, çıkar ilişkisi içerisinde bulunduğu Gülen’i de, düşman olarak nitelendirmiş ve yaklaşan seçimde bu düşmanı kullanarak oylarını koruyabilmiştir.
Karşısına çıkaracağı dişe dokunur bir düşman çıkaramayan Erdoğan, bu son seçimde, Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın olayında görüldüğü üzere, halkın kanını kullanmaya niyetlenmiş görünmektedir. Anlaşılan o ki, gündem yeni olaylara gebe ve daha birçok önemli şahsiyetler, terör(!) kurbanları olarak sıralarını beklemektedirler. Kura kime çıkar, artık şansına!
Erdoğan, şimdiye kadar kendisine destek olanların (Amerika ve İsrail hariç) hepsine nankörlük yapmış, onları bir şekilde harcamıştır. Şimdi sıra kendisini destekleyen halka, halkın çocuklarına sıra gelmiştir ve iktidarını sürdürme adına halkın evlatlarını bir bir kendi yolunda kurban etmeye adaydır.
Amerika ve İsrail’in, İslâm’a karşı oluşturulacak proje için teklif götürdüğü, ancak Amerika’ya güvenmediği için bu projeyi kabul etmeyen, bunun sonucunda katledilen tağuti sistemin diğer sadık bir evladı olan Muhsin Yazıcıoğlu’nun nasıl katledildiği ile ilgili soruşturmanın üzerini örten MİT, yeni kurbanlar için ünlü kişileri sıraya koymuş görünmektedir.
Yeni senaryolar yolda
Kendisini MİT’in başına oturtan liderinin talimatları ile bitme noktasına gelen PKK’nin, İran’a kaçan dağdaki lideri Murat Karayılan’ı, geri getirtip yerine oturtan, PKK’ye yeniden hayat verip canlandıran, yurtiçi ve yurt dışında terör örgütü ile anlaşmalar imzalayan Hakan Fidan, milletvekilliği adaylığı kabul edilmeyerek, lideri için yeni projeler için görevi başına oturtulmuştur.
Görülen o ki, seçim yaklaştıkça Türkiye yeni olaylara, kanlı gösterilere, ülkede isim yapmış kişilerin katledilmesine gebedir. Daha önce Kemalist zorbalığın, Müslümanları suçlamak ve bir taktik olarak uyguladığı ve işi bitmiş, kenara çekilmiş kendi adamları Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok gibilerini katlettiği gibi şimdi de benzeri olaylar, kimi İslâmcı ünlüler için kurgulanmaktadır.
Tağuti sistemin sadık destekçileri olan İslâmcı ünlü Prof. Yazar ve çizer takımı, kendilerini seven halkın oylarının AKP(Amerikan Kuklaları Partisi)’nin seçimi önde bitirmesi için kurbanlık sıralarını beklemektedirler. Bunun için önce bir kargaşa ortamı ve ülkede terör yeniden hortladı imajı oluşturulacak, sonra da kurbanlar sıraya konulacak, arkasından “Aman ülkeye terör gelmesin” diyen halkın oyları, Erdoğan’ın kurduğu başkanlık hayalleri için oylar AKP(Amerikan Kuklaları Partisi)’ye verilecek. Türkiye bu senaryolara yabancı değildir.
İhtilal zemini oluşturmak için olayları körükleyen, bir gün sağdan bir gün soldan birini öldürtüp ülkede kargaşa ve terör var havası estiren, sonra da kahraman(!) rolüne soyunup ülkeyi anarşiden kurtaran Kenan Evren ve ekibinin yaptıkları daha unutulmadı. Şimdi kahraman(!) olma sırası Erdoğan’da ve MİT, bunun için hazır ol vaziyette beklemektedir.
Şu bir gerçektir ki, bu ülke insanı, bu zulüm sistemini ve bu sistemin ABD endeksli kuklalarını desteklediği sürece daha çok sıkıntılar çekecek, daha çok evlatlarını kaybedecek, daha çok evlere ateşler düşecek ve daha çok analar ağlamaya devam edecektir. PKK ve diğer terör örgütlerinin silahsızlandırılmaması ve hazırda bekletilmesi, bu yeni olaylar içindir.
Bir toplum, kendisini değiştirmedikçe Yüce Allah (cc)o toplumun durumunu değiştirmez. Bu nedenle bu toplum, öncelikle kendisini, Rabb’inden kendisine gönderilen Kur’an’a göre değiştirmelidir ki, onurlu bir kişiliğe, huzurlu bir hayata ulaşabilsin.
“Bu böyledir, çünkü bir millet kendilerinde bulunanı değiştirmedikçe Allah onlara verdiği nimeti değiştirmez. Allah işitendir, bilendir.” (Enfal, 53)
İslâm’a karşı, emperyalizmin kurdurduğu küfür ve şirk partilerini destekleyenler, o zalimlerin yaptıkları her günaha ortak olarak dünya hayatında zillet içerisinde huzursuz ve mutsuz bir şekilde yaşayacaklar, ahiret hayatında da ebedi azaba, alevli ateşe gireceklerdir.
“(Öyle) bir fitneden sakının ki, aranızdan yalnız zulmedenlere erişmekle kalmaz (hepinize erişir), bilin ki Allah’ın azabı çetindir.” (Enfal, 25)
“Sakın zalimlere meyletmeyin, sonra size ateş dokunur, sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur, sonra size yardım edilmez.” (Hud, 113)
Yüce Allah (cc), insanları uyarmış, sonucu kendilerine bırakmıştır; ya iman edip onurlu bir hayatı, kurtuluşu ve ebedi saadeti seçecekler, ya da zalimleri destekleyerek küfür ve şirk içerisinde zilleti, helakı ve ebedi bir azabı tercih edeceklerdir.
“Bu bir öğüttür; dileyen, Rabbine varan bir yol tutar.” (Müzzemmil, 19)
Ramazan Yılmaz: 2015.03.04
Bir yanıt yazın