Küçük yaşta çocuklarını evlendirenlere!
Bu şiirim, çocuklarını daha küçük
yaşlarda, onların mürüvvetlerini görme
adına evlendirip onlara zulmeden
duygusuz, taş yürekli anne babalara
ve Rasulullah (as)’a iftira atarak 6 ya da 9
yaşında Hz. Aişe ile evlendiği yalanını atan
iftiracı, yalancı İslâmcılara ithaftır!
Onüç ondört yaşında hayatı tanımadan,
Abisinin yanında kuşluk vakti uykudan,
Babamın terkisinde kaçırıldı tarladan,
Çocuk yaşta ayrıldı anneden ve babadan.
xxx
Daha küçücük yaşta çocuk bilmez aşk nedir,
Oyun çağında olan sevgiden bihaberdir,
O ne annelik bilir, ne de babalık bilir,
Bunları evlendiren çocuğun katilidir.
xxx
Acılarla örüldü onun hayat kafesi,
Bir gün olsun sevinçle yankılanmadı sesi,
Sevmek nedir bilmezdi, daha masum birisi,
Hep acılarla geçti, onun hayat çizgisi
xxx
Evlenmek ister misin, diye soran olmadı,
Ne babası annesi ona kimse sormadı,
Onun duygularını hiç kimse anlamadı,
Ona zulmedilmişti, ancak kimse tınmadı.
xxx
Çocukça duygularla oynamadan gülmeden,
Daha olgun yaşına ulaşıp da gelmeden,
Eş olmuştu babama kendisi istemeden,
Henüz onbeş yaşında anne oldu bilmeden.
xxx
O gencecik hayatı, geçti hep acılarla,
Çilelerle yoğruldu çok acı duygularla,
Hayatı örülmüştü çelik halat ağlarla
Hayatının baharı kaplanmıştı karlarla
xxx
Baharı yaşamadan, kara kışı yaşadı,
Kimi zaman açıkça bazen gizli ağladı,
İnsanların yanında karaları bağladı,
Yalnız kaldığı anlar, seller gibi çağladı.
xxx
Kimse dinlemiyordu, onun ne dediğini,
Acılar kaplamıştı, tertemiz yüreğini,
Zaten hiç giymemişti güzel gelinliğini,
Çaresizlik rüzgârı sarmıştı benliğini,
xxx
Ne onu duyan oldu, ne de onu anlayan,
Ne ona acıyan var ne yüreği sızlayan,
Hayal ettiği dünya olmuştu kara zindan,
Ona yapılanlara bir gün etmedi isyan,
xxx
Bir defa ters dönmüştü kaderinin tekeri,
Genç yaşında verdiler, zehir dolu şekeri,
Yeni hayatı buydu artık dönmezdi geri,
O soylu yüce kadın, gönlümün mücevheri,
xxx
Bir şeye karşı çıkmaz, sesini çıkarmazdı,
Zaten sesi çıksaydı zorla kaçırılmazdı,
Kendi karar verirdi o durumda olmazdı,
İstemediği halde orada bulunmazdı.
xxx
Babamın hastalığı onu daha çok üzdü,
Gençliğin baharında mevsimler ona güzdü,
Ne baharı yaşadı ne sıcak yazı gördü,
Ne babası evinde ne de sonradan güldü.
xxx
Yedi sene boyunca, felçli babama baktı,
Üzüntü gözyaşını, hep içine akıttı,
Çok üzüldü, kahroldu, kimseye dert yanmadı,
Dört çocukla başbaşa bir tek başına kaldı.
xxx
Birçok sözleri duydu, çok azarlar işitti,
O ne çocuklarını ne de evi terk etti,
Acı ve sıkıntılar, her gün canına yetti,
Hiç şikâyet etmedi yine de hep sabretti.
xxx
Dokuzyüz ellidokuz, babamızı kaybettik,
Dörtle ondört arası dört erkek kardeş idik,
Hepimiz de küçüktük biz ne yapabilirdik,
Yalnız kalan annemin yanında kenetlendik.
xxx
Aşiret mantığıyla düşmanımız pek çoktu,
Bizi yaşatamazlar diye annem çok korktu,
Annem çok talihsizdi yüreği çok buruktu,
Bize sahip çıkacak bir yakınımız yoktu.
xxx
Babam oldukça güçlü, bileği bükülmezmiş,
Cesur yiğit biriymiş, sırtı yere gelmezmiş,
Bu nedenle düşmanlar, babamı hiç sevmezmiş,
Karşısında durup da, ona laf demezlermiş,
xxx
Babam ölünce onlar, bize kin beslediler,
Köyden dışarı çıksak peşimizden geldiler,
Sevgi besleyen yoktu, bize acı verdiler,
Kimi zaman abimi, bazen beni dövdüler,
xxx
Cahili bir toplumda, dul kadına yer yoktur,
Kimse yardımcı olmaz iftira atan çoktur,
En yakınları bile ona darbeler vurur,
Hep yan gözle bakılır, ona tuzak kurulur,
xxx
Talihsizlik yakana bir kere yapışmışsa,
Dört tane yetim ile bir başına kalmışsa,
Koca bir köy içinde elinde tutan yoksa
Evlenmektir tek çare iyi biri bulunsa,
xxx
Hep hatırlarım onu, mahzun duruşu vardı,
Ne yaparsak yapalım hiçbir zaman kızmazdı,
Hatamızı görse de üzerinde durmazdı,
Fazla zengin değildik ancak o aldırmazdı,
xxx
Mahsuniyet nuruydu o yüzünde parlayan.
Hep kendi halindeydi, yoktu onu anlayan,
Ne şikâyet ederdi, ne de ederdi isyan,
Onun o halidir ki, yüreğimi dağlayan.
xxx
Ondört yaşında abim henüz küçük çocuktu,
Üzerindeki yükler, haddinden fazla çoktu,
Tek başımıza kaldık, yakın amcamız yoktu,
Bu durum annemizi sıkıntılara soktu.
xxx
Evlatlarım kalmasın ortalık yerde diye,
Fitne fesat yaymasın fitneciler bu köye,
Evlendi, yiğitlikte nam salmış bir deliye,
Şansı yaver gitmedi, hüzün kaldı geriye.
xxx
Bindokuzyüz doksan dört sıcak Temmuz ayında,
Namaz için kalkmıştı, sabahın şafağında,
Tekbir alıp durmuştu namazında kıyamda,
Son secdesi olmuştu artık onun dünyada.
xxx
Secde halinde gitti biricik anneciğim,
Ben bunları yazarken hâlâ yanar yüreğim,
Andıkça o günleri, yaş boşaltır gözlerim,
Onur abidesiydi, onu hâlâ özlerim.
xxx
Rahmet ve mağfireti geniş olan ey Rabb’im,
Annemi babamı da affetmeni dilerim,
Dünyada çok çektiler, Sen Rahmansın ve Rahim,
Onları cennetinle mükâfatlandır ey Âlim,
xxx
Ramazan Yılmaz
Ramazan Yılmaz: 2016.11.23
Bir yanıt yazın