“Vel hamdülillahi Rabb’il âlemin”
Hamdolsun âlemlerin Rabb’i Allah’a!” (Saffat, 182)
Hamd, insanı yaratıp en güzel biçimde düzenleyen, insanın neler yapacağını belirleyip ona hedefini gösteren, kalemle yazmayı öğretip bilgi ile şereflendiren, Tevhidi esasları bildirip şirk ve küfürden kurtaran, iman ve hidayetle insanı şereflendiren âlemlerin Rabb’i Allah’adır.
“Sübhane Rabb’ike Rabb’il i’zzeti a’mma yesıfun.
Rabb’in yücedir; vasfettikleri şeylerden uzak, İzzet sahibidir.” (Saffat, 180)
İzzet ve şerefin tümü kendisinde bulunan, kullarına ise, Kur'an'a teslim oldukları nispette izzet ve şeref bahşeden yüce Allah (cc), tüm noksan sıfatlardan münezzehtir.
O Allah ki insanı, Zatına kulluk etsinler diye topraktan yaratıp fiziksel, ruhsal ve psikolojik olarak en güzel biçimde varlık âlemine gönderdi, ona doğru yolu göstermek için rasullerini ardı ardına gönderdi.
Ve Selamun a’lal mürselim,
“Selam olsun gönderilen(rasul)lere,” (Saffat, 181)
Selam, vahyin nuruyla zulmün karanlık ortamına dalarak şaşkın beşeriyete, hidayet yollarını göstermek için dünyevi değerlerini verip mazlumlara, ezilenlere, sömürülenlere sahip çıkan tüm Risalet önderlerine olsun!
Ve Selamun a’la Rasulina Muhammed’in ve a’la alihi ve ashabihi!
Ve Selam olsun, Rasulümüz Hz. Muhammed (as)’a, aline ve ashabına!
“Ve Selamun a’la i’badihillezinestefa!
“… Ve selam, O’nun seçkin kulları üzerinedir…” (Neml, 59)
Selam olsun, küfrün karanlık ortamlarına, zulmün baskı ve eziyetlerine aldırış etmeden Tevhidi esasları insanlara duyuran, rahmet elçileri her çağın Tevhid erlerine.
Tevhidi mücadele, insanlık tarihi ile beraber her dönemde ya gönderilen Risalet önderleri ya da onların gönderilmedikleri dönemlerde Tevhid erleri tarafından yerine getirilmiş, şirk ve küfür içerisindeki insanlar, yüce Allah’ı yegâne tek ilah olarak bilmeye ve Rab’lerine iman etmeye davet edilmişlerdir. Bu nedenle hiçbir dönemde Tevhidi mücadele kesilmemiştir.
Geçmiş toplumlar, Risalet önderlerinin ve Tevhid erlerinin kendilerini davet ettikleri gerçeği, bu gerçeği kabul etmelerinin ne anlama geldiğini ve kendi konumlarını çok net biliyor, ona göre davete karşı bir tavır ortaya koyuyorlardır. Onlar, kabul ve inkârlarının ne anlama geldiğinin bilincinde hareket ediyorlardı.
Günümüzde her konuda olduğu gibi İslâmi kavramlar konusunda da toplum, bilinçli bir şekilde aldatılmış, topluma İslâm ve İslâm’a ait kavramlar yerine geleneksel din anlayışı ve saptırıcıların heva ve heveslerinden uydurdukları yalanlar, İslâm diye sunulmuştur. Bu nedenle topluma sunulan Tevhidi esaslar, toplum tarafından anlaşılmamakta, içerisinde bulundukları durumu din zannederek Tevhidi davete karşı kayıtsız kalmaktadırlar.
Müslümanlar olarak, yaklaşık kırk yıldır, içerisinde bulunduğumuz topluma Kur’ani kavramları anlatmaya, Tevhidin, şirkin, imanın, küfrün, âlimin, bel’amın anlamlarını, içerisinde yaşadıkları sistemlerin, şirk ve küfür sistemleri olduğunu açıklamaya çalıştık, çalışıyoruz. Artık daha fazla bu kavramları gündem edinmeden toplumu, Risalet önderleri ve Tevhid erleri gibi direkt yüce Allah’ı tek ilah olarak kabul etmeye ve O’na imana davet edeceğiz inşaAllah.
Bundan böyle tağuti sistemin icraatlarını, bel’amların saçma sapan söylemlerini değil, gündemimiz, yalnızca Tevhid olacak ve insanları bu gerçeğe iman etmeye davet edecek, gündemi bu gerçekle oluşturacağız inşaAllah. Bu nedenle Rabb’imizden yardım istiyoruz.
Ey bizleri yoktan var eden, hidayetiyle bize yol gösterip şaşkınlıktan kurtaran, gönderdiği mesajla bizi şereflendiren, iman nuruyla bizi iman etmeyenlere üstün kılan yüce Allah’ım! İslâm’ın insanlara ulaştırılması için bize, Hz. Nuh (as)’ın 950 sene süren sabrını, Hz. İbrahim (as)’ın putları yere seren iman gücünü, Hz. Yusuf (as)’ın dürüstlük ve faziletini, Hz. Musa (as)’ın zalime karşı hakkı haykıran cesaretini, Hz. Muhammed (as)’ın ahlaki güzelliğini, bütün Risalet önderlerinin azmini ihsan et! Bize, maddi, manevi, fikri, imani ve bedeni güç ver! Senin yolunda, yüce dinin uğrunda; malımızı son kuruşuna, kanımızı son damlasına, fikrimizi son kelimesine kadar harcamayı nasip eyle!
Ey Rabb’imiz, nefsimizin istek ve arzularından, şeytanın vesvesesinden ve bize sağdan yanaşmasından, tağuti sistemin hile ve desiselerinden, bid’at, hurafe ve geleneksel kültürün sapıklıklarından sana sığınıyoruz, bizi koru!
Ey Rabb’imiz, kalemimizi doğru kullanmamızı, sözü güzel söylememizi, ancak senin rızan için maddi, manevi, bedeni, fikri ve zamani değerlerimizi vermemizi bizlere nasip eyle!
Ey Rabb’imiz, Sana iman ettik, sana güvendik, sana dayandık, bizi yalnız bırakma, mücadelemizde bize güç ver, topuklarımız üzerinde bizi gerisin geri çevirme. İman ettikten sonra kalplerimizi kaydırma!
Veğfu a’nna, veğfir lena, verhamna, ente Mevlana fansurna a’lal kavmil kâfirin!
Bizi affet, bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bizim Mevla’mızsın! Kâfirler toplumuna karşı bize yardım eyle.
Teveffeni Müslüman ve elhikni bissalihin!
Canımızı Müslüman olarak al ve bizi salihlere kat! ÂMİN!
Ey insanlar, İlahınız Bir’dir, O’ndan başka ilah yoktur
Ey insanlar, sizi yaratan, size rızık veren, sizi yaşatan, sonra öldürüp tekrar diriltecek ve dünyada yaptıklarınızdan hesaba çekecek yalnızca yüce Allah’tır, O’ndan başka ilahınız yoktur.
Ve ilahukum ilahun vahid(un) la ilahe illa huver Rahmanurrahim(u).
“İlahınız bir tek İlah’tır, O'ndan başka ilah yoktur, Rahman’dır, Rahim'dir.” (Bakara, 163)
Ey insanlar, kendi yararınız, dünyevi huzur ve mutluluğunuz, uhrevi kurtuluşunuz için gelin, Rabb’inize, size karşı merhametli olan, rızık veren, dünya ve ahiret mutluluğunu vadeden, yüce Allah’a gereği gibi iman edin. Allah’tan başka tapındığınız ilahları terk edin.
Ey insanlar, hükmün tümü Allah’a aittir; O’ndan başka hüküm koyucu yoktur;
“Siz, O'nu bırakıp sizin ve atalarınızın isimlendirdiği isimlerden başkasına tapmıyorsunuz. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir, Allah’ın dışında hüküm koyucu yoktur. O, Kendisinden başkasına kulluk yapmamanızı emretmiştir, işte doğru din budur, lakin insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf, 40)
Tabi olduğunuz demokratik sistem, Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen küfür sistemidir, onu destekleyerek Rabb’inize şirk koşmayın, dünya ve ahiret hayatınızı karartan bu sistemi terk edin. Bu sistemin, yüce Allah’a karşı sürdürdüğü küfür ve isyanına oy vererek destek olup onun küfür ve şirkine ortak olmayın, kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın.
Rabb’iniz, bu tağuti sistemi reddetmediğiniz sürece Kendisine iman etmeyeceğinizi bildiriyor, gelin bu sistemi reddedip Rabb’inize iman edin.
Dinde zorlama yoktur, doğruluk, sapıklıktan elbette seçilip belli olmuştur; kim tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse, muhakkak ki o, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara, 256)
Bütün rasuller, bu gerçeği bildirmek için gönderilmiştir; iman edenler kurtulmuştur.
“Andolsun biz, her millet içinde: ‘Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının’ diye bir rasul gönderdik; Allah, onlardan kimine hidayet etti, onlardan kimi üzerine de sapıklık hak oldu. İşte yeryüzünde gezin de bakın, yalanlayanların sonu nasıl olmuş!” (Nahl, 36)
Ey insanlar, demokratik sistemlere destek olmanız, onları ilah edinmenizdir, gelin sizin tek ilahınız olan yüce Allah’a iman edin! Sizi demokratik sistemi desteklemeye çağıranlar, sizi, başka bir ilaha tapınmaya çağırıyorlar. Gelin, O’ndan başka ilah edindiğiniz demokratik sistemin ilahlarını terk edin, yalnızca Tek ilah olan Allah’a iman edin!
“Allah ile beraber başka bir ilaha çağırma. O'ndan başka ilah yoktur, O'nun yüzünden başka her şey helâk olacaktır, hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.” (Kasas, 88)
Demokratik sistemlere tabi olmak, yüce Allah’ın yanında başka ilah edinmektir, demokratik kurallara uyarak Rabb’inize şirk koşmayın, O’nun gönderdiği Kur’an’a tabi olun!
“Rabb’inizden size indirilene tabi olun ve O'ndan başka velilere tabi olmayın, ne kadar da az düşünüyorsunuz!” (A’raf, 3)
Ey insanlar, yüce Allah’ın indirdiği esaslara sarılarak dünyada aydınlığa, ahirette kurtuluşa ulaşın, İslâm’ın aydınlığını kuşanın ki, dünya ve ahiretiniz güzelleşsin. Biz, “Allah’a zaten iman ediyoruz” deyip kendinizi aldatmayın, düşünce planında Allah’a iman ettiğinizi iddia ediyor, ancak günlük yaşantınızda demokratik sisteme uyarak ona iman ediyorsunuz, böylece şirke ve küfre girerek Allah’ın yanında başka ilahlara tapıyorsunuz.
Müslümanlık, kişinin düşünce, söz ve davranışları ile Rabb’ine teslimiyetidir. Bu sıfat, iman eden kişinin, hayatının sonuna kadar Rabb’ine olan teslimiyetini sürdürmesini zorunlu kılar, bundan en küçük bir sapma, bu sıfatın kaybedilmesine neden olur.
Müslüman olmak, kuru bir iddia değildir; düşünce söz ve davranışlarla ortaya konulan bir yaşam tarzıdır. Sizden önce sözel olarak Müslüman olduklarını iddia edenlere Rabb’imiz, böyle bir iddia ile Müslüman ve Mü’min olmadıklarını bildiriyor; bu sizin için de geçerlidir.
Sünnetullahın değişmezlik ilkesi, Tevhidi esasların belirlediği esaslar dâhilinde hareket edildiği sürece bugün de geçerli olacaktır. Bu, yüce Allah’ın sözüdür ve O; sözünden dönmez.
Nitekim İslâm ordularına teslim olan Bedevi Araplar, Rasulullah (as)’a gelip iman ettiklerini söylediklerinde yüce Allah (cc), onların iman etmediklerini, ancak teslim olduklarını (Eslemna) demelerini bildirmiştir.
“Araplar: ‘İman ettik’ dediler, de ki: ‘İman etmediniz, fakat ‘teslim olduk’ deyin; iman kalplerinize girmedi, eğer Allah’a ve Rasulü’ne itaat ederseniz, amellerinizden hiçbir şey eksiltilmez; Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Şüphesiz Mü’minler, Allah’a ve Rasulü’ne iman eden, sonra şüphe etmeyen, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat eden kimselerdir. İşte sadıklar onlardır.” (Hucurat, 14-15)
Kur’an, Müslüman ve Mü’minin kimler olduklarını açık bir şekilde bildirmiş ve Müslüman ile Mü’minin, bir camın iki tarafı gibi ayrılmaz bir bütün olduğunu, bunların da yüce Allah’ın hükümlerine teslim olan kimseler olduklarını bildirmiştir. Bu anlamda Müslüman, Ulûhiyet ve Rububiyetin yüce Allah’a ait olduğuna iman eden yani Mü’min olan, O’na eş koşmadan, O’nun indirdiği hükümlere teslim olan yani Müslüman olan kimsedir.
Kur'an, her konuda olduğu gibi, Müslüman sıfatının da ne olduğunu açıklamış, kimlerin bu sıfatı alabileceklerini açık bir şekilde ortaya koymuş, ancak bu sıfatın gereklerine uyanların ve bu vasfı üzerlerinde bulunduranların Müslüman olduklarını bildirmiştir.
“Allah'a davet eden, salih amel işleyen ve ‘Şüphesiz ben, Müslümanlardanım’ diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır!” (Fussilet, 33)
İman etmek, insanın, düşünsel ve fiziksel olarak eskiye ait her şeyini terk ederek yepyeni bir kişilik ve kimlik kazanması, kendi hayatını, çevresini ve dünya görüşünü, yeni iman ettiği esaslara göre yeni baştan düzenlemesidir. İman, insanın tüm hayatı ile Rabb’ine yönelmesidir.
“De ki: ‘Rabb’im, şüphesiz beni, dosdoğru yola hidayet etti; Hanif olan İbrahim’in sağlam dinine. O, müşriklerden değildi. De ki: ‘Şüphesiz benim salatım, ibadetim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabb’i Allah içindir. O’nun ortağı yoktur ve işte böyle emrolundum ve ben, Müslümanların ilkiyim.” (En’am, 161-163)
Ey insanlar, gelin Müslüman olun ve hayatınızı iman ettiğiniz esaslara göre düzenleyin, kalpte, düşüncede, söz ve davranışta eskiye ait olan kültür, gelenek, alışkanlık gibi ne varsa hepsini söküp atın ve bir daha kesinlikle onlara yaklaşmayın. İman ettikten sonra eskiye ait bir şeyi istemeniz, arzu etmeniz, küfür ve şirktir.
Yüce Allah’a, gereği gibi iman ederek yepyeni bir kimlik ve kişiliğe sahip olun, bu yeni kimlik ve kişiliğinizi, hiçbir şeyden ve kimseden korkmadan açıkça ortaya koyun, içerisinde yaşadığınız sistemin isteklerini değil, Rabb’inizin emirlerini yerine getirin. Çünkü Mü’minler,
“Üstlerindeki Rab’lerinden korkarlar ve emredildikleri şeyi yaparlar.” (Nahl, 50)
Ey insanlar, rızık endişesiyle hareket edip Rububiyette Rabb’inize şirk koşmayın; unutmayınız ki, sizin de, sahip olduklarınızın da rızkını veren yalnızca yüce Allah’tır.
“Yeri yaydık, oraya sağlam dağlar attık ve orada her şeyden belli ölçüde bitirdik, orada, sizin için ve sizin rızık veremediğiniz kimseler için geçimlikler var ettik.” (Hicr, 19-20)
Sizin rızkınızı yaratan, göklerin ve yerin Rabb’i yüce Allah’tan başka edindiğiniz bütün ilahları terk edip yalnızca Rabb’inize yönelip Müslümanlar olun!
“De ki: ‘Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah'tan başkasını mı dost tutayım! Ve O, yediren, fakat kendisi yedirilmeyendir. De ki: ‘Şüphesiz bana, gerçekten İslâm olanların ilki olmam emredildi’ ve sakın müşriklerden olma!" (En’am, 14)
Ey insanlar, Allah’ın azabı şiddetlidir, sizi ondan koruyacak yoktur; O’nun azabı geldiğinde, onu engelleyecek de yoktur, son pişmanlığınız da fayda vermeyecektir. Helak edilen önceki toplumların halini düşünün; azap geldiğinde onları Allah’tan koruyan olmadı.
“… ‘Ey kavmim, şüphesiz ben, üzerinize o toplulukların gününün bir benzerinden korkuyorum; Nuh kavminin, Ad ve Semud'un ve onlardan sonrakilerin durumu gibi; Allah kullara zulmetmek istemez.
Ey kavmim, doğrusu ben, sizin için o çağırma gününden korkuyorum, O gün, arkanızı dönüp kaçarsınız lakin sizi Allah'tan koruyacak yoktur. Allah kimi şaşırtırsa artık ona hidayet eden olmaz.” (Mü’min, 30-33)
Ey insanlar, Allah’ın azabı ansızın gelir, o geldiğinde de, ne pişman olmaya ne de tevbe etmeye zamanınız olur!
“Şehirlerden nicesini helâk ettik; geceleyin yahut onlar gündüz uyurlarken, azabımız ansızın onlara geliverdi. Azabımız onlara geldiğinde ‘Gerçekten biz zalimler idik’ demelerinden başka yalvarışları olmadı.” (A’raf, 4-5)
Ey insanlar, ben size acıklı bir azabın gelmesinden korkuyorum, gelin Rabb’inize iman edin, O’ndan başka itaat edip tapındığınız sahte ilahları terk edin.
“Gerçekten Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, doğrusu ben, sizin üzerinize acıklı günün azabından korkuyorum.” (Hud, 26)
Ey insanlar, Müslüman olmak için Kur’an’ı, hayatınızın merkezine alın, her söz ve işinizi mutlaka Kur’ani ölçüler içerisinde yapın, vahyin belirlediği ölçüler içerisinde hareket edin ve hiçbir şekilde ve şartta bu ölçünün dışına çıkmayın. Huzur ve mutluluğunuz, kurtuluşunuz Kur’an’a uymaktadır; Kur’an’da, hiçbir şey eksik bırakılmamıştır.
“Elif lâm ra. Bir Kitaptır ki, ayetleri sağlamlaştırılmış sonra hâkim ve haberdar olan tarafından güzelce açıklanmıştır.
Gerçekten Rabb’inizden mağfiret dileyin, sonra O’na tevbe edin ki sizi, belirlenmiş bir süreye kadar güzel hoş bir vakit, mutlu bir hayat versin ve her fazilet sahibine böylece lütfetsin. Şayet dönerseniz, bu yüzden gerçekten ben, sizin üzerinize büyük bir günün azabından korkarım.” (Hud, 1,3)
Gelin, Rabb’inize iman edin, Müslüman olun, şucu bucu sıfatlarla değil yalnızca Müslümanca yaşayın ve Müslümanlar olarak ölün! Yüce Allah (cc), iman edenlerden, Müslümanca bir hayat sürmelerini ve bu sıfat üzerinde iken canlarını vermelerini istemektedir.
“Ey iman edenler, Allah’tan hakkıyla korkun, sakının ve siz, Müslümanlar dışında ölmeyin.” (Al-i İmran, 102)
Bu dünya hayatının sonunda Rabb’inize döneceksiniz ve yapıp söylediğiniz her şeyin sağlaması Kur’an’a göre yapılacaktır; o gün yalancı durumuna düşüp acıklı azaba girmeyin.
“Her ümmeti diz çökmüş görürsün; her ümmet, kendi Kitabına çağırılır: ‘Bugün yapmış olduğunuz şeylerle cezalandırılacaksınız!’ İşte Kitabımız, aleyhinize gerçeği söylüyor, muhakkak ki biz, yapmış olduğunuz şeyleri yazıyorduk.” (Casiye, 28-29)
Gizli, açık her şeyin ortaya konulacağı, pişmanlık ve tevbenin fayda vermeyeceği o gün gelmeden gelin Rabb’iniz yüce Allah’tan başka itaat edip tapındığınız tüm ilahlarınızı tek edin ve yalnızca yüce Allah’ı tek ilah edinin, kurtuluşunuz bundadır, aksi halde acıklı ve ebedi azaba, hor ve hakir olarak girersiniz.
“Rabb’iniz buyurdu ki: ‘Bana dua edin, sizden kabul edeyim, şüphesiz, Bana kulluk etmekten büyüklenen kimseler, hor ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min, 60)
Ey insanlar, gelin Kur’an’a teslim olun ve yalnızca Rabb’imiz yüce Allah’ı ilah edinerek kendinizi Allah’ın ebedi ve acıklı azabından kurtarın.
“Elbette bu bir öğüttür; dileyen kimse, Rabb’ine varan bir yol tutar.” (Müzzemmil, 19)
Rabbena, a’leyke tevekkelna ve ileyke enebna ve ileyke masir!
“Rabb’imiz! Sana tevekkül ettik, sana yöneldik; dönüş ancak sanadır.” (Mümtehine, 4)
Rabb’imiz, ayaklarımızı yolunda sabit kıl, yolunda sağlam tut, bizi kâfirlere imtihan vesilesi kılma! Rabb’imiz, hayatımızın sonuna kadar senin dinini insanlara ulaştırmayı bize nasip eyle, bu uğurda başımıza geleceklerden dolayı bize sabır ver ve bizi, doğru yol üzerinde sabit kıl. Elbette ki Allah, Kendi dinine yardım edenlere yardım edicidir, Allah elbette ki doğru söyler.
Ramazan Yılmaz: 2016.08.15
Bir yanıt yazın