Bu yemin, imanı ve yüreği olanlara bir davet ve duyurudur.
İman etmek, bir sözel bir iddia ya da söylem değil, düşünce, söz ve eylemsel boyutu ile ortaya konulan bir yaşam ve harekettir. Kur’an’ı Kerim’de 386 ayette ortaya koyulan “iman edip salih amel işleme” bütünlüğünün dayandığı temel gerçek imanın ancak eylemle doğrulanacağıdır.
Tüm Risalet önderlerinin ve mücadele erlerinin düşünce planında kabullendikleri, kalpleriyle iman ettikleri, sözleriyle söyleyip onayladıkları ve hareketleriyle gereğini yaptıkları bu esaslar, günümüz mü’min davetçiler için vazgeçilmez en esaslı ilkelerdir. Mü’min bu ilkeleri, hiçbir sıkıntı duymadan, gönülden kabullenemedikçe iman etmiş olamaz. İman etmedikçe de davetçi olamaz, davetçi olamayınca da, Sünnetullahta mücadele eden Risalet önderlerinin ve Tevhid erlerinin yolundan gidemez.
Sünnetullahta’ki davet metodu, günümüz Tevhid erlerine, samimi olmanın en güzel örneklerini ve Tevhidi mücadelenin nasıl yapılacağı ile ilgili yöntemleri sunar; hemen akabinde de bu örnekler alınıp mücadele yöntemlerine uygun hareket edilmedikçe Allah’ın yardımının olmayacağını ve cennete girilmeyeceğini bildirir.
Günümüzde İslâm adına ortaya çıkan sözüm ona İslâmi hareketlerin çıkmazı, Tevhidi esasları dilleriyle söyleyip pratikte Tevhidi ilkeler doğrultusunda hareket etmemelerinden kaynaklanmaktadır. Bu İslamcılar, kendi yanlarından ve hevalarından uydurdukları kimi düşünceleri Kur’an’a zorla tasdik etmeye kalkışmaktadırlar. Ancak Kur’an’ın onaylamadığı bu hevai hareketler, sahiplerini Tevhidi esaslardan ve bunun sonucunda yüce Allah’ın rızasından uzaklaştırmakta ve onlara yanlış üzerine yanlışlar yaptırmaktadır. Yanlışlara battıkça da hem kendilerine hem de İslâm’a zarar vermektedirler.
Tevhidi esaslara gerçekten iman edip teslim olan ve yaşamlarını bu esaslara göre düzenlemek isteyen bir kimsenin öncelikle bu yemin metnindeki vahyi esasları hiçbir sıkıntı duymadan kabul etmeleri gerekir.
Kendi özgür irademle “işittim itaat ettim” diyerek kabul ettiğim (5/7), bu esasların gereklerini yerine getireceğime (23/8). Bu nedenle öncelikle Kur’ani esaslar doğrultusunda mü’minlerle bütünleşeceğime (3/103), bütünleşip cemaat olduğum mü’minleri veli ve sırdaş edineceğime (9/16), beraber olduğum mü’min kardeşlerimi kendi öz nefsime tercih edip (59/9) o kardeşlerimi canımdan çok seveceğime (33/6), mü’minlerle olan birlikteliği zedeleyecek hareketlerden kaçınarak emrolunduğum gibi dosdoğru hareket edeceğime (11/112), mensup olduğum dinimin yücelmesi için Allah yolunda zaruri ihtiyaçlarımdan arta kalan tüm malımı vereceğime (2/219), Allah (cc) için cihad etmeyi babamdan, anamdan, çocuklarımdan, eşimden, hısımlarımdan, kazandığım mallardan, evim ve barkımdan değer verdiğim dünyevi her şeyden üstün tutacağıma (9/24), malımı ve canımı Allah (cc) için vereceğime (9/111), Kur’an ve Sünnet ölçüsünde olduğu sürece, verilecek her görevi ve emri seve seve yerine getireceğime (4/59); bu konuda en ufak bir sıkıntı duymayacağıma (4/65); Kur’an’a sımsıkı sarılarak (7/170) elimden geldiğince davet görevimi yapacağıma (5/67), küfre karşı yalnız Kur’an’la cihad edeceğime (25/52), yaşadığım toprak üzerinde davetimin önü kapanıp hayati tehlike sözkonusu olduğunda ya da şartlar gerektiğinde, hiçbir sıkıntı duymadan Allah (cc) için hicret edeceğime (8/72-75), Allah’ın hükmünü, özelde yaşadığım topraklar üzerinde, genelde tüm dünyada egemen kılmak için, yani yeryüzünde fitne kalmayıp din yalnız Allah’ın oluncaya kadar çalışacağıma (8/39); bu uğurda başıma geleceklere sabrederek direneceğime, daima cihada hazırlıklı ve uyanık bulunup Allah’tan ittika edeceğime (3/200), kâfir zorbalara taviz vermeden (68/9) safımı netleştirerek kâfirlere karşı, onlar Allah’ın hükmüne dönünceye kadar buğz ve düşmanlık besleyeceğime (60/4), İslâm’ın insanlara duyurulması için gece gündüz demeden, gizli açık olarak çalışacağıma(71/5,9); tamamen gönülden kabul edip biat ettiğim bu ilkeleri, Allah’a ve mü’minlere söz verdiğimin bilincinde olarak, ölünceye kadar sürdüreceğime (48/10) ve “Rabb’imiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme, bize katından bir rahmet ver, şüphesiz sen bağışlayansın” deyip (3/8) Allah’tan yardım dileyeceğime Allah’ı ve mü’minleri şahit tutarak söz veriyorum.
Bu yemin metni, ilk defa 1983 yılında hazırlanmış 1995 yılında daha da geliştirilerek Mücahede Yayınlarından çıkan “Sünnetullah’ta Davet Metodu ve EVRENSEL MESAJ” adlı kitabımın 210-211. sayfalarında yayınlanmıştır. Açıkgöz geçinen kimileri, bu metni kendilerine mal etmeye çalışmışlarsa da bu metnin tarafımdan yazıldığını bilen bilinçli Müslümanların konunun farkına varmalarıyla yalan üzerine yaktıkları mumları sönüvermiştir.
Bunu neden yazma gereğini duyduğuma gelince; yazılarımın ismim verilerek ya da verilmeden paylaşılmasından elbette mutluluk duyarım. Bu, Tevhidi esasları hayat prensibi olarak alan ve bu esasların yayılmasını isteyen her Müslümanın mutluluk duyacağı bir durumdur. Ancak bu yemin metnini kendilerine mal edip yayınlayan kişiler, hem Tevhidi esasları gereği gibi kabullenmemişler, hem de haset ve kıskançlık krizi içerisinde benim aleyhimde ileri geri konuşmaktan haya etmeyen kimselerdir. Bu nedenle bu durumu Müslüman kamuoyuna duyurmayı görev bildim.
Uyarı:
Bu yemin metni, görüldüğü üzere Kur’an ayetlerinden hazırlanmış ve yüce Allah (cc) şahit tutulduğu gibi aynı zaman da yüce Allah’a bir söz vermedir de. Bu nedenle yüce Allah (cc) şahit tutularak yapılan bu yeminin gereğini yerine getirmeyecek olan kimselerin, hoşlarına gidiyor diye bu yemini yapmaya kalkışmaları onları büyük bir sorumluluk altına sokacak, yüce Allah (cc) yanında onları, Allah’ın ayetlerini inkâr eden yalancılar durumuna sokacaktır. Nitekim daha önceki yıllarda bu yemini yaptıkları halde bu yemine muhalif hareket edenlerden bazıları, dünya hayatında dinlerinden dönerek mürted olmuş, kimileri Müslümanların mallarını gasbederken kimileri de sapmış. ırkçı ve şovenist olmuşlardır. Ahirette ise, Kur’an’ın bildirdiği üzere bunlar, dinlerinden dönen mürted ve fasıklar olarak cezalarını göreceklerdir.
Bu yemin metnini, iman etmenin ve imanları doğrultusunda yaşamanın hazzına varan Tevhidi Müslümanların, okuyup kabul ve tasdik etmelerinden sonra Allah'a verdikleri sözün gereği olarak en yakınlarından başlayarak Tevhidi esasları anlatmaları onları Rablerinin rızasına ulaştıracak ve yüce Allah'ın yardım ve inayetiyle Rabb'imin dilediği bir zamanda arzuladıkları dünya ve ahiret saadetine ulaşacaklardır. Unutulmasın ki Allah (cc), kendi dinine yardım edene yardım edendir.
"Ey inananlar, eğer siz Allâh(ın dinin)e yardım ederseniz (Allâh da) size yardım eder; ayaklarınızı (hakkı koruma yolunda) sağlam tutar." (Muhammed, 7)
"Allâh sizden, salih amel işleyenlere va'detmiştir: Onlardan öncekileri nasıl hükümran kıldıysa, onları da yer yüzünde hükümran kılacak ve kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine sağlamlaştıracak ve korkularının ardından kendilerini (tam) bir güvene erdirecektir. Bana kulluk edecekler ve bana hiçbir şeyi ortak koşmayacaklar. Ama kim(ler) bundan sonra da nankörlük ederse işte onlar, yoldan çıkanlardır." (Nur, 55)
İşte yüce Allah'ın vaadi budur ve Allah (cc) vaadine sadıktır. O halde Müslümanlar da Allah'a verdikleri sözde dursunlar ve Allah'a verdikleri sözün gereğini yerine getirsinler.
Selam Tevhidi esasları hayat prensibi edinen ve hidayet üzere hareket edenlerin üzerine oldun.
Ramazan Yılmaz
Ramazan Yılmaz: 2010 07 17
Bir yanıt yazın