{"id":163,"date":"2020-03-25T18:28:38","date_gmt":"2020-03-25T18:28:38","guid":{"rendered":"https:\/\/mucahede.com\/2020\/03\/25\/tevhid-yolunda-dokulenler\/"},"modified":"2020-03-25T18:28:38","modified_gmt":"2020-03-25T18:28:38","slug":"tevhid-yolunda-dokulenler","status":"publish","type":"post","link":"https:\/\/mucahede.com\/kose-yazilari\/tevhid-yolunda-dokulenler\/","title":{"rendered":"TEVH\u0130D YOLUNDA D\u00d6K\u00dcLENLER"},"content":{"rendered":"
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيم<\/span><\/strong> KUR’AN’A DAVET TEVH\u0130D YOLUNDA DÖKÜLENLER Tevhid-\u015firk mücadelesi, zaman ve olaylarla s\u0131n\u0131rl\u0131 olmayan, bir ömrü içine alan uzun soluklu bir mücadeledir. bu mücadele içerisinde yer alan Risalet önderleri ve Tevhid erleri, son nefeslerine kadar mücadele etmi\u015fler, hiçbir \u015fekilde Tevhidi esaslar\u0131 duyurmaktan vazgeçmemi\u015flerdir. Yüce Allah (cc), Tevhidi esaslar\u0131n bir ömür boyu sürdürülmesini emretmi\u015f, bu konuda Hz. Nuh (as)’\u0131n bir ömür boyu sürdürdü\u011fü mücadelesini iman edenlere örnek vermi\u015ftir. “Andolsun biz, Nûh’u kavmine gönderdik, onlar\u0131n aras\u0131nda bin seneden elli y\u0131l eksik kald\u0131, sonunda zulmedenleri Tûfân yakalad\u0131.” (Ankebut, 14) Yüce Allah (cc), Hz. Muhhammed (as)’a da, içerisinde bulundu\u011fu s\u0131k\u0131nt\u0131l\u0131 duruma ra\u011fmen Tevhidi mücadelesini ve Rabb’ine davet etme görevini, kendisine ölüm gelinceye kadar sürdürmesini bildirmi\u015ftir. “O, Allâh ile beraber ba\u015fka ilah tutanlar, yak\u0131nda bileceklerdir. Andolsun onlar\u0131n söylediklerine senin gö\u011fsünün darald\u0131\u011f\u0131n\u0131 biliyoruz. Sen Rabbini hamd ile tesbih et, teslim olanlardan ol ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine davet et.” (Hicr, 96-99) “Sana vahyolunana uy ve Allâh hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir.” (Yunus, 109) “(Allah), göklerin, yerin ve bunlar aras\u0131nda bulunan \u015feylerin Rabbidir. O’na davet et ve O’na kullukta sabret. Hiç O’nun ad\u0131yla an\u0131lan birini biliyor musun?” (Meryem, 65) Tevhidi mücadele, ba\u015flad\u0131\u011f\u0131 andan itibaren hiçbir \u015fekilde kesintiye u\u011framadan devam eder. Bu nedenle Risalet önderleri ve onlar\u0131n yolunu takip eden Tevhid erleri, son nefeslerine kadar Tevhidi ilkeleri insanlara duyurmu\u015flar, kar\u015f\u0131la\u015ft\u0131klar\u0131 bütün zorluklara, s\u0131k\u0131nt\u0131 ve bask\u0131lara, i\u015fkence ve zulümlere ra\u011fmen mücadelelerini sürdürmü\u015flerdir. Kur’an, Risalet önderlerinin ve Tevhid erlerinin kar\u015f\u0131la\u015ft\u0131klar\u0131 s\u0131k\u0131nt\u0131lar\u0131, u\u011frad\u0131klar\u0131 hakaret ve eziyetleri, gördükleri zulüm ve i\u015fkenceleri iman edenlere bildirmi\u015f, onlar\u0131n kar\u015f\u0131la\u015ft\u0131klar\u0131 bütün s\u0131k\u0131nt\u0131larla sonradan iman edenlerin de kar\u015f\u0131la\u015fabileceklerini haber vermi\u015f ve bunlarla kar\u015f\u0131la\u015fmadan cennete girilmeyece\u011fini bildirmi\u015ftir. “Yoksa siz, sizden önce geçenlerin durumu ba\u015f\u0131n\u0131za gelmeden cennete girece\u011finizi mi sand\u0131n\u0131z? Onlara öyle yoksulluk ve s\u0131k\u0131nt\u0131 dokunmu\u015ftu, öyle sars\u0131lm\u0131\u015flard\u0131 ki, nihâyet peygamber ve onunla birlikte inananlar: ‘Allâh’\u0131n yard\u0131m\u0131 ne zaman?’ diyecek olmu\u015flard\u0131. \u0130yi bilin ki, Allâh’\u0131n yard\u0131m\u0131 yak\u0131nd\u0131r.” (Bakara, 214)<\/span><\/em> Tevhidi esaslar\u0131 insanlara duyuran Tevhid erlerinin, bu mücadeleleri s\u0131ras\u0131nda nelerle kar\u015f\u0131la\u015facaklar\u0131n\u0131 da haber veren yüce Allah (cc), kar\u015f\u0131la\u015facaklar\u0131 bu s\u0131k\u0131nt\u0131lar kar\u015f\u0131s\u0131nda Tevhid erlerinin sab\u0131rl\u0131 olmalar\u0131n\u0131, ancak bu halde cennete gireceklerini bildirmektedir “Andolsun, sizi korku, açl\u0131k, mallardan canlardan ve ürünlerden eksiltmek gibi \u015feylerle deneriz; sabredenleri müjdele.” (Bakara, 155) “Yoksa siz, Allâh, içinizden cihâd edenleri (s\u0131nay\u0131p) bilmeden, sabredenleri (s\u0131nay\u0131p) bilmeden cennete girece\u011finizi mi sand\u0131n\u0131z?” (Al-i \u0130mran, 142) Tevhidi mücadelenin ne zamana kadar, nas\u0131l ve ne \u015fekilde yap\u0131laca\u011f\u0131 Kur’an’da çok net bir \u015fekilde aç\u0131klanm\u0131\u015f, mücadelenin ancak bu \u015fekilde yap\u0131lmas\u0131 halinde yüce Allah’\u0131n r\u0131zas\u0131na uygun olaca\u011f\u0131 bildirilmi\u015ftir. Tevhidi mücadelenin kurallar\u0131n\u0131 yüce Allah (cc) koyar; iman edenlere dü\u015fen sorumluluk, bu kurallar\u0131 kabul edip onlara uymak ve oldu\u011fu gibi uygulamakt\u0131r. Peygamberler de dahil, hiçkimse, yüce Allah’\u0131n belirledi\u011fi kurallar\u0131n d\u0131\u015f\u0131\u0131nda kendisince bir yol belirleyip hareket edemez. Tevhidi mücadele, çok büyük fedakârl\u0131k gerektiren, u\u011frunda mal ve canlar verilen, s\u0131k\u0131nt\u0131lar içeren, hayat\u0131n tümünü kapsayan uzun soluklu bir mücadeledir. Tevhidi esaslara iman eden bir Müslüman, bu mücadelenin kendisinden ne istedi\u011fini, bu mücadele s\u0131ras\u0131nda birçok s\u0131k\u0131nt\u0131 ile kar\u015f\u0131la\u015fabilece\u011fini, can\u0131 da dahil olmak üzere, birçok de\u011ferini bu mucadele s\u0131ras\u0131nda kaybedebilece\u011fini çok iyi bilmek zorundad\u0131r. Tarihi süreçte belli dönemlerde baz\u0131 kimseler, Tevhidi mücadelenin uzun soluklu olu\u015funa dayanamam\u0131\u015f, kendilerinden istenilen fedakârl\u0131klar\u0131 yapmam\u0131\u015flard\u0131r. Bunlardan baz\u0131lar\u0131, yar\u0131 b\u0131rakt\u0131klar\u0131 Tevhidi çal\u0131\u015fmalar\u0131na sonradan devam etmi\u015fler, baz\u0131lar\u0131 ise, heva ve heveslerine tabi olup sapm\u0131\u015flard\u0131r. Kur’an’da bu ki\u015filerden örnekler verilmi\u015f ve bu konuda Müslümanlar uyar\u0131lm\u0131\u015ft\u0131r. Hz. Yunus (as) gibi baz\u0131 Risalet önderleri, Tevhidi mücadele s\u0131ras\u0131nda baz\u0131 hatalar yapm\u0131\u015flar, ancak sonradan bu hatalar\u0131n\u0131 anlayarak tevbe etmi\u015flerdir. Yüce Allah (cc), bu kimselerin tevbelerini kabul etmi\u015f ve bir daha hata yapmamalar\u0131 konusunda uyarm\u0131\u015ft\u0131r. “Zünnûn’u (Yûnus ibn Matta’y\u0131) da an; zira (o, kavmine) k\u0131zarak gitmi\u015fti, bizim kendisine güç yetiremeyece\u011fimizi, sanm\u0131\u015ft\u0131. Nihâyet karanl\u0131klar içinde (kal\u0131p): ‘Senden ba\u015fka ilah yoktur, Senin \u015fân\u0131n yücedir, ben zâlimlerden oldum!’ diye yalvard\u0131. Biz de onun duas\u0131n\u0131 kabul ettik ve onu tasadan kurtard\u0131k. \u0130\u015fte biz, iman edenleri böyle kurtar\u0131r\u0131z.” (Enbiya, 87-88)<\/span><\/em> \u0130nsanlar, ba\u015flad\u0131klar\u0131 bir i\u015fin genellikle hemen bitmesini isterler. Bu durum, di\u011fer insanlar için böyle oldu\u011fu gibi Müslümanlar ve Risalet önderleri için de böyledir. Hz. Yunus (as) bu acelecilerden biridir. O, daveti ula\u015ft\u0131rd\u0131\u011f\u0131 insanlar\u0131n hemen iman etmelerini istiyor, bunun için de sab\u0131rs\u0131zlan\u0131p duruyordu. Ancak kavmi, Tevhidi esaslar\u0131 kabulenmede konusunda pek istekli görünmüyorlard\u0131. Bunun üzerine Hz. Yunus (as), k\u0131zarak kavmini terketti. Yapt\u0131\u011f\u0131 hareketin yanl\u0131\u015f oldu\u011funu anlayan Hz. Yunus (as), tevbe ederek Rabb’ine yalvard\u0131 ve af diledi. “Sen Rabb’inin hükmüne sabret, bal\u0131k sâhibi (Yûnus) gibi olma; hani o, s\u0131k\u0131nt\u0131dan yutkunarak (Allah’a) seslenmi\u015fti. E\u011fer Rabb’inden ona bir nimet yeti\u015fmeseydi yerilerek ç\u0131plak bir yere at\u0131l\u0131rd\u0131, fakat Rabbi onun du’âs\u0131n\u0131 kabul etti de onu Sâlihlerden yapt\u0131.” (Kalem, 48-50) Yüce Allah (cc), <\/span>“Kalk uyar” (Müddessir, 2) <\/span><\/em>emri ile Hz. Muhammed (as)’a görevi verdikten sonra<\/span> ondan, Tevhidi esaslar\u0131 insanlara duyururken, insanlar\u0131n duyars\u0131zl\u0131klar\u0131na, isyan ve inkârlar\u0131na kar\u015f\u0131<\/span> <\/span>sab\u0131rl\u0131 olmas\u0131n\u0131 istiyordu. “Verdi\u011fini çok bularak ba\u015fa kakma; Rabb’in için sabret” (Müddessir, 6-7)<\/span><\/em> Tevhidi mücadelede, sab\u0131rs\u0131zl\u0131\u011f\u0131n yeri yoktur; <\/span>davet görevi, a\u011f\u0131r bir sorumluluktur; sab\u0131r, fedakârl\u0131k ve süreklilik ister. Bu nedenle bu sorumlulu\u011fu, tarihi süreçte çok az insan yüklenmi\u015ftir. Bunlar da, ancak Kur’ani ölçülere teslim olan, Tevhidi ilkeler içerisinde hareket eden, içerisinde bulunduklar\u0131 \u015firk toplumlar\u0131n\u0131n k\u0131nama ve ele\u015ftirilerine ald\u0131r\u0131\u015f etmeyen, \u0130slâm kar\u015f\u0131t\u0131 zorba sistemlerin bask\u0131 ve zulmünden korkmayan kimselerdir.<\/span> Fedakârl\u0131k ve süreklilik, davet görevinin vazgeçilmez iki temel unsurudur. Bunlardan birisinin yoklu\u011fu, davet i\u015flevinin yitirilmesine sebep olur. Bu iki temel unsurun sab\u0131rla bütünle\u015fmesiyle davet görevi istenilen düzeye ula\u015f\u0131r. Risalet tarihinde davet görevini üstlenen Risalet önderleri ve onlar\u0131n yolunda giden Tevhid erleri hep bu çerçevede hareket etmi\u015flerdir. <\/span>“Rabb’in için sabret”<\/span><\/em> Tevhidi mücadelenin, birey ya da devlet anlam\u0131nda hedefine ula\u015fmas\u0131 ancak sabretmekle mümkün olabilir. Her türlü zorlu\u011fa, çileye, s\u0131k\u0131nt\u0131 ve tepkiye kar\u015f\u0131 yaln\u0131zca Allah için sabredip mücadeleyi ve uyar\u0131 görevini, tahriklere ve hevai arzu ve isteklere kap\u0131lmadan sürdürmekle istenilen amaca ula\u015f\u0131labilir. Zaten yüce Allah’\u0131n, davet görevini üstlenenlerden de istedi\u011fi bundan ba\u015fka bir \u015fey de\u011fildir. <\/span>“Nice peygamber var ki, kendileriyle beraber birçok erenler çarp\u0131\u015ft\u0131lar; Allah yolunda ba\u015flar\u0131nda gelenlerden y\u0131lmad\u0131lar, zay\u0131fl\u0131k göstermediler, boyun e\u011fmediler. Allah sabredenleri sever.” (Al-i \u0130mran, 146) Sab\u0131r, ibadetlerin en zoru, ancak sevab\u0131 en fazla olan ibadetlerden birisidir. Yüce Allah (cc), sabredenleri sevmekte, onlar\u0131 müjdelemekte ve sabredenlerle beraber oldu\u011funu bildirmektedir. Bu müjde bile insan\u0131n sabretme ibadetini sürekli ya\u015fama iste\u011fini art\u0131r\u0131yor. Tevhidi mücadelede, e\u015f, dost, akraba, yak\u0131nlar\u0131 ve arkada\u015flar\u0131 kay\u0131rman\u0131n, onlar\u0131n hat\u0131r\u0131n\u0131n yeri yoktur. Bu nedenle kim, Tevhidi ilkelere ayk\u0131r\u0131 bir tav\u0131r içerisine girerse onun, Müslümanlarla hiçbir ili\u015fkisi kalmayacakt\u0131r. \u0130\u015fte Hz. Nuh (as)’\u0131n o\u011flu ile ilgili durumu. “Nûh Rabbine dua etti: ‘Rabbim, o\u011flum benim âilemdendir. Senin sözün elbette hakt\u0131r ve sen hâkimmlerin hâkimisin!’ dedi, (Rabbi): "Ey Nûh, o senin âilenden de\u011fildir, o, yaramaz i\u015f yapt\u0131, bilmedi\u011fin bir \u015feyi benden isteme. Sana câhillerden olmaman\u0131 ö\u011fütlerim!’ dedi. (Nûh) ‘Rabbim, bilmedi\u011fim bir \u015feyi senden istemekten sana s\u0131\u011f\u0131n\u0131r\u0131m, e\u011fer beni ba\u011f\u0131\u015flamaz, bana ac\u0131mazsan ziyana u\u011frayanlardan olurum!’ dedi.” (Hud, 45-47) Tevhidi mücadelede, duygusall\u0131\u011f\u0131n, hat\u0131r\u0131n, tez canl\u0131l\u0131\u011f\u0131n ya da tembelli\u011fin yeri yoktur. Müslüman bireye dü\u015fen sorumluluk, her \u015feyden kendisini soyutlayarak belirlenen ilahi kurallar do\u011frultusunda hareket etmektir. Nitekim bu konuda yüce Allah (cc), Hz. Muhammed (as)’\u0131 da uyarm\u0131\u015f ve ondan, emrolundu\u011fu \u015fekilde hareket etmesini istemi\u015ftir. “Öyleyse emrolundu\u011fun gibi do\u011fru ol; seninle beraber tevbe edenler de (do\u011fru olsunlar), a\u015f\u0131r\u0131 gitmeyiniz! Zira O, yapt\u0131klar\u0131n\u0131z\u0131 görmektedir. Sak\u0131n zulmedenlere dayanmay\u0131n, sonra size ate\u015f dokunur. Sizin Allah’tan ba\u015fka dostlar\u0131n\u0131z yoktur. Sonra size yard\u0131m edilmez.” (Hud, 112-113)<\/span><\/em> Tevhidi mücadeleye kat\u0131lan bir kimse, yüce Allah’\u0131n emretti\u011fi gibi dosdo\u011fru olmakla mükelleftir ve zalimlere hiçbir \u015fekilde meyletmemek, hiçbir \u015fekilde a\u015f\u0131r\u0131 hareket etmemek zorundad\u0131r. Bu ölçünün d\u0131\u015f\u0131na ç\u0131kan kimseler, hem Tevhidi mücadeleyi sürdüremezler, hem de Rab’lerinin emirlerine kar\u015f\u0131 ç\u0131kt\u0131klar\u0131ndan dolay\u0131 sonlar\u0131 ate\u015f ve azap olacakt\u0131r. Tevhidi mücadele, bir bütündür ve kurallar\u0131n\u0131 yaln\u0131zca yüce Allah (cc) belirler. Yüce Allah’\u0131n koydu\u011fu kurallar d\u0131\u015f\u0131nda ba\u015fka kural koyanlar ya da Allah’tan ba\u015fkas\u0131n\u0131n koydu\u011fu yöntemleri alanlar, hem Tevhidi mücadelenin d\u0131\u015f\u0131na ç\u0131kacaklar, hem de ac\u0131 bir azaba da u\u011frayacaklar. <\/span>“Az daha onlar, seni, sana vahyetti\u011fimizden ay\u0131rarak ondan ba\u015fkas\u0131n\u0131 bize iftira etmen için fitneye dü\u015füreceklerdi, o zaman seni dost edineceklerdi.<\/span><\/em> <\/font><\/span>E\u011fer biz seni sa\u011flamla\u015ft\u0131rmam\u0131\u015f olsayd\u0131k, onlara bir parça yana\u015facakt\u0131n. O takdirde sana hayât\u0131n da, ölümün de kat kat\u0131n\u0131 tadd\u0131r\u0131rd\u0131k, sonra bize kar\u015f\u0131 bir yard\u0131mc\u0131 da bulamazd\u0131n.” (\u0130sra, 73-75) Tevhidi mücadelede, heva ve heveslerini ölçü edinip sapan kimseler, zaman içerisinde ya münaf\u0131kça bir tav\u0131r sergileyerek Müslüman görünüp \u015firk ve küfürlerini sürdürmü\u015fler ya da iman de\u011ferlerinden soyutlanarak sap\u0131p gitmi\u015flerdir. Bunlar\u0131n ba\u015f\u0131nda Hz. Musa (as)’\u0131n kavminden olan Samiri ve A’raf s175. ayetinde sapan adam gelmektedir. Her ikisi de hevalar\u0131n\u0131 ölçü edinerek ilahi mesajdan yüz çevirerek azg\u0131nl\u0131\u011f\u0131 seçmi\u015flerdir. “Onlara \u015fu adam\u0131n haberini de oku; kendisine âyetlerimizi verdik de onlardan s\u0131yr\u0131ld\u0131, ç\u0131kt\u0131, \u015feytân onu pe\u015fine takt\u0131, böylece azg\u0131nlardan oldu.<\/span><\/em> Dileseydik elbette onu o âyetlerle yükseltirdik, fakat o, yere sapland\u0131 ve hevesinin pe\u015fine dü\u015ftü. Onun durumu t\u0131pk\u0131 \u015fu köpe\u011fin durumuna benzer; üstüne varsan da dilini sark\u0131t\u0131p solur, onu b\u0131raksan da dilini sark\u0131t\u0131p solur. \u0130\u015fte âyetlerimizi yalanlayanlar\u0131n durumu budur. Bu k\u0131ssay\u0131 anlat, belki dü\u015fünürler.” (A’raf, 175-176) Kendilerine verilen ayetlerle Tevhidi esaslar\u0131 insanlara duyurup yücelecekleri yerde, hevalar\u0131n\u0131 ilahla\u015ft\u0131rarak sap\u0131p alçalan günümüzdeki belamlar da, t\u0131pk\u0131 ayette anlat\u0131lan adam gibi, Allah’\u0131n ayetlerini ö\u011frenmi\u015fler, bu ayetlerin gere\u011fi olarak insanlar\u0131 ayd\u0131nlatacak, Tevhidi esaslar\u0131 ortaya koyacak yerde bu ayetleri kendi hevalar\u0131n\u0131 tatmin etmek için çarp\u0131tarak kullanmaktad\u0131rlar. Allah’\u0131n ayetlerini kendi azg\u0131nl\u0131klar\u0131 için kullanan belamlar, hevalar\u0131n\u0131 ilah edinerek yere saplanm\u0131\u015flard\u0131r. Onlar\u0131n durumu, ayette anlat\u0131lan ki\u015finin durumuna benzer; onlar, dilini sark\u0131t\u0131p soluyan köpek gibidirler, onlara ne anlat\u0131l\u0131rsa anlat\u0131ls\u0131n iman etmezler. Samiri, insanlar\u0131 sapt\u0131rmak için ilah kavram\u0131n\u0131 çarp\u0131tm\u0131\u015f, hakk\u0131 bat\u0131la bulayarak insanlar\u0131 kand\u0131rm\u0131\u015f, böylece onlar\u0131 Rab’leri yüce Allah’a isyan ettirmi\u015ftir. Samirinin mazereti, günümüz belamlar\u0131n\u0131n yapt\u0131klar\u0131 ile adeta özde\u015flik arzediyor. Samiri’ye, kendisine insanlar\u0131 neden sapt\u0131rd\u0131\u011f\u0131 soruldu\u011funda verdi\u011fi cevap, adeta günümüz takipçilerinin kimli\u011fini <\/span>orta koyuyordu. “(Sâmiri): ‘Ben, onlar\u0131n görmediklerini gördüm. Elçinin izinden bir avuç ald\u0131m da att\u0131m; nefsim bana böyle (yapmay\u0131) ho\u015f gösterdi.’ Dedi.” Samiri’nin söyledikleri asl\u0131nda çok aç\u0131k; cahil olan basiretsiz halk\u0131n cehaletinden yararlanarak, kurnazl\u0131\u011f\u0131n\u0131 kullanarak insanlar\u0131 kand\u0131rm\u0131\u015f, onlar\u0131n manevi duygular\u0131 yan\u0131nda maddi de\u011ferlerini alm\u0131\u015f ve insanlar\u0131 buza\u011f\u0131 \u015feklindeki puta tapt\u0131rm\u0131\u015ft\u0131r. Samiri, bunu yapma nedeni olarak da nefsinin bu yapt\u0131klar\u0131n\u0131 kendisine ho\u015f göstermesiymi\u015f. Sonraki dönemlerde ve günümüzde, Samiri’nin takipçileri hep varolagelmi\u015f, Tevhidi mücadeleyi onurlu bir \u015fekilde ortaya koymaya cesaret edemeyen kimseler, hevalar\u0131na uyarak \u0130slâmi <\/span>gerçekleri çarp\u0131tm\u0131\u015flar, Hakk\u0131 bat\u0131la bulayarak gerçekleri gizlemi\u015flerdir. Samiri’nin günümüz takipçileri de, Tevhidi mücadeleyi omuzlayacak iman, bilgi ve cesaretten yoksun olduklar\u0131 için, t\u0131pk\u0131 atalar\u0131 Samiri gibi, etraflar\u0131na toplanan insanlar\u0131n manevi duygular\u0131n\u0131 ve maddi de\u011ferlerini sömürerek insanlar\u0131 aldatarak onlar\u0131, ta\u011fut putuna tapt\u0131rmaya çal\u0131\u015f\u0131yorlar.