{"id":135,"date":"2020-03-25T18:28:36","date_gmt":"2020-03-25T18:28:36","guid":{"rendered":"https:\/\/mucahede.com\/2020\/03\/25\/her-kotulugun-ve-sirkin-temelinde-nefis-vardir\/"},"modified":"2020-03-25T18:28:36","modified_gmt":"2020-03-25T18:28:36","slug":"her-kotulugun-ve-sirkin-temelinde-nefis-vardir","status":"publish","type":"post","link":"https:\/\/mucahede.com\/kose-yazilari\/her-kotulugun-ve-sirkin-temelinde-nefis-vardir\/","title":{"rendered":"HER K\u00d6T\u00dcL\u00dc\u011e\u00dcN VE \u015e\u0130RK\u0130N TEMEL\u0130NDE NEF\u0130S VARDIR"},"content":{"rendered":"

Yüce Allah’a ve indirdi\u011fi vahyi esaslara iman etmenin en önemli esas\u0131, insan\u0131n sahip oldu\u011fu bütün de\u011fer yarg\u0131lar\u0131n\u0131, geleneksel inanç ve al\u0131\u015fkanl\u0131klar\u0131n\u0131, kültürel edinimlerini nefsani her türlü istek ve arzular\u0131n\u0131 terk etmesi, bunlar\u0131, iman etti\u011fi esaslar\u0131n süzgecinde ar\u0131nd\u0131rarak yeniden gözden geçirmesidir. \u0130man etmek, nefsin, vahyi esaslar kar\u015f\u0131s\u0131nda önceki tüm de\u011fer yarg\u0131lar\u0131n\u0131 ve edinimlerini terk ederek yeni bir kimlik edinmesi, yepyeni bir ki\u015filik ku\u015fanmas\u0131d\u0131r.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

Tarihin her döneminde, dü\u015fünce, söz ve davran\u0131\u015flar\u0131n\u0131, vahyin süzgecinden geçirip ar\u0131nd\u0131rmayanlar, kendi istek ve arzular\u0131n\u0131 sürekli ön planda tutmu\u015flar ve hevalar\u0131n\u0131 ilahla\u015ft\u0131rarak imanlar\u0131na \u015firk bula\u015ft\u0131rm\u0131\u015flard\u0131r. <\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

\u015eu bir gerçektir ki, vahyi esaslardan taviz vermenin, her türlü kötü hareketlerin ya da \u015firk olarak nitelendirilen tüm fiillerin ham maddesi, temel harc\u0131, vahyi esaslara gere\u011fi gibi teslim olmayan nefistir. Nitekim Kur’an’\u0131 kerimde bu konuya dikkat çekilerek iman edenler uyar\u0131lmakta, ancak vahye teslim olmu\u015f, vahyin kontrolünde hareket eden nefislerin kurtuldu\u011fu bildirilmektedir.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“(Yusuf): ‘Ben nefsimi temize ç\u0131karmam. Çünkü nefis, dâimâ kötülü\u011fü emredicidir. Me\u011fer Rabbimin esirgedi\u011fi bir nefis ola. Rabbim ba\u011f\u0131\u015flayand\u0131r, esirgeyendir.(Yusuf, 53)<\/o_p><\/font><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“(Yûsuf): "Rabbim dedi, bana göre zindan, bunlar\u0131n beni ça\u011f\u0131rd\u0131\u011f\u0131 \u015feyden iyidir. E\u011fer onlar\u0131n düzenini benden savmazsan onlara kayar\u0131m ve câhillerden olurum!"(Yusuf, 33)<\/o_p><\/font><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“Andolsun, kad\u0131n onu (Yusuf’u) arzu etmi\u015fti, e\u011fer Rabbinin do\u011fruyu gösteren delilini görmeseydi o da onu arzu etmi\u015fti. Böylece biz kötülü\u011fü ve fuh\u015fu ondan çevirmek istedik; çünkü o, ihlâsa erdirilmi\u015f (temiz) kullar\u0131m\u0131zdand\u0131r.” (Yusuf, 24)<\/o_p><\/font><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“E\u011fer biz seni sa\u011flamla\u015ft\u0131rmam\u0131\u015f olsayd\u0131k, onlara bir parça yana\u015facakt\u0131n.” (\u0130sra, 74)<\/o_p><\/font><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“Allâh’\u0131n sana lutfu ve ac\u0131mas\u0131 olmasayd\u0131, onlardan bir grup, seni sapt\u0131rma\u011fa yeltenmi\u015fti. Onlar sadece kendilerini sapt\u0131r\u0131rlar, sana hiçbir zarar veremezler. Allâh, sana Kitab\u0131 ve hikmeti indirdi ve sana bilmedi\u011fin \u015feyleri ö\u011fretti. Allâh’\u0131n sana lutfu, cidden büyüktür.” (Nisa,113)<\/font><\/span><\/em><\/p>\n

Görüldü\u011fü üzere, vahye teslim olan, bu nedenle de yüce Allah’\u0131n korumas\u0131 alt\u0131nda bulunan nefisler ancak do\u011fruya yönelebilir, yüce Allah’\u0131n r\u0131zas\u0131na uygun hareket edebilir. Bunun d\u0131\u015f\u0131nda kalan her nefis, kötülük yapabilir, Tevhidi esaslardan dönebilir ve \u015firk ko\u015fabilir. Nitekim Hz. Adem (as)’\u0131n o\u011flu Kabil, nefsine uydu\u011fu için karde\u015f katili olabilmi\u015ftir.<\/o_p><\/font><\/font><\/span><\/p>\n

“Nefsi, onu karde\u015fini öldürmeye  <\/span>ça\u011f\u0131rd\u0131, (o da nefsine uyarak) onu öldürdü, ziyana u\u011frayanlardan oldu.” (Maide, 30)<\/font><\/span><\/em><\/p>\n

Müslümanlar\u0131n Uhud’da ki yenilgilerinin temel nedeni de, Hz. Osman (r.anh)’\u0131n \u015fehadetinin vuku bulmas\u0131 da, Sahabe aras\u0131ndaki ayr\u0131l\u0131klar\u0131n ve sava\u015flar\u0131n en önemli nedeni de hiç ku\u015fkusuzdur ki nefsin isteklerine uyulmas\u0131 ve vahyi esaslara gere\u011fi gibi dikkat edilmemesidir. Kimi Müslümanlar ya da \u0130slamc\u0131lar kabul etmeyip ele\u015ftirirlerse de Tebük Seferi dönü\u015fünde söyledi\u011fi “\u015eimdi küçük cihâttan büyük cihâda dönüyoruz!”<\/span><\/strong><\/em> (Süyûtî, II, 73) ifadesi, asl\u0131nda do\u011fru bir konuya i\u015faret ediyordu.<\/font><\/span><\/p>\n

Nefsin küçük ve basit görünen anl\u0131k isteklerini yerine getirmek, bazen büyük sonuçlar\u0131n do\u011fmas\u0131na, aile yuvalar\u0131n\u0131n y\u0131k\u0131lmas\u0131na, insanlar ve toplumlar aras\u0131nda sava\u015flar\u0131n ç\u0131kmas\u0131na sebebiyet verebiliyor. Bu nedenle de Müslümanlar, bir \u015feyi istemeden ve bir i\u015fi yapmadan önce mutlak anlamda o istedikleri \u015feyin ya da yapacaklar\u0131 i\u015fin vahyi ölçüler içerisinde nas\u0131l bir kar\u015f\u0131l\u0131\u011f\u0131n\u0131n oldu\u011funu ara\u015ft\u0131rmak ve bulmak zorundad\u0131rlar. Aksi halde büyük sorumluluk alt\u0131na girebilir, hesab\u0131n\u0131 vermeyecekleri bir duruma dü\u015febilirler.<\/font><\/span><\/p>\n

Tarihi süreçte birçok ac\u0131 örnekleri görülen kötü durumlar\u0131n nedeni, nefsin bir anl\u0131k isteklerine boyun e\u011filmesidir. Bu nedenle Müslümanlar, bir \u015feyi istemeden ve bir i\u015fi yapmadan önce mutlak anlamda o istedikleri \u015feyin ya da yapacaklar\u0131 i\u015fin vahyi ölçüler içerisinde nas\u0131l bir kar\u015f\u0131l\u0131\u011f\u0131n\u0131n oldu\u011funu ara\u015ft\u0131rmak ve bulmak zorundad\u0131rlar. Aksi halde büyük sorumluluk alt\u0131na girebilir, hesab\u0131n\u0131 vermeyecekleri bir duruma dü\u015febilirler.<\/o_p><\/em><\/strong><\/font><\/font><\/span><\/p>\n

Nefsin ön plana ç\u0131kart\u0131lmas\u0131, insan\u0131 büyük sorumluluk alt\u0131na soktu\u011fu gibi daha ileri a\u015famalar\u0131nda ise heva ve hevesin putla\u015ft\u0131r\u0131lmas\u0131, ilahla\u015ft\u0131r\u0131lmas\u0131d\u0131r. Tarihi süreçte görülen atalar\u0131n\u0131n yolunda giderek atalar\u0131n putla\u015ft\u0131r\u0131lmas\u0131, mal h\u0131rs\u0131 ile hareket edilerek mal\u0131n putla\u015ft\u0131r\u0131lmas\u0131, e\u015flere olan a\u015f\u0131r\u0131 sevgi ile e\u015flerin putla\u015ft\u0131r\u0131lmas\u0131, anne bana korkusu ile yüce Allah’\u0131 emirlerinden taviz verilmesi ile ebeveynin putla\u015ft\u0131r\u0131lmas\u0131, can ve mal endi\u015fesi ile ya da bir musibetin gelebilece\u011fi korkusuyla devletin ya da egemen güçlerin putla\u015ft\u0131r\u0131lmas\u0131, toplum de\u011ferlerinin ön plana ç\u0131kart\u0131larak toplumun putla\u015ft\u0131r\u0131lmas\u0131 ancak nefsin istemesi, bundan ho\u015flanmas\u0131 sonucunda mümkün olabilmektedir.<\/span><\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

<\/span><\/span>“Hevas\u0131n\u0131 ilah edinen kimseyi gördün mü? Onun üstüne sen mi gözetletici olacaks\u0131n?” (Furkan, 43) <\/font><\/span><\/em><\/o_p><\/span><\/p>\n

Burada birey, kendi istek ve arzular\u0131n\u0131 esas alarak ölçü edinmekte ve kabul ya da reddiyelerini buna göre belirlemektedir. Bu durum, Hakk\u0131 kabul edi\u015finde de, Hakk\u0131n ölçüleri içerisine kendi hevas\u0131ndan katk\u0131larda bulunmas\u0131nda da hep arzular\u0131n\u0131 öncelemektedir. Bunlar\u0131n örneklerinde her yerde rastlamak mümkündür. Örne\u011fin, bir konuda ya da belli bir zaman diliminde Tevhidi esaslar\u0131 dilinden dü\u015fürmeyen bir kimsenin,bir ba\u015fka konuda ya da zamanda Tevhidi esaslar\u0131n z\u0131dd\u0131 olabilecek söz ve ifadeleri kullanmas\u0131n\u0131n temel nedeni ki\u015finin hevas\u0131n\u0131 öncelemesindendir.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

\u0130lahi mesaj, öncelikle nefsin ar\u0131nd\u0131r\u0131lmas\u0131n\u0131 ve her konu ve alanda ilahi bildirimler do\u011frultusunda hareket etmesini öngörür ve onun Tevhidi esaslar\u0131 gere\u011fi gibi kavramas\u0131n\u0131 sa\u011flar. Nefis tam ar\u0131nd\u0131r\u0131lmadan ki\u015finin gere\u011fi gibi iman etmesi ve Tevhidi esaslar do\u011frultusunda hareket etmesi mümkün de\u011fildir. Bu nedenle nefsin ar\u0131nd\u0131r\u0131lmas\u0131 önem arz etmektedir. \u0130man eden bir kimse, nefis putunu y\u0131kmadan di\u011fer putlar\u0131 ve özellikle de toplumsal ve sosyal putu y\u0131kmas\u0131 hiçbir \u015fekilde mümkün de\u011fildir.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

Nefis putu, Tevhid esaslar\u0131n önünde en büyük engeldir, nefis putunu y\u0131kmak, ki\u015fi aç\u0131s\u0131ndan çok zor ve çetindir. \u0130lahi vahye muhatap olan nefis, kendisinde varolan birikimlerinden kolay kolay vazgeçmek istememekte ve çe\u015fitli bahanelerle ayak diremektedir. Sosyal ve toplumsal putun y\u0131k\u0131lmas\u0131, nefis putunun y\u0131k\u0131lmas\u0131ndan sonra daha rahat ve kolay bir \u015fekilde a\u015f\u0131lacak ve gerçek iman ancak o durumda mümkün olabilecektir.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

Geçmi\u015fte ve günümüzde \u0130slâm ümmeti aras\u0131nda varolan parçalanm\u0131\u015fl\u0131\u011f\u0131n, bölünmenin, dü\u015fmanl\u0131\u011f\u0131n temel nedeni, nefislerin vahyi esaslara gere\u011fi gibi teslim olmamas\u0131d\u0131r. \u0130man iddias\u0131nda bulunan baz\u0131 kimseler, vahyi esaslar\u0131n belirledi\u011fi hususlara tam teslim olmak yerine kendi fikirlerini önplana ç\u0131karmakta, böylece ihtilafa dü\u015füp ayr\u0131lmaktad\u0131r.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

\u015eu bir gerçektir ki, ancak nefis putunun tamamen y\u0131k\u0131lmas\u0131 halinde ki\u015fi, Tevhidi esaslar\u0131 tam kavrayacak, \u0130slâm ümmeti aras\u0131nda vahdetin olu\u015fmas\u0131n\u0131 sa\u011flayacak ve ancak o durumda gere\u011fi gibi iman edebilecektir. Çünkü Tevhidi esaslar, yap\u0131s\u0131 gere\u011fi hiçbir \u015fekilde katk\u0131 kabul etmemekte saf ve tertemiz bir imanla kendisine teslim olunmas\u0131n\u0131 istemektedir. <\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

Tevhid:<\/span><\/strong> Yüce Allah’\u0131n, ki\u015finin dü\u015fünce söz ve davran\u0131\u015f\u0131 üzerinde tek ilah, rab, hakim ve otorite olmas\u0131d\u0131r. Bu öyle ki, Tevhid inanc\u0131na sahip olan bir ki\u015fi, hiçbir konuda ve hiçbir \u015fekilde iman etti\u011fi esaslar\u0131n d\u0131\u015f\u0131nda dü\u015fünemez, konu\u015famaz, hareket etmez\/edemez. Aksi halde Tevhid inanc\u0131n\u0131 zedeler ve \u015firke dü\u015fer.<\/span><\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

Dü\u015fünce, söz ve davran\u0131\u015f\u0131 üzerinde ba\u015fkalar\u0131na söz hakk\u0131 vermek ya da kendi istek ve arzular\u0131n\u0131 öncelemek apaç\u0131k \u015firktir. Yüce Allah’a \u015firk ko\u015fmak üç \u015fekilde olabilmektedir; <\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

1- Ameli \u015firk:<\/span><\/strong> Ki\u015finin, hayat\u0131n\u0131, hareketlerini kendisinin ya da ba\u015fkalar\u0131n\u0131n istek ve arzular\u0131na veyahut da içerisinde ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 be\u015feri sistemlerin kanun ve kurallar\u0131na göre düzenlemesi ameli \u015firktir. Yüce Allah (cc), yapt\u0131klar\u0131 fiilleri neye göre nas\u0131l yapt\u0131klar\u0131n\u0131, hangi ölçüye göre hareket ettiklerini sorgulamaktad\u0131r.<\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

“Neyiniz var, nas\u0131l hüküm veriyorsunuz?<\/span><\/em> Yoksa sizin bir Kitab\u0131n\u0131z var da onda m\u0131 (bu hükümleri) okuyorsunuz?<\/span><\/em> Onda istedi\u011finiz her \u015feyi buluyorsunuz?<\/span><\/em> Yoksa sizin istedi\u011finiz hükmü verebilece\u011finize dair, k\u0131yâmete kadar sürecek antlar\u0131n\u0131z m\u0131 var üzerimizde?<\/span><\/em> Sor onlara: Onlar\u0131n hangisi buna kefil olacak?<\/span><\/em> Yoksa kendilerinin ortaklar\u0131 m\u0131 var? Do\u011fru iseler ortaklar\u0131n\u0131 ça\u011f\u0131rs\u0131nlar.” (Kalem, 36-41)<\/o_p><\/span><\/em><\/span><\/font><\/p>\n

“Yeryüzünde bulunan(insan)lar\u0131n ço\u011funa uysan, seni Allâh’\u0131n yolundan sapt\u0131r\u0131rlar. Onlar sadece zannediyorlar ve onlar sadece saçmal\u0131yorlar.” (En’am, 116)<\/span><\/em><\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

Gerek bireyin bizzat kendisi, gerekse ba\u015fkalar\u0131 taraf\u0131ndan konulan hükümler do\u011frultusunda yap\u0131lan hareketlerin yüce Allah (cc) indinde hiçbir de\u011feri olmad\u0131\u011f\u0131 gibi, bunlar bireye a\u011f\u0131r sorumluluklar da getirir. Bu nedenle iman eden bir kimsenin her hareketi mutlaka iman etti\u011fi Kur’an’\u0131n bildirdi\u011fi esaslara uygun olmal\u0131d\u0131r. Hz. Ai\u015fe (r.anha) Rasulullah (as)’\u0131n ahlak\u0131 soruldu\u011funda verdi\u011fi cevap mü’minin davran\u0131\u015f\u0131n\u0131n neye göre olmas\u0131 gerekti\u011fini çok aç\u0131k bir \u015fekilde ortaya koyuyor. Hz. Ai\u015fe (r.anha), “Rasulullah’\u0131n ahlak\u0131 Kur’an’d\u0131” buyuruyor. Kur’an’\u0131 kerim de “Sen büyük bir ahlak üzerindesin” (Kalem, 4) <\/em>buyurarak Rasulullah (as)’\u0131n davran\u0131\u015flar\u0131n\u0131n ne üzerinde oldu\u011funu ortaya koyuyor.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

2-<\/span><\/strong> Sözel \u015firk:<\/strong> Ki\u015finin, di\u011fer insanlarla diyaloglar\u0131nda, konu\u015fma ve anlat\u0131mlar\u0131nda vahyi esaslar yerine kendi ki\u015fisel ifadelerini ya da ba\u015fkalar\u0131n\u0131n sözlerini önceleyip anlatmas\u0131 sözel \u015firktir. Kur’an, iman eden ki\u015filerin, konu\u015fma ve ifadelerini belirli ölçüler içerisinde ortaya koymalar\u0131n\u0131 istemekte ve iman edenlerin buna uymalar\u0131n\u0131 emretmektedir. <\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

“Siz Kitab\u0131 okudu\u011funuz halde, insanlara iyili\u011fi emredip kendinizi unutuyor musunuz? Akl\u0131n\u0131z\u0131 kullanm\u0131yor musunuz?” (Bakara, 44)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“Ey inananlar niçin yapmayaca\u011f\u0131n\u0131z \u015feyi söylüyorsunuz?<\/span><\/em> <\/font><\/span>Yapmayaca\u011f\u0131n\u0131z \u015feyi söylemek, Allâh kat\u0131nda en sevilmeyen bir \u015feydir.” (Saf, 2-3)<\/span><\/em><\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

\u0130man edenleri, hareketlerine uygun dü\u015fen sözleri söylemeleri hususunda uyaran yüce Allah (cc), onlar\u0131n neleri, nas\u0131l konu\u015facaklar\u0131n\u0131 da bildiriyor.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“Bilmedi\u011fin bir \u015feyin ard\u0131na dü\u015fme, çünkü kulak, göz ve gönül, bunlar\u0131n hepsi ondan sorumludur.” (\u0130sra, 36)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“Haydi siz, biraz bilginiz olan \u015fey hakk\u0131nda tart\u0131\u015ft\u0131n\u0131z; ama hiç bilginiz olmayan \u015fey hakk\u0131nda neden tart\u0131\u015f\u0131yorsunuz? Allâh bilir, siz bilmezsiniz.” (Al-i \u0130mran, 66)<\/span><\/em><\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

Ölçüsüz konu\u015fman\u0131n, ukalal\u0131k yapman\u0131n do\u011fru bir tav\u0131r olmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 bildiren yüce Allah (cc) heva ve hevesten konu\u015fman\u0131n, kitap d\u0131\u015f\u0131 ifadelerin kullan\u0131lmas\u0131n\u0131n \u0130slâmi olmad\u0131\u011f\u0131n\u0131, \u015feytani bir tav\u0131r oldu\u011funu haber vermektedir.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“\u0130nsanlardan kimi, Allâh hakk\u0131nda bilmeden tart\u0131\u015f\u0131r ve her kaba \u015feytâna uyar.” Hac, 3)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“\u0130nsanlardan kimi bilmeden, ne bir yol göstereni, ne de ayd\u0131nlat\u0131c\u0131 bir Kitab\u0131 olmadan, Allâh hakk\u0131nda tart\u0131\u015f\u0131r.” (Hac, 8)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“Kendilerine gelmi\u015f hiçbir delil olmadan Allâh’\u0131n âyetleri hakk\u0131nda tart\u0131\u015fanlar var ya, onlar\u0131n gö\u011füslerinde, eri\u015femeyecekleri bir büyüklük taslamaktan ba\u015fka bir \u015fey yoktur. Sen Allah’a s\u0131\u011f\u0131n, çünkü i\u015fiten, gören O’dur.” (Mü’min, 56)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“Bir de dediler ki: "Say\u0131l\u0131 birkaç gün d\u0131\u015f\u0131nda bize ate\u015f dokunmayacakt\u0131r." De ki: "Allah’tan (bu hususta) bir söz mü ald\u0131n\u0131z. \u015fâyet öyle ise Allâh verdi\u011fi sözden dönmez, yoksa Allâh hakk\u0131nda bilmedi\u011finiz bir \u015fey mi söylüyorsunuz?” (Bakara, 80)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“Bu hareketleri, onlar\u0131n: ‘Bize, ate\u015f say\u0131l\u0131 birkaç günden ba\u015fka dokunmayacak.’ demelerinden ileri gelmektedir. Uydurduklar\u0131 \u015feyler, onlar\u0131 dinlerinde yan\u0131ltm\u0131\u015ft\u0131r.” (Al-i \u0130mran 24)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

Bütün bu ilahi uyar\u0131lar, iman edenlerin, mutlaka vahyi ölçüler içerisinde konu\u015fmalar\u0131 gerekti\u011fini ortaya koymakta, bunun d\u0131\u015f\u0131ndaki konu\u015fmalar\u0131n \u015feytana tabi olmak ve böbürlenmek olarak belirtilmektedir. \u015eeytana tabi olmak da hiç ku\u015fkusuzdur ki \u015firktir.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

3- Dü\u015fünsel \u015firk:<\/span><\/strong> Ki\u015finin, ileriye yönelik plan ve programlar\u0131nda, yapaca\u011f\u0131 i\u015fler ve eylemler konusunda bireysel dü\u015füncesini ön plana ç\u0131karmas\u0131 ya da içerisinde ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 be\u015feri sistemlerin kurallar\u0131 do\u011frultusunda dü\u015fünmesi, \u0130slâm’\u0131n reddetti\u011fi ki\u015fi ve sistemlere yak\u0131nl\u0131k duygusu ve sevgi beslemesi, takdir etmesi, dü\u015fünce plan\u0131nda ba\u015fka ki\u015fi ve ideolojilere yer vermesi, bu konuda Tevhidi esaslar do\u011frultusunda dü\u015fünmemesi dü\u015fünsel \u015firktir. Müslümanlar\u0131n, günlük hayatlar\u0131nda neleri dü\u015fündüklerini Rabb’imiz \u015föyle bildiriyor.<\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

“Onlar ayakta, oturarak ve yanlar\u0131 üzerine yatarken Allâh’\u0131 tefekkür ederler, göklerin ve yerin yarat\u0131l\u0131\u015f\u0131 üzerinde dü\u015fünürler: "Rabbimiz (derler), bunu bo\u015f yere yaratmad\u0131n, sen yücesin, bizi ate\u015f azâb\u0131ndan koru!” (Al-i \u0130mran, 191)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“Namaz\u0131 bitirdi\u011finiz zaman ayakta, oturarak ve yanlar\u0131n\u0131z üzerinde (uzanarak) Allâh’\u0131 an\u0131n; güvene kavu\u015ftunuz mu namaz\u0131 (tam) k\u0131l\u0131n. Çünkü namaz, mü’minlere vakitli olarak farz k\u0131l\u0131nm\u0131\u015ft\u0131r.” (Nisa, 103)<\/span><\/em><\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

\u0130nsan\u0131n hayat\u0131n\u0131 ku\u015fatan her durumda, yani yürürken, otururken ya da yan yatarken Müslüman\u0131n dü\u015füncesi, yaln\u0131zca Rabb’ini raz\u0131 etmek ve insanlara O’nun yaratt\u0131\u011f\u0131 nimetleri nas\u0131l hat\u0131rlataca\u011f\u0131n\u0131 dü\u015fünerek ilahi mesaj\u0131 duyurmak ve insanlar\u0131 yüce Allah’a kulluk etmeye davet etmek için neler yapaca\u011f\u0131n\u0131 dü\u015fünmektir. \u0130\u015fte bu nedenle Rabb’imiz, ““Namaz\u0131 bitirdi\u011finiz zaman ayakta, oturarak ve yanlar\u0131n\u0131z üzerinde (uzanarak) Allâh’\u0131 an\u0131n..”<\/em> buyurarak namazdan sonra ne ile me\u015fgul olunaca\u011f\u0131n\u0131 bildirmektedir.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

Müslüman\u0131n dü\u015füncesinde, Allah’tan ba\u015fkas\u0131na yer yoktur; özellikle de Allah dü\u015fman\u0131 be\u015feri sistemlerin varl\u0131\u011f\u0131n\u0131 sürdürmesini sa\u011flayan zalimlere, dü\u015fünce plan\u0131nda dahi olsa en küçük bir meyletmeyi gönlünden geçirmek bile ki\u015finin ate\u015fe girmesine neden olmaktad\u0131r.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“Sak\u0131n zulmedenlere meyletmeyin, sonra size ate\u015f dokunur. Sizin Allah’tan ba\u015fka dostlar\u0131n\u0131z yoktur. Sonra size yard\u0131m edilmez.” (Hud, 113)<\/span><\/em><\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

\u0130lahi mesaja iman eden kimselerin, her konu ve hususta mutlaka ilahi mesaj do\u011frultusunda dü\u015fünmeleri, konu\u015fmalar\u0131 ve hareket etmeleri gerekir; aksi halde yüce Allah (cc) indinde hesab\u0131n\u0131 veremeyecekleri bir duruma dü\u015ferler.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“Onlar\u0131n ard\u0131ndan, yerlerine geçip Kitaba vâris olan birtak\u0131m insanlar geldi ki, onlar, \u015fu alçak(dünyân)\u0131n menfaatini al\u0131yorlar: ‘Biz nas\u0131l olsa ba\u011f\u0131\u015flanaca\u011f\u0131z!’ diyorlar. Kendilerine, ona benzer bir menfaat daha gelse onu da al\u0131rlar. Peki Allâh hakk\u0131nda, gerçekten ba\u015fkas\u0131n\u0131, söylememeleri hususunda kendilerinden Kitap misâk\u0131 al\u0131nmam\u0131\u015f m\u0131yd\u0131? Ve onun içindekini okuyup ö\u011frenmediler mi? Âhiret yurdu, korunanlar için daha hay\u0131rl\u0131d\u0131r. Dü\u015fünmüyor musunuz?” (A’raf, 169)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

Tevhid<\/span><\/strong>, kainatta varolan her \u015feyin tek güç taraf\u0131ndan idare edilmesi, tek rab taraf\u0131ndan r\u0131z\u0131kland\u0131r\u0131lmas\u0131, her \u015feye tek ilah taraf\u0131ndan hüküm konularak düzen verilmesi ve varl\u0131klar aras\u0131ndaki ili\u015fkilerin tek melik taraf\u0131ndan organize edilmesidir. Yani Tevhid, idarenin, r\u0131zk\u0131n düzen ve organizenin tek ilah taraf\u0131ndan yap\u0131lmas\u0131, kullar üzerinde her alanda söz sahibi olunmas\u0131 ve kullu\u011fun da yaln\u0131zca O’na yap\u0131lmas\u0131d\u0131r. Bunun d\u0131\u015f\u0131ndaki her dü\u015fünce, söz ve davran\u0131\u015f, Tevhidi bozmak ve \u015firktir.<\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

Nefsin ilah edinilmesine neden olan tav\u0131rlar<\/span><\/strong><\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

\u0130nsan, bazen fark\u0131na varmadan ve kendisine sorumluluk getirece\u011fini dü\u015fünmeden, bazen de bilinçli olarak kimi tav\u0131rlar sergiler ya da baz\u0131 sözler sarfeder. Ancak ki\u015finin bu sergiledi\u011fi tav\u0131r ve söyledi\u011fi sözler, ço\u011fu zaman ki\u015fiye yüce Allah (cc) indinde çok a\u011f\u0131r sorumluluklar yükler. Bunlar:<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

1- Duygusal olarak böbürlenmek, övünmek:<\/span><\/strong> \u015eeytan\u0131n vasf\u0131 olan böbürlenmek ve övünmek duygusu, yüce Allah (cc) taraf\u0131ndan k\u0131nanan ve amellerin bo\u015fa gitmesine neden olan bir tav\u0131rd\u0131r. Bu duygu ve bunun sonucunda ortaya konulan tav\u0131r, insan\u0131n kendi nefsini ilah edinmesine neden olur.<\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

“Yaln\u0131z \u0130blis etmedi, büyüklük taslad\u0131 ve kâfirlerden oldu.” (Sad, 74)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“(Allâh) buyurdu: "Öyle ise oradan in, orada büyüklük taslamak senin haddin de\u011fildir. Ç\u0131k, çünkü sen a\u015fa\u011f\u0131l\u0131klardans\u0131n!” (A’raf, 13)<\/span><\/em><\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

Böbürlenmek, öncelikle yap\u0131lan baz\u0131 i\u015flerin verdi\u011fi gururlanma ile ba\u015flar ve giderek kibirlenmeye do\u011fru yol al\u0131r. Ki\u015fi, yapt\u0131\u011f\u0131 baz\u0131 \u015feylerle, fark\u0131na varmadan zamanla kendisinde gururlanman\u0131n olu\u015ftu\u011funu hisseder ve bunu övünç vesilesi yapar. Bu övünç ki\u015fiyi, zaman içerisinde yapmad\u0131\u011f\u0131 \u015feyleri de yapm\u0131\u015f gibi bir duyguya sürükler. Bunun sonucu ki\u015fi için ac\u0131 bir azapt\u0131r.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“O ettiklerine sevinen, yapmad\u0131klar\u0131 \u015feylerle övülmeyi sevenlerin, azaptan kurtulacaklar\u0131n\u0131 sanma. Onlar için ac\u0131 bir azap vard\u0131r.” (Al-i \u0130mran, 188)<\/span><\/em><\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

Övünmeyi seven kimseler, bu duygular\u0131n\u0131 tatmin etmeyen bir durumla kar\u015f\u0131la\u015ft\u0131klar\u0131nda bundan ho\u015flanmayarak reddederler. Kimi zaman ki\u015finin ho\u015flanmad\u0131\u011f\u0131 \u015feyler içinde Hak olan \u015feylerde bulunur. Ancak gurur, kibir ve övünç duygular\u0131yla kimi duygular\u0131 köreldi\u011fi için Hak olan\u0131 reddetti\u011finin fark\u0131na varmaz. Çevremizde zaman zaman birçok örne\u011fi görüldü\u011fü üzere ki\u015fi, hevas\u0131n\u0131 her \u015feyin önünde tuttu\u011fu için ilahi mesaja ters dü\u015ftü\u011fünü dü\u015fünmez bile. Kendisine Allah’\u0131n ayetleri hat\u0131rlat\u0131ld\u0131\u011f\u0131nda ise, binbir dereden mazeretler uydurur, hatta kendisine Hakk\u0131 hat\u0131rlatanlar\u0131 da ele\u015ftimeye ba\u015flar.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“Andolsun, Mûsâ’ya Kitab\u0131 verdik, arkas\u0131ndan peygamberler gönderdik. Meryem o\u011flu Îsâ’ya da aç\u0131k deliller verdik ve onu Ruh’ül-Kudüs (Cebrâil) ile destekledik. Ne zaman ki, bir peygamber, size can\u0131n\u0131z\u0131n istemedi\u011fi bir \u015fey getirdiyse büyüklük taslamad\u0131n\u0131z m\u0131? Kimini yalanlad\u0131n\u0131z, kimini de öldürüyordunuz?” (Bakara, 87)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“Yeryüzünde haks\u0131z yere büyüklenenleri âyetlerimden uzakla\u015ft\u0131raca\u011f\u0131m. Onlar her âyeti görseler de yine ona inanmazlar. Do\u011fru yolu görseler, onu yol edinmezler, ama azg\u0131nl\u0131k yolunu görseler, onu yol edinirler. Çünkü onlar, âyetlerimizi yalanlad\u0131lar ve onlar\u0131 umursamaz oldular.” (A’raf, 146)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

Kibir ve gurur duygusuyla kendisine hat\u0131rlat\u0131lan ayetleri bile kabul etmez, ancak ço\u011fu zaman kendisini do\u011fru yolda san\u0131r ve ayetleri umursamaz bir tav\u0131r içerisine girer. Böyle kimseler, kendisine do\u011fru belli oldu\u011fu halde bildiklerini okurlar, bunun sonucunda Allah yolundan sapar, Rasulün örnek davran\u0131\u015f\u0131n\u0131 terk eder ve Müslümanlar\u0131n yan\u0131ndan ve yolundan ayr\u0131l\u0131r gider. Bu gidi\u015f, ki\u015fi fark\u0131na varmasa da cehenneme kadar devam eder; bu kimseler, bu tav\u0131rlar\u0131yla \u015firk ko\u015ftuklar\u0131 için varacaklar\u0131 son durak cehennemdir.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“Kim de kendisine do\u011fru yol belli olduktan sonra Elçi’ye kar\u015f\u0131 gelir ve mü’minlerin yolundan ba\u015fka bir yola uyarsa, onu döndü\u011fü yola yöneltiriz ve cehenneme sokar\u0131z. Ne kötü bir gidi\u015f yeridir oras\u0131!<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

Allâh, kendisine ortak ko\u015fulmas\u0131n\u0131 ba\u011f\u0131\u015flamaz, bundan ba\u015fka her \u015feyi diledi\u011fine ba\u011f\u0131\u015flar. Allah’a ortak ko\u015fan da uzak bir sap\u0131kl\u0131\u011fa dü\u015fmü\u015ftür.” (Nisa, 115-116)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

2- Fiziki yap\u0131yla böbürlenmek:<\/span><\/strong> Baz\u0131 kimseler, yüce Allah’\u0131n kendilerine verdi\u011fi boy, kuvvet ve güzellikle, di\u011fer insanlardan farkl\u0131 olduklar\u0131n\u0131 dü\u015fünerek övünür, üstünlük taslarlar. Yüce Allah (cc) taraf\u0131ndan k\u0131nanan bu tav\u0131rlar, duygusal kibirlenme kadar olmasa da yine de \u015feytan\u0131n bir vasf\u0131 olu\u015fu dolay\u0131s\u0131yla Müslümanlarda bulunmamas\u0131 gereken bir durumdur.<\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

“Yeryüzünde kabara kabara yürüme. Çünkü sen yeri y\u0131rtamazs\u0131n, boyca da da\u011flara eri\u015femezsin!” (\u0130sra, 37)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“\u0130nsanlardan (kibirlenerek) yüzçevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allâh, kendini be\u011fenip övünen kimseyi sevmez.” (Lokman, 18)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

Büyüklenmek ve kibirli bir \u015fekilde insanlardan yüzçevirmek Müslümanlarda bulunmamas\u0131 gereken bir tav\u0131rd\u0131r. Çünkü Müslümanlar, tevazu sahibi kimselerdir ve cahillere kar\u015f\u0131 bile kibirlenmezler, ancak güzel bir \u015fekilde onlardan ayr\u0131l\u0131rlar.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“Rahmân’\u0131n kullar\u0131 öyle kimselerdir ki, yeryüzünde mütevâz\u0131 olarak yürürler, câhiller kendilerine laf atarsa "Selâm" derler.” (Furkan, 63)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“Bo\u015f söz i\u015fittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: "Bizim i\u015flerimiz bize, sizin i\u015fleriniz size. Size selâm olsun, biz câhilleri(onlara kar\u015f\u0131l\u0131k vermek) istemeyiz" derler.” (Kasas, 55)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“Onlar yalan ve bo\u015f sözün yan\u0131nda bulunmazlar, bo\u015f söze rastlad\u0131klar\u0131nda vakar ile geçip giderler.” (Furkan, 72)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

\u015eu yads\u0131namaz bir gerçektir ki, onurlu hareket etmekle kibirlenmek birbirinden çok farkl\u0131 olan ve birbirine taban tabana z\u0131r olan farkl\u0131 iki tav\u0131rd\u0131r. Kibirlenme, içinde kendini be\u011fenmi\u015flik ve ba\u015fkalar\u0131n\u0131 küçük görme duygular\u0131 ile beraber ba\u015fkalar\u0131n\u0131 d\u0131\u015flamay\u0131 bar\u0131nd\u0131r\u0131rken, onurlu davran\u0131\u015f içinde sevgi, \u015fefkat, ac\u0131ma duygular\u0131 ile beraber ba\u015fkalar\u0131na yard\u0131m etmeyi bar\u0131nd\u0131rmaktad\u0131r.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

Kibirli tav\u0131r, sahibini hem Rabbi yan\u0131nda hem de insanlar yan\u0131nda küçük dü\u015fürüp sahibine kar\u015f\u0131 nefret duygular\u0131n\u0131 uyand\u0131r\u0131rken, onur sahibi kimseler, hem Rab’leri yan\u0131nda yüceltilirler, hem de insanlar\u0131n sayg\u0131s\u0131n\u0131 kazan\u0131rlar. Kibirli kimseler yerilirlerken onurlu kimseler her zaman takdir edilirler.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

3- Bilgiçlik duygusuyla kibirlenmek:<\/span><\/strong> Bilgili olmak ve bir bilgi üzere konu\u015fup hareket etmek her zaman kabul edilebilen ve sahibini yücelten bir durumdur. Ancak belli bir bilgiye dayanmayan söz ve ifadeler, bilgiçlik taslama oldu\u011fundan sahibini her zaman küçük dü\u015fürür ve sahibinin k\u0131nanmas\u0131na neden olur.<\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

Do\u011frunun ve bilginin kayna\u011f\u0131 yüce Allah kat\u0131ndad\u0131r; insanlar, iman ettikleri oranda do\u011fru bilgiye ula\u015fabilirler, aksi halde bilgileri zandan ibaret olacakt\u0131r ki zan gerçek de\u011fildir ve sahibini her iki cihanda da küçük dü\u015fürür. Bu nedenle yüce Allah (cc) kullar\u0131n\u0131 uyarmakta ve bilmedikleri konular hakk\u0131nda bilgiçlik taslayarak konu\u015fmalar\u0131n\u0131 k\u0131namaktad\u0131r.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“Haydi siz, biraz bilginiz olan \u015fey hakk\u0131nda tart\u0131\u015ft\u0131n\u0131z; ama hiç bilginiz olmayan \u015fey hakk\u0131nda neden tart\u0131\u015f\u0131yorsunuz? Allâh bilir, siz bilmezsiniz.” (Al-i \u0130mran, 66)<\/span><\/em><\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

Kur’an’\u0131n, tart\u0131\u015fma edebine davet etti\u011fi bu kimseler, elbette Müslümanlar olamazlar. Çünkü Müslümanlar bilirler ki, delilsiz konu\u015fmak haram k\u0131l\u0131nm\u0131\u015ft\u0131r.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“De ki: ‘Rabbim, kötülükleri, gerek aç\u0131\u011f\u0131n\u0131 gerek gizlisini, günâh\u0131 ve haks\u0131z yere sald\u0131rmay\u0131; hakk\u0131nda hiçbir delil indirmedi\u011fi bir \u015feyi Allah’a ortak ko\u015fmay\u0131 ve Allâh hakk\u0131nda bilmedi\u011finiz \u015feyler söylemenizi kesinlikle harâm etmi\u015ftir.” (A’raf, 33)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

 <\/span>Müslüman bir \u015fahsiyet, delile dayanmad\u0131\u011f\u0131 sürece hiçbir konuda bilgiçlik taslayarak iddialarda bulunmamal\u0131, ba\u015fkalar\u0131yla tart\u0131\u015fmamal\u0131d\u0131r. Çünkü böyle bir tart\u0131\u015fmada, duygular önplana ç\u0131kacak ve nefis, hakl\u0131l\u0131k psikolojisiyle olur olmaz \u015feyleri ileri sürecektir. Bu ise, iddia sahibini yüce Allah (cc) indinde sorumluluk alt\u0131na sokacakt\u0131r.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

Nefsini önplana ç\u0131kararak hevas\u0131n\u0131 ilah edinen kimseler, her konuda bilgiçlik taslayarak iddialarda bulunurlar. Bunlar, Allah hakk\u0131nda bile asl\u0131 olmayan iddialar ileri sürerek yüce Allah’a iftira ederler. Bu nedenle Müslüman bir \u015fahsiyet, hakk\u0131nda bilgisi olmad\u0131\u011f\u0131 bir \u015feyi ne yapar, ne söyler ve ne de tasdik eder.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“E\u011fer onlar seni, hakk\u0131nda bilgin olmayan bir \u015feyi bana ortak ko\u015fman için zorlarlarsa, onlara itâat etme. Onlarla dünyâ(i\u015flerin)de iyi geçin ve bana yönelen kimsenin yoluna uy. Sonra dönü\u015fünüz banad\u0131r; size yapt\u0131klar\u0131n\u0131z\u0131 haber verece\u011fim.” (Lokman, 15)<\/span><\/em><\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

Müslüman birey, anne baba hat\u0131r\u0131 için de olsa, ya da bask\u0131 ve zorbal\u0131k neticesinde de olsa bilmedi\u011fi bir \u015feyi iddia ederek kendisini Rabb’i yan\u0131nda sorumluluk alt\u0131na sokmaz. Baz\u0131 kimseler, hakk\u0131nda bilgileri olmad\u0131\u011f\u0131 halde, sanki yüce Allah’tan vahiy alm\u0131\u015f gibi kimi iddialarda bulunurlar. Oysa yüce Allah (cc), kullar\u0131na neyi bildirmi\u015f, neyi helal ya da haram k\u0131lm\u0131\u015fsa hepsini indirdi\u011fi Kur’an’da apaç\u0131k bir \u015fekilde belirtmi\u015f, bunun uygulama metodunu da peygamberlerin ve son Peygamber Hz. Muhammed (as)’\u0131n uygulamalar\u0131nda nas\u0131l olaca\u011f\u0131n\u0131 haber vermi\u015ftir.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

Nefis, hevas\u0131n\u0131 ilahla\u015ft\u0131r\u0131p hareket etmeye ba\u015flad\u0131\u011f\u0131 zaman, Hak da dahil olmak üzere her \u015feyi kendi isteklerine göre çarp\u0131t\u0131p de\u011fi\u015ftirir. Öyle ki, art\u0131k böyle bir nefis, kendi arzular\u0131n\u0131 hak zannederek onu savunur durur. Böyle bir durumda olan bir nefsin Rabb’inden indirilen esaslara inam etmesi hiçbir \u015fekilde mümkün olmayacakt\u0131r. O, ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 gibi inanmaya ba\u015flar.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“\u015eimdi siz, bunlar\u0131n size inanmalar\u0131n\u0131 m\u0131 umuyorsunuz? Oysa bunlardan bir grup vard\u0131 ki, Allâh’\u0131n sözünü i\u015fitirlerdi de dü\u015fünüp ak\u0131l erdirdikten sonra, bile bile onu de\u011fi\u015ftirirlerdi.” (Bakara, 75)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

Hevas\u0131n\u0131 ilah edinmi\u015f bir nefis, kendisine hat\u0131rlat\u0131lan ilahi mesaja kar\u015f\u0131 bile mazeretler ileri sürer ve bu tav\u0131rlar\u0131yla kendi ç\u0131kmaz\u0131n\u0131 hakl\u0131 ç\u0131karma tela\u015f\u0131na kap\u0131l\u0131r. Buna kar\u015f\u0131l\u0131k iman etmi\u015f bir nefis, Rabb’inden indirilen esaslara kar\u015f\u0131 hiçbir mazeret ileri sürmeden teslim olmak durumundad\u0131r. Bu öyle bir teslimiyet olmal\u0131 ki ki\u015fi, bütün kimlik ve ki\u015fili\u011finden s\u0131yr\u0131larak yeni bir kimlik ve ki\u015filik ku\u015fanmal\u0131d\u0131r.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“Elçinin, aralar\u0131nda hükmetmesi için Allah’a ve Elçisine ça\u011f\u0131r\u0131ld\u0131klar\u0131 zaman inananlar\u0131n sözü ancak: ‘\u0130\u015fittik ve itâat ettik’ demeleridir. \u0130\u015fte umduklar\u0131na erenler bunlard\u0131r, bunlar.” (Nur, 51)<\/span><\/em><\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

Bu öyle bir teslimiyettir ki, her zorlu\u011fa kar\u015f\u0131 insana güç verir, onun Hakk\u0131 her yerde savunmas\u0131na neden olur. Ki\u015fi, bu teslimiyetten sonra hiçbir durumda ve hiçbir \u015fartta bundan dönmez, taviz veremez. T\u0131pk\u0131 Müslüman olan sihirbazlar gibi, Fir’avn’\u0131n bütün tehditlerine kar\u015f\u0131 onurlu bir \u015fekilde durarak Hakk\u0131 ortaya koyarlar.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“(Fir’avn): ‘Ben size izin vermeden ona inand\u0131n\u0131z ha? O, size büyü ö\u011freten büyü\u011fünüzdür. Öyleyse ben de sizin ellerinizi ve ayaklar\u0131n\u0131z\u0131 çapraz kesece\u011fim ve sizi hurma dallar\u0131na asaca\u011f\u0131m, hangimizin azâb\u0131 daha çetin ve sürekli imi\u015f bileceksiniz!’ dedi.<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

Dediler ki: ‘Biz, seni, bize gelen aç\u0131k delillere ve bizi yaratana tercih edemeyiz. Yapaca\u011f\u0131n\u0131 yap, sen ancak bu dünyâ hayât\u0131nda istedi\u011fini yapabilirsin.’<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

Biz Rabbimize inand\u0131k ki (O) bizim günâhlar\u0131m\u0131z\u0131 ve senin bizi yapmaya zorlad\u0131\u011f\u0131n büyüyü ba\u011f\u0131\u015flas\u0131n. Allâh daha hay\u0131rl\u0131 ve (mükâfât\u0131 ve cezâs\u0131) daha süreklidir.” (Taha, 71 73)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

Vahyi esaslara iman eden bir nefis, kendisine Hak hat\u0131rlat\u0131ld\u0131\u011f\u0131 zaman, ona kar\u015f\u0131 hiçbir fikir beyan etmeden kabul ederek teslim olur.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

“Ve kendilerine Rablerinin âyetleri hat\u0131rlat\u0131ld\u0131\u011f\u0131 zaman onlara kar\u015f\u0131 sa\u011f\u0131r ve kör davranmazlar.” (Furkan, 73)<\/o_p><\/font><\/span><\/em><\/p>\n

“Onlara (Kur’an) okundu\u011fu zaman: ‘Ona inand\u0131k, o, Rabbimizden gelen gerçektir. Zaten biz ondan önce de Müslümanlar idik.’ derler.” (Kasas, 53)<\/span><\/em><\/o_p><\/span><\/font><\/p>\n

Vahyi esaslara iman etmi\u015f bir nefsin, ilahi mesaja teslim olmas\u0131ndan sonra ki\u015fi, put edindi\u011fi hevas\u0131n\u0131 a\u015fm\u0131\u015f olacakt\u0131r. \u0130man eden bir kimse için en zorlu a\u015fama hiç ku\u015fkusuzdur ki, heva ve hevesinin arzular\u0131n\u0131 k\u0131rmakt\u0131r. Bu put a\u015f\u0131ld\u0131ktan sonra toplumsal ve sosyal putlar\u0131n y\u0131k\u0131larak a\u015f\u0131lmas\u0131 çok daha kolay olacakt\u0131r.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

Nefsin put edinilmesi, yaln\u0131zca ho\u015fa giden, be\u011fenilen, arzulanan konularda de\u011fil, geleneksel inanç ve al\u0131\u015fkanl\u0131klar\u0131n, kültürel kal\u0131plardan edinilen bilgi birikiminin ile korku ve endi\u015fe duygular\u0131n\u0131n a\u011f\u0131r basmas\u0131 sonucunda da ki\u015fi hevas\u0131n\u0131 ilah edinebilir. Kur’an’da s\u0131kça geçen “Biz atalar\u0131m\u0131z\u0131n bulundu\u011fu yol üzerinde bulunuyoruz”, “Atalar\u0131m\u0131zdan böyle bir \u015fey görmedik”<\/strong> ya da toplum aras\u0131nda s\u0131kça sarf edilen “\u0130nsanlar ne der”, “Bu zamanda böyle olmaz, o zaman ba\u015fka \u015fimdi ba\u015fka”, “Buna izin verirler mi?” <\/strong>ya da “Çoluk çocu\u011fum var, ba\u015f\u0131m belaya girer” <\/strong>gibi ifadeler ki\u015finin nefsinin önplana ç\u0131karmas\u0131ndan, geleneksel ve kültürel inanç ve edinimlerin tesirinde kalmas\u0131ndan kaynaklanmaktad\u0131r.<\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

\u0130nsanlarda varolan geleneksel inan\u0131\u015flar, kültürel birikimler, korku, endi\u015fe ya da arzular\u0131 tatmine yönelik istekler, vahyi esaslara tam teslim olunmas\u0131yla terk edilecek ve \u0130slâm ümmeti aras\u0131nda gerçek vahdet i\u015fte o zaman sa\u011flanacakt\u0131r. <\/o_p><\/font><\/span><\/p>\n

Ramazan Y\u0131lmaz: 2010.09.26
\n